Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babamın kaptı maşayı, anam kaptı kaşağıyı, şu köşe yazı köşesi, bu köşe kış köşesi derken sabah oldu erken, bir demirci çırağı gün ışığında ilk yola çıkanlardanmış.
Bu çırağın adı Çerağ imiş. O erken kalkar ve “Ya Nasib” dermiş. Kimseler bilmezmiş ya nasib ne demekmiş. Erkenden işinin başında olurmuş olmasına ama sabah namazını kılmayı da hiç ihmal etmezmiş. Özellikle sabah namazındaki duası: “Allahım Rahmanım, Sübhanım, Sultanım, Zül Celalim Ya Rabbi Ümmeti Muhammed” diye dua edermiş. Kendine ise hiç dua etmezmiş. O duadan, yani bir buçuk milyar Müslümana ulaşandan kendine ne düşerse ona razı olurmuş. Bu yalnızca Çerağ çırakın kalbine verilmiş bir dua imiş. Ama o bu duayı her akşam 100 adet zikir olarak çekermiş. Bu onun ümmeti Muhammedi çok sevmesindenmiş. Bu merhameti yine Allahtan bilerek kibirli olmamak için her yüzde “Ya Rabbi, bu merhamet sendendir” dermiş ve bir miktar da estağfirullah dermiş. tevazu için.
O ibadeti kadar işine de çok düşkünmüş. Sabah erken dükkanı açar açmaz yapılacak işlerin demirlerini hazırlar, ocağa kömürü yerleştirir, ortalığı süpürür, camları siler dükkanın önüne tozmasın diye su serperek süpürürmüş.
Eski zamanın atları ve eşeklerini yerini artık şehir hayatı alıyormuş. Bu yüzden demircilerin işleri gittikçe azalıyormuş. O güzelim meyve bahçelereninin yerini iki katlı konaklar alıyormuş. Bu yüzden ağaç budama makasına bile ihtiyaç duyulmaz olmuş. Bir taraftan da atlara ve eşeklere nal yapmaz olmuşlar. Bu yüzden ustası, çerağ’a çok az bir ücret verebiliyormuş. Ustası onun harçlığını verirken “al bakalım, iki dirhem bir çekirdek” dermiş. İşin aslı bir dirhem 5 kuruşa denkmiş. O da iki dirhemin 10 kuruş olduğunu anlıyormuş ama bir çekirdek ne demek bunu bilmiyormuş.
Onların işleri azaldığı için Çerağ artan demirlerden küçük atlar, kızlara oyuncaklar yapar olmuş. Her işi olana da bunlardan birer tane hediye eder olmuş.
Bir gün veziri azamın yolu bu taraflara düşmüş. Tam geçerken pencerede dizili maketleri görmüş. Hemen içeri girip beğendiklerini fiyatını sorunca Çerağ cevap verir.
-Efendim bunların fiyatı yoktur. Değeri vardır. Kim değerini bilirse onundur. Vezir sorar.
-Peki değerini nasıl bilebilirim?
-İhtiyacınıza çok bedel ödeyerek
-Nasıl yani?
-Mesela evinizde bir çocuğunuz olmalı ve onu dövmeden çok sevmelisiniz. Eğer böyle olursa fiyatı iki dirhem bir çekirdek olur.
-İki dirhem belli ama bir çekirdek ne demek.
-Onu ustam bilir
-Usta, sen ne dersin bu işe.
-Ben çırağıma haftalık iki dirhem bir çekirdek veririm. Bir çekirdeğin anlamı berekettir. Yani aldığı ücretin bereketini beraberinde vermek içindir. Çekirdeğin yuvarlak oluşu Allah’ın cennette ay gibi parlayacağının, çekirdekler yaratılan mahlukatın çokluğunu ifade eder. İşte çırağım da sizden bereketini beraberinde istiyor. Eğer bir çekirdeğiniz yoksa bir iyilik dileğinde ona dua edin. Bu da yeter.
Vezir bu anlatılanlardan çok duygulanır ve ordunun bir kısım kılıç ihtiyacını yapmaları içi rıza eder. Usta da Çerağ’da yine bir çekirdek derler. Çünkü iki şirk olur.
Çerağ bir gün gelir rüyasında göklere çıkarılır. Ellerini kaldırır ve yay gibi olur. Tam o sırada karşısına bir kuşak gelir. Nurdandır ve o da yay gibi olmuştur. O ona o ona bakışırlar. Kuşağın iradesi vardır adeta konuşur gibi durmaktadır. Kuşak birden bire hızla Çerağ’a doğru gelir ve ayak tırnaklarından girip ellerinin ucundan ve saçlarının telinden çıkar. Hemen arkasından her taraftan gelen bir sesle melekler “Bu sağlıktı” derler. Çünkü o her gün ümmeti Muhammede dua etmektedir. Hem de kendine dua etmeden. Şimdi ise bu kılıç siparişleri için sağlığa ihtiyaç vardır.
Böylece anlaşıldı ki bu dünyada iş yaparken bu dünyanın sahibini de hesaba katmak gerekiyor.
Ve dahi kıçınızı kurtarmak için başkasını önce düşünmeniz gerekiyor.
Ve dahi, bir eşeğimiz olsun istiyorsanız komşumuza iki eşeği olsun diye dua etmeniz gerekiyor. Vesselam.
aşık ahi kul ahmede nasib oldu
Kara kaşlarını çatan sevdiğim
Cemalini mahdan saymaya geldim
Dara düşürüp de zulüm gördüğüm
Sanatını şerden yazmaya geldim
Kara düşlerini yuyup yıkasam
Çare leblerini güle bezesem
Hele şeftalini deva eylesem
Bahasını senden ölçmeye geldim
Kara bahtımı da bayram eylesen
Sana kulluğumu canan düşlesen
Bir ataş ki yanar arştan beslesen
Çerağını Hakk’tan sormaya geldim
Kara yazılırmış candan verenler
Cana canan imiş candan geçenler
Canla canan harda bir mi olmuşlar
Çırasını hay’dan yakmaya geldim
Kara vezire bir sultan olsaydım
Sultan kim serçeyim aslan keseydim
Yar köle ararmış kulun olsaydım
Hizmetini can’dan yapmaya geldim
Kara bağlarmış şu cansız yüreğim
Soyha dünyadan ha eksik kalayım
Ben bu güzelden de geçmez olayım
Belasını kuldan bilmeye geldim
Kara yazılırmış dertli aşıklar
Dara düşermiş sıdkı sadıklar
Kime yazar imiş ceylan bakışlar
Meramını nazdan çözmeğe geldim
Kara ahmed kara tenden olaymış
Kara yazmaz Rahman gülden sayarmış
Bu kara ile kaç güzel yakarmış
Çeteneyle güller sunmaya geldim
ahi kul ahmede nasibdir