Gönül arzular Gırşaar halını
Kaman yeşildir uzaktan görünür
Evvel bahar yaz ayları salındı
Coşar Kızılırmak kızıl görünür
Karabacak selafur bağarası
Yatan bilir selamlığın havası
Bir yar sevdim kavaklıklar arası
Yatar koluma çalpıdan görünür
Kılıçözü boylu boyunca akar
Kaç yavruyu yedi anası yanar
Serpme ile balık tutak gardaşlar
Girdiğimiz sular derya görünür
Yamacında Kervansaray görünür
Horozun gediği beldir geçilir
Kaç güzel geçtiyse yayla gülüdür
Boztepe yörüğü elden görünür
Çuğuna varınca ellerim titrer
Barajda aynalı sazanlar atlar
O oltayla tuttuğumuz balıklar
Hakk’ın rahmeti balıktan görünür
Harmanda düvene binsem kaşınsam
Bağ bellesem herbir yanım hamlasam
Güzel ile bir palada otursam
Gel de sarılak yalandan görünür
Yedi oldu kazaların sayısı
Koptu hacıbektaşı kozaklısı
Köylünün şa’rlı oldu avratlısı
Hastası sağı pazarda görünür
Üzüm haftına batsam sıza sıza
Ayvalar atsam pekmez kazanına
Boranı hedik kelle gel sabaha
Yumuşun hakkı sabırdan görünür
Ahi Evran Aşık Paşa salahı
Hacı Bektaş Kaya Şeyhi selamı
Ahmed-i Gülşehri Şeyh Süleymanı
Cümlesi Türkçe’ye algın görünür
Çalpıdan atlarlar alma yolmağa
Sağbısı tutarmış rezil etmeğe
Kaç güzel sevdiysem cana katmağa
Selamı sabahı arkta görünür
Aşık Paşa Ahi Evran Hastane
Cıncıklı Kapıcı Ahirmen cümle
Gel güzel beni yabandan belleme
Güzeller gönülden gülden görünür
Tarla tapan seğirtirmiş oğlanlar
Güvercin deyu kurulur tuzaklar
Daş döğüşü olur vızlar sapanlar
Anam kapıda pecede görünür
Zıkka oynayan beller kırılırmış
Soluyu soluyu hem karakırmış
Dalağı kabaranlar böğürürmüş
Anası güzeller cazdan görünür
Topak halam üzüm leblebi verse
Peynirli dürüm hem şerbet içirse
Alma köftür üvez hevengi çözse
Kilerin tadı pestilden görünür
Okuldan çıkınca döğüş başlardı
Cam kıranları hocalar haşlardı
Başangıdır deyu millet bıkardı
Karamemmet hasanla şer görünür
Sızgıt yapardı anam teker gibi
Yufka ekmanen dürerdi yi diyi
Ceplerimde şak leblebi var diyi
Komşunun kızları bizde görünür
Sümüğü akan koluna silerdi
Faytona asılan kamçıyı yerdi
Ustayla çemen-ekmek has nimetti
Okuldan sonra çıraklık görünür
Ceviz kaval ederdik bahçalarda
Enekli oynarız sakamız toksa
Kola söylese de bir kavga çıksa
Korkağın anası bizde görünür
Çiğ köftelik bir et çıksa satırdan
Kelle gelir sabanan tandırdan
Üşüşürdük yedi gardaş peşinden
Sarımsaklı paça başta görünür
Tok çik opban mirre aşşık oynasak
Enek ütüp cebimizi doldursak
Sonra aşşa mahalleden kaçırsak
Dövüşün alası daştan görünür
Bir düğün olunca kayın giderdik
İnce sazlarla türküler söylerdik
Tavuklu dam pilavsız kalkmazdık
Sazdan sözden bir Muharrem (Ertaş) görünür
Anam Yörük babam Türkmen soyundan
Horasandan, Şam, Kayseri göçünden
Ama Hafız’ın Mehmet’in dalından
Üçgözdeki suyu bulmuş görünür
Orta ikiden git imam hatibe
Kuran hadis Arapça ilim ile
Dön Cacabey’e var birinciliğe
Hakk yardımı sadaklattan görünür
Hakkı dayım tuturuk getirirmiş
Sonra kaleye gider hem okurmuş
Sultan Hamidi’n müderrisi olmuş
Cumhuriyette kaybolmuş görünür
Bir ahi ahmed yaşamış ölmüş
Hakk’ın divanına kul deyu varmış
Hak bazarında hem sırtını açmış
Gelen vurmuş giden vurmuş görünür
(olaylar 1960 ila 1973 yılları arasında aşıkpaşa mahallesi tekke sokak ve çevresinde bizzat yaşadığım olaylardır. orada bir dam ev ile yine kerpiçten yapılmış iki katlı konağımız vardı. dam evin yarısı ahırdı ve ineklerimiz ve eşşeğimiz vardı. eşeği seğirtmek büyük zevkti. karabacaktaki bağ evimize eşşeğin habesi ile su götürürdük. eşşek karpuz kabuğuna aniden eğilince boynundan aşşa düşerdik. ne günlerdi .Orta ikiyi bırakıp İmam hatip bire giderek bir feta yaptığımı umut ederim.
cacabey ortaokulunu birinci bitirdim bir imam hatipli olarak. ozamanlar imam hatibe imam hatap yani odun derlerdi. imamhatipten gelip birinci olunca bu kötü hitaplar büyük ölçüde son buldu..
Dedelerimiz horasandan çıkıp Şam’a yerleşmişler. sonra oradaki arazilerini Hasaneyn adlı bir camöiye bağışlayarak Kayseriye gelmişler.. bu seyahat veya göçlerde dedelerimiz gönül eri tarikat ehli insanlar arayarak olmuş. kayseriden de Kırşehire gelerek yerleşmişler. Bu dedemizin adı AMA HAFIZ imiş ve okumaktan gözleri kör olmuş. kırşehire gelince su aramış ve üçgöz suyunu bulmuş. su çok baskın olduğu için üzerine çok büyük bir taş koymuş..
Babamın öz dayısı olan Hakkı dedemiz zor şartlarda okumuş. babası bakkal ali efendi çok sert bir adammış ve dayımıza sabah namazından önce bir eşşek yükü tuturuk getirmeden okula savmazmış. okul da kaledeymiş. derken okuyup İstanbula gitmiş ve Sultan Abdülhamitin sarayında SARAY MÜDERRİSİ (Profesörü) olmuş. daha sonra Cumhuriyette Kaybolmuş. akıbetini devlet yetkililerinden soruyorum. lütfen cevap versinler.
Muharrem ertaş usta ile onun evinde yarım saat oturdum. 15 yaşımdayken keşfim açıktı. o sedirde oturup beni, ben de onu süzdüm hiç konuşmadan. üzerinden öyle bir rahmet akıyorduki anlatamam. o yarım saati hiç unutmadım hiç. İşte kelamsız hal diliyle konuşma diye buna denir ve takva sahibi çok az insana nasibolurbenim keşfimi 10 yaşımda Mevlana (ks) açmıştı.
son şah beyitte geçen sırt açmak deyimi kul hakları içindir. peygamber efendimiz de veda hutbesinde sırtını açmış ve kimin hakkı varsa gelsin alsın demiştir işte bu davranış insanlar arasındaki eşitliği ifade eder temelde……)
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.