ahilik,ahi,ahi evran,islam,aşıkpaşa,kırşehir,ahmedi gülşehri,selçuklu,osmanlı,insan,güzel ahlak
ÜLKE YÖNETİMİ VE DENETİMİNDE; ÇOK YÖNLÜ YETİŞTİRİLME, TEVAZU, AŞK İLE SEVMEK, TOPLUMU TANIMAK İÇİN YERE İNMEK, SORUMLULUK DUYARAK FİKİR ÜRETİMİ, ENGİN BİR MERHAMET VE ONUN HALİFESİ OLAN ADALET. SENİ MERHEM OLARAK SATSALAR DA HER YARALIYA SÜRSEM…
I-GİRİŞ
Kanunlar her zaman adaletli olmayabilirler. Hazırlandıklarında %kaç yaparsak adil oluruz denmiyor. Tam tersine kümesteki kazların sayısı belli. Dışardaki kazları kümese tıkarak kazların sayısını artırmak yerine içerdeki kazları %kaç oranında yolarsam ihtiyacımı karşılarım denilerek kanunlar hazırlanıyor (Gelir Politikaları Gn. Md’ne. sorulabilir) varın siz düşünün…
Devlette çalışan birisinin bu kanuni olma ile adil ve merhametli olma gibi iki zıtlığı birleştirebilmesi devleti satma anlamına gelir mi? Uygulamanın mutlaka merhametli yapılması gerektiğini bir devlet adamı kafasına koymalıdır. İki tarafı da üzmeden bir orta yolla hem kanuni olup hem ödenebilir bir makül ile adalet ve merhamet nasıl bulunabilir buna baktık.
II- MESLEK ŞOVENİZMİ KİŞİYİ ADALETTEN KOPARIYOR MU?
İnsanı ya da vergi inceleme elemanını bu çatışma noktasına getiren etkenlerin önemli ve belirleyici olanlarının araştırılması gerekir. Meslekte ilk yılların her rapordan not da alınmasının ve kişinin genç olmasının yarattığı, ideal duyguların çok keskin olması, emeğine ve mesleğine duyduğu aşırı sevgi bir bakış problemi olarak görünmektedir. Bu sevginin oluşmasında mesleki üstünlük düşüncesi, bunu, kurs veren üstadından, gurupta konuştuğu bütün üstatlarına kadar hemen hemen herkes bu yönde telkinde bulunulmaktadır. Yetiştirilen kişiye meslek önem ve ciddiyetinin verilmesi güzel bir uygulama ve mesleki kişilik ve geleneklerin oluşturulmasına önemli katkılar sağlarken, bu mesleğin halka hizmet için var olduğu (birey odaklı) ve bu kişiye ilgili yasaları adalet ve merhamet kuralları içinde uygulaması gerektiği mesajında aksamalar olabiliyor. Şöyle veya böyle inceleme yaparak ve rapor yazarak kişi bir işe yaradığını hissederken (somut üretim) bunun kanuni olmakla adalet ve merhamet noktasını nasıl birleştireceğini gözden kaçırması, adalet ve olgunlaşmanın genelde mesleki çalışılan yıla göre “nasıl olsa zamanla fikirlerde yumuşama olur” gibi kesinliği tartışmalı bir kayıtsızlığa bağlanması, ileri ki yıllarda iş verimi zaten yavaşlayan inceleme elemanının etkisinin azaldığı düşünülürse, asıl çalışan elemanların genç kadrolar olduğu, bu yüzden asıl onların eğitimlerinin üzerinde durularak bir an önce onların; adalet, uygunluk, yalnız devletçi değil, devlet ve işletme çıkarları arasında bir tenasübün sağlanmasına (makül) gayret edilmesi fikrine getirilmelerinin daha önemli olduğu mesajının verilmesinin gerektiği sonucuna varılacaktır. Yani burada; başarı ile erdem çatışmasında inceleme elemanı nerede yer alacaktır sorusu temel sorudur!
Eğitim sistemimizin sınava ve seçime dayalı bir seçkincilik üzerine olması, sistemin başarılı – başarısız ayrımında öğrenciyi değerlendirmesi, aileleri de aynı parelelde başarılı-başarısız ayrımıyla evladını değerlendirmeye itmekte ve erdemli – erdemsiz ayrımı olmadığı için yanlış mesajlar ileride iş sahibi olunduğunda da aynı davranış kalıbında iş yapmaya insanı götürüyor ve artık kişi kanuna uyarak farkında olmadan veya devlet adına haksızlık yapabiliyor.
II- AHİLİK ANLAYIŞININ IŞIĞI
İnsanın, kendisi ve yaşamı bir sanattır. Zenaat değil. Ahilik ise bilinen bir örgütlenmenin yanında bir insanlık sanatıdır da. Bu bu öz değerlerimizden nasıl istifade ederiz diye düşündük
Toplumun ya da zamanın neresinde olursanız olunuz, insan çalıştırmanın vazgeçilmez şifresi olarak mutlaka AHLAK’a ihtiyacınız olacak. Ahlak ise adalet olmadan gerçekleşmez. Bunun için devlet ile özel sektörün çıkarları arasında bir dengenin mutlaka sağlanması gerekir. Verginin kaçırılması yanlış olduğu kadar, verginin ve emeğin kutsallaştırılarak incelemelerin zülme dönüşmesi de yanlıştır.
Bir inceleme elemanının (veya herhangi bir yöneticinin) devletten bakarak halkı veya işletmeyi tanıması büyük bir eksikliktir. Bunun için incelemeyi yapanın da damdan düşmesi gerekir!
İşte bu empatiyi yapabilmek, onu anlayabilmek ve yasaları iki tarafa da merhamet ederek uygulayabilmek için onun gibi, işletmenin içinde bir müddet yaşamak gerekir.
III-BİR ÖNERİ
Önerimiz:
Merkezi denetim elemanlarının yetiştirilmesinde üstad – muavin şeklindeki uygulamalı eğitim ve öğrenimin yalnızca devlette olmaması, kime raporu yazacaksanız onun sorunlarını da idrak edebilmeniz için onun içine girmeniz gerektiği, yani özel sektörde de ikişer aylık iki uygulama şeklinde staj yapılmasının vergi inceleme elemanlarının adalet anlayışında çok şeyleri değiştireceği düşünülmektedir.
Vergi inceleme elemanlarının muavinlik dönemlerinde iki defa ikişer ay büyük işletmelerde genel müdür muavinlerinin yanında dönüşümlü staj yapmaları, gerekliliğin de ötesinde bir elzemlik taşımaktadır. Bu onu anlama anlamında güzel bir damdan düşme olacaktır.
Genel bir ifadeyle, devleti yönetenler ya da bir şekilde görev alanlar da onlar gibi damdan düşmelidirler ki; üzerine karar aldıkları halkın ve işletmelerin sorunlarını, zorluklarını anlayıp birey merkezli adaletle hizmete yönelebilsinler.
IV- ÇOK YÖNLÜ YETİŞME VE TEVAZU İLE SEVMEK; TOPLUMU TANIMA, FİKİR ÜRETİMİ, MERHAMET VE ONUN HALİFESİ ADALET İÇİN OLMAZSA OLMAZ GÖRÜNÜYOR
Bir vergi inceleme elemanının ayrıldıktan sonar neden sürekli teknik kadrolarda kaldıklarının bir genel müdür yardımcısı veya genel müdür olamadıklarının gerekçesi buralarda yatmaktadır.
Verilen konferans ve eğitimler vergi mevzuatının dışına çıkmamaktadır. Halbuki işletme üretimden satışa, satıştan personel politikasına kadar onlarca yönü olan kompleks bir yapıdır.
Üretim, kar unsuru yanında bir üretim ahlakını da gerekli kılar. Tek yönlü yetişme dar bir alana inceleme elemanını sıkıştırıyor ve onu çok yönlü bir vizyondan mahrum ettiği gibi halkına karşı sosyal sorumluluklarından da uzaklaştırıyor. Maaşı devletten almak yanız ona helal ettirmek halka da kazık atmak olarak algılanıyor.
Halbuki olgun kişilikler daima bir konuda uzmanlaşsa bile ilgili diğer bütün dallar hakkında da fikir üretebilecek seviyede bir bilgi ve beceriyi gerekli kılar. Bu olmayınca denetim birimleri “vergi dairesi” gibi çalışır hale gelir ki sadece istatistik doldurulan birimler olurlar. Halbuki bu birimlerin ülke politikalarının oluşturulmasında aktif rol almaları bir sorumluluk ve görevdir onlar için. Gelir politikaları genel müdürlüğünün varlığı hiç kimsenin sorumluluğunu kaldırmaz. Bu genel müdürlüğü kim kurdu? Insanları ve kurumları sorumsuzlaştırıyor. Bu yazı ise buna bir isyandır…
Üst düzeyin her konuda iyi yetişmeleri gerekir. En temel sorun bilgiden ziyade sağlam ve pervasız bir kişilik ihtiyacı olarak görünüyor. Çok iyi pişmiş tuğlalarla bina yapılmaz. Onun harcının da iyi olması gerekir. O harc çok geniş bir kavram olan ahlakın içindeki tevazu, merhamet ve onun duracağı yer olan haifesi adalettir. Her mesleğin kanun sınırlarında bir oynama alanı vardır. Ve “çobanın canı isterse tekeden yağ çıkarır”
Bir miktar istatistiğin yanına 5 gün ziyaret, 3 gün konferans, 5 gün belediye otobüsüne binme, insanlığı hatırlama diye yazılabilmelidir. Ayrı servis ve lojmanlar bir felaket toplumdan koparıcı unsurlar olarak görünüyor. Terkedeni öpeceğim..
Adalet konusunda %1, %3, %4 oranında üç ayrı fire oranı almış bir inceleme elemanının üçünün de karma bir ortalamasını alabilir elbette. Bu doğrudur ve yasaldır. Ancak adaletli olup olmadığı şüphelidir. İkinci olarak istatistikte alınacak ortalamalarda en düşük alt ve üst sınırlar ortalamaya dahil edilmezler. Bu yönteme uyduğunuzda %1’i dışarıda bırakırsınız ki kanunun bu konuda size yapacağı hiç bir şey yoktur ve siz devleti satmış da olmazsınız. Ama bu yöntem hem bir merhamettir hem de adalettir. Üstelik itiraz halinde de hukuken sağlam bir rapor olur.
İncelemenin derinliği konusu ise bambaşkadır. Büyük işletmelerde örnekleme yapmak zorunda olduğunuz gibi belli yüksekliğin üstündeki kalemleri seçme mecburiyetiniz de vardır. Rastladığınız belli ve önemli bir matrah farkını yeterli bulup incelemeyi bununla sonuçlandırmanızı hiç kimse ne anlar ne de anlasa bir şey der. Bunu bir merhamet olarak uyguladığınızda da ülkenizi satmış da olmazsınız.
Son olarak inceleme uzlaşma ve itirazıyla bir bütündür. Diyelim ki incelemede ulaştığınız rakamlar çok uçuk oldu. Örneğin takdir sonucunu yüksek hissediyorsunuz. Bunu uzlaşma komisyonu bilmez. İnceleme elemanı komisyon başkanının ziyaret edip “sayın üstadım, rakamlar şu şu nedenlerle yüksek geldi, ben de bir şey yapamadım, adalet ve merhamet için bir miktar vergiden de düşülmesinin uygun olacağını düşünüyorum” deme cesaretini ve inancını gösterebilmelidir. İşte bu hem adalettir hem de merhamettir. Kişilikler merhamet ve adaletle yoğrulursa halka hizmete dönüşür ki asıl kazancı helal ettirme budur. Devlete nalıncı keseri gibi tek taraflı yontmak ise bir helal değil zulmün kendisidir. Adalet ise insan davranışlarının en temel müşevvikidir. Siz adil olmayı bilin, vergi dairelerine değil mükellefe bir banka hesap numarası vermek yeter o zaman. Denetleyiciler de varsın işsiz kalsın..
V-SONUÇ; SAVCI MI HAKİM ROLÜ MÜ?
Davranışlara yön veren temel soru şudur; İnceleme elemanı savcı rolü mü oynamalıdır? Yoksa hakim rolü mü oynamalıdır?
Bize göre savcı rolü, zulmün ana kapısıdır. Hem savcı hem hakim rolü de anlamsızdır. Gerçek bir adalet ve uygulanabilir ya da “ödenebilir bir makul”e varmanın yolu hakim rolüne soyunmakla elde edilebilir.
İşte şimdi hakim rolüne soyunabilirsiniz.
Aksi halde her türlü uygulama istemeden de olsa dayatmayla sonuçlanmaktadır.
Devletten bakarak, halk ya da işletme anlaşılmaya çalışıldığı için;
-ya devlet,
-ya vergi,
-ya da emek putlaşmaktadır.
Bu ise yönetici ya da denetleyiciyi “halka hizmetten” uzaklaştırıp yukarıdaki hayali putlara hizmete yöneltmektedir. İşte zulüm bu yanlış anlayışlardan kaynaklanmaktadır.
Kastımız devlet ya da özel sektör taraflılığı değil elbet. Amacımız adil ve “ödenebilir makul”lerin yakalanabilmesinin alt yapısının nasıl oluşturulacağı noktasındadır. “Ahlaklı ol” demekle ahlaklı olunmayacağı gibi, “adil ol” demekle de adil olunmaz. Ahlakın ve adaletin alt yapısının oluşturulması için onun gibi yaşanması, aşkla sevilmesi ve iradi olarak ne yapabilirim denilmesi gerekir.
Sorun ise; Sizin karşı taraf gibi yaşayarak onun anlamaya çalışmanız ve onun ölçülerine göre davranmanız gerektiğini hissetmemenizdedir. Hala devletten halkı ve işletmeyi tanımaya çalışıyorsanız yamukluklar buralardan kaynaklanıyor!
Bu yazı Ahiliğin ışığında bu yamuklukların çözümü için kaleme alındı.
Adaletli, cesaretli ve kararlı yöneticilere çok ihtiyaç var.
İşte, insana ve onu yönetenlere bu ihtiyacını hissettirmek gerekiyor.
*
ahi kul ahmed