Ela gözlerine kurban olduğum
Baharı kıştan bekle melül melül
Dara düşürür de meftun olduğum
Baharı kıştan bekle melül melül
Kararım kavi salmam gel koynumdan
Baharın yaza döner bal lebinden
Canımın canı eyler hal deminden
Sabahı kaştan bekle melül melül
Severim seni alsam alyanaktan
Sevabım sensin günahım nigardan
Vefalım olsan dolansan canımdan
Düğümü aşktan bekle melül melül
Güzelim güzel eylesen yumuştan
Tatlıdır dilin gökçelik suyundan
Bahadır huyun azabım çekinden
Yananı candan bekle melül melül
Hayaldir hayal etmeye bakıştan
Nicedir serap görmeğe halından
Canandır canı almağa kastından
Yazanı Hakk’tan bekle melül melül
Nihanım sensin ayanım kaşından
Baharım sensin bizarım lebinden
Vefalım sensin şikarım yasından
Veraı benden bekle melül melül
Ahiyim ahi yaranım çıraktan
Ustaya sorarım hani suçundan
Bacılar düzermiş sofrayı zülfünden
Pabucu damda bekle melül melül
Ahi ahmed söyler gönül sazından
Kimse bilmez gönül şavkı halından
Naçar kalır ele düşmüş yoğundan
Nurunu yoğdan bekle melül melül
dara düşürür: zora düşürür
leb: göğüs, meme
gökçe: ahlaki kıymet
vera: iyilik
şikar: kıymetli
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.
Sensin kamu alem yari, Yollarda gönül yoldaşı
Eylersin canlar söyleşi, Bezerim canım efendim
Devletlüm erkandan bile, Marifet canından geçe
Seninle gönülden diye, Azadım canım efendim
Çok yaşayan ahir ölür, Güler iken ağlar tevir
Arar isem bulmak nedir, Kararım canum efendim
Seni sevmek nice iştir, Ağu içem darı hoştur
Bin yaşasam gözüm yaştır, Ağıtım canum efendim
Gözüm gözler tüter daim, Dilim söyler sende canım
Bu can düşer dara zarım, Dağlarım canum efendim
Yüreğim çarpar hal ola, Gayrim yoktur senden belâ
Senlik benlik yite da’va, Katışam canum efendim
Benden geçtim yittim anda, Varı yoğa çaldım kanda
Gördüm ayan seni canda, Cananım canum efendim
Şaşı kula yok bazarın, Seni gören gül nazarın
Nakşı nakşeden nakkaşın, Halikum canum efendim
Nakşı yazan rengi düzen, Kalem eyle yüzde gülen
Gözyaşıdır gözde mizan, Mihengim canum efendim
Dilerim seni varından, Lütfeyle Bari nurundan
Bi-çare ahmed canından, Olaydım canum efendim
Kararım sensin efendim, Nirengim sen, hem yaranum
Cihanda her dem nazarım, Veraım canum efendim
Seninle eylesem canı, Hem dahi muhtacım seni
Gör kimdir ayağın tozu, Kölenim canum efendim
Ey yarenler bakın hele, Gönlümü çalan güzele
Ah edip yine de yansam, Yakılsam canum efendim
Aşk od’na yanmak gerek, Yanmak ne kül olmak gerek
Muhammed’e sidre gerek, Yukinun canum efendim
Arayanlar bulur imiş, Bulanlar hem arar imiş
Kafir bilmez zoka yemiş, İmanum canum efendim
Aşkından hasta olayım, Hem savrulup kavrulayım
Halden hale çevrileyim, Meramım canum efendim
Aşık canu ayru değil, Yere girse gayri değil
Kulu düşse niza değil, Salahım canum efendim
Evvel ahir sende biter, Hayyü’l Kayyüm aşkda yüzer
Aşık yanar maşuk nider, Aşığım canum efendim
Canım kafeste çırpınır, Aşk odına hem berkinir
Can boyna urgan geçirir, Ömürüm canum efendim
Aşığam sana hasretim, Hasret ne, gözde hicabım
Görünmedi aşk nihanım, Ayanum canum efendim
İman ile yaşar alem, Tapa durur belâ adem
Bil İmanım aşktır menim, öleyim canum efendim
Aşık ahmed iman arar, İman ne ki aşkın sorar
Aşk imanı kavi boyar, Sultanım canum efendim
Ahi ahmed çala durur, Çalmak da ne öle durur
Aşıklara huri nedur, Cevabım canum efendim
“Seninle gönülden diye, Azadım canım efendim” :mısraının anlamı Allaha yakınlığın kölelikten kurtuluş olduğunu söylüyor. Kuşeyri adlı İslam filozofu da “ÖZGÜRLÜĞÜN HAKİKATI, KULLUĞUN KEMALİDİR” adlı çok doğru bir söz söylüyor. bağlarınızdan kurtulun ki Allah’a bağlı olabilesiniz.
Tevir: değişik türlü
Dara: zorluğa
Zarım: devamlı ağlar halde olmak
Belâ: ilahi huzurda Allah’ı tasdik etmek, kul huzurunda şirki tasdik etmek.
Ayan: görünen, açık olan.
Gözde mizan: dengenin veya halinin göz halleri ile ispatlanması
Bari: Allah’ın sıfatlarından bir sıfat. Halık ve Musavvir sıfatları ile geçer Kuran’da. “o Allah, yaratan, var eden, varlıklara şekil verendir ” Haşr 24. “Sizi var edene tövbe ediniz” Bakara 54.
Bi-çare: bi olumsuzluk eki farsça. biçare ise çaresiz demek.
Nirengi: doğruluğu esas alınan nokta, hedef, fikir kazığı, doğru görüş
Vera: İslam’da vera iyilik demektir.
Od:farsça ateş, aşk ateşi
Sidre: Hz. Muhammed’in miraçta Allah’a en yakın olduğu yer. Sidretül Münteha.
Yukinun: yakın olmak, yakın gibi bilmek, örneğin ahiret hallerini yaşıyor gibi bilerek burada buna göre davranmak, yaşayışını düzeltmek.
Bulanlar- arayanlar: Saidi Nursi Hazretlerinin sözüdür. aramak bulmayı, bulmak ise daima arıyor olmayı iktiza eder. buldum demek şeriate aykırıdır. bu dünyada imkansızdır. bulunmak Allah’ı çevrelemek anlamına gelir ki Allah buna izin vermez. bulmakla vuslat olur ve aşk biter. bu nedenle de bulmak bu dünyada yoktur.
Zoka: balıkçılıkta büyük balık tutmak için küçük balık biçiminde olta. balık bunu yuttuğu anda kurtulması imkansızdır. kafirin zoka yutması ise Allaha yönelmediği için kafirin şeytani tuzağına karşılık Allah’ın da tuzak kurarak zoka yutturmasıdır.
Belâ adem: insanın kurallarına uyarak Allah’ı terketmek ve şirke düşmektir. Bu dünyada allah’ın yerine bir insanın ölçü dışı meşhur olması ve onun kanunlarının Allah’ın kanunlarının önüne geçmesi büyük bir ŞİRKtir. Müslümanların bu duruma dikkat etmesi elzemdir.
aşık ahi kul ahmede nasib olmuştur.
Sevgili okurlar,
Bugün sizlerle bir hikayeyi paylaşacağız. Karara karar vermeği ise size bırakacağız. Günlük hayatta o kadar çok şey arka arkaya cereyan ediyor ki, insanın bu devamlılıkta bir kesitle karar verme ihtiyacı aynı zamanda aklı da durduruyor. Akıl durduğu anda kararın akıbeti yeni gelişmeler dolayısıyla felce uğruyor. O zaman nasıl düşünmek gerektiğini, objektif kıstaslar ile sabrın ve acele etmeden Allah’a yeni bir pay daha vermenin ne kadar önemli olduğunu gelin hep beraber görelim..
Bir Çinli düşünür şu aşağıdaki hikayeyi çok sevdiği için etrafına da çokca anlatırmış. Çinde bir köyde yaşlı bir adam varmış. Fakir olmasına fakirmiş ama bizim Köroğlu gibi beyaz bir atı varmış. Kral bu ata adeta bir servet teklif etmişsede kabul etmemiş. Şöyle dermiş hep. “bu at bir at değil benim için.. bir dost.. insan dostunu satar mı…”
Bir sabah kalkmış ki at yok… köylü ihtiyarın başına toplanmış. “bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var ne atın” demişler. İhtiyar “karar vermek için acele etmeyin” demiş. Sadece “at kayıp deyin, atımın kaybolması bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez”
Aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Köylüler ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler. “atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için. Şimdi bir at sürün var” “karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz” Bir hafta geçmeden, vahşi hatları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçi,mini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.
Köylüler gene gelmiş ihtiyara. “bir kez daha haklı çıktın “ demişler. “bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak, çalışamayacak ve fakirleşeceksiniz” ihtiyar” siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş. “O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Sonra neler olacağı size asla bildirilmez”
Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş. Giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş.
Köylüler gene ihtiyara gelmişler. “gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler” “siz erken karar vermeğe devam edin”demiş, ihtiyar. Oysa bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih,hangisinin şansızlık olduğunu zamanla göreceksiniz…
***
Çinli düşünürün yorumu ise şöyle:
“acele karar vermeyin. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi,akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Bazı kararlar tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Karar vermek bilgelik gerektirir, unutmayın”
İki laf da biz edelim.
-Acele karar vermek yok. Sakin ve sabırlı olmalı.
-Önü arkası iyi hesaplanmalı
-Fizibilite yapılmalı
-İşin ehli ile danışılmalı (Ehil: hem bilgili hem imanlı namazlı olmalı, doktora gidiyorsanız namazlı bir doktor olmalı, çünkü kesbi bilgilerin Vehbi olarak da yaşanması gerekir)
-Artık bir şekilde karar verip
-Bu kararın hakkımızda hayırlısı olması için dua edilmeli
Bir hadis ilave edelim: “ümmetim yanlışta ittifak etmez”
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.
Kelamı Kadim eyleşir Aşıklar ayruk söyleşir
Mümin kuluna eyleşir Aşıklar ayruk söyleşir
Aşıklar zikirden döner Yaşlı gözler halden akar
Bilinmeyen takdir yazar Aşıklar gayri söyleşir
Vatanın la mekan senin Sözlerin hal ile yakin
Bülbülün zar ile karin Aşıklar halle söyleşir
Aklar düşermiş başına Yaşı kararmış dengine
Sordum ömrümün varına Aşıklar bela söyleşir
Tespihleri şimşir elden Çeker beş bin evla halden
Aklım ermez benden senden Aşıklar seni söyleşir
Aşığın gözü sürmeli Yay gibi kaşı sarmalı
Cennete gire yazmalı Aşıklar darı söyleşir
Aşığın sohbeti yarden Yar eyleşir kalbe dertten
Sakin olam yakin kuldan Aşıklar aşkı söyleşir
Allah ile ünsiyetim Kullar ile nezaketim
İman ile muhabbetim Aşıklar nazı söyleşir
Sohbetleri ballı kaymak Cennetteki dördlü ırmak
Şarap balla sütten akak Aşıklar köşkü söyleşir
İman ile Kuran eyleş Kalpten kalbe akar yoldaş
Rahmet ile nebi söyleş Aşıklar Rasul söyleşir
Cennetin yaranı aşık Muhammed ümmeti olduk
Şefaat eylesin artık Aşıklar demi söyleşir
Aşık ahmed çala dursam Vardan yoğa çala dursam
Ölmeden de öle dursam Aşıklar bunu söyleşir
Erlerine dursam çırak Yakin olur benden ırak
Eller bilmez beni atak Aşıklar narı söyleşir
Ahi ahmed hazan eyler Makamını arşa düzer
Didarını Rahman boylar Aşıklar hay’ı söyleşir
Derdime dermanım Allah Kalbimde sultanım Allah
Canımda cananım Allah Aşıklar Allah söyleşir
Tımar eyle şerden yana İrüşdür sen benden arta
Maharetim hayra yora Aşıklar canı söyleşir
Cümle alem dua kılsın Dilde Sübhan ola sensin
Yüzüm kara yaza nitsin Aşıklar nuru söyleşir
Bağış kıla suçum üzre Gufran sensin önden sona
Tövbe kılsam uçtan uca Aşıklar Nasuh söyleşir
Gece kıldı ahu zarım Erişti cana efganum
Ahmeddir sana yananum Aşıklar huri söyleşir
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Adım adım içeri, aşık söyler halleri
On sekiz bin alemi, geçtim bir an içinde
Yetmiş bin hicap saydım, gizli sırra ulaştım
Nefis kal’asın yıktım, zorlu bir dağ içinde
Çaktığım şimşek gibi, estiğim yeller gibi
Çağladım sular gibi, hayli bir kaş içinde
Bir makam eylemişler, yarini söylemişler
Biçare kollamışlar, miskin bir can içinde
Zikir ile iniler, tevhid deyu üniler
Besmeleye diniler, yordum bir din içinde
Irılmadım kulundan, ayrılmadım yolundan
Aşk yazalar kanımdan, erdim bir kün içinde
Vardum arşa dayandım, levhe kalemden yazdım
Varımı aşka çaldım, yokluk bir nur içinde
Kalp çarpar hal olunmaz, hal eyler can durulmaz
Sohbet balı kanılmaz, derviş bir kul içinde
Muhammed’in kapısın, duydum ol dost kokusun
Erenlerin hepisin, gördüm bir saf içinde
Ahmed canlar gezerim, dost iledur bazarım
Allah deyu yanarum, piştim bir har içinde
Kim kıyar öz canına, can verir cananına
Hele can şu dostuma, sattım bin aşk içinde
Aşk alır can veririm, aşkla dostu bulurum
Mansuru Hakk söylerim, kıydım şu can içinde
Aşkda gönül pişesin, savrulsun endişesin
Namus-u ar şişesin, çaldım bir taş içinde
Savm salat kadru berat, ameldir zühdü taat
Cümlesi ol zenaat, kadim bir aşk içinde
Yudum benlik kapısın, ırdım fuzül yükinin
Beni söyler defterin, deştim bir naz içinde
Aşk eline dâr olan, canana muhtaç olan
Beni senden kılan, gülüm bir nar içinde
Aşık diyen canların, nişan verir dinlerin
Payandasız yolların, geçtim bir an içinde
Ârı namusu atanlar, beni aşktan silenler
Ölmeden de ölenler, derdim bir sal içinde
Ziynetim taş olmaya, taşa çalar manaya
Mana desem ol taşa, yakut bir yar içinde
Ahi ahmedin derdi, tevhiddir canı aşkı
Ahmed yareler canı, kalbin bir hal içinde
Ya Rabb canımı al da, yazma mihnette dara
İman yarimi sal da, canan bir can içinde
Ahmed kimdir miracın, can verdiğin cananın
Aşk od’na çerağın, gördüm Kuran içinde
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Suya gider nazlı gelin hoş gelin
Bakracı da salla salla boş gelin
Sana yandım sana yandım yakıldım
Altunu da akçe akçe say gelin
Sevdana düşeli sekiz yıl oldu
Kerem eyle sevdiğim hazan oldu
Dağlar perçemini kaşına yazdı
Bahtını da yaza yaza seç gelin
Hele bir yol yanaşsam algına
Tebdil gerekir bakracı güzele
Türküler yaylakladım boylarına
Zülfünü de sala sala geç gelin
Sarı çiçek çiğdem açmış nazınan
Kırmızı gül gonca açmış yazınan
Alam seni düğün dernek sazınan
Yarini de oyna oyna seç gelin
Ağu mu içirdin divane ettin
Aşığa saymadın yabana verdin
Dilerim Allah’tan koynuna yazdın
Yiğiti de ölçe ölçe seç gelin
Şu dağları dolanırım geline
Altun akçe takıştırır koluna
Ben bir şahan olsam çöksem dalına
Halleri de uça uça geç gelin
Bir gül olsan da dalımda sallansan
Terzi biçesin de gömleğim olsan
Öle dursam da bir Yasin okusan
Namazı da aşkın aşkın kıl gelin
Seni ben severim de alem içun
Zemheride açılan güller içun
Zalim bakışlara düşmüş can içun
Benleri de saya saya naz gelin
Sallanı sallanı gelir pınardan
Bakraç ister gözü göğnü bakırdan
Sen bir ucu ben bir ucu hayattan
Elleri de tuta tuta ölç gelin
Güzel seni saydım yeşil ördeğe
Seyfe midir seni süzgün uçmağa
Gelin senle girsem nice gerdeğe
Canları da kata kata öl gelin
Ela göze sürme çeker nazeyler
Yare bilmez gönül şavkı haleyler
Gelin sana beş bin veren azeyler
Kendini de gökçe gökçe tart gelin
Güzel seni sevdim güzden seveli
Dağlar çekermiş al beyaz perçemi
Yolum uğrasa da emsem lebleri
Koynuna da ala ala yak gelin
Ağu içtim yarin narin elinden
Zulme varır gayri ince belinden
Sen bir ayrı ben bir ayrı sazından
Aşkını da lime lime et gelin
Ayağına giyer allı yemeni
Yeşiller içinde ipek şalları
Ben bir turna olsam sen bir selamı
Yarine de nazlı nazlı ver gelin
Ben bir ahi olsam ahmed kaşından
Güzel mayil olam gönül sazından
Yazlı kışlı ömür ister kulundan
Ahiri de yite yite vay gelin
bazı bilinmeyebilecek kelimeler:
bakraç: su veya yoğurt çalmaya uygun bakır kap
sekiz yıl: ahi kul ahmedin gerçek sevgilisi ile aşk sürdürdüğü süre
algın: çekici, çok güzel
tebdil: tanınmamak için elbise değiştirmek
namazı aşkın kılmak: namazda ihlas dolayısıyla kendini kaybedip çok yükseklere erişmek.
zemheri: eski takvimde en soğuk aya verilen isim. ocağın yarısı ile şubatın ysarısına tekabül eder.
hayattan: bakraç ortada tek kulp olmasına rağmen bunu iki kişi tutar. işte bakraç gibi hayatın da eş ile beraber tutulması gerektiği vurgulanıyor. güğüm ise tek kulplu olup hayatı tek kişinin yüklenmesini ifade ettiği için bakraça kinaye olarak konuşulur.
seyfe: kırşehirde bir göl olup derinliği iki metreyi geçmediği için turnaların mekanıdır. çünkü turnalar derin yerde yemlenemezler.
gökçe gökçe:ilgili kıtada önce “gelin sana beş bin veren az eyler” sözünün arkasından gelmesi gökçenin maddiyattan farklı olduğunu söyleniyor. buna göre gökçenin manevi bir değer olması gerekiyor. örneğin gelinin güler yüzlü olması bir gökçeliktir. tatlı dilli olması, yumuş-söz- tutar olması gibi ahlaki bütün şeyler bir gökçeliktir denilebilir.
lebleri: gelinin dudakları
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur