Notice: Undefined variable: has_ut in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/all-in-one-seo-pack/aioseop.class.php on line 567

Yiğit mahsun güzel mahsun (Koşma)

Felek vermezsin dengimi dengime

Güzeller mahsun var git yiğit mahsun

Kader düşürür güzeli kötüye

Güzeller mahsun var git yiğit mahsun

 

Yolum çavarmış yüğsekten engine

Cana yakarmış yürekten ingiye

Seni yazarmış aşıktan densize

Yürekler mahsun var git canlar mahsun

 

Allar giyermiş kastın bana mı?

Dallar ağarmış baştan başa mı?

Güller güzlemiş halden hale mi?

Bülbüller mahsun var git dallar mahsun

 

Gönül sarayı canan elindeymiş

Canla canan harda bir yolundaymış

Cahille ahmak ola zenaatmış

Cananlar mahsun var git saray mahsun

 

Al yeşil fistanlar sendedir sende

Tac eyler gülleri nicedir elde

Gör aşkı şöyle bir gözdedir gözde

Aşıklar mahsun var git gözler mahsun

 

Dağlar aşam yaylalara baharın

Güzel saram gönüllere sevabın

Ha bir eksik ha bir fazla yaranın

Yaylalar mahsun var git dağlar mahsun

 

Gönül ister hem konayım güllere

Ardı sıra sara duram bellere

Sordum idi şu feleği yollara

Gelenler mahsun var git giden mahsun

 

Yollar uzun uzar gider dalolur

Güller açar bağı bahçe yarolur

Garip gelen garip gider elolur

Eylerim mahsun var git eyler mahsun

 

Ağalar beyler muradım yardedir

Onca millet peşim sıra yoldadır

İflah olmaz yarelerim kalptedir

Yareler mahsun var git eller mahsun

 

Çadırlar baş eğer başa başeyler

Canlar döşüne söylermiş nazeyler

Garip kullar selamı bir sıreyler

Çadırlar mahsun var git döşler mahsun

 

Gam çekme gam çekme divane gönül

Bunlar da geçer Hakk’ın yeri gönül

Ümitsiz olma elden gelen gönül

Gülenler mahsun var git gönül mahsun

 

Şu kara kaşlara versem varımı

Nice yiğitler cenk eder bendimi

Kimse bilmez közdeki aşkımı

Yiğitler mahsun var git aşık mahsun

 

Aşık kul ahmed de döner dövünür

Güzeller için yandıkça yeldirir

Bir garip ölmüş kimsesi oldurur

Güzeller mahsun var git ahmed mahsun

 

 

aşık hattat ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur..

11 Ekim 2012
Okunma
bosluk

Güzel İncinir (Koşma)

Bir yar sevdim er baharda boylanır

Sevsem incinir sevmesem incinir

İnce bellerini kuşaktan sarar

Sarsam incinir sarmasam incinir

 

Bu güzele mecnun olsam yerinir

Hasretinden zelil olsam gezinir

Ne diye de candan ala övünür

Övsem incinir övmesem incinir

 

Hüccetim kadıdan beratım senden

Solar mı hiç gülüm dediği sözden

Silinmez yazının şahidi Hakk’ta

Silsem incinir silmesem incinir

 

Gövel ördek gibi suya sa’lırsın

Çırpınıp dalınla boydan da’lırsın

Ben bir avcı olsam çifte hatırsın

Salsam incinir salmasam incinir 

 

İster isem güzel seni ağandan

Altun akçe sarım da kesemden

Beş bin kayme az gelir de boyundan

Ölçsem incinir ölçmesem incinir 

 

Güzel sevmek şifadır şu alemde

Cahille ahmak olmak mı deryada

Kaçtır sevdiğim can cana kattım da

Ölsem incinir ölmesem incinir 

 

Güzelim güzelim algın güzelim

Uğruna da kırk avradı boşarım

Ağşamdan sabaha yoktur kararın

Yatsam incinir yatmasam incinir

 

Güzel sensiz olmaz dünya nazenin

Ele düşsem baha kılar can tenin

Bir varmış bir yokmuş şöyle halvetin

Girsem incinir girmesem incinir 

 

Türkü yaylaklasam şirin boyuna

Kına yaksam zülüflerin aşkına

Derviş olsam peşi sıra varmaya

Varsam incinir varmasam incinir

 

Çirkini ömre cefa say gazeldir

Güzel ile sohbet etmek güzeldir

Tatlı dille güler yüze nazardır

Baksam incinir bakmasam incinir 

 

Güzel menendin yoktur şu alemde

Yenem derim de yenemem göğnümde

Varımı yoğ eylesem senin yolunda

Koysam incinir koymasam incinir

 

Güzeller kokar imiş gülden âri

Dalına varır imiş beyden âri

Nazında aşık dürür ondan âri

Onsam incinir onmasam incinir

 

Güzelsiz ömür olmaz ömür olmaz

Güzele baha gökçedir pul olmaz

Kaç güzeli sardı isem yar olmaz

Sarsam incinir sarmasam incinir

 

Güzel sana yandım yakıldım

Bahçalarda güller ile okundum

Seni almaz isem Hakk’a darıldım

Alsam incinir almasam incinir

 

Didem yaşı akar oldu divane

Bir ataş düştü aşıktan cihane

Bir selam salsam gülşenle güzele

Salsam incinir salmasam incinir

 

Yaylanın gülü dağların karı var

Bir güzel gördüm çadırda nazı var

Türkü dizdim anda söyler sazı var

Dizsem incinir dizmesem incinir

 

Pazar kılsam güzel ile güzelce

Üste ister altun akçe kolunca

Sala eyler ömür sazı yetince

Yetsem incinir yetmesem incinir

 

Bir güzel sevsem de gerdanlı benli

Yağız atla kaçırsam allı güllü

Kopsa gardaşları mavzerli beyli

Çöğsem incinir çöğmesem incinir

 

Köz köz olmuş sinemdeki yareler

Aşık saymaz candan ari nazeder

Cana sayar bir şeftali yadeder

Saysam incinir saymasam incinir

 

Güzelsiz gün doğmaz hem batmaz imiş

Yar elinden ağu içen ölmezmiş

Güzele köle olsam varmazmış

Olsam incinir olmasam incinir

 

Kadrimi bilmeyen güzel olur mu

Muhanet eyleyen sırra erer mi

Yolsuzla arsıza güzel varır mı

Desem incinir demesem incinir

 

Söylerim sözüm kar etmez güzele

Türküler yaksam sazımla efkara

Gönüller söylermiş seni cihana

Desem incinir demesem incinir

 

Çotarım güzelleri çotak çotak

Bağlarım gönülden anası uzak

Beli ince dalı sallı bir kavak

Çıksam incinir çıkmasam  incinir

 

Kerem et güzelim bağlarım katlı

Selam da söyledim yolladım atlı

Kimseler bilmesin kulluğum şartlı

Yansam incinir yanmasam incinir

 

Bağlar başı dağlar kaşı yolunan

Sala verir gurbet kuşu elinen

Ölen bilir güzel hali nurunan

Ölsem incinir ölmesem incinir

 

Kara kaş altında gözler sürmeli

Güzel seni kaçırsam da nameli

Canı cana katsam da gel öleli

Ölsem incinir ölmesem incinir

 

Gel hele şöyle bir sevip sarılak

Bir hasırla iki direk yetirek

Sen onbeşinde ben vurgun yektirek

Öpsem incinir öpmesem incinir

 

Darılmayın bana ağalar beyler

Güzel sevdim diye yolumdan eyler

Beni benden alan canımdan söyler

Candan incinir canandan incinir

 

Ahi kul ahmed güzel sever güzel

Güzelsiz ömürler bağlarda gazel

Sırrımı açmadım boynumdur helal

Açsam incinir açmasam incinir

 

 

yazmak, ahi kul ahmede nasib olmuştur…

 

 

 

 

 

9 Ekim 2012
Okunma
bosluk

Allı güzel (Koşma)

Ben de bıktım şu dünyanın halından

Bağlar bozuk hazan olmuş gidiyor

Derde düştüm şu yaylanın belinden

Dağlar yüksek Ferhat olan gidiyor

 

Ağla ağla gözüm yaşı selolur

Selden gelen değirmene su olur

İflah etmez bu dert beni çürütür

Yollar ırak şaki sarmış gidiyor

 

Kime ne ettim ben geydin alları

Irak ettin gözlediğim yolları

Zahmetlerle yetirdiğim gülleri

Eller yoldu bizar olup gidiyor

 

Sara sara sardım gönlü çirkini

Yaylalarda geçmez akçe hat’rını

Yaban ilde verem etti canımı

Ahdi bozuk aş’ret yılmış gidiyor

 

Yaylalarda gelin kızlar söyleşir

Ele gitmez kavim gardaş paylaır

Elde deyu bana ırak eyleşir

Aşret bozuk iller yavan gidiyor

 

Dağların karı, bağların gülü var

Onbeşinde memelerin balı var

Atadan ayrılmanın da yolu var

Usul bozuk gönül kırgın gidiyor

 

Sabah olur ağşam olur yar gülmez

Oğlan uşak sokaklarda ev bilmez

Heriflik de ele düşmüş pul etmez

Dara düşen candan geçmiş gidiyor

 

Bir yar sevsem eskisine zor gelir

Eski alsam cana katmaz hor gelir

Benim gönlüm kime yansa gül olur

Güle düşen bülbül olmuş gidiyor

 

Canı cana kulu arşa yol etsem

Derde düşen ben’li haller köz etsem

Kime varsam baha vermez aşk desem

Yavan düşen paye almış gidiyor

 

Kara gözler sürme ilen ne zalım

Yakar durur yerli yaban belalım

Aman vermez memelerin emeyim

Allı yanak yarelenmiş gidiyor

 

Kul ahmed de yanar imiş güzele

Kaç güzel sevmiş bu gönül bazara

Benden geçtim canan diye satıra

Boyun vermiş candan olup gidiyor

 

 

aşık hattat ahi kul ahmede nasibdir

24 Eylül 2012
Okunma
bosluk

Yörük kızı (Koşma)

Kara gözlerine kurban olduğum

Uzak durma eller gibi nazilen

Dara düşürüp de candan geçtiğim

Uzak durma bahar gibi gülinen

 

Benim yarim cana düşmüş derdinden

Sala verir komşuları yelinden

Sormaz bana bir hamaylı ferinden

Uzak durma kemler gibi tozunan

 

Yaz gelince katar katar devenin

Kıvrım kıvrım gider yolu yaylanın

Benim ilen düşmez oldu kararın

Uzak durma söyler gibi halınan

 

Akar pınarları da suyu çağlar

İnim inim inler güzeli ağlar

Çıkmış anası da var seyran eyler

Uzak durma ağlar gibi yaşınan

 

Engininden yüğseğine çıkılmaz

Yaban girse meşelerin sökülmez

Şartı zordur beylerden kız alınmaz

Uzak durma yeğler gibi elinen

 

Yavaş yürü ala donlu güzelim

Allah kabul etsin dua edeyim

Ayan oldu halim sana niceyim

Uzak durma beyler gibi zorunan

 

Ahmaklar bilmeye güzel sevmeyi

Sevaptır yüzüne bakıp sarmayı

Namahrem olmaz yanaktan öpmeyi

Uzak durma verir gibi balınan

 

Hasta oldum odalarda yatamam

Göz göz oldu yarelerim saramam

Almaz isem bu güzeli ölemem

Uzak durma kaçar gibi beninen

 

Arap atlar yakın eder ırağı

Bayram olur barışır bey otağı

Sevap olur bir gül daha kucağı

Uzak durma korkar gibi gülinen

 

Düğün ola hem al bayrak çekile

Usul boya yeşil kemha biçile

Yar sallanıp da koluma gir hele

Uzak durma canlar gibi eşkinen

 

Çifte çifte avrat ile yataktan

İkiz veren gözde olur ferikten

Leblerine gül dikerim belikten

Uzak durma sarar gibi kolunan

 

Bir ahi ahmed yaşamış dünyada

İki avradı çotarmış hanyada

Yakam diye beyan etmiş kadıya

Uzak durma yanar gibi teninen

 

  •  Hamaylı:içinde bir miktar kuran ve dua bulunan, tedavi ve korunma amaçlı, deri kaplama, küçük kitapçık
  •  kem:dedikodulu kötü söz
  • beylerden kız almak: yörük beyleri yabana kız verirken şart koşarlar damada, ve bunlar ağırdır
  • namahrem: mahrem olmayan
  • kemha: yeşil ipekli kumaş
  • eşk: aşk
  • ferik: ikinci avrat olup daha yangılı ve verimlidir.
  • leb: meme
  • hanya: hayali bir yer adı
  • yakayı kadıya beyan etmek demek iki avrattan da dertli olup boşanmaya kadıya gitmek demektir.

hattat aşık ahi kul ahmede nasibdir

 

13 Eylül 2012
Okunma
bosluk

Kırşehir’in halları (Koşma)

Gönül arzular Gırşaar halını

Kaman yeşildir uzaktan görünür

Evvel bahar yaz ayları salındı

Coşar Kızılırmak kızıl görünür

 

Karabacak selafur bağarası

Yatan bilir selamlığın havası

Bir yar sevdim kavaklıklar arası

Yatar koluma çalpıdan görünür

 

Kılıçözü boylu boyunca akar

Kaç  yavruyu yedi anası yanar

Serpme ile balık tutak gardaşlar

Girdiğimiz sular derya görünür

 

Yamacında Kervansaray görünür

Horozun gediği beldir geçilir

Kaç güzel geçtiyse yayla gülüdür

Boztepe yörüğü elden görünür

 

Çuğuna varınca ellerim titrer

Barajda aynalı sazanlar atlar

O oltayla tuttuğumuz balıklar

Hakk’ın rahmeti balıktan görünür

 

Harmanda düvene binsem kaşınsam

Bağ bellesem herbir yanım hamlasam

Güzel ile bir palada otursam

Gel de sarılak yalandan görünür

 

Yedi oldu kazaların sayısı

Koptu hacıbektaşı kozaklısı

Köylünün şa’rlı oldu avratlısı

Hastası sağı pazarda görünür

 

Üzüm haftına batsam sıza sıza

Ayvalar atsam pekmez kazanına

Boranı hedik kelle gel sabaha

Yumuşun hakkı sabırdan görünür

 

Ahi Evran Aşık Paşa salahı

Hacı Bektaş Kaya Şeyhi selamı

Ahmed-i Gülşehri Şeyh Süleymanı

Cümlesi Türkçe’ye algın görünür

 

Çalpıdan atlarlar alma yolmağa

Sağbısı tutarmış rezil etmeğe

Kaç güzel sevdiysem cana katmağa

Selamı sabahı arkta görünür

 

Aşık Paşa Ahi Evran Hastane

Cıncıklı Kapıcı Ahirmen cümle

Gel güzel beni yabandan belleme

Güzeller  gönülden gülden görünür

 

Tarla tapan seğirtirmiş oğlanlar

Güvercin deyu kurulur tuzaklar

Daş döğüşü olur vızlar sapanlar

Anam kapıda pecede görünür 

 

Zıkka oynayan beller kırılırmış

Soluyu soluyu hem karakırmış

Dalağı kabaranlar böğürürmüş

Anası güzeller cazdan görünür

 

Topak halam üzüm leblebi verse

Peynirli dürüm hem şerbet içirse

Alma köftür üvez hevengi çözse

Kilerin tadı pestilden görünür

 

Okuldan çıkınca döğüş başlardı

Cam kıranları hocalar haşlardı

Başangıdır deyu millet bıkardı

Karamemmet hasanla şer görünür

 

Sızgıt yapardı anam teker gibi

Yufka ekmanen dürerdi yi diyi

Ceplerimde şak leblebi var diyi

Komşunun kızları bizde görünür

 

Sümüğü akan koluna silerdi

Faytona asılan kamçıyı yerdi

Ustayla çemen-ekmek has nimetti

Okuldan sonra çıraklık görünür

 

Ceviz kaval ederdik bahçalarda

Enekli oynarız sakamız toksa

Kola söylese de bir kavga çıksa

Korkağın anası bizde görünür

 

Çiğ köftelik bir et çıksa satırdan

Kelle gelir sabanan tandırdan

Üşüşürdük yedi gardaş peşinden

Sarımsaklı paça başta görünür

 

Tok çik opban mirre aşşık oynasak

Enek ütüp cebimizi doldursak

Sonra aşşa mahalleden kaçırsak

Dövüşün alası daştan  görünür

 

Bir düğün olunca kayın giderdik

İnce sazlarla türküler söylerdik

Tavuklu dam pilavsız kalkmazdık

Sazdan sözden bir Muharrem (Ertaş) görünür

 

Anam Yörük babam Türkmen soyundan

Horasandan, Şam, Kayseri göçünden

Ama Hafız’ın Mehmet’in dalından

Üçgözdeki suyu bulmuş görünür

 

Orta ikiden git imam hatibe

Kuran hadis Arapça ilim ile

Dön Cacabey’e var birinciliğe

Hakk yardımı sadaklattan görünür

 

Hakkı dayım tuturuk getirirmiş

Sonra kaleye gider hem okurmuş

Sultan Hamidi’n müderrisi olmuş

Cumhuriyette kaybolmuş görünür

 

Bir ahi ahmed yaşamış ölmüş

Hakk’ın divanına kul deyu varmış

Hak bazarında hem sırtını açmış

Gelen vurmuş giden vurmuş görünür

 

(olaylar 1960 ila 1973 yılları arasında aşıkpaşa mahallesi tekke sokak ve çevresinde bizzat yaşadığım olaylardır. orada bir dam ev ile yine kerpiçten yapılmış iki katlı konağımız vardı. dam evin yarısı ahırdı ve ineklerimiz ve eşşeğimiz vardı. eşeği seğirtmek büyük zevkti. karabacaktaki bağ evimize eşşeğin habesi ile su götürürdük. eşşek karpuz kabuğuna aniden eğilince boynundan aşşa düşerdik. ne günlerdi .Orta ikiyi bırakıp İmam hatip bire giderek bir feta yaptığımı umut ederim.

cacabey ortaokulunu birinci bitirdim bir imam hatipli olarak. ozamanlar imam hatibe imam hatap yani odun derlerdi. imamhatipten gelip birinci olunca bu kötü hitaplar büyük ölçüde son buldu..

Dedelerimiz horasandan çıkıp Şam’a yerleşmişler. sonra oradaki arazilerini Hasaneyn adlı bir camöiye bağışlayarak Kayseriye gelmişler.. bu seyahat veya göçlerde dedelerimiz gönül eri tarikat ehli insanlar arayarak olmuş. kayseriden de Kırşehire gelerek yerleşmişler. Bu dedemizin adı AMA HAFIZ imiş ve okumaktan gözleri kör olmuş. kırşehire gelince su aramış ve üçgöz suyunu bulmuş. su çok baskın olduğu için üzerine çok büyük bir taş koymuş..

Babamın öz dayısı olan Hakkı dedemiz zor şartlarda okumuş. babası bakkal ali efendi çok sert bir adammış ve dayımıza sabah namazından önce bir eşşek yükü tuturuk getirmeden okula savmazmış. okul da kaledeymiş. derken okuyup İstanbula gitmiş ve Sultan Abdülhamitin sarayında SARAY MÜDERRİSİ (Profesörü) olmuş. daha sonra Cumhuriyette Kaybolmuş. akıbetini devlet yetkililerinden soruyorum. lütfen cevap versinler.

Muharrem ertaş usta ile onun evinde yarım saat oturdum. 15 yaşımdayken keşfim açıktı. o sedirde oturup beni, ben de onu süzdüm hiç konuşmadan. üzerinden öyle bir rahmet akıyorduki anlatamam. o yarım saati hiç unutmadım hiç. İşte kelamsız hal diliyle konuşma diye buna denir ve takva sahibi çok az insana nasibolurbenim keşfimi 10 yaşımda Mevlana (ks) açmıştı.

son şah beyitte geçen sırt açmak deyimi kul hakları içindir. peygamber efendimiz de veda hutbesinde sırtını açmış ve kimin hakkı varsa gelsin alsın demiştir işte bu davranış insanlar arasındaki eşitliği ifade eder temelde……)

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.

9 Eylül 2012
Okunma
bosluk

il’e gidelim (Koşma)

Gönül ne gezersin sarp yaylalarda

Geliver ovaya el’e gidelim

Bir güzel bir yiğide yetmezmiş

Sunaları bolca il’e gidelim

 

Yad illerde ne güzeller var imiş

Bir yiğide onbeş güzel dar imiş

Sordurun  kadıya bize kaç imiş

İmamları bolca il’e gidelim

 

Muhanetin köprüsünden geçilmez

Çirkinlerin testisinden içilmez

Güzellerin sadıkına doyulmaz

Avratları bolca il’e gidelim

 

Kalem kaşlar sürmeyle ne zalımdır

Güzel kızlar yiğit ile algındır

Benim yarim söğüt gibi salkımdır

Çemenleri bolca il’e gidelim

 

Gardaşım yoldaşım yanıma gelsin

Sabahım akşamım gönlümü alsın

Güzeller seçermiş boyumu görsün

Cerenleri bolca il’e gidelim

 

Güzel kızlar  bellerinden bağlanır

Zülüfleri beliğinden örülür

Benim yarim dillerinden öpülür

Sohbetleri bolca il’e gidelim

 

Mani dizdim ben yarime usuldan

Dara düşmüş sülalesi malından

Üçe aldım beşe sattım karından

Harmanları bolca il’e gidelim 

 

Güzelim güzelim bahtı güzelim 

Candan geçtim yetmez imiş maralım

Vermez imiş on gardaşın vuralım

Mavzerleri bolca il’e gidelim

 

Güzelle yatmak bir ömür törpüsü

Soğutur koynundan canım yarısı

Akşam sabah bir istanbul türküsü

Sadakati bolca il’e gidelim

 

Benim yarim sallandıkça boylanır

Yalan bilmez manilerle datlanır

Huyu güzel sevildikçe allanır

Nazlıları bolca il’e gidelim 

 

Ahi kul ahmed de güzel severmiş

Üç beş değil on güzeli kız öpmüş

Zaman gelmiş bir hatuna kul olmuş

Huzurları bolca il’e gidelim

 

 

 

hattat aşık ahi kul ahmede nasibdir

8 Eylül 2012
Okunma
bosluk

Ela gözlerin aşkı (Koşma) (Asker ve yavuklusu)

Ela gözlerine kurban olduğum

Sana tenhada bir sözüm var benim

Zülfü siyahına gönül koyduğum

Can-ı cananına nazım var benim

 

Ak ellere al kınalar yakışır

Ela göze siyah sürme çakışır

Benim yarim yadellerde oturur

Hal-i melaline yazım var benim

 

Yiğit olan yiğit sırrın bildirmez

Arsız ile yolsuz ile oturmaz

Benim yarim kemler ile konuşmaz

Ah-ı divanına sözüm var benim

 

Ela gözler sürmesini  çekermiş

Kaşı keman bohçasını açarmış

Benim yarim elde kılıç çalarmış 

Dar-ı mihnetine lalim var benim

 

Güzeller ağır olur akçe çeker

Zülüfler zalım olur ökçe yeter

Benim yarim has bahçede gül derer

Aşk-ı meramına yelim var benim

 

Altın kemer ince beli sıkarmış

Boylarından güzel çirkin kadermiş

Benim yarim yaylalarda boyatmış

Aşk-ı hüsranına zorum var benim

 

Mecnun muyum deli miyim gezerim

Öksüz müyüm garib miyim düşerim

Benim yarim sallanır da  cerenim

Aşk-ı fakirine sıdkım var benim

 

Geyme dedim giydin allar hareler

El ne bilsin gönlündeki yareler

Benim yarim manilerle celbeder

Şah-ı devranına ömrüm var benim

 

Cemalin hayalimden gitmez oldu

Ağlayıp gözyaşım dinmez oldu

Benim yarim  yazgılarda  yadoldu

Hakk-ı levhine nizaım var benim

 

Söyleyim ben sana sözün doğrusu

Seni saran ölmez işin doğrusu

Benim yarim gökte cennet hurisi

Dar-ı emanına kastım var benim

 

Yanarım ateşim yarimden gelse

Hakk emreylese kül olsa nic’olsa

Benim yarim yaren diye del’olsa

Gül-i gülşenine canım var benim

 

Mustafam da mustafam mustafam

Görev eyler can yoluna kunduram

Benim yarim taburunda zor yazam

Hal-i eyyamına emrim var benim 

 

Asker oldum Malatya’nın şavkına

Yarden uzak salavatın şevkine

Benim yarim ağıtlarda engine

Yar-i salahına yazgım var benim

 

Ahi ahmed yanar imiş gidene

Arkasından ağıt düzüp yanana

Benim yarim mani söyler canana

Din-i imanına ahdim var benim

 

Ahi kul ahmed de candan olurmuş

Can ile canan harda bir olurmuş

Benim yarim canı canla bezermiş

Aşk-ı bazarına malım var benim

 

 

 

(Askere Malatyaya giden Mustafa’nın sevdiğine yazdığı olarak kaleme aldığımız şiirdir,

sevdiği kız ela gözlüdür ve yarini savuştururken çok ağlamıştır.

cümle Ümmeti Muhammed’in çocuğu sağ salim gelsin inşaallah)

 

 

hattat aşık ahi kul ahmede nasibdir

4 Eylül 2012
Okunma
bosluk

Dağlar güzeli (Koşma)

Başına sarar buğulu dumanı

Kaşına çekermiş karını dağlar

Döşüme söyler tövbesiz gümanı

Günaha yazarmış bahayı dağlar

.

Yörük yaylasında yar yaylakladım

Şart eyledi bey tuza çuvalladım

Ar eyledim elden can pazarladım

Canıma yazarmış bahayı dağlar

.

Yağmurun bitmezmiş ağıt sayarım

Yel estikçe rayihalar kokarım

Lale sümbül gül bülbülüm öterim

Derdime yazarmış bahayı dağlar

.

Yağız ata bindim vurdum dağlara

Çifte suna sardım çöğ kucağıma

On gardaşı mavzer saldı sırtıma

Kurşuna yazarmış bahayı dağlar

.

Bağlarını anam babam işlesin

Yaylalarda nazlı yarim boylasın

Bir cerene sadak saldım düşmesin

Nasibe yazarmış bahayı dağlar

.

Yükseğin erişilmez ne zalımsın

Eteğin yarime yurt hoş çemensin

Söylenir Kuran’da yürür kazıksın

Kelama yazarmış bahayı dağlar

.

Bağrında kimler yatar aşk neferi

Şirin için Ferhat deler dağları

İman olmasaydı naçar dağlayı

Allah’a yazarmış bahayı dağlar

.

Benden selam eylen kaşı kemane

Kaçıp kaçıp yüreğimi döyene

Yükseklerde otağ kurmuş gelele

Börüme yazarmış bahayı dağlar

.

Erenler söyleyin biz de bilelim

Gönül düşen yar el olmaz belalım

Kelamı kadim der güzel sevelim

Aşığa yazarmış bahayı dağlar

.

Kışın bürün yazın aç perçemini

Güzeller suyundan içer nazlarını

Koç yiğitler su başında sunasını

Kaşına yazarmış bahayı dağlar

.

Efelerin yurdu musun yüksekte

Kaç kızanla bekler oldun Belek’te

Haraç salmış zalimlere dölekte

Ödüne yazarmış bahayı dağlar

.

Gider de yol üstüne otururum

Şeytan’la bazar eyler bölüşürüm

Saf kulu Hakk’a çeler sekinetim

Kafire yazarmış bahayı dağlar

.

ahi kul ahmed de ölse ölünür

Sevda bir ateştir dağla ölçülür

Aşk-ı iman yeldirdiğim kaşıdır

Kalbime yazarmış bahayı dağlar 

 

.

şart: yörükler kız isteyen yiğite ağır şartlar koşarlar.

tuza çuvallamak: tuz çuvalını ovadan yaylaya belli bir vakitte çıkaramadığı için çuvallamış, yani şartı yerine getirememiş oluyor.

ar eylemek: bu mahcubiyetten utanmak

can pazarlamak: şartı yapamayınca yayladan ayrılıp yarinin ve herkesin yanında ve yarinden umutsuz kaldığı için intihar edip canını karşılık olarak vermek. (bunun filmi yapıldı, Türkan Şoray oynadı-yer Toroslar- Yörük yaylaları genellikle oralardadır.- ayrıca annem de yörüktür)

mavzer: çanakkalede de kullanılan koldan sürmeli tek tek atan uzun harp silahı.

sadak: içinde 10 tane ok bulunan yuvarlak kutu.

-Dağların Kuran’da yürümesi ve yeryüzüne sağlamlık için kazık oldukları iki ayrı ayette yazılıdır (en doğruyu Allah bilir)

kelam: Kuran sözüne denir.

Ferhat gerçekten imanla dağları delmiştir. Kırşehirdeki kaleyi de bu kardeşiniz boydan boya delmişti – Batıdan doğuya doğru- Allahü alem- Bunun anlamını şöyle yorumladı bu fakir: zikir üç türlüdür. 1- dil ile zikir 2- Kalp ile zikir 3- Amele, işe, ahlaka, harekete dönüşmüş zikir.. işte bunlardan üçüncüsünü yapamazsanız düşman başınıza bombayı yağdırır durur. bu zikir her türlü ilerlemeyi ifade eder. işte bize iman gücümüzün çok güçlü olduğu bir dönemde (sanırım 1995′ten sonraydı) nasib edilen bu güzel olaydan, ”delmeyi” bir harekete dönüşmüş zikir, batıdan doğuya doğru olmasını ise Batı’nın tekniğini ele geçirmeyi, tekniğini almanın mesajı olarak algıladık. ancak bunun içinde laiklik ve benzeri sosyal kanunlar yoktu. sonuç ise: imanla bu iş olduğuna göre İSLAMLA BATININ TEKNİĞİNİ ALINIZ OLARAK ALGILADIK bu olağanüstü nasibi.

Aynı konuda Sultan I. Abdülmecid bir yabancı heykeltraşa bir heykel siparişi verir ve bunu yüksek bir kaide üzerinde İskenderun’a yönü Doğudan (arkası) Batıya (önü) olmak üzere planlamıştır. Yani Doğu olarak biz, siz Batı’yı aydınlattık demek istemiştir aslında..Fakat ömrü vefa yetmeyip de ölünce yarısı tamamlanıp parası da ödenmeyince heykeltraş tutar Amerika’lılarla anlaşır ve tamamlayıp onlara satar. heykel oldukça büyüktür ve gemi ile Amerika’ya, New York’a götürülüp Osmanlı’da I Abdülmecid’in düşüncesinin aksine, arkası Batıya önü doğuya olmak üzere dikilir. bunun anlamı Doğu bizi aydınlatmadı, biz batı olarak doğuyu aydınlattık demek istemişlerdir böylece. ve o heykel bugün New York’ta dikili olan HÜRRİYET HEYKELİDİR. bu heykel dava edilerek Amerika’dan alınabilir kanaatindeyim. itiraz edebilecek resmi veya özel şahıslara duyurulur…  

-dağla ölçülür: sözünde iki anlam vardır. birici mana hakiki dağ olup, yüksekliğin verdiği zorlukla sevdanın ölçülmesi olduğu gibi ikinci manası: dağlamak, ateşle dağlamak kastedilmiştir.

 

 

 

 

 

ahi kul ahmede nasibdir

19 Şubat 2012
Okunma
bosluk

Notice: Undefined variable: pagingMiddleString in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/wp-page-numbers/wp-page-numbers.php on line 212

Notice: Undefined variable: pagingString in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/wp-page-numbers/wp-page-numbers.php on line 156
  • Page 2 of 2
  • <
  • 1
  • 2
kırşehir Son Yazılar FriendFeed

Son Yorumlar


Notice: Undefined variable: pre_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 20

Notice: Undefined variable: post_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 26
cami alttan ısıtma
halı altı ısıtma
cami ısıtma
cami ısıtma