ahilik,ahi,ahi evran,islam,aşıkpaşa,kırşehir,ahmedi gülşehri,selçuklu,osmanlı,insan,güzel ahlak
Sevgili Recep, değerli kardeşim.
Yukarıda bazı çalışmalarımızı bulacaksın. Bilgiler “verilmiştir” diye insan düşünürse “hamde” gider, paylaşır, tevazuya dönüşür, hizmete vesile olur. Eh bizim de böyle düşündüğümüzü 50 gramlık bir ahilik yapmaya çalıştığımızı varsayabilirsin. Senin eleştirilerin bizim zenginliğimiz olur.
Önümüzdeki temmuz ayında yapılacak sempozyuma “ahiliğin iktisadi görüşü ve günümüze nasıl uyarlanabileceği” konulu (bu başlık konuşularak içerikle değişebilir şüphesiz) bir tebliğ sunmak isterim. Bu konudaki girişimi senden rica edebilirim sanıyorum. Gerekirse Fatih hocayla sen ilk teması kurduktan sonra benim de doğrudan bir hiç olmazsa telefon konuşması yapmam uygun olur. Daha sonra onun telefon numarasını senden alabilir miyim?
Son yapılan sempozyumda yapılan konuşmalardan tuttuğum notlar ile kendi bilgi beceri araştırma ve tecrübelerimden oluşan karma bir ahilik konulu yazdığım bir makale ulusal düzeyde yayınlanan mali dergilerde bu ay yayınlanacak. Bunu küçük bir katkı olarak yayın hayatına sunmak bana gurur verecek.
Bizler uzmanlaşmış kişiler olduğumuz için körlerin yeni gelmiş bir fili anlamaya çalışmalarına benziyoruz. Eskiler her konuda yetiştiriyorlardı kendilerini. Hem dünyevi bütün dersler ve hem de dini dersler birlikte veriliyordu ve amelle mücehhez hale geliyordu. Örneğin müctehit imamlar bütün konularda kendilerini yetiştirdiği için Kuran’ı tefsir ya da hukuk oluştururken zorlanmıyorlardı. Çünkü Kuran da herşey var. İktisat, sosyoloji, tıp, astronomi, edebiyat, v.s. ancak ben bu sorunu şöyle aşabileceğimizi düşünüyorum. Eğer ben yalnızca filin bacağının boru gibi olduğunu, siz kulağının yelpazeye benzediğini, bir başkası kuyruklu olduğunu söyleyebilir ve biz akıllıca bunları işleyebilir ve biraraya getirebilirsek bu fili tam olarak resmedebiliriz. İşte aranan da budur.
Üç tane Japon Amerika’ya gider ve Amerikalı’lar yeni yaptıkları bir makina üzerinde Japonları seyrettirirler, alay ederler yapamazsınız diye ve fotoğraf çekmelerine izin vermezler. Onlar şöyle yapar. Üçüde farklı açılardan o makinayı üç saat boyunca seyreder ve otele gidince herkes gördüğü resmi çizer ve sonrasında onları birleştirirler, bir bütünü ifade eden yeni bir resim yaparlar. Bütün ortaya çıkmıştır! Artık bunu taklit edip kullanabilirler.
İşte bizim ki de böyle olmak zorunda. Örneğin ben Arapça okuyorum fakat Osmanlıca’yı tam bilemiyorum. Birisinin fütüvvetnameleri, şecereleri, kitabeleri ve diğer bütün dökümanları okuyup yeni dile çevirmesi gerek. İlk yapılacak iş bu. Sonra bizler üzerinde işleyebiliriz.
İşte işleyen kişilerle ilişkin bir sorun da şudur diye düşünürüm. Örneğin namaz kılmayan bir doktorun hastasına “sen namaz kılmayabilirsin” demesi bana göre yanlıştır. Çünkü hastalığı biliyor fakat namazın önemini bilmiyor. Bu bir eksikliktir. Oruç niye var? Açın halinden anla diye değil mi? Onun gibi yine bir doktor yine hastasına kendi oruç tutmuyorsa o da ona “oruç tutma” diyemez. Bana hasta olduğunu oruç tutamayacağını söyleyip kolaydan icazet almak isteyen kişilere, onları namazsa namaz kılan, oruçsa oruç tutan bir doktora gitmelerini tavsiye ediyordum. Dini ben biliyorum fakat ben de namaz kılan doktor değilim.
Her neyse, senin de Cuma dışında namaz kılmadığını babandan öğrendim. O söylemedi fakat ben sordum. Ben hem okumuş hem namaz kılanları çok severim. Namaz kılanlar iyi yerlere gelmedikleri sürece İslam’ın ve Müslümanın bir yere gelmesi mümkün değil. Bir yere gelenlerin de namaz kılmamaları halinde hizmet etmeleri imkansız değil, fakat biraz zor. Yani konu yalnız kişisel değil. Mutlaka namaz onun bakış açısına yansır. Dedik ya doktorun namaz kılanı. Aynı hesap. Sen namaz kılmıyorsun fakat ahiliğe hizmet etmeye kalkıyorsun. Şüphesiz bu reddedilmez. Adalette kaldığın sürece bir anlam ifade edebilir, fakat bundan recep şöyle insan, şöyle hoca laflarından nefsini koruman gittikçe zorlaşır. Yorumlarında da hata etme olasılığın yükselir.
Ben sana göre bir adım önde olduğumu söylememe lütfen izin ver. Benim yıllar yılı hiç bir namazım asla aksamamıştır. Bunu riya olsun diye değil, örnek olsun diye söylüyorum. Ancak hedefte yine namaz değil Allah’a olan muhabbet yatar. İşte bu muhabbet bize namazı kıldırır, aksattırmaz. Onsuz hayat yaşayamayız biz. Sevap ticareti de yapmayız. Fakat ilahi rıza talebi bizi ihlasa da iter götürür. İşte riya kaybolmuştur. İhlas ise, işte kul ile Allah arasında izah edilemeyen bir ilişkidir.
Kabe de namaz kılan Hz. Peygamberin üstüne namazda işkembe atıldığında kızı ağlıyor. Ona dönerek diyor ki “ ağlama kızım, Allah sevdiklerini terketmeyecektir.” İşte önemli olan ilişkileri KAVİ tutabilmektir.
Fakat insan garib bir yaratıktır. Koyun gibidir. İki koyun alıp birini yanında kessen diğeri anlamaz. Kişi arkadaşını toprağa verir üzerine toprak atar, dua okur, döner gelir aynı hayata devam eder. Ders almaz.
İşte temel sorun düşüncesizliktir. Kişi düşünmemektedir. Düşünmesi gerektiği gibi yaşamadığı için yaşadığı gibi düşünmeye başlamakta ve sorgulamamaktadır. İşte kişinin aklı selimine hitab ederken bu gerçeğe dikkat edilmeli ve onu düşünmeye sorgulamaya davet eden ortamların oluşması kadar (örneğin geziye gitmek düşünsel bir ortam sağlayabilir. Bilimde düşünme kuralı bir şeyin etkisini anlamak istiyorsanız onu sistemden çıkarırsınız ve değişiklikleri gözleyerek onun önceki etkisini anlarsınız. Bu da onun gibi. Gezide kişi sistemden çıkmıştır, uyarıcılardan oyalayıcılardan uzaklaşmıştır. İçki kadın ve eğlenceye dalmamışsa aklı selim ifsad olmamış demektir ve bu kişinin biraz olsun düşünebileceği varsayılabilir.- aynı şekilde i’tikaf da aynı etkiyi yapar. Yani ibadet niyetiyle camide belli bir süre inziva aklı başında kişiyi sistemden uzaklaştırmıştır ve düşünebileceği bir ortam oluşmuştur. – son olarak HAC da öyledir. O da akıllı, bilgili, ve ihlaslı kişilerde gerçek bir müslüman bilincine yönelmelerine yol açar. Örneğin Amerikalı Malkom X, kendi şeyhinin Amerika’da İslamı siyahların eğemenliğinin mücadelesi olarak algılamış olmasına rağmen o haccca gittikten sonra bunun yanlışlığını, İslam’ın bütün insanların bir tevhit mücadelesi içinde olması ve hak ve çıkarlarını bu düzlemde araması gerektiğini idrak etmiş ve Amerika’ya dönüşünde ondan yollarını ayırmıştır. Filmini belki seyretmişsindir.)
İşte bu düşüncelerin hepsi birer ortamın eseridir. Fakat yine namaz da vardır. Namaz kılmayanın sorunları idrak edebilecek seviyeye gelmesi beklenemez. Çünkü bunun arkasından bir de fikir için mücadele gerekecektir. Yani bilinen anlamıyla cihad.
Sen çok sevmezsen benim için nasıl fedakarlık yapabilirsin ki? Oğlan kızı seviyor ve onun için yapmayacağı fadakarlık yok. Yani sevgi arttıkça harekete, fedakarlığa dönüşebiliyor. İşte bunun birinci ayağı namazdır. O zaman sorun ne kadar sevdiğinizde yatıyor demektir. Suya atlamadan önce ayağımızı suya değdirip “aman bu su soğukmuş” deyip geri mi çekileceğiz, yoksa “ya Allah” deyip kimseden korkmadan balıklama atlayıp dalacak mıyız?
Sen birincisini yapıyorsun. Yalnız cumaya gitmekle ihtiyacın için denizden bir tas su alan insan gibisin. Halbuki bir tasla yıkanamazsın. Denize mutlaka girmen gerekir. kıyıya gelmişsin ve sadece bakıyorsun. O zaten güzel. Ona bir şey olmaz. Sensin ihtiyacı olan. İşte bu temizlik bu arınma, denize girmek namazdır. İnsanı arıtır. Günde beş defa arınan birini düşünsene. Onda hiç kirden eser kalır mı?(hadis)
Aşıkpaşa mezarlığını niye yol üstüne yapmışlar? Herkes görüp ibret alsın diye. Ama kimseyi hiç ibret alır görüyor musun?
Hazreti peygamber akıllı insanı şöyle tarif ediyor: “ akıllı insan ölümü çok düşünen ve ölümden sonrası için çalışan insandır” diyor.
Neden devlet adamları diğer insanlardan farklıdır. Çünkü onlar ileriyi gören insanlardır. Normal olarak da okuyan insanların da biraz ileriyi görmeleri beklenmelidir. Sadece sistematik düşünme yeteneğini geliştirip, sorunların nerelere varacağını hesaplayıp kendi sonunun nereye varacağını düşünmemek ne anlama geliyorsa onun adını sen koy istersen.
Benim lafım bitmez. Ben Allah’a aşığım. Onun dinine hizmet etmekten dolayı ben hep ücretimi alırım zaten. Fakat bunu öne almam. Ben bal yiyorsam sen kuru ekmek yiyorsan bak gel sen de bal ye demekten öte nedir ki? Yani sevgiden dolayı bir davet var sana anlarsan. Ben oturur budistlere, şirke düştükleri için Hırıstiyanlara da üzülürüm ve onlara da dua ederim. Kim olursa olsun bir kişiyi kar sayarım. Gider papazlarla insanları şirke düşürdünüz diye kavga ederim. Benim imanım KAVİdir. Sarsılmaz. Sen de öyle ol. Ucundan tutma, dişlerinle tam ıssır, ve bırakma. Ya da balıklama atla. İhtiyaç kadar müslümanlık da neymiş? Kimden korkuyorsun? Şeytan mı seni ayartıyor? İlahi dinlere ilk inananlar zayıflar, köleler, işçiler fakirler olmuştur. Çünkü onların adalete ihtiyaçları vardı. Ve din de adalet getiriryordu. Sen de onlar gibisin.= İhtiyaç için müslümanlık.
Bu düşüncesizliği bırakmanı dilerim. İstersen Aşıkpaşadan kendine bir yer hazırlattır. O seni daha çok İslama yaklaştırır. Ağır oldu değil mi? Dostlar acı söyler. Sürprizler her zaman iyi netice vermez. Sende sürpriz görme diye bu hafta sonunda bu kadar yazıyı sana döşedim. Teşekkür etmene gerek yok. Baban iyi insan fakat seni namaza zorlamıyor. Onu da uyardım. Ben her namazda çocuklarımı uyarırım. Oğlum namazını kıl diye. Yalnız namaz için telefon ettiğim olur. Asla yılmam. Çünkü bilirim ki ateş var. Müminlerle ilgili bakara suresinin ilk beş ayetinde “müminler ki onlar ahirete de yakinen inanırlar” diye geçer. İşte ben ahireti görür gibi yaşarım. Diğer insanlar da namazını kılsın iyi insan olsun diye kıçımı yırtarım. Sana da kıçımı yırtmış olmuyor muyum.?
Selam ve sevgilerimi yollar çalışmalarının önce adaleti sonra HAKK’ı göstermesini dilerim. Uygun bir zamanda haber bekliyorum.
Not:
-Ahilik dosyası son sempozyuma sen katılmadığın için yararlı olabilir. Genede eleştirilerini almalıyım.
-Yönetimle ilgili yazılar da umarım yararlı olur. Senin de yönettiğin insanlar var, işe yaramalı.
-Namaz yazısı sana çok şey anlatmalı diye düşünürüm. Ben taşı atarım kuşun önüne, kuş gelir kendi çarpar taşa inşallah,
Allah’a emanet ol. Hep onunla yaşa. Hep hatırla. Haftada da bir hatırlayanlara küsmez ama cennet sözünü 5 vakit kılana söz vermiştir. 5 vakit kılmayana sözü yoktur. dilerde azap eder, dilerse bağışlar. (hadis). Yani %50 risk taşıyorsun…
Kal sağlıcakla.
Ahmet atik