ahilik,ahi,ahi evran,islam,aşıkpaşa,kırşehir,ahmedi gülşehri,selçuklu,osmanlı,insan,güzel ahlak
Muzaffer abi,
sana deliliği tavsiye ederim.
akılla bu gemi yürümez muzaffer abi. deliliğin önemini yazsaydın ya..kendini çok yormuşsun. aklını seveni dünyaya salıver gitsin.
deliler ümmet olmuş gökte bir bakıver. delinin donu neyse, benim dinim de odur. donsuz zaten ayıp olur. lakin delinin donu başına geçirdiğidir. işte bizim başımıza geçirdiğimiz Hz. ömerin sallanan cübbesi gibidir. işte kimi tersten giyer kimi düzden. lakin hepsi de dinin ölçüsüdür. kimi yerde sürür efil efil, kimi mini etek gibi giyer bacaklarını gösterir. işte bu ben’i öldürmediğindendir ve dini de kısadır bu yüzden.
kırşehirde bacakları açık bir deli gördüm. şunu hem doyurayım hem giydireyim dedim lakin olmadı. o kimseden bir şey kabul etmez dediler. bir çöplükten öbürüne geçiyordu. bir sonraki çöplüğe bir kebap atayım dedim onu da almadı. bu kirli kafayla kaşınmadan nasıl duruyor diye taaccüp ettim. sonra ankaraya döndüğümde 4 gün yıkanmadan durduğumu akşama kadar farkında olmadan aç durduğumu görünce bir anda hatırladım. demek ki durduruluyormuş hak tarafından dedim. yani deliler hakkın özel kullarıymış dedim. ve deli olmaya karar verip aşağıdaki şiiri yazdım.
yaşamayan yazamayacağına göre şairler en dürüst insanlardan çıkar biliyor musunuz. kılıçla da rüzgara resim çizerler onlar.
elazığda deli hayri derler bir deli varmış. tuman giyer lakin biraz açık gezermiş (uzun donu var lakin pantolon gibi kalın ve uzun bir giysisi yokmuş). bir gün bir muhterem Allah dostu bir zat bu deli hayriyi giyinmesi için azarlamış. hoca aynı gece rüyasında Hz. Rasülüllahı görmüş. Peygamber efendimiz demiş ki bu imama:”Hayrime dokunma” demiş. hoca da cevap vermiş. ” Ya Rasülüllah ya Hayrini giydir, ya da şeriatını kaldır” demiş. neyse ertesi gün hoca hayriyi çarşıda giyinik görünce hayri hocaya kızarak “git başımdan demiş. Rasülüllah bile başa çıkamadı seninle” demiş. bu ayniyle vaki bir olaydır. anlatan Elazığda ikamet etmiş diyarbakırlı arkadaşımdır.
işte böyle. her akılda bir “ben” gizlidir. akılarınızı ortaya getirin koyun demişler. sonra birer tane alın gidin demişler. herkes kendi aklını almış… delide ise asla ben olmaz. işte asıl sorun akıln “Ben”e değil hakka hizmete dönüştürülmesindedir.
işte hizmeti de kullar yapacağına göre kullukta akıl işe yarar bir meta olabilir. islamda hiç bir şey mutlak iyi ya da kötü olmaz. daima ne işe yaradığı ile kıymet ve itibar görür. para, mal, avrat, sıpa, makam, hep böyledir. müslüman ikili düşünmediği için hırslı oluyor, gazaplı oluyor, makam için yaltaklanıyor, kazık atıyor, işçi ücretini ödemeyip zulüm yapıyor.
kalbine bu ikili değerlendirmeyi iyice bir yerleştirebilse artık deli hayatını tacirler de yaşar.. lakin tekli değerlendirme daima “ALLAH YOKTUR” dedirtiyor. camide müslüman evinde zalim, işinde kafir, toplumda selamsız, menfaate dayalı bir riyakarlıkla pejmürde bir hayat sürüyor.. yazık..
rızkı ben alırım diyor her tedbiri hırsla aşırı olarak tedbire güvenerek alıyor, öğrenci çalışırsam alırım deyip allahı sınava müdahil görmüyor. çünkü erdeme değil maddeci başarıya kilitlenmiş durumda ila ahir… felaket bir manzara… işte 117 000 personeli ile diyanet dini hayata geçiremiyor bir türlü.. onlar da fazla akıllılar sınıfından… ne çekiyoruz şu akıllıların elinden vesselam.. bir de bize bakın bakalım… sevgilerim yetmez ben aşkla severim adamı ya da defederim vesselam..
aşık ahi kul ahmete yazmak nasib olmuştur