ahilik,ahi,ahi evran,islam,aşıkpaşa,kırşehir,ahmedi gülşehri,selçuklu,osmanlı,insan,güzel ahlak
öğrenci sayısındaki artışa rağmen belli standartları tutturmak elbette mümkün. ülkemizde ideolojik nedenlerle akademik kadrolar laik düşüncelerle elde tutulmak isteniyor ilginç bir şekilde. bu durum kadroların kontrollü, yetkili ve dar tutulmasına bilinçli olarak sebep olan çevreler var. önce bunun aşılması gerekir. ve bunlar verimsiz kadrolar. koca üniversiteden uluslararası dergilerde yayınlanan makale dsayısı üçü beşi geçmiyor. dolayısıyla sorun idrak, ahlak ve kalite boyutlarında felaket adeta.
osmanlıda ortalama sınıftaki öğrenci sayısı 18 idi. bazı özellikli derslerde 6 kişiye bir hoca düşerdi. bunu bugün sabancı üniversitesi sınıfa 6 kişi koyarak kaliteye önem veriyor. öğrencilere şayet fakirse veriliyordu. büyük selçukluda siyesetname yazarı nizamül mülkün teklifi üzerine yurt ve burs sağlandı öğrencilere. fakir olan imamı gazali de bu yurt ve bursla okuyup büyük alim oldu.
osmanlıda beşeri sermaye ücretlerin yüksekliği nedeniyle çoktu ve güçlü idi. ilme ve alime itibarı ücretlerinden anlıyoruz. örneğin bir müderrisin (profesör) ders saati ücreti 14 akçe idi. hat hocası ise 15 akçe idi. derse yardımcıları giriyorsa dersin önemine göre 4 ila 8 akçe idi.bunlar oldukça yüksek ücretler denilebilir. bir keçiden alınan yıllık verginin 3 akçe olduğunu düşünün.
osmanlı ile selçuklu arasında eğitim ve devlet anlayışı ve idaresi farklı anlayışlarda olduğu doğrudur. selçuklu toplumu dinamik bir toplumdur ve sürekli türkmenler orta asyadan anadoluya göç etmektedir. hoca ahmet yesevinin selçukludan bütün türk dünyasına tarifi imkansız dini olumlu katkıları vardır. 99 000 müridini orta asyadan balkanlara kadar salmıştır. 1205 te ahi evranı veli ortaya çıkmış ve bütün çalışanları toparlayarak önce ahlaki bir terbiyeye tabi tutmuştur. hemen arkasından gelen moğol istilası uzun yıllar acılar yaşatmış ve taht kavgaları sürmüştür.
bütün bunlara rağmen anadolunun imarına çok emek vermişlerdir. ustalar icazetli ve ücretleri yüksek idi. bir hat hocası 15 yıldan önce icazet alamazdı. dolayısıyla tam bu acıların yaşandığı sırada bir de mevlana çıktı. arkasından yunus emreyi görüyoruz. bunun anlamı moğol işgalini hafifletici insanların allah tarafından bir nefes almak için gönderilmesi denilebilir belki. I alaattin keykubat gibi ilme ve ahiliğe önem veren şahları da düşünürseniz. buna irandan gelen bürokratik kadfrolar da ilave edilince serbest bir tartışma ortamı oluştu denilebilir.
osmanlıya gelince ilk kuruluş yıllarında fatihe kadar rahattı. osman, orhan ve ı murat ahi kuşağı kuşandılar. fakat fatihten sonra emperyal bir politikaya döndü ve yerli halktan saraya adam alırsa onun kendi halkına taraflı davranacağını düşündü ve devşirmelere yöneldi. bu durum osmanlı ayakta iken yararlı oldu, osmanlı düşerken zararları çok oldu. fetihler sürekli artınca ADALET VE İTAAT VE DÜŞÜK VERGİLER le yönetmek istedi. toplumu kitlesel eğitim ı abdülmecide kadar yapılmadı. KURANI DAHİ meal tefsir yazdırmadı. 16 kavmi egemenliğine almasına rağmen onların diline de çevirmedi. osmanlıda en önemli kitap MIZRAKLI İLMİHALDİ. MUHAMMEDİYELER KURAN GİBİ OKUNURDU. bu davranışlartın altında yatan korku öyle her şeyi herkesin bilmesi işi karıştırır idi. İTAAT ETMESİ İÇİN TOPLUMUN BİLGİSİZ OLMASI VE DOĞRUNUN NE OLDUĞUNU SINIRLI SAYIDAKİ SARAY MÜDERRİSLERİ SÖYLERDİ (Benim babamın öz dayısı da okumuş ve saray müderrisi olmuş. adı: ama hafızın hakkı imiş.) fakat cumhuriyette kaybetmişler. allah rahmet etsin
osmanlıda teknik ilerleme selçukluya göre çok cılızdır. hatta küçük bazı şeylerin dışında yok denecek kadar azdır. çünkü sistem buna müsait değildir.
islam dünyasındaki eşari mezhebi ile mu tezile mücadelesi 1200 lerde eşarini lehine sonuçlanmıştır ve mu tezile AKLIN önemini işaret ederken eşari NAKİL önemlidir demektedir. aklı bir kenara attığınızda dünyevi bir çok ilim önemsiz süfli uğraşmaya değmez ilan ediliyordu. artık ilim üretmek şeyhlerin keşfine kalıyordu enteresan bir şekildi. ve söyledikleri de kurandan bir parça gibi saygı görür hale geliyordu fakat kimsede onun yanlışlığını söyleyemezdi . zira tarikatlarda da kesin itaat mecburiyeti vardı. bilsen bile susman gerekiyordu. hazerfan ahmet çelebi bile üsküdara uçtuktan sonra padişaha, padişahim bu birgün topkapıyı da uçup gelip yakar deyince çelebi kelleden oluyordu.
yani bu ortam sürekli korkuya dayalı hale geliyordu ve korkulan hemen temizlenmeliydi.
peygasmber efendimiz zamanındaki bir elin parmaklasrı kadar olan salavatların sayısı 300 leri geçer hale geldi. bunun anlamı allahın yerine peygamberin konması ve her ne istenecekse ondan istenir hale gelmesiydi. kuran yerine de muhammediyeler, enverül aşıkınlar, ahmediyeler, mızraklı ilmihal yeterli,liğinde DÜŞÜNMEYEN, DÜŞÜNMEDEN İTAAT EDEN BİR TOPLUM İSTENİLEREK OLUŞTURULMASINDAN KAYNAKLANIYORDU. zaten islamın en parlak yıllarında insanlar kütüphanelerindeki ciltlerin sayısı ile iddialaşırken 8-12 yüzyıllar idi. bu sorun yalnız osmanlının sorunu demek de kısmen yanlış olabilir. bütün islam toplumunda bir gerileme de zaten vardı demekte mahsur yok. ama herkesin bacağı da ayrı.
hayırlarla kalınız efendim
aşık ahi kul ahmed söyledi. Doğrusunu Allah bilir.