Bre güzel böyle m’olur
Halı yardan ayrılanın
Katresi deryaya varır
Halı yarden ayrılanın
Gökte güvercinler uçar
İner ovalara düşer
Ak elleri deste tutar
Gülü yardan ayrılanın
Havalanma telli turnam
Kondu göçtü kimler canan
On üçünde yazdı ferman
Canı yardan ayrılanın
Gül dikensiz olmaz imiş
Er baharda gonca açmış
Bülbül diye mihnet etmiş
Dalı yardan ayrılanın
Ahi Ahmet geçmez imiş
Ataş almış yürek yanmış
Can düşüpte ciğer deşmiş
Gönlü yardan ayrılanın
Dumanlı dağlar dumanlı
Sevenin hali gümanlı
Bahar geçmiş yazlı kışlı
Ömrü yardan ayrılanın
Sevdim seni sevdim seni
Senden âla çoktur beni
Sen olmasan kimler nesi
Derdi yardan ayrılanın
Gelin kızlar gelin gelin
Bahasıdır aşka yelin
Onbeşidir canı tezin
Eli yardan ayrılanın
Erenler biz de bilelim
Seven el olmaz belalım
Bu aşkı cana satalım
Nazlı yardan ayrılanın
Kervansaray pare pare
Allar giyer kare kare
Selam almaz nazlı yare
Kulu yardan ayrılanın
Yel üstünde çifte konak
Haydi şöyle konup göçek
Sevip sevip ayrılacak
Zülfü yardan ayrılanın
Bugün yari düşte gördüm
Gördüm amma hayra yordum
Varıp güzellere yandım
Teni yardan ayrılanın
Yörü bre güzel hele
Yiğit bekler çağın gele
Senin olmadığın yere
Düşe yardan ayrılanın
Küskün müyüz akça gelin
Açmaz mıymış gonca gülün
Bağı bahçe gülşen neyin
Adı yardan ayrılanın
Kaşın siyah kara kara
Şükür ettim yaradana
Canım ister daha daha
Hani yardan ayrılanın
Selam versem almaz imiş
Kadir kıymet bilmez imiş
Hepten kelli onmaz imiş
Beli yardan ayrılanın
Ahi kulum gelmez yere
Selam salma duymaz ele
Aşık olmayaymış diye
Canı yardan ayrılanın
ahi kul ahmed nasibidir
Ey Felek senin elinden
Neler çektim neler çektim
Her seherde ağlar gözüm
Halıma bakar ağlarım
Çığırırım Çalap deyu
Gel ağlatma beni deyu
Kimi sevsem seni deyu
Yoluna bakar ağlarım
Lütfeyle Rabb’im canımı
Silem gözümün yaşını
Şol mahşerde şu işimi
Yarime söyler ağlarım
Medet Allah’ım hay meded
Teslimdir sana canım hep
Halk içinde cümle ümmed
Duayı eyler ağlarım
Be gardaşlar bre bre
Yola düştüm gonca ile
Hakk’ın olmadığı yerde
Burnumu çeker ağlarım
Er olan meydana gelsin
Sorguma cevap yetirsin
Ne ben olam ne sen sensin
Kefeni sarar ağlarım
Benim dinimi kim pusar
Cenab-ı Hakk ona küser
Seher yeli sertçe eser
Tumanı çeker ağlarım
Aşık ahmed derde düşer
Gece gündüz harda yanar
Muhammed’li yolda düşer
Dolanı durur ağlarım
Bre ala gözlü dilber
Derdi aşkın nazı sürer
Bi hoş olmuş sürme çeker
Yiğidi yıkar ağlarım
Hey hünkarım sakın sakın
Var başına tacın takın
Olmaya devlet sıhhatin
Cihanı tutar ağlarım
Aşık ahmed der içinden
Ölüme ecel gecinden
Vefasız güzel ucundan
Yananı bilir ağlarım
Ne gezersin bu yerlerde
Seni uğratırlar derde
Aşkın bulunmadığı yerde
Zülfünü bağlar ağlarım
Hocamdan okudum elif
Bâ eyledim âna latif
Mim dalı sallı bir lütuf
Kuran’ı okur ağlarım
Ahi ahmed çare nedir
Melhem olmaz yare budur
İki kaşın arasıdır
Nazını çeker ağlarım
Kaşları kurulu yaydır
Yüzün değirmensi aydır
Koynun girilesi zordur
Sazını çalar ağlarım
Güzel bel’olur yumuştan
Hiç yük etmeye bacından
Acunda densiz ucundan
Virane düşer ağlarım
Kul ahmedin sözü dertli
Sine deler katlı katlı
Kulluk eder şartlı şurtlu
Aczine düşer ağlarım
sorgu: kabirde münker nekir meleklerin sorgusu
pusar: küçümser
tuman: don
harda: ateşte
bac: bedel
acun: dünya
ahi kul ahmede nasib olmuştur bunlar
Gel hele gel hele güzel civanım
Sana nettim neyledim el içinde
Gel hele gel hele güzel maralım
Sana nettim neyledim el içinde
Ben yanarım şu güzelin hat’rına
Sarılmaz kollarım şol beline
Aldım sattım bezirgan dokusuna
Kime nettim neyledim kul içinde
Kararım kavidir dönmem yolumdan
Senindir bu gönül yudum sabunlan
Gel gir turabın olayım aşkından
Sene nettim neyledim hal içinde
Bunca yaş yaşadım eller içinde
Çarığım deliktir neyler’özümde
Bir acı kahvedir titrer sesimde
Gene nettim neyledim gül içinde
Söyle ben de bileyim kend’özümü
Derde saldım şu firaka nazımı
Çeker oldum bu hasretlik sazımı
Yare nettim neyledim dâr içinde
Be hey canan canım sundum almadın
Can bedende durmaz kıldım bilmedin
Kim bilmeye feta kıldım sormadın
Yene nettim neyledim zar içinde
Sevenler de el olurmuş duymadım
Gözden dizden kuvvet gitmiş bilmedim
Kaça yazmış Rahman levhde görmedim
Güle nettim neyledim dal içinde
Baha kıldım canım canan istemez
Ele düştü gülüm bağın sorulmaz
Kime açtı gülüm çağın bilinmez
Hele nettim neyledim yar içinde
Gönül bu bir iner bir çıkar imiş
Düştükçe düşer yare nihan imiş
Dermanım sendedir kim ayan imiş
Sene nettim neyledim ah içinde
Usul adap kalktı sohbet karından
Cana kıydı canan meşkin telinden
Kimse bilmez öle durdum yolundan
Sene nettim neyledim gel içinde
Ben söylerim sen duymazsın belalım
İnsaf yoktur iman kime celalin
Cana düştü yarem sende meramım
Eşke nettim neyledim can içinde
Aşık ahmed derde düşer cananın
Canan bilmez cihan üzre düşenin
Ağla gözüm ağla sen de yaranın
Kele nettim neyledim çöl içinde
aşık ahi kul ahmed nasibidir
N’ola tacum gibi başumda götürsem daim
Kademi resmini ol hazret-i şah-ı resulün
Gül-i gülzar-ı nübüvvet o kadem sahibidir
Ahmeda durma yüzün sür kademine o gülün
Sultan I. Ahmed
NO’LA MUHAMMEDÎ
(Hz. Peygambere Aşık Ahi Kul Ahmedin Mersiyyesi)
N’ola başım gibi seni de taşısam
Beni hardan alan nuru Muhammedî
Gülşeninim güllerim seninle koksam
Ahmedî kul üzre yüzün Muhammedî
N’ola canım gibi seni de sevseydim
Beni hare sokan narı Muhammedî
Didarımın bağları seninle gülsem
Ahmedî kul üzre gülün Muhammedî
N’ola sözüm gibi seni de bilseydim
Beni senden alan nuru Muhammedî
Cennetimin köşkleri görüp bilseydim
Ahmedî kul üzre sözün Muhammedî
N’ola yarim gibi seni de sarsaydım
Beni candan eden canı Muhammedî
Cananımsın köşkleri verince gülsem
Ahmedî kul üzre köşkün Muhammedî
N’ola halim gibi seni de ağlatsam
Beni kuldan eden birr’i Muhammedî
Resulüsün ümmeti verince gülsem
Ahmedî kul üzre gül sen Muhammedî
N’ola gülüm gibi seni de dileseydim
Beni bülbül kılan gülü Muhammedî
Türkülerin neşvesi kârınca yağsam
Ahmedî kul üzre türkün Muhammedî
N’ola yıllar gibi seni de içseydim
Beni yorgun kılan ahı Muhammedî
Gözlerimin yaşları tövbede Hakşen
Ahmedî kul üzre makam Muhammedî
N’ola zikrim gibi seni de ansaydım
Beni cezbe salan şah’ı Muhammedî
Döndüğümün nirengi yıkılsa yansam
Ahmedî kul üzre ölsem Muhammedî
N’ola aşkım gibi senide yar saydım
Beni derde koyan aşk’ı Muhammedî
Sadıkınım mihengim yıkılsa düşsem
Ahmedî kul üzre kalksam Muhammedî
N’ola bilgin gibi seni de çözseydim
Beni bir de bulan dahi Muhammedî
Sorulanın şifresi verilse çözsem
Ahmedî kul üzre bilsem Muhammedî
N’ola halim gibi seni de sorsaydım
Beni hapse koyan hakkı Muhammedî
Mahpusların kapısı açılsa kalsam
Ahmedî kul üzre assam Muhammedî
N’ola cahil gibi seni de sorsaydım
Beni ilme iten “oku, Muhammedî”
Alimlerin imamı olup kıldırsam
Ahmedî kul üzre ezan Muhammedî
N’ola sırrım gibi seni de açsaydım
Beni ele veren yad-ı Muhammedî
Gizlerinin çırası yansa da görsem
Ahmedî kul üzre gizin Muhammedî
N’ola dişim gibi seni de sıksaydım
Beni sünnete koşan şer’i Muhammedî
Tarikatının yolunu söyle de bilsem
Ahmedî kul üzre erin Muhammedî
N’ola elim gibi seni de tutsaydım
Beni biat eden nebi Muhammedî
Hakikatının hükmünü bildir de ölsem
Ahmedî kul üzre hakkın Muhammedî
N’olaydı da n’olaydı hükmüm n’olaydı
Yedi düvel hükümranım hal olaydı
Resulü Zişan hükmüne ram olaydı
Ahmedî kul üzre şahın Muhammedî
Kul ahmed’im sultanın kim Ahmet midir
İki cihan üzre şahın gül gülşen midir
Bu adaşların Rahman’ı Rahim midir
Ümmetî kul üzre şaf’i Muhammedî
ilk kıta şiir Sultan 1. Ahmedin kendi şiiri olup İstanbul Sultan Ahmed meydanındaki türbe kabristanının giriş kısmının üst içe bakan tarafında beyaz mermer üzerine altuni renkte yazılı olan kıtadır. kendisi 14 yaşında tahta çıkmış, 14 sene tahtta kalıp hastalık nedeniyle vefat etmiş, 12. padişah olup 14. sırada (önceki iki defa tahta çıkış dolayısıyla) tahta çıktığı için 14 şerefeli Sultan Ahmed Camii’ni yaptırmış ve açılış ikindi namazına denk gelince cemaate dönüp “ey cemaat, içinizde ikindi namazının sünnetini ömründe hiç terketmeyen her kim var ise gelsin bu namazı kıldırsın” diye nida etmiş,
bir süre bekledikten sonra etrafındaki mollalar da dahil olmak üzere hiç kimseden ses çıkmadığını görünce öne geçip ” Elhamdülillah biz ömrümüz boyunca bu sünneti de hiç terketmedik” deyip imamete geçmiştir. Sultanın bir türlü namaza başlamadığını gören alimler mollalar sultana “Sultanım cemaat bekleyip duruyor, huzursuzlaştı, biraz acele edin” deyince Sultan Ahmed’in cevabı şöyle olur. “Bre Molla, siz benim kabeyi görmeden namaza duracağımızı mı sandınız” der. b
ir müddet sonra da namaz eda edilir. bu cami bir ihtiyaçtan ziyada Ayasofya Camii’ne kinaye olarak üstünlüğümüzü ilan etmek için onun tam karşısına yapılmıştır. kubbesi Ayasofyadan bir karış da olsa geniştir. ayasofyanın hantallılığına göre daha zariftir. konumu daha isabetli ve görünür bir yerdedir. iç direkleri de aynı şekilde zarif ve içi çini kaplama olup yabancılar “mavi cami” olarak anarlar.
Bu fakir geçtiğimiz ramazandan üç gün önce Temmuz 2011’de İstanbul’da idi ve hem eserini hem eser sahibini ziyaret edince (muhabbeti bir başka oldu mübareğin) ve yukarıdaki şiiri de görünce hemen onu not edip İstabnul-Ankara yolunda aşağıdaki mersiyyeyi kaleme almak nasib oldu. yazdırana hamdolsun.
aşık ahi kul ahmede nasibdir.
Siyah geyme tozar gider şal olur
Söyler gider Zar-ı Sultan laf olur
Güzel geçme banar gider tad olur
Söyler gider Zar-ı Sultan laf olur
Nedir hay bu benim belalı başım
Dökülmüyor bin tövbe ile yaşım
Ne günah eylesem dumanlı kaşım
Saçar gider Mah-ı Sultan güç olur
Destan oldum kem sözlere ar olmaz
Kurban oldum ham ellere yar olmaz
Saza düştüm dam evlere kar olmaz
Döker gider Ah-ı Sultan baç olur
Döşedim döşşeği yolum baş olur
Güdeyim günümü zarım taş olur
Gözlerim gördü mü yadım baş olur
Bağlar gider Yad-ı Sultan baş olur
Amanın ağalar sözüm kar etmez
Kınaman a beyler neyim var etmez
Söyleyin yiğitler canım şad etmez
Akar gider Can-ı Sultan şad olur
Dostun bahçasında güller derelim
Kimler eyleşir de eller bilelim
Ah ile ağlaşan diller çözelim
Varır gider han-ı sultan can olur
Yamandır beylerim hele elaman
Sarılır sözlerim yare gel aman
Bakışır gözlerim nice yar aman
Yanar gider Hal-i Sultan kül olur
Güzelim güzeldir yada düşmesin
Yiğidim karardır cana düşmesin
Belalım cefadır zara düşmesin
Sarar gider Yar-i Sultan gül olur
Meramım eşiktir kulluk payesi
Sofinin mihraptır beylik çaresi
Cihanın varlıktır taptık yaresi
Karar gider nar-ı sultan yar olur
Selamım ulaşır gönül tahtına
Meramım sanadır vedüd çarhına
Muhammed söyleşir ahir yangına
Boylar gider Had-i Sultan dem olur
Yaredir yaredir gönlüm yaredir
Gönüldür yanarmış canım paredir
Söyleşir dillerim eşik çaredir
Sürer gider Hükm-ü Sultan cem olur
Ahi kul ahmed hay yokluk karıdır
Sala ettim cümle nasa yâridir
Aşk-ı iman yeldirdiğim kaşıdır
Yakar gider eşk-i Sultan Bir olur
aşık ahi kul ahmed nasibidir
Gam çekme gam çekme gönül halına
Sana da bulunur nice güzel var
Bağ bahçe gül olmuş gönül mahına
Sana da bulunur nice güzel var
Sakının dağlar, var yollarım bağlar
Üç güzel bir olmuş hasretlik söyler
Men düşem yarime boyların uzar
Suna da bulunur ilde neler var
Ey ağalar söylen beyler nideyim
Bir güzele altun asbap döşeyim
Yetmez diye üste canım sunayım
Vera da bulunur kolda neler var
Yiğit olan yiğit edep düşürür
El ikin derse o birin söyleşir
Muhanete makam ermez didişir
Gülde de bulunur dalda neler var
Yol bilmem yolak bilmem gel hele gel
Bir naza helak oldum şu döşe gel
Bu aşkı çeker sinem gel güle gel
Sare de bulunur canda neler var
Gül derledim ele dikenler nesi
Diken kıymet buldu gönüller asi
Bunu ben demedim aşıklar kaşı
Deva da bulunur handa neler var
Gül yüzlü haççam ellerde gezermiş
Gah cennet ister gah koynum dilermiş
Bu yare gönlüme hançer bilermiş
Bela da bulunur kulda neler var
Yar gelesi cilve ile naz ile
Vur hançeri sinem üzre saz ile
Yok devası ilaç ile naz ile
Safa de bulunur sende neler var
Yar yanağı gamzeli çifte balaktan
Her meramı maralı düşer budaktan
Er çemende ağlar sıra dölekten
Kaza da bulunur sazda neler var
Ayva turuınç nar istiye civanım
Nazlı dertli yar söyleye meramım
Sen şöyle bir uzan hele cerenim
Mera da bulunur dağda neler var
Bülbülün figanı gonca güledir
Çirkinin niyazı Hakk’a nidadır
Bir güzel çirkinde zulme riyadır
Baha bulunur yarde neler var
Karlı dağlar sende ahdim varimiş
Çevren sarar irayhanlı bağimiş
Eyi günde ahbap çavuş çoğimiş
Darda da bulunur dostta neler var
Yari saldım çemenlere bağlara
Ey’lik etsem fırlanırmış yollara
Bir gün olsun koynum girmez yanmağa
Canda da bulunur gözde neler var
Ahi kul ahmedim ölmek kârımdır
Ölmek ne Muhammed sevmek zarımdır
Hakk nasib etse de görmek canımdır
Mahmut da bulunur Hakk’da neler var
aşık ahi kul ahmed nasibidir
Bakmayın siz benim ağladığıma
Bir ataş düştü ciğer’mde yarem var
Döner döner yanarım da yarime
Bir ataş düştü ciğer’mde yarem var
Kızılırmak gibi çağlar akarım
Yel estikçe rayihalar kokarım
Üç gün güler isem beş gün ağlarım
Bir ataş düştü kalbimde yarem var
Allah kahretmesin böyle zalimi
Aleme rüsvay etti gör halimi
Kafir etmez ettiğin şu zulümü
Bir ataş düştü gönlümde yarem var
Yar göçünü denklemiş seher vakti
Gül takarmış başına göçer ahdi
Altun asbap yumuş zülfü taraklı
Bir ataş düştü sarımda yarem var
Bakar oldum yar göçünün ardından
Beyler komaz şu yaylanın gülünden
Giri versem ak gerdanın koynundan
Bir ataş düştü koynumda yarem var
Düşer oldum toz topraklı yollara
Karışaydım boz bulanık sellere
İsmi cismi bilinmedik illere
Bir ataş düştü bağrımda yarem var
Ahdim kaldı şu gelinin yanında
Canım tüter bir gecenin harında
Güller açar çift memenin ucunda
Bir ataş düştü tenimde yarem var
Karanlık gecede çıkıp gelesin
Dereyim gülleri vakti yetesin
Kollarım üstüne yatıp kalasın
Bir ataş düştü canımda yarem var
Döne döne teneşirde yunayım
Kimse bilmez cahile post olayım
Kâfur içtim Rahman’a dost olayım
Bir ataş düştü kullukta yarem var
Gurbet ile gidersem anmazlar
Güzel ile bağrı başlı komazlar
Memesinde çakır diken bilmezler
Bir ataş düştü gülümde yarem var
Salınırda benim yarim salınır
Hasret kaldım ciğerciyim bölünür
Akıbeti bu dert beni öldürür
Bir ataş düştü ömrümde yarem var
Kırata da yavrum yol mu dayanır?
İkrar vermez isen yiğit darlanır
Yarın kara toprak örter söylenir
Bir ataş düştü sorgumda yarem var
Karakaş altında sürme nazeyler
Güzel gül elinde ele sazeyler
Mene sen diyende cane yazeyler
Bir ataş düştü haremde yarem var
Ak kolları sala sala yürüsün
Al fistanı yare diye sürüsün
İnce bele yiğit kolu sarılsın
Bir ataş düştü böğrümde yarem var
Ahi kula ahmed yazar yareler
Vera kıla rahmet düşer çareler
Güzel sene düştüm bilmem niceler
Bir ataş düştü zühdümde yarem var
Kul ahmedin derdi bitmez şöylece
Kim ne bilsin feta örter boyluca
Kaç garibin ahı düşer fakrına
Bir ataş düştü sırrımda yarem var
aşık ahi kul ahmedin nasibidir
Yar elinden yar elinden
Bade içtim yar elinden
Ağşam sabah kul olmaya
Yane düştüm yar elinden
Al fistana mavi yazma
Yanar olmuş sallı durma
Hay düşümde yarım elma
Sene düştüm yar elinden
Gelin çıkma yalın ayak
Başa durma eksik etek
Olmaz olsun kahpe felek
Derde düştüm yar elinden
Altun asbap düze durur
Düze vardım eğri yatır
Canı verdim daha nedir
Cane düştüm yar elinden
Yar severim yaran olmaz
Akçesine kesem yetmez
Gönül düşkün gayri bilmez
Yele düştüm yar elinden
Havalanma deli gönül
Göğe çıkmış dalı melül
Edep bilmez ben’i cahil
Kele düştüm yar elinden
Menendin yok şu alemde
Sadrıma düştü yarem de
Bir ağlar bir gülersen de
Ben’e düştüm yar elinden
Gel güzelim bekle beni
Ağşam sabah çıkar yeni
Aklım alsan ebru demi
Niye düştüm yar elinden
Gamzelerin çifte çifte
Fitnelerin onbeş gülde
Bre güzel alma diye
Dile düştüm yar elinden
Kaşlarını kara saydım
Mecnununu çöle saldım
Ben bu aşkı gülde buldum
Ele düştüm yar elinden
Güzelliğin başa bela
Ala gözün kula cefa
Sever isem sanem ola
İle düştüm yar elinden
Ağam taş yerinde ağır
Bülbül öter gülde hatır
İnsan sevdiğinden soğur
Göze düştüm yar elinden
Aşkı yazdım sırasına
Sıra geldi kime sine
Bir söylenir ölesine
Nice düştüm yar elinden
Kul ahmedin şavkı vurdu
Döndü döndü Hakk’a kuldu
Aramanın hakkı buydu
Aşka düştüm yar elinden
aşık ahi kul ahmed nasibidir.
Sallanı sallanı gelir pınardan
Bakracı söyler her iki yanaktan
Muradım belleri sarar savaktan
Bakracı söyler her iki yanaktan
Yeşilin üstüne de al incinir
Elinin tersine de kul düşürür
Sarılıp yatmağa da kol gerilir
Aşığı çeker her iki belikten
Saydı divaneye aklım zorundan
Yazdı edebime sükut erinden
Verdi nazarıma şahit kulundan
Yarini seçer her düşü canından
Hasret kalıp diz üstüne yıkıldım
Pazar kılıp yol üstüne oturdum
Şeytan dedi kul üstüne kuruldum
Şerrini düzer her kişi yolundan
Dost elinden ırak düştü sarayım
Gönül kasrı yarelendi yüreğim
Felek sattı insan kârı nideyim
Sadrımı bezer her gülü çemenden
Gönül suyu yüreğimden akıyor
Gayret sa’yi Kuran’ımdan çavıyor
Benim yarim sözü sazdan ölçüyor
Bağrımı sarar her gayri yürekten
Evlerinin önü de elvan elvan
Kokarmış da lale nergis gül eyvan
Yar uğruna kokarmış derde reyhan
Gülşeni döşer her yadı çiçekten
Bağların güzeli güllere nazar
Çemende eyleşir yarine hazar
Dağlara düşermiş perçemi çeker
Yücesi zalım her izi dölekten
Yan dedi yan dedi Rabbim ümmete
Ben yanmassam kimler yanar eşkine
Hazan kıldın can bedende gel diye
Sadrını açar her sözü fetadan
Ele verdim gülüm gülşenim ağlar
Yola düştüm yarim dövünür söyler
Cana verdim canan kudretten eyler
Kadrini sorar her güle çemenden
Bir yar için nice yiğit yıkılır
Su başında onbeş suna bakışır
Bir kadere çifte güzel yazılır
Gönlünü eyler her iki kucaktan
İbrişim atkının teli söylesin
Kargı kamış gibi dalı uzasın
Dua saldım ardı sıra yanasın
Aşkını yazar her iki dudaktan
Benim yarim mani dizer bakraca
Sağı benim solu senin ortaca
Hayat budur kimler çözer bulmaca
Yazgısı şeçer her iki suvaktan
Derdim artar dünü günü ahmedim
Ele güne düştüm seni diledim
Cenneti alaya beli niyetim
Mizanı tartar her iyi yazandan
Ahi kul ahmedim böyle işlerim
Oturmuş hasbihal eder eşlerim
Hakk yoluna feda olsun canlarım
Sevabı katlar her iki günahtan
NOT: Bu şiirin adının bakraç olmasının nedeni Bakracın iki kulplu olup
hayatın da iki kişi tarafından çekilmesi gerektiği düşüncesindendir.
aşık ahi kul ahmede bunları yazmak nasib olmuştur.
Şeftali pazarı kurarmış gülüm
Leblerini fakirden mahrum etme
Öpmektir muradım uzanmış gülüm
Dudağını fakirden mahrum etme
Çaldığım Hakk sazıdır kenarından
Bilirler şerli sözü biatından
Öperler dar giyeni memesinden
Yanağını fakirden mahrum etme
Ararım sen gibi bulamam elde
Altunu asbapu düzerim hem de
Yedidir baharı sayarım gülde
Kararını fakirden mahrum etme
Güzeller kıymatın aşıklar bilir
Kıza dula bakmaz yastıkta ölür
Güzele çekilmiş sürmeler kalır
Duaları fakirden mahrum etme
Altunu akçeyi sarraflar ölçer
Kumaşın haresin bezirgan ölçer
Güzelim gökçedir yareler eyler
Dermanını fakirden mahrum etme
Algın algın süzme yarem derindir
Canım sundum yetmez dedi canındır
Soyha dünya çeker gönül varımdır
Gönüldeki fakirden mahrum etme
Deli gönül dolanırmış yazıda
Deva bulmaz derde uğrar yaylada
Güle dedim bülbül olsam dalında
Sevabını fakirden mahrum etme
Yanarım yanarım da yar yanarım
Yar uğruna onbeş şaki vurarım
Kul olmağa bir cariye isterim
Hizmetini fakirden mahrum etme
Kara kaşlara sürmedir çekilir
Yüce dağlara muradım yazılır
Güzel olmağa kudretten okunur
Kitabını fakirden mahrum etme
Kahve derler de ölçeği yemenden
Dibeği döverler ellen demirlen
Sana tutulmuşum elin gülünden
Güllerini fakirden mahrum etme
Hörü müsün sevdiğim çemenlerde
Arzumanım kaldı şu gelinlerde
Böyle güzel seçilir düğünlerde
Seçtiğini fakirden mahrum etme
Göremediydim seni dün de bugün de
Göğnümdedir aşkın dünü günümde
Neylesem de bilmez hüsnü şerhimde
Yazgısını fakirden mahrum etme
Ahi ahmed düşer kadı şerhinden
Beratı yardendir gönül hoşundan
Niyazı Hakk’tandır ölmek kastından
Dostlarını fakirden mahrum etme
aşık ahi kul ahmede bu yazıları yazmak nasib olmuştur.