Baharda açılan gonca gül gibi
Açıl da gel ömrüm varı hal gibi
Öpülen leblerin sana yol gibi
Açıl da gel ömrüm varı hal gibi
Kıyamam sana bahçalarda gülüm
Duramam sensiz yazılarda ölim
Sensizim sessiz yaylalarda yarim
Açıl da gel ömrüm varı yel gibi
Senindir senin gönüllerde gülün
Aşıktır senin eşiklerde kulun
Bin niza etsem konuştukça yolun
Açıl da gel ömrüm varı sel gibi
Ne sektirir ne öptürür lebinden
Cefa çoktur vefa yoktur halından
Kimse bilmez bal döktürür dilinden
Açıl da gel ömrüm varı bal gibi
Ne ararsın ne sorarsın halimden
Bi kararsın gonca gülün dalından
Baha bilmez canı canım yolundan
Açıl da gel ömrüm varı el gibi
Akşam olur sabah olur yar gelmez
Sağa döner sola döner yar aymaz
Üç gün beş gün geçer sır tutmaz
Açıl da gel ömrüm varı gül gibi
Güle yazdım bahçalarda bağını
Sana sundum sunalarda çağını
Kime yazdın turnalarla çağrını
Açıl da gel ömrüm varı tel gibi
Açıldım açıldım tel tel açıldım
Suna diye ben kimlere sarıldım
Akşam sabah sinelere savruldum
Açıl da gel ömrüm varı yel gibi
Alı al moru mor geysen şalından
Renk renk vurur şavkı anın yanından
Ey güzeller güzeli sen canından
Açıl da gel ömrüm varı kol gibi
Bahar sensin gonca güle nazar hem
Baha olsun sümbül güle niza hem
Kime düşer bela diye kaşa hem
Açıl da gel ömrüm varı el gibi
Ahi kul ahmedim canım yar bilmez
Ele güne söylenmedik söz olmaz
Kim ne bilsin bilinmedik hal olmaz
Açıl da gel ömrüm varı dal gibi
aşık ahi kul Ahmet’e yazmak nasib olmuştuır
Anne ve babanın çocuklarına karşı sıklıkla yaptığı bir hata var. Onlardan yaşlarının üstünde olgun davranış beklerler. Oysa çocuk adı üstünde çocuktur, belli bir yaşa gelinceye kadar giderek olgunlaşacaktır. İlkokul çocuklarında yapılan araştırmalarda hırsızlık yapan saldırgan davranışlarda bulunan tembellik yapan derslerde başarısız çocukların genellikle anne baba tarafından anlaşılmadığına inanan çocuklar olduğu görülmüştür.
İlgiden şefkatten yoksun çocuklarda ”antisosyal kişilik” gelişimi olmaktadır. Küçük yaşlarda iken kardeşinin oyuncaklarına kasıtlı olarak zarar veren bu çocuklar büyüdükçe problemlerinin çözümünü aile içinde değil, dışarıda yabancı kişilerde aramaktadır. Zamanla inatçı, içine kapanık, aşırı kıskanç, etrafına zarar veren bir insan haline gelmektedir. Anne baba olarak çocuklarımıza karşı şefkatli, ilgili ve tatlı dilli olmak gerekir. Çocuğa hitap şeklimiz çok önemlidir. Onlara önce güzel isimler vermeliyiz. Kötü isimler onların ruh dünyasında olumsuz etkiler bırakmaktadır. Afrika’da bir kabilede bazı çocuklara “yaramaz saldırgan “ anlamına gelen isimler verilen çocukların daha çok suç işledikleri görülmüştür.
Oysa değil insanın, bitkilerin bile sevgiye, ilgiye muhtaç oldukları bilinmektedir. Hatta su moleküllerinin bile konuşmaların olumlu ya da olumsuz olmasından etkilendiği bilinmektedir. Sahibi ölen kedi ve köpeklerin depresyona girdikleri, sulanırken sevgi sözcüklerine muhatap olan bitkilerin daha canlı ve parlak çiçek açtıkları bilinmektedir. İnsanın yemek içmek kadar takdir edilmek, sevgi ve şefkatle muamele edilmek gibi ihtiyaçları vardır. İlgisizlik çocuk ruh sağlığını çok etkilemektedir.
Anne ve babalar çocukları ile güç çatışmasına girmemelidirler. Bu kimin dediği olacak şeklinde bir çatışmadır ve çocuklar mağlup oluyor gibi yapsalar da asla pes etmezler ve bir şekilde intikam almaya çalışırlar. Tatlı dille onların olgunlaşmasına yardımcı olmalıyız. Sık sık kırılan çocuk zaman içinde kendine olan özgüvenini kaybeder, kendini değersiz, itibarsız ve yetersiz biri olarak görmeğe başlar.
Çocuk yetiştirmek büyük bir mesuliyet işidir. Sabır ister, iyi niyetli olmak, sevgi ve şefkatle beslenmek, ve çocuklarımızı bu duygularla beslemek ister.
İyi anne-baba olmak için bazı noktalara özellikle dikkat etmek gerekir:
Kararlı olmalıyız: Bazı kararlar aldığımızda çocuğun ağlaması, kendini yerlere atması ile kararımız değişmemelidir. Çocuk anne babam bir şeye karar vermişse benim huzursuzluk çıkarmamla kararından dönmez diye bilmelidir. Onları kararından döndürebilmem için onları ikna etmem gerekir diye düşünmesinin sağlanması gerekir.
Tutarlı olmalıyız: Bir gün ak dediğimize diğer gün kara dememeliyiz. Çocuk siz de düzgün, dürüst, tutarlı ve karakterli anne baba tipine şahit olmalıdır. Anne babası tutarsız davranışlar sergileyen çocuklarda iki yüzlü hareketler daha çok görülür.
Sabırlı olmalıyız: “sabırla koruk helva olur” demişler.. ekşi olan bir bitki bile zaman ve sabırla tatlanıyor demek ki.. Öyleyse çocuk da zamanla değişecek, gelişecek, olgunlaşacak demektir. Yeter ki biraz sabırlı olalım.
Evde sevgi olmalı: Anne babanın birbiriyle sık sık çatışma, sürtüşme hatta kavga yaşadığı ailelerde büyüyen çocuklar sorunlu olmaktadır. Ne ekerseniz onu biçersiniz. Sevgi eken sevgi biçer. Arpa eken buğday hasat etmez.
Karşılıklı saygı: Saygı da sevgi kadar önemlidir. Çocuğun odasına girerken kapısını tıklatırsanız, o da sizin yanınıza girerken önce kapıyı vuracaktır.
Çocuklarımıza zaman ayırmalıyız: Çocukla beraber gezmek, onlarla vakit geçirmek aranızdaki sevgi saygı bağlarını güçlendirecektir. Bir çocuk nazlı kuş gibidir. Ev ister, ekmek ister, öpülüp okşanmak ister.
Bu ve benzeri hususlara dikkat ettiğimizde, daha olgun, daha kişilikli, problemlerini kendisi çözen, dışa açık, sosyal ve sağlam karakterli çocukları topluma hediye edeceğimiz görülecektir. Bütün bunlar anne ve babanın temel sorumluluklarıdır…
Bismillahirrahmanirrahim
selamün aleyküm
GÖRÜCÜ MÜ SEVEREK Mİ?
Gençlerin uzun süre arkadaşlık yaparak birbirimizi tanıyoruz demeleri her zaman olumlu netice vermez. Karşı karşıya gelen insanların öncelikle iyi tarafları öne çıkar. Üç defa bir kişi yanında olmak üzere konuşmaların da öne çıkan iyi yönler beklentinin %70-80’ini karşılaması durumunda “evet” denip yetinilmelidir. Daha sonraki tanımalarda kötü yönlerin öne çıkma olasılığı yüksektir. Kötü yönü olmayan insan olmaz. İnsan iyi yönü olağan görüp kötü yönü abartmaya meyillidir. Kötü yönler yükselince kavga olur ve ayrılık mukadder olur. Şayet evlilik içinde çıkacak kötü yönler “muhtaçlık” nedeniyle yumuşar. Allah’ın eşler arasında sevgi var etmesi de kötü yönleri izole eden bir etkendir.
Ailede sevgi, saygı ve güven üçlü saç ayağıdır. Her biri bir diğerini bozar. Karşı karşıya bakıp anlaşmaya çalışan insanlar değil “Aynı yöne bakabilen insanların uyumlu bir evlilik yapabileceği umulur”
DİKLENMEDEN DİK DURMAK
İslam’da dik durmak vardır. Diklenmek yoktur. Diklenmek demek kavgaya zaten hazır adamın tuzağına düşmek demektir. Bu tür tartışmalarda kişinin nefsi hastalıkları öne çıkar ve söyleneni anlamaz. Halbuki dik durmak sizin sahabe’nin yaptığı gibi dininizi bilerek isteyerek fedakarlık yaparak imanınızı inşa ederek uygun yaşamanızdır. Bu şahane yaşam Allah’ın verdiği nurla ışıldar. Böylece parlayanı herkes görür. Parlayandan çıkan göz ve ses ve beş duyu da aldığı nurla ulaştığı kişide sevme – sevilme – ikna etme etkisine dönüşür. Aranan da budur. Dik durmak kadar doğru ihlaslı ve zor bir yol yoktur. Allah’ın yolu da budur. Bu yolun en kemali Namazın kıyamında olur. Kişi Allah için kendini inşa etmiş ve Allah için kıyamda ayakta durmaktadır ve Allah’ı savunacak cündullah, hizbullah olmuştur. Zulme karşı durmak ve Tevhit üzere olmak ve ümmet birliği içinde bütün olmak da cihat da aynı anlama gelir. İtikattan sonra ahlakın hedef alınması da muamelat, ibadet gibi diğer unsurlar üzerinde olumlu etki eder. Şayet ahlak 5. Unsura düşerse dik durmanın diğer insanlara yansıyan güler yüzü zayi olur.
DANIŞMA
Bir müslüman zorlandığı bazı konularda müslümanlardan danışma yapabilmelidir. Danışma yapılacak kişinin ilmiyle amil, toplumda imani yeri olan, haset ve kıskançlık ve kin gibi topluma yönelik ve ahlaki olumsuzlukları olmayan ve sorulacak konuda bilgili uzman olan Allah korkusu yüksek kişilerden olması gerektir. İstiare ve Rüya’ya gereğinden fazla güvenmek yanlış olur. İslam’ın bilinen kurallarına uyularak makul bir danışma yaptıktan sonra karar verilerek bu kararın hayra hizmet etmesi, hayırlı olması için dua edilmelidir.
İnsan, kimin hükmünü uyguladığı ile mana kazanır. Kim, kimin hükmünü uygulayacaksa onu sevmesi gerekir. Kişi sevdiği ile beraberdir hadisi bütün ilişkiler yönünden geçerlidir. Bu yüzden kişi neyi sevdiğine dikkat etmelidir. İnsanın bazı hallerde gafletle yanlış bir şeyi sevdiği de olabilir. Temel olan şey sevme unsurlarının tamamının İSLAM’a uygun olmasıdır. En ufak bir kir, beyaz sahifeyi kirletir ve tamamı küfürden sayılır. Bir bardağa bir sivrisinek düşünce de aynısı olur.
ZENGİNLİĞİN GÖTÜRÜSÜ
Zenginlik başlı başına bir doyum değildir. İslam’ın kazancı belli şekillerde dağıttırmasının nedeni onu alamayacağı zenginlik tatmininden uzaklaştırıp dağıtmaya tatmin vermektir. Bu tatmin hem kişinin hem toplumun çıkarları açısından önemlidir.
Zenginliği amaç edinen insanını zenginleşmesi zulmederek hırs boyutunda gerçekleşir. Zenginlik gerçekleşince kişi “Ben bunu ne yapacağım” demeye başlar. Bu taminsizliğe daha çok, parayı amaç edinen Yahudiler düşer. Bu sefer Yahudiler Kıbrıs’a, Türkiye’ye veya Amerika’ya kumar oynayarak belki bir tatminle elden çıkarırlar. Temel olan şey tatminsizliğe isyandır. Ahiler 13 dirhem gümüşten fazla para biriktirmezlerdi. Biriktiren hoş karşılanmazdı. Bu tutar 50.000 TL’ye denktir.
ALIŞ VERİŞ STANDARDI
İnsanlarda pahalı alışveriş yaparak toplumsal standardını yükseltme hevesi gittikçe artıyor. Bir hak yolcusu ihtiyacı dışında bir şeyi almaması gerekir. Çocuk bile pahalı bir telefon ile toplumsal standardını yükseltmek istiyor. Sabır ve tevazu olmadan bunların düzeltilmesi mümkün değil.
DİKKATTEKİ AZALMA
İnsanların dikkati toplumlar geliştikçe ve sıkıştıkça gittikçe azaldı. Az nüfuslu ortamlarda insan dikkati 30 saniyeye kadar varıyordu. Yani bir kamera kendi açısından yakaladığı bir olayı veya bakış yönünü 30 saniyeye kadar çekip insanlarla bu süreye denk olacak şekilde izleyebiliyor idi. Fakat zaman içerisinde bu dikkat toplama süresi 7 saniyeye kadar düştü. Bunun anlamı bir açıdan bakan kamera 7 saniyeden fazla o açıdan resim vermemesi gerekiyordu. Bütün bunlar toplumların dikkat seviyelerinin düşmesine yol açtığını gösteriyor. Bunun bir diğer anlamı insanda gittikçe oluşan ferdiyetçilik, bencillik ve maddi tatminden , tatmin duyamama ve sıkılarak daima bir yenisine geçme iştiyakı artıyor denilebilir.
BAŞARI MI ERDEM Mİ?
İnsanlar zaman içerisinde erdemler yerine başarıyla her şeyi ölçmek ister hale geldiler. Örneğin; dershanelerdeki ölçme bütünüyle başarıya endekslidir. Üniversite sınavı da aynıdır. Halbuki erdem daha uzun vadeli ve toplum karakterine ve kişinin kendisine olumlu etkiler yapan bir fazilettir. Aileler bile oğlum kazansında nereyi kazanırsa kazansın demekten öte erdemle ilgili hiç bir şey söylememektedir. Bu yüzden başarıya kilitlenme duygusu gittikçe yaygınlık kazanmaktadır. Başbakan bile 2023 hedeflerini söylerken hep maddi başarıları söylemekte fakat erdemle ilgili herhangi bir hedef göstermemektedir. Bunlar yanlıştır. Hak yolcusu kendi yolunu çizerken daima başarı ile erdemi birlikte değerlendirmek zorundadır.
DİN MERHAMETTİR
Din merhamettir hadisi çok önemli bir hadistir. Kendini aşamayan insan başkalarına merhamet edemez. Bu yüzden merhamet ederken tek başına merhamet etmediğini hak yolcusunun bilmesi gerekir. Merhametin kaynağı Allah’tır. Kişiye kendi merhametinden bir cûz vermiştir. Bu yüzden merhamet eden kişilerin Allah’ı hatırlayarak zaman zaman da estağfurullah demesi uygun olur. Merhamet sevmekle bağlantılı bir fiildir. İnsan sevmeden hiç kimseye merhamet etmez. Bu yüzden öncelikle sevme işlemini bütün mahlukata kadar kaydırmak gerekir. Sevgisi genişleyen insanın merhameti de genişler.
HOŞGÖRÜ
Hoşgörü, İslam’ın temel ahlak kriterlerinden biridir. Hoş görülmesi gereken şeyler insanların kusurlarıdır. Kasti yapılan ve önemli haramları işleyen insanların durumu biraz farklıdır ve uyarıyı gerektirir. İnsan olmanın verdiği kusurlar daima bir hoşgörüyle karşılanmalıdır. Hoşgörü yayıldıkça kötülük yayılmaz. Hoşgörünün temeli Allah’ın yaratmasından dolayıdır. Hak yolcusu insanların kusurunu yüzüne vurmak yerine onları affedip doğruyu kendisi işleyerek ona göstermelidir. Yunus Emre “yaratılanı hoş gördük yaratandan ötürü” diye buyurmaktadır.
Sevgili arkadaşlar,
Çok ama çok ihtiyacımız olan, kainatın da yaratılış sebebi olan, ve toplum olarak birlikte yaşamak için de ihtiyacımız olan şu tatlı mı tatlı, kapıları açan gözbebeğimiz sevgiden bahsetmek istiyorum.
Bu sevgiye benden çok sizin ihtiyacınız var desem ne dersiniz? Bir de benim Aşık olduğumu düşündüğünüzde benim insanlara çok sevgi gösterdiğimi sakın unutmayın. Bakın size hep “sevgili arkadaşlar” diye hitap etmiyor muyum?
İnanın sevgi göstermek çok ucuz aslında. Fakat toplum olarak sevgi cimrisiyiz desem yalan olur mu? Kuyudan su çektikçe kuyuya su gelir.
İnsandaki olumlu duyguların başında sevgi vardır. Bunlar genel olarak sevgi, ümit, güven, şefkat, iyimserlik, mutluluk şeklinde temel duygulardır.
Sevgi, bizleri birbirimize yaklaştıran ve sevişmemizi sağlayan “görünmez bağ” dediğimiz en temel duygudur. Toplumlar daima sevgi harcı ile bir bütünlük sağlayabilirler. Bu adeta bir çekim kuvveti gibidir. Sevgiyi kaybeden toplumların hali fitne diye anılır.
Renkler, insan duygusunu etkiler. Beyaz saflığı, kırmızı sevgiyi, sarı korkuyu, mavi de güveni temsil etmekle beraber mavide insan hayalini gıdıklayan bir sınırsızlık duygusu da vardır. Siyah ise asil renk olmakla beraber insana karanlık ve yas duygusu verir.
Normal yaşamda sevgimizin ümit duygusuyla beslenmesi gerekir. Bu takdirde kişide harekete geçme duygusu belirir ve aktif hale gelir. Eğer sevgi ümitle beslenmezse çaresizlik, umutsuzluk duygusu baş gösterir. Sevilen kişi karşımızda olursa empati (Onun yerine kendini koyma) meydana çıkar ve dostluğu artırır.
aşk
Bir kişiye bağlılık ile sevgi birlikte bulunursa buna aşk denir.
İslam’da insan fıtratı bir yaratıcıya inanma yapısındadır. Bu güce duyulan muhabbet bağlılıkla birleşirse derin bir aşka dönüşür. Onu her an görüyor onun yanında duruyor ve ona feta derecesinde sevgi hissediyor olur. Büyük aşk sadıkları böyledir. Aşk iki taraflıdır. Cevap bulmazsa sönebilir. Şefkat ise tek yönlüdür. Anne her şeye rağmen çocuğunu sever.
Bir annenin oğlu zalimdir. Sevdiği kız “git annenin ciğerini getirirsen senle evlenirim” demiştir. Gelir “anne senin ciğerine ihtiyacım var” der. Annesi ciğerini oğlum istiyor diye çıkarır verir. Oğlu ciğeri alıp hızla giderken yolda düşer. Ciğerden o anda bir ses gelir. “oğlum bir yerin acıdı mı” diye… İşte annelik böyle sevgili arkadaşlar.
Karşılık görmeyen sevgi sönebilir. Ancak severken daha yüksek amaçlar uğruna severseniz sağlam bir kulpa yapışmış gibi olursunuz. Örneğin sevdiğiniz insanı Allah için severseniz cevapsızlık sizi fazla üzmez.
Çocuklar genelde kendilerine bakanı ve öğretmeni severler. İlerleyen yıllarda bu merkezileşmiş sevgi zamanla daha çok kişiye yaymayı öğrenir. Çocuktaki sevgi son derece saf ve temizdir.
İşletme körlüğü dediğimiz hastalığa çocuk fikirleri bir ilaç olabilir.
Eş, aile, yemek sevgisi öncedir.
Yaşadıkları toplum ve dünyayı sevmek ikincidir.
Üçüncü gruptaki ise dünyalıkla ilgili şeylerin yanında kainatı ve kendisini yaratanı da sevenlerdir. Böylece ahreti de düşünürler ve bunlar imanı sağlam güçlü kişiliklerdir.
Sevgi varsayım üzerine de inşa olabilir. Çünkü Allah’a inanmak bir varsayımdır. oturur kainata bakarsınız ve bunun mutlaka bir yaratıcısı olmalı dersiniz. işte bu bir varsayıma dayalı imandır be bunu yalnızca insan yapar.
Sevgiyi insanın kişiliğine yöneltmek daha kalıcıdır.. Sıfatlarını insan değiştirebilir çünkü.
Duygusuz bir iletişim sorun yaratabilir. Reklamlarda duygulara hitap edilmesinin temel nedeni budur. İnsanlar doğrudan kendilerinin sevilip sevilmediğine bakarlar.
Sevginin azlığından ise düşmanlık hasıl olur. Sevginin zıddı ise korku duygusudur. Sevginin artması korkunun azalması anlamına gelir. Korku artınca da sevgi azalması muhtemeldir.
Uzun vadeli sevgi gelecekteki mutluluğu için zorluklara katlanması anlamına gelir. Sevginin süresi kadar sevginin miktarı da önemlidir. Bu miktarın iyi ayarlanması abartılı duyguları önler.
Sevginin ölçüsü
Sheaspear oyununda bir oyuncuyu şöyle konuşturur. “karının senin için yaptığı fedakarlığa bak” der. Sevgi burada fedakarlıkla ölçülmüştür.
İnsan günlük hayatı hoşlandığı kadar, ömür süreci ve ahiret boyutunda da mutlu olmayı hedeflemelidir. Bu bir sevgi yönetimidir diyebiliriz.
Peygamberlerin kırklı yaşlarda hissedileni doğru tanıtıp doğruya yönelmeleri beklenen şeydir. Toplumların zayıflayarak sevgilerin azaldığına çare olmak için güçlü aile bağlarına ve arkadaş ilişkisine yatırım yapılmalıdır. Umarım sizlerin de arkadaşlık ilişkisi ve ev hayatı iyidir ve çeşitlidir arkadaşlar
Sevgi içine girdiği kişide biçimlenerek kişiyi düz mantık ve salt kuru bilgiden uzaklaştırır ve kişinin duygularına biçim verir.
Kaybedebilme ihtimali seven insanı korku içine atar ve yıpratır.
Duygusal birikim genellikle yararlı sonuçlar verir. Kişinin kendini iyi tanımış olması karşı tarafı anlamayı kolaylaştırır. Akıllı insan her şeyi kendi ölçüsünde sever. Seven sevdiğine tabi olur ve onun yararını düşünür. Böylece diyalog başlar ve toplumdaki iyilikler artış gösterir. Bu konuda Mevlana Hz. Şöyle söylüyor.
Kim ki canın için cananı sevdi; canın sevdi
Kim ki canan için canın sevdi; cananı sevdi
Sevgi bağlılığı beraberinde getirir. Hayatta sevgiden yana fakir saydığımız insanlar merhametsiz eziyetten hoşlanan tiplerdir. Kendisini de sevmediği için mutlu olması da mümkün değildir. Çocuklar ve gençler büyükleri kadar hayatın zorluklarından haberdar olmadıkları için daha temiz bir sevgiyi yaşadıkları söylenebilir.
Fakat bazı zorluklar gençleri sevgi kıskancı haliyle getirmesi muhtemeldir. Halbuki sevgide cömert olabilmek paylaşıldığında paradan farklı olarak verildikçe artmasıdır. Sevgi sonsuz, maliyeti ve vergisi bulunmayan fakat değeri çok yüksek bir hazine gibidir. Bunu elde etmek kişinin iradesiyle çalışmasına bağlıdır.
Aşk fedakarlık ister
Delikanlı arkasında sevgilisi olduğu halde yolda motorsikleti ile sürat yapmaktadır. İkide bir kızın sevgisini ölçmektedir. Beni seviyorsan daha sıkı sarıl der. Maksadı onun sıkı durmasını sağlamaktır. Yaklaşan sert viraja girmeden frenleri kontrol eder. Frenler boştur. Kaskını ona uzatır. “Başımı sıktı, sen alır mısın” der. Viraj affetmez ve yalnızca kız kurtulur.
Anne
Ruhlar dünyaya gönderilmektedir. Fakat hepsini bir ağıt basar. Dünyada tek başına ne yapacakları onları üzmektedir. Allah Melekleri aracılığı ile haber gönderir. Onları yemeyip yedirecek, giymeyip giydirecek, sevgi ile davranacak, uyutacak, hastalığında başında duracak, düştüğünde kaldıracak, bütün sevgisini size verecek bir el uzanacak Allah’ın kolu gibi senin için der. Sen ona Anne diyeceksin der.
Çocuk ve sevgi
Çocuk çırılçıplak babasının yüzüne yatmıştır. Sevgiyle güvenle.
Baba parkta üç yaşındaki oğlu ile konuşmak için yere çömelmiştir. Eşitlik olursa anlaşabiliriz demek istemiştir.
Çocuk parkta serbestçe yürümektedir. Beş metre yürüyünce şöyle bir arkasına bakar. Babam arkamda mı diye bakmıştır. Yürürken hürriyetini kazandığını düşünür.
Çocuk çok harcama yapmaktadır. Bir gün işe girer. Baba çocuğu ile deniz kenarında yürümektedir. Baba bir demir lira ister oğlundan. Alır ve denize savurur. Çocuk bozulmuştur. Gidene kadar babasının burnundan getirir. Çünkü kendi kazanmıştır.
Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz ( Yunus Emre )
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib oldu..
NEDEN GÜZEL İNSAN?
NEDEN GÜZEL AHLAK?
BU KİTAP BİR GÜZEL AHLAK KİTABI MIDIR?
EVET…
Cenab-ı Hak bir Hadis-i Kudsi’de bilinmeyi murad ettiğini (ahbeptu-muhabbet etmek) bunun için de kainatı yarattığını belirtiyor. Bu hadiste iki unsur göze çarpıyor. Birincisi muhabbet, yani aşk.. İkincisi ise bu aşkın hayat bulması için gereğini yaptığı yaratma fiili. Yani, iş..
İşte Cenab-ı Allah aşka uygun iş yaparken öylesine merhametli davrandı ki, suların tatlılığı, denizlerin orantısı, mevsimleri meydana getiren dünyanın eğimi gibi binlerce şeyi rahman sıfatı ile bezedi denilebilir. İşte bu Allah’ın merhameti ve yiğitliği sayılmalıdır. Bütün evrenin düzeninde büyük bir merhamet gizlidir ve mücadele diyenlerin aksine yardımlaşma mevcuttur mahlukat arasında. Dalgıçlık yaparken yaraladığım balığa diğer balığın gelip onu itikleyerek taşın altına sokmasını hiç unutmuyorum. Allah merhametle yarattığı dünyada insandan yine merhametli olmasını istemektedir aslında. Hadis’te bile “din merhamettir” buyrulmadı mı? Demek ki istediği yiğitliği dinin yani İslam’ın içine koydu ve bekledi. Bu onun bizi toplum olarak kaynaştırmasının da kaynağı idi. Ve “müminler kardeştir” deyince müminler namaz da kılması gerektiği için sevgili oluyorlardı.
ALLAH yine bir ayette Rasulüne “….. katı kalpli olsaydın etrafından dağılır giderlerdi…” buyurdu.
Bir hadiste “ insanlara ALLAH’ı sevdiriniz “ buyruldu.
Bir başka hadiste “ ….. ya ömer canından daha üstün beni sevmelisin” buyuruldu.
Bir diğer hadiste “ahrette bana komşu olanınız ahlakı güzel olanınız” buyruldu.
Bir hadiste “mizana ilk konulan şey güzel ahlaktır” buyruldu.
Sahabe zamanında İslam’ın 5 parçasından en önce gelen güzel ahlak idi.
“Şüphe yok ki sen büyük bir ahlak üzerindesin(Kalem 4)”
“Onun Ahlakı Kur’andı. Sen kuranda şüphe yok ki sen büyük bir ahlak üzeresin ayetini okumadın mı?(Hz.Aişe Müslim)”
“Ben güzel Ahlakı tamamlamak üzere gönderildim”.(Taberani)”
“İslam güzel Ahlaktır, Güzel ahlaktır.”(Beyhaki)
“Güzel Ahlak Dinin yarısıdır.”
“Mü’min güzel ahlakıyla gece sabaha namaz kılan, gündüz ise nafile oruç tutan derecesine çıkar.”
“Güzel Ahlak Hataları güneşin yerdeki kıravı erittiği gibi eritir. Kötü ahlak sarımsağın balı bozduğu gibi ameli de bozar.”
“Nerede olursan ol Allah’dan kork, her kötülüğün ardından hemen bir iyilik yap ki onu yok etsin. İnsanlarla güzel ahlakla geçin.”
“İman’dan sonra Aklın başı kişinin(güzel ahlakıyla)kendini diğer insanlara sevdirebilmesidir.”
“Sizin en hayırlısınız ahlakı en güzel olanıdır.”
“Allah’ım yüzümüde güzelleştirdiğin gibi ahlakımıda güzelleştir.”
“kıyamet gününde mü’minin mizanında güzel ahlaktan daha güzel bir şey olmayacaktır.”
“Allah Azze ve Celle Katında kötü ahlaktan daha büyük bir günah yoktur. Çünkü kötü ahlak sahibi bir günahtan kurtulur başka bir günaha düşer.”
Bugün artık ibadet daha önemli oldu. Namaz kılanın nasıl kıldığı önemsenmiyor ve güzel ahlak ise meziyet haline geldi.
İslam aslında güzel ahlaka ilişkin namaz ve zekat gibi ibadetleri ağır cezalara bağlamıştır. Namazda 32 defa emrin arkasından 20 sopadan eşinden boş sayılmaya, zekatta ise malın bereketinin kaldırılmasından zorla toplamaya ve nihayetinde ahrette sırtlarının dağlanmasına kadar sert tedbirlerdi bunlar. Bu cezalar ALLAH’ın insanları kötü ahlaka bırakmak istemediğini ve içindeki fakirleri de feda edip kimsenin serbest reyine bırakmadığını göstermektedir. Halbuki bozulan ilahi dinlerde iyilik ve ibadetler öylesine bir tavsiyeye dönüşerek ahlak ve içindeki fakirin haklarını korumaktan tamamen uzaktırlar. Adam simith’den makyavelle ve bilmem kime kadar fikri bozuk yeteri kadar fikir babası hırıstiyanlığın kucağına epey pislik bırakmışlardır.
Bunların ortak yanı sevgi üzerine olmalarıdır. Bu sevgiden beklenen ise sevilene itaattir. Allah’ın ve onun peygamberinin emirleri GÜZEL AHLAK üzerine olduğuna göre kişi severek güzel ahlaklı olması bekleniyor demektir.
Neden güzel ahlak sürekli bozuluyor?
Peygamber ve Raşit halifelerden sonra bilgide bozulma başladı. Bu, ahlaka yansıdı. Yerel kültürlerin İslam’ın içine akması bütüncül sistemi bozdu. Müslümanların bağrına sızdı. İslam’a değil. “Sakınan korunur” kuralına uyulmadı. İnsanlar terbiyeden geçmeden İslam’a girdi. Hz. Ömer devrinde Mısır ve İran süratle fethedilince, oralar irfan ve hikmet ile doldurulamayınca felsefe ve mistisizm geldi doldurdu.
İngiliz ekonomisti Adam Smith kendisi bir ahlak hocası olmasına rağmen tuttu “Alçak gönüllülük ve yardımseverlik üretim maliyetini artırır” diyerek bir çok ahlaki değerin gözden düşmesine sebep oldu.
Günümüz dünyamızdaki temel sorunlardan biri insanın kendine büyük hedefler koyamamasıdır.
İnsan uğruna fedakarlık yapacağı bir amaç olmazsa hayatı anlamlandıramayarak gününü gün olarak yaşamak yoluna gitmektedir. Bu durum insanda bazı yanlış değerlerin ön plana çıkmasına yol açmaktadır. Hazzın sınırsız olarak kullanımı daima yeni haz arayışıyla neticelenmekte ve insana tatmin vermeyerek toplumsal anlamda huzur da bozabilmektedir.
Toplumda bilgi ve kararları etkileyen en önemli üç şey, önem, öncelik ve değer sıralaması olduğu artık günümüz insanınca da konuşulur oldu. Ahlaki akıl yürütme ise kararlarda önemli bir paya sahip olduğu ahlaki ilkel seviye kısa vadeli çıkarları düşünülerek karar alırken ortalama ahlaki akıl yürütme ise sosyal düzen görev niyetleri ve gelecek düşüncesine dayanır.
İleri seviyedeki ahlaki akıl yürütme ise hakkaniyet merhamet, acıyı hafifletme, iç güdülere yenik düşmeme, baştan çıkarıcı unsurlara direnç gösterme, fedakar olma, başkaları için katlanma, başkalarının duygularına karşı hassasiyet, adalet ve kimseye zarar vermeme olarak sıralanabilir.
Toplumda belli değerlerin kaybolduğu bir normsuzluk havası varsa toplum kargaşa ve kaosa doğru gider. İnsan daima bir toplumun parçası olma ve öyle yaşamak ister. Hiç kimseye karşı sorumluluk duymayan çağımız sapık insanları toplumdaki değer eğitimin yeterli olmamasından kaynaklanmaktadır. Karl Marxın söylediği “ yıkıcı dürtü, yaratıcı dürtüdür.” bakışı da toplumları ister istemez olumsuz yönde etkilemiştir.
Toplumda oluşturulan değerler arasında bazı doğrusal korelasyonlar vardır. Toplum bunu zaman içerisinde bazen de argo bir biçimde oluşturur ve yaşatır. Bu değerlerin gerçekten sağlıklı olduğunu düşünmekte pek fazla bir yanlış yoktur. Bu adeta bir şeyi bir şeyle tartmak veya sonucunu onunla oluşturmak seklinde bir mizansene bağlı olabilir. Bunlardan bazıları şunlar olabilir.
“Ne kadar ekmek o kadar köfte.”
“Ne kadar özgüven o kadar başarı”
“Ne kadar adalet o kadar huzur”
“Ne tembellik o kadar esaret”
“Ne kadar samimiyet o kadar ikna”
“Ne kadar bilgi o kadar güç”
“Ne kadar kanaat o kadar zenginlik”
“Ne kadar edep o kadar mutluluk“
“Ne kadar merak o kadar ilim”
“Ne kadar erdemlik o kadar insanlık”[1]
İnsanlar bunları adeta bir ahlak terazisi gibi düşünüp bunun dışına çıkanları ayıplamaya hazırdırlar. İşin aslı bu değerlendirme yöntemi çok da yanlış bir sonuç vermez. Zaten doğruluğu toplumca da kabul edilmiş demektir. Bunların daha da yaygınlaştırılmasında demokratik ortamda iyilikler daha çok kâr eder.
GÜZEL AHLAK
GÜZEL TOPLUM
SEVGİ İLE OLUŞUR
İnsandaki olumlu duyguların başında sevgi gelir. Bunlar genel olarak sevgi, ümit, güven, şefkat, iyimserlik, mutluluk şeklinde temel duygulardır.
Sevgi, insanları birbirine yaklaştıran ve sevişmesini sağlayan “görünmez bağ” dediğimiz en temel duygudur.
Bir gün 15 kişiye bir camide imamlık yapmak üzereyken tam elimi kaldırmışken sağ omzumun arkasından bir nur içinde peygamber efendimiz geldi ve “Ahmet tekbirlerine sevgi kat” dedi ve gitti. Bunu takip eden 15 sene güleryüzlü davranışların ardından 2009 da aşıklık verildi diyebilirim. Bu büyük bir imtihandı ve kazanmıştım.
Normal yaşamda sevginin ümit duygusuyla beslenmesi gerekir. Bu takdirde kişide harekete geçme duygusu belirir ve aktif hale gelir. Eğer sevgi ümitle beslenmezse çaresizlik, umutsuzluk duygusu baş gösterir.
Sevilen kişi karşıda olursa empati meydana çıkar ve dostluğu artırır. Bir kişiye bağlılık ile sevgi birlikte bulunursa bunu aşk denir ve kişi sevdiğine bağlılığından onu düşünmesi ve arzulaması baskın olur. Bu aşk ilerde tutkuya yani kendini sevdiği için feda etmesine dönüşebilir. Bu nedenle ateşe atılmaktan, yanıp kavrulmaktan, hastalanmaktan bahsedilir ve insan sevilene doğru göç etmeye başlar. Tasavvuf’ta ölmeden evvel ölmek kavramı da bu manaya yakındır. Aynı zamanda benliğin yok olması da sevgilide birliği ifade eder.
İnsan daima güzele ilgi duymuştur. Onu gelişim sürecinde ilerleten şey güzeli sevme duygusudur. Karşılık görmeyen sevgi sönebilir. Bu yüzden sevilenlerin de bu sevgiye cevap vermesi önemlidir.
Çocuktaki sevgi son derece saf ve temizdir.. Çocukların kullandıkları lisan daha az kelimeyle ancak büyük bir içtenlik söz konusu olduğu için büyüklerin yapamadığı ya da söyleyemediği şeyleri büyün çıplaklığı ile çocukların söylemesi muhtemeldir.
Farklı yerden ve temiz olan kişilerin fikirlerinden istifade etmek bir amaç olabilir. Bu amaç işletme körlüğü dediğimiz hastalığa bir ilaç olabilir.
Sevginin yayıldığı alan farklı farklıdır. Sıradan kullanımı diyebileceğimiz eş, aile, yemek sevgisi örnektir. İkinci grupta sayabileceğimiz insanlar yaşadıkları toplum ve dünyayı sevenlerdir. Üçüncü gruptaki ise dünyalıkla ilgili şeylerin yanında kainatı ve kendisini yaratanı da sevenlerdir. Böylece ahreti de düşünürler ve bunlar imanı sağlam güçlü kişiliklerdir.
Sevgiyi insanın kişiliğine yöneltmek daha kalıcıdır. Karşı tarafa yönetilen sevgi onun sıfatlarına iken bu sıfatlar kayba uğrarsa bu sevgide biter. Evlenme gibi özellikli durumlarda insanlar akıldan ziyade duygularıyla hareket etmek isterler. Sevginin davranışlarda gerçekten büyük önemi var. Duygusuz bir iletişim dahi sorun yaratabilir. Reklamlarda duygulara hitap edilmesinin temel nedeni budur.
Değer verdiği kişiyi insan, harcamaz dost kabul eder. Sevginin azlığından ise düşmanlık hasıl olur. Karşı taraftan zarar göreceğini düşünen kişi savunma durumuna geçer. Nefret edilen kişinin kusurları artmış görünür. İyi taraflarını siler. Bunun tersi olarak seven kişi sevdiğini hayali olarak abartarak da sevebilir. Bu yüzden aşırı iyimserlik muhtemel zararlara karşı kişiyi savunmasız kılar. Sevgiyle beraber olumsuz bir düşünce beraberinde oluşmuşsa iyi tarafını severken kötü yönlerinden dolayı da sevgide azalma olur.
Kısa vadeli sevgiler anlıktır. Uzun vadeli olan ise gelecekteki mutluluğu için zorluklara katlanması anlamına gelir.
İnsan günlük hayatı hoşlandığı kadar ömür süreci ve ahiret boyutunda da mutlu olmayı hedeflemelidir. Bu bir sevgi yönetimidir diyebiliriz. Olgunlaşmak adeta sevgi yönetimi ile tanımlanabilir diyebiliriz. Peygamberlerin bile kırklı yıllardaki kişilerden seçilmesi çok manidardır. Bu yaşlarda hissedileni doğru tanıtıp doğruya yönelme beklenen şeydir. Toplumların zayıflayarak sevgilerin azaldığına çare olmak için güçlü aile bağlarına ve arkadaş ilişkisine yatırım yapılmalıdır.
Sevgi içine girdiği kişide biçimlenerek kişiyi düz mantık ve salt kuru bilgiden uzaklaştırır ve kişinin duygularına biçim verir.
Sevgi eşler arasında gidip gelirken çocuklarla beraber kadındaki sevgi çocuğuna erkeğin sevgisi ise işine kayar. Ailenin bireylerinin sıkıntılı zamanı aşıp aile ve çocuğun önemsenmesiyle sevgi ve bilgi beraberliği oluşur. Böylece bilgi ve sağlıklı düşünce tarzı önemli olarak ortaya çıkar. Kaybedebilme ihtimali seven insanı korku içine atar ve yıpratır. Bu yüzden doğru insanı seçmek ve bu hissi yerinde kullanmak bir marifet sayılmalıdır.
Akıllı insan her şeyi kendi ölçüsünde sever. Seven sevdiğine tabi olur ve onun yararını düşünür. Böylece diyalog başlar ve toplumdaki iyilikler artış gösterir. Bu konuda Mevlana Hz. Şöyle söylüyor.
Kim ki canın için cananı sevdi; canın sevdi
Kim ki canan için canın sevdi; cananı sevdi
Halbuki sevgide cömert olabilmek paylaşıldığında paradan farklı olarak verildikçe artmasıdır. Sevgi sonsuz, maliyeti ve vergisi bulunmayan fakat değeri çok yüksek bir hazine gibidir. Bunu elde etmek kişinin iradesiyle çalışmasına bağlıdır. Kuyu suyu nasıl ki kova sarkıltıp çekildikçe gelmeye devam edecektir.
EĞİTİMDEKİ
BOZULMA
AHLAKİ
OLUMSUZ
ETKİLİYOR
Bilmenin bir tevhid eylemi olduğu, bilginin ahlaktan ayrılmaması gerektiği, bunun amacının ahlak olduğu, bunun da Allah’ı işaret ettiği söylenebilir.
İlmin işlev olarak faydalı da olması gerekir. Hz. Rasulüllah “fayda vermeyen ilimden ya Rabbi sana sığınırım” buyurdu.. Hammadde bilgi ise, mamul ahlak olacak. Yoksa faydasız bilgi oluyor.
Modern Eğitimin Üç Ana Zaafı
Modern eğitim;
- Bilgi ile bilgi ahlakının arasını ayırdı.
Akılla kalbin,
Duygu ile düşüncenin,
Eylemle bilginin arasını ayırdı.
- Bilenle bilginin arasını ayırdı.
Bu, bilginin üstadsız aşırılabileceğini,
Bilgi ile bilenin arasındaki bağı kopardı.
- Alim ile ahlakın arasını ayırdı.
Alim; ahlak ile bilgiyi sindirmiş olana denir.
Hayata uygulayandan alınır = İlmi ile amil olmak.
Neden güzel ahlak ve neden güzel insan?
Gerçekten bu sorunun cevabı o kadar şumullü ki bu dünyayı kapladığı gibi ahreti de kapsıyor denilebilir. Ferdi olarak kendi ruhi yapınızın buna ihtiyacı olduğu gibi toplumun da sizin güzel davranışınıza ihtiyacı ve hakkı var. Allah’ın da onun peygamberinin de bizden istediği bu değil mi?
Dünyada kötülükler iyiliklerden daha çabuk yayılır. Bu yüzden Allah günahların açıktan işlenmesini istemez. İslamın belki de 7 şartı diyebileceğimiz “emri bil mağruf, nehyi anil münker” görevi var. İşte toplumlar bu emri hem fert olarak hem de örgütlü olarak yapmazlarsa doğrular meziyete dönüşür ve kokar. Demokrasi var deyip kaçınamazsınız. Bu emir mutlaka yerine getirilmelidir. Sınırsız toplumların demokrasi ve özgürlük adına geldiği tatminsizlik, sex ve uyuşturucu batağı bu işin eğitimle bile olmayacağını göstermiyor mu? Onların %70’i artık sakinleştirici kullanıyor. Ne olursunuz iyi olun diyen ve Allah’a şirk koşarak onun yetkilerini alan bir papazlar cumhuriyetlerinin güzel ahlakı koruyup kollayamayacağı artık anlaşılsın. İyilik kazığı sıkı tutulmazsa kötülük başının çaresine bakar zaten. İyilik imanın, kötülük şirkin içinde.
Halkın genel yaşayışında aranan iki unsur vartdır. Birincisi evine sadık olması. İkincisi ise işinde doğru davranması. Bu ikisini yaparken makul bir ölçüde de ibadetlerini yapabilirse bu insan artık güzel ahlaklı güzel insan olarak anılır. Artık ondan takva beklenmez. Bu bir asgari standarttır. Ve tasavvufi değerler aranmaz. Biz de bu amaçla normal halka GÜZEL İNSAN derken bunu kasteddik.
İnsan imanını kaybedince ne zalim. Nerde hak ve adil güç sahipleri
İnsan iman edince ne kadar güzel ahlaklı, güzel insan.
İyilik galip ne güzel ve mutluyuz..
Kötülük galip, kim hakkı koruyacak.
peygamber,
Yahut peygamber yolunda siz!
Şimdi ilahi adaletten konuşabiliriz.
Sizde başkaları da varsınız.
Siz yolda yoksanız
Başkaları da yok,
İnanın siz de yoksunuz.!!!
aşık ahi kul ahmede nasib oldu bunlar
[1] Güzel İnsan Modeli “Prof. Dr. Nevzat TARHAN” 2012 Sf.18
Behey yeşil gözlü güzel
Gülün bilmez demedim mi
Yiğit yıkar şu gözlerin
Ömür bilmez demedim mi
Bak şu nazlı güzel daşa
Selam eyler gelmez başa
Hakk’ın emrettiği kaşa
Şerri bilmez demedim mi
Ben bir deli olsam başa
Gömlek giyem önden sona
Aşkın olduğu şu yere
Çıkamazsın demedim mi
Şu güzelin kaşı gözü
Duramıyom ince sızı
Yar biçermiş ele bizi
Sınamazsın demedim mi
Usul edep erkan ola
Yola inmek ayan sa’ya
Cana düşen şu “bela”ya
Düşemezsin demedim mi
Ele düştü gönül kuşu
Çıka geldi kader yazı
Aşka çaldım dünü günü
Yanamazsın demedim mi
Bre güzel neler etti
Nice ocak söndü gitti
Kaşı gözü naza çekti
Karamazsın demedim mi
Yiğit olan doğru çalar
Namertler var eğri bakar
Dertlilere “Bari” düşer
Bilemezsin demedim mi
Yörü bre yaren ağa
Güzel kızlar saran dağa
Nice düşer yanık daha
Onbeş yetmez demedim mi
Bağı bostan zebil olur
Cümle alem melül olur
Güle düşmek yakîn olur
Dost haylamaz demedim mi
Güzel göze sürme çeke
Çeker perçem sırrım söke
Vakit gele tamam diye
Ağıt yetmez demedim mi
Ahmet arşın ile ölçün
Yele verdin koca ömrün
Karar oldu yaman düşün
El söylemez demedim mi
Hay ağalar zorlu beyler
Yol eylemiş dağa kızlar
Su yaylası genç ağırlar
Seni bilmez demedim mi
Hûma kuşu yüksek uçar
Yiğit olan alçak düşer
Felek bize türlü donlar
Biçer biçmez demedim mi
Kerpiç döktüm ömür ölçer
Varır gider selam eyler
Şu âleme girer çıkar
Kapı ağmaz demedim mi
Yörü bre kaşı keman
Senden âlâ yar eylemen
Dünya ipe ecel yaman
Çeker çekmez demedim mi
Bir gönüldür yandı canım
Kurban olsun sende canım
Felek kollar pundun senin
Büker bükmez demedim mi
Ölmeden bir dem sürmedim
Kara toprak ben ölmedim
Ne aman bildin ne güman
Zulüm bitmez demedim mi
Felek derler kendi bilir
Aman vermez zaman bilir
Ne söylesek kulak sağır
Kader bilmez demmedim mi
Böyle m’olur böyle m’olur
Yardan ayrı düşen n’olur
İner deryaya dökülür
Katre bilmez demedim mi
Ey turnalar selam edin
Yar yoluna güller saçın
Ah eyledim güllü benim
Aşkın gülmez demmedim mi
Kırk beste yapmış bülbül
Kırkına da yakarmış gül
Eğri dalda doğru melül
Aşkın sapmaz bilmedin mi
Güllü benim gül senindir
Güllü bekler gül elimdir
Çala dursam kırk donumdur
Aşkın baçsız bilmedin mi
Seve durdum feta candan
Güle rakib oldum halden
Canım sevdim canan canlan
Aşkın duymaz görmedin mi
Seve durmuş feta yoktan
Canan sevmiş cana kuldan
Meydan sandı benli yoldan
Aşkın bensiz bilmedin mi
Karar düştü ahmed paşa
Bülbül cana rakip ola
Kim yanarsa önden sona
Aşkın çulsuz bilmedin mi
Ahi ahmed güle yazdı
Gül baharda gonca açtı
Bir bülbüle canan oldu
Aşkın sensiz bilmedin mi
Yetti gari gülün kastı
Çala durur bülbül mesti
Gülşenimde poyraz esti
Aşkın elsiz dermedim mi
Yolum dertli aşım dertli
Kolum bekler güle katlı
Muhammed’li yola saptı
Aşkın sekmez demedim mi
Ahi ahmed onbeş yazar
Yazı diye güzel sarar
Bakar bakar Hakk’a düşer
Aşkın yetmez sevmedin mi
aşık ahi kul ahmede bu yazıları yazmak nasib olmuştur
Sitemizde yer alan İslami bir hususla amel eden kişiye dünyada yardım, imanla ahirete göçmek ve ahirette bi iznillah şefaatimiz için duamız vacip olmuştur. Bu bir DUA’dır. Nasıl olacağını yazıyı dikkatle okuyarak gereğini de yaparak bu fakirden bir dua ümid edebilirsiniz.
Bu dua güzelliği izni Haz. Rasulüllah’tan silsile yoluyla gelmektedir. Kafadan kendi kendine uydurma, şurda şunu gördüm, burda bunu gördüm gibi yanılması muhtemel bir şey değildir.
Asıl amaç insanları Kur’ani / İslami amellere teşvik etmektir. Bu ameller güzel, fedakarlık ölçüsünde ve ihlaslı olarak yalnızca ALLAH RIZASI için yapılınca eminim bize gerek kalmıyacaktır. Allah ümmeti muhammedi kendi rızasına uygun ihlaslı itikad ve ameller nasib etsin. AMİN.
Sevgili okurlar İslam’da VESİLE yaşayan bir müminden dua talep etmek şeklindedir. Zira sahabe efendilerimiz Peygamberimizden yaşarken dua talep ederlerdi. Hazreti Rasulüllah’ın ahirete göçmesinden sonra halen yaşayan amcası ibni Abbas’tan yaşıyor ve ona yakın diye dua talep ettiler. Bu yüzden halen yaşamayan zatları sevebilirsiniz. Ancak onları vesile kılmak şirke kadar gider.
Bu yüzden müminlerin canlı canlı birbirlerinden dua istemeleri uygundur ve şifadır (Hadis). Bu nedenle bizden de dua talep etmeniz uygundur ve güzeldir ve size şifadır. Çünkü size göre ben günahsız bir ağızla dua ediyorum. Siz de bana dua ederseniz sizin ağzınız günahsız olur.
Bu yazıyı kendimize pay çıkarmak için yapmadık. Bu bizim İslami kesinliği olan bilgimizdir. Bir üstünlük amacı asla taşımamaktadır. ancak anadoluda yerleşik ölmüş derviş kültürü aşırı saygıdan ziyade kendi kasabasına bir koruyucu melek ve danışacağı, cevabınıda yine kendi vereceği, Allah’ın yanına varmış (aslında varmak isteyen kendisi) bir kerametli kurtarıcı aramaktadır. Elbette muhterem zatlar bir miktar var olsa bile bunların da özelliklerini artırır, abartır ve dualarına şirk olarak vesile kılar. o zatları ziyaret etmek elbette güzeldir. fakat Allah ile araya girerse o zat Allah: ey kulum ben sana uzakmıydım, hayır veya ibadetlerini vesile kılsaydın yetmezmiydi?? demez mi.
Maalesef bu alışkanlıkları temizlemek mümkün olmuyor. lütfen siz de dikkat edin. biz asla vesile falan değiliz. Sadece siz isteyin istemeyin biz size yaşayan bir kardeşiniz olarak dua edeceğiz. sizden farkımız yok. sadece Allah, Rasülü ve ümmeti çok sever ve bir sünnete ve ümmetten her kişiye dahi gözümüz titrer ve salya sümük gezeriz. Sakın ha bizi vesile kılmaya kalkmayınız. Aksi halde bizi de azaba uğratırsınız kendinizi de..Allah “sen bunlara böyle mi dedin” diye bana sorar. size de neden bir başka alime sormadınız diye sorar..
Aşık Paşa hazretleri tarafından bir sır verildi bize dostlar onun hakkında 183 beyit yazdık diye. Bu sır şu dostlar: sadece bizim yazılarımızı (şiir yada risale ya da makale) okuyup içindeki İslam’i bir temel unsurla amel ederseniz, Şefaat duamız size vacip olacak..Bu bir duadır. Cenab-ı Hakk’tan kabulünü dileriz..
Bunu sadece ahirette şefaat olarak anlamayınız. Bu dünyadaki bir sıkıntınızdan tutun ölüm anındaki (Sekerat) imanla gitmek için makbul bir duaya kadar geniş bir yelpazeyi de Cenab-ı Hakk’tan taleb ettik ve bize her üçü de verildi..
Biz şeyh falan değiliz dostlar. Sadece Ümmeti Muhammed’e olan sevgimizden dolayı bize bir kısım ümmetle ilgilenme yetkisi verildi. Peygamber efendimiz, Bu zat olan Aşık Paşa ve Said-i Nursi Hazretlerinin izin ve desteklerini yanımızda bulduk. Ümmeti Muhammed’in derdinden kendimizi göremez olduk.
YARDIM İÇİN AMEL ETMEK ZATEN KURAN’DA VARDIR
İslami bir şeyle amel ederek Allah’tan bir şey isteme hususu zaten Kuran’ı kerim’deki iki ayrı ayette belirtilmektedir. Bu ayetlere göre “…Allah’a ulaşmak için vesile arayınız……..”” buyurulduğu gibi bir başka ayette ise ” Sabır ve namazla Allahtan yardım isteyiniz“” buyurulmaktadır. Peygamber efendimiz de her sıkıntısında namaza dururdu.
Bu noktada zaten vesileyi ilgili kişi amel ederek yapmış olmakta ve biz sadece son duasını etmekteyiz. Yani kolaya binmiş bir amelin kabuli ile isteğinin kabulünde son hamlesinde bizim etkili olmamız sözkonusu oluyor ki artık elhamdülillah bi iznillah diyebilelim bu güzide ümmet için.
Bizdeki bu ümmet sevgisi (yıllardır gözyaşıyla) yılların sabır ve birikimiyle doruk noktasına çıkmıştı zaten. İşte bu ümmet sevgimiz nedeniyle bu EL verildi dostlar. Haz. Rasülüllah “seven sevdiği ile beraberdir” buyuruyor. Böylece biz Ümmeti Muhammedle kavuşmuş olduk. Şekil veren Aşık Paşa Hazretleri oldu denilebilir.
Bize güvenmeyenler zaten uzak duracaktır. Güvenenler ise sadece bizden etkili bir dua kazanmış olurlar. Allahü Teala arzu edilen şeyi kabul eder ya da etmez. Etmezse kazadan beladan korunmaya karşılık tutar veya Ahirete vermek üzere bırakır. Makul bir duanın şartları yerine gelirse kabul olmadı demek çok yanlıştır.
Biz ise her istenene değil doğru ve hayra yönelik olana destek veririz. Böyle durumda da isteğin kabulü kolaylaşır. Böylece biz kişiyi doğru ve kolay olana yöneltmekle kişiye iyilik yapmış oluruz aslında. Duanın kabülü bu durumda daha kolay olur. Öyle ki, belki de bize bile gerek kalmaz. Bizler de sizin gibi sıradan bir insanız. Sadece ümmet sevgimiz gözümüzün mizanından (ağıtından) ölçülür. Hiç bir olağanüstü şey görmeyiz bilmeyiz.. Sevgiden öte bir sermayemiz yoktur. Sevgi yüzünden fedakarlığımız çok yüksektir. Farkımız : SEVGİ VE FEDAKARLIKTIR. sizleri seviyoruz dostlar…)
Bu tür meselelerin izni Haz. Peygamber efendimize kadar dayanmazsa olmaz zaten..
PEYGAMBER EFENDİMİZİN SEVGİ TALİMATI:: İmamlık yaparak namaz kıldırırken bir gün namaz sırasında peygamber efendimiz tecelli etti ve dedi ki: “ahmet, namaz tekbirlerini alırken içine sevgi kat ve tekbiri öyle al“” dedi. bu fakir bunu şöyle yorumladı.
-Namazda tekbirler yumuşak ve sevgi ile alınmalı.
-Dini bir konu, dinin kolay ve sevdirilebilir yanları öne çıkarılarak ve sevimli bir ses tonu ile anlatılmalı.
-İmam demek yönetici demektir. o halde yöneticiler de serdettikleri emirlerinde hem emrin içi hem söylenişi sevgi dolu ve yumuşak olmalı.
-Evde aile reisi, iş de işveren, cemaatte cemaat lideri ve herr kim lider konumundaysa o kişiler hem yumuşak uygulanabilir karar almalı ve uygulamasını da sevgiyle, sevgiyle hitabederek yapmalı. diye düşünüyorum…
Bize verilen bu sırrı yıllarca uygulamaya çalıştım. Allah ise bu güzel ve güleryüzlü tutumumdan dolayı kendine aşık etti ve Hakk Aşığı olduk Halk Ozanı olduk. Eski yıllarda da kısmen şiir yazmakla beraber bizim OZAN lığımız ya da AŞIK lığımız 2009′dan sonraya rastlar. Bu da 53. yaşıma tekabül eder. Böylece bu sitede gördüğünüz şiirlerin hemen hemen tamamı 53-56. yaşlarım arasındadır. Diğer yıllar nerede??, Neden o önceki yıllarda bir şey yok derseniz diyeceğimiz o ki; Allah teala şimdi nasib etti demekten başka çözüm görünmüyor derim. işte bundan önceki yıllarda Allah rızası için deliler gibi insan islam ve ümmete gayretimizden, ümmeti muhammedi çok sevip düşünmemizden, çok fedakar olmamızdan, yani bu ağır sınavları aşk ile geçmemizden sonra bu AŞIKLIK verildi diyebilirim.
İşte bu yeni aldığımız yetkiyi veren Aşık Paşa veli / büyük şeyh olup mevlevi tarikatı üyesi Kırşehirde medfun Süleyman Türkmaniden tasavvuf derleri almış bir Nakşibendi Şeyhidir. dolayısıyla biz bu zattan EL almakla kökü haz. Rasülüllaha varan bir yetki almış olduk.
Bu meselenin ardından Said-i Nursi hazretlerini üstümüzde / arkamızda fiilen gördük. Bunun anlamıni iki türlü yorumladık. Birincisi (biz nur cemaatinin yazıcılar kolunu arzu ediyor idik) olduğundan diğerlerini kötülemeksizin bu yola girmemizin doğruluğuna işaret kabul ettik. İkincisi ise Ümmeti Muhammed’in sıhhat ve selameti için çıktığımız bu yolda bize arkadan destek verecek diye yorumladık.. Dolayısıyla Allah için çıktığımız bu yolda çok sevdiğim çok sevdiğim çok çok çok sevdiğim Haz. Peygamber Efendimizi, şeyh Aşık Paşa Hazretlerini, Ve şeyh Said-i Nursi Hazretlerini yanımda, önümde, arkamda görmek Allah’a güvenen dayanan bu fakiri ziyadesiyle memnun ve bahtiyar etmiştir. Zira bu zatların yönünü bize çeviren de Cenab-ı Hakk’tır kuşkusuz..Artık bundan böyle okuyucularımızın da bu destekli fakir kardeşlerine güvenmelerini bi iznillah arzu ederiz.
Bize verilen kişi bazen rüya yoluyla bazen başka türlü örneğin kişiyi aynen görebiliriz veya temsili simgelerle gösterilir. Durumu böylece bize malüm olabilir.. kişi sayısı çoğalırsa üç beş kişi dışında kimseyi görmeyiz. Lakin bu kez genel duamızda bir yoğunlaşma olur ve ümmeti muhammed için gözyaşı dökeriz. Bu etkili ve geniş dua bize yönelen bütün müslüman kardeşlerimizi kapsar ve ayrıca özellikle ümmeti Muhammed’in başına gelebilecek toplu belaların önlenmesinde de önemli bir yer tutar bi iznillah. Artık topluca ümmete ağlamaktan kişileri göremeyiz. Sıkıntılı kardeşlerimiz artık bu genel duadan fazlasıyla yeteri kadar istifade eder diye düşünürüz. Bunların hepsi dilektir duadır bunu unutmamak gerekir.
Bu durum ” sana ruhtan sorarlarsa deki; RUH RABBİMİN EMRİNDEDİR” ayeti mucibince ruhumuz Rabb’imizin emrindedir zaten ve bize yönelen herkesle ruhumuzun ilgilenmesi mümkün olur aslında. Kişinin keşfi veya ihlası açıksa bizi bazen görebilir de.. Bu bazen kişinin günaha yönelmek istediği hallerde daha belirgin olur, kişiyi caydırmak için müdahale ettiğimiz sırada olur.
AMEL İÇİN İSLAMİ UYGULAMA ÖRNEKLERİ elhamdülillah.
Vesilelerimizin eserlerimiz/şiirlerimiz olarak kabul edilmesi yazdıklarımızın KURANİ çizgide olduğunu gösteriyor. Vesile kılmak ise gayet basittir::
İstediğiniz kadar ve etkili muhabbetli namaz (Az az başlayıp devamlı kılmak uygun olur- Allah ibadetlerin az da olsa devamlı olanlkarını sever)
zekat (Doğru hesaplanmalı) oruç (az az tekrar edilmeli) kurban (Durumuna göre önemli rakamlara ve sayıya ulaşabilmeli) sadaka (mali durumuna göre önemli rakama ulaşabilmeli, çok evi varsa birini ikisini bir köre veya fakire vermeli, pahalı evde oturuyorsa biraz daha makul bir eve çıkıp farkı ile bir ev alıp bağışlayabilmeli, çok pahalı arabaya binen de satıp farkını sadaka yapıp daha makul bir arabaya binmeli)
Özellikle kız öğrencilere etkili tutarda ve çok sayıda BURS vermek. iyilik (Herşeyinle fedakarlık yaparak, bir aileyi sürekli ve etkili desteklemek, günde 100 kişiye selam vermek, bir münibüste 20 kişinin hepsine birden selam vermelisiniz. Herkese ve her durumda güleryüzlü olmak, Kızdığınızda da güleryüz devam etmeli. Herkesi sevmek, küslükten vazgeçmek, zina etmemek, bol bol tövbe etmek, kuran okumak, manası ile amel etmek, hadis okuyup amel edilebilenlerle amel etmek,
Allah’a isyan etmemek ve onu çok sevmek ve umutsuz olmamak, Muhammed aleyhisselamı çok sevmek ve ona Allah için tabi olmak. Her işini sevap kazanmak için değil allah rızası için yapmak. Din için insanı kırmamak (Hariciler gibi) Hoşgörülü olmak, kızsada sonuna kadar, fedakar olmak sonuna kadar. İsteyeni hiç boş çevirmemek.. Size kötülük yapanları affetmek ve bunu ona söylemek. Sevdiklerinize sevdiğinizi söylemek, Borç para vermek (Zekattan 18 kat daha sevaptır. Çünkü mecbur olmadığı halde vermiştir), Sıkıntılı durumlarda sabredebilmek. bu sabır işi çok çeşitlidir dostlar. İmamı Gazali örneğin oruç tutmayı sabırdan sayar ve der ki Günahtan sakınmak bir sabırdır ve sevabı çok yüksektir (900 hasene) dolayısıyla kişi sevaptan önce işlemekte ve devam etmekte olan günahtan tövbe ile dönmesi gerekir. İkinci kıymetli sabır ise ibadette dayanıklılık ve sabırdır ve (600 hasene alır.) 300 lük hasene değerindeki sabrı da siz bulun…..(buldum ; beladaki ilk andaki isyansız sabır)
Bu anlattıklarımız devam eder gider. Bunların ortak noktası birşeyleri FEDA ETMEK ve FEDAKARLIK YAPMAKTIR… Hiç bir şey feda etmeden ya da fedakarlık seviyesine gelmeden Allah’a yaklaşacağınızı düşünüyorsanız sizin için üzülmek zorundayım. El ucuyla yada çingeneyle cennete gidilmez dostlar…her ne yapar iseniz hayır, ibadet, cihad hepsinde gayretli olmalısınız dostlar. Bu günkü müslümana bakacağiınıza İslamın kaynağına bakınız dostlar. Adam 20 lira dul saralı hastaya sadaka istiyorum vermiyor sonra 15 gün sonra umreye gidiyor ??? lütfen bu sitedeki “Büyük çarşının üç cahili beş zengini” adlı şiir yazımızı okusun. Allah’ın zenginlere nasıl gazap edebileceğini bir görün.
Adam Anterasta AVM yanındaki yüksek pahalı 550 milyarlık oğlu ile iki daire alıyor. 1 tirilyon yüzbin eder. Diyorum ki bey kardeşim etlikte en kırak insan içine çıkılacak daire 300 milyar. sat öbürünü al bunu ve batı kentte yüz milyara 4 daire eder . Bunları gözleri görmeyen 4 aileye bağışla Allah için.. Ama nafile.. Aynı adam caminin iki kapısından uzak olana 4 metre daha uzak diye sevap kazanmak için lütfedip yürüyor dostlar. ve bu adam 4 metre fazla yürüyerek lüks ve lüks döşeli evlerde cennet ümid ediyor dostlar. Soruyorum size, Allah’ın rahmetini haşa siz dağıtsaydınız ne yapardınız??? Bunlar birer örnektir. herkes bundan kendine pay çıkarsın dostlar. Allah iyi ki fakirinin rızkını zenginden vermiyor. !!!!
BİR FEDAKARLIK HİKAYESİ
Sahabi zamanında bir köle öğle yemeğini yerken yanına gelen simtilenen bir köpeğe öğlen ekmeğini peyderpey veriyor hayvan doymuyor. bunu gören bir sahabi ona ne yapacaksin dediğinde “ORUÇA NİYET EDECEĞİM” DER. sahabi zamanında geçen bu olayı gören bir zengin sahabi kölenin çalıştığı bahçeyi satın alıp o köleye bağışlar. sorulduğunda, karşı çıkıldığında der ki, o köle köpeğe ekmeğinin tamamını verdi. ben ise servetimin sadece az bir yüzdesini verdim. bu yüzden o bunu fazlasıyla haketti!!!!!!!
İşte Allah da aynısını arar dostlar. Bu yüzden biz de aynısını yapmak zorundayız. Sizler bu sitedeki İslami emirlerle amel ederken, ibadette az fakat devamlı olanı, hayırda ise ihtiyacınızdan fazlasını yapmanızı Allah için ve sizin için arzu ederiz dostlar. Fedakarlık etmeden şıkıdık şıkıdık yaptığınızla da 50 yerde öğünerek bizimle muhabbet etmeyin lütfen..
Sizin kapınıza birisi gelse ve evinizin bütün mutfağını istese siz ne yaparsınız??? Bu fakir verir dostlar verir. İki günde söktü götürdü.. Temizlik işçisi aniden sizden para istese ve cebinizdeki bütün parayı verip münibüs parası bile kalmayacak şekilde verseniz ve bekçiden münibüs parası istemeğe utanıp kızılay etlik şubat soğuğunda yürür müsünüz?? beni fazla konuşturmayın….
Değerli okuyucu,
bizim bu yönlerimizi tam olarak tanımadığınız için son günlerde olan bir iki olayı, kendimizi övmek için asla değil, siz anlayın ve biraz da kendinize güvenin diye örnek vermek isterim. Bunlar:
Dualarımızın etkili olduğunu, indi ilahide makbul olduğunu gördük sevindik Cenab-ı Hakk’a ELHAMDÜLİLLAH dedik. kimseden asla ve kat’a ne teşekkür bekledik ne ücret istedik ne de meşhur olmayı asla istemedik. yüzümüzü Allah’ın yolunda Muhammed aleyhisselamın ayağının altına serip gönlümü türab eyleyip ümmeti muhammede hizmetkar olmayı arzu ettik. İşte Allahü Teala da verdi dostlar verdi.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.
“aşık iş bu öğüdü ilkin sen al”
“Bu öğütten olmasun gönlün melal”*
Kuran bilmek marifettir alemde
Niceler yükselir aşkın deminde
Dersimiz Kuran ola hem batından
Cümleye davet saldık biz hattından
Nice evliya sohbete yanaşık
Halkı yaran kılıp cehli yıkadık*
Hangi ismi Divan-ı aşk eyledin
Paşa’yla Divan-ı Aşık boyladın
Failatün failatün failün
Aşığa lisan oldu hem yazdığın*
Garip-name dedi kendi garipten
Onbin alyıyüz onüç beyt kerpiçten*
Tevhid, münacat ve övgü nebiye
Dört halife karar eyler ümmiye*
Elvan çelebi eydur kim oğuldan
Menakıb-ül Kutsiyye der babadan
Kerîm-i Rahim’den gönlüne ağdı
Faslı hitap kim düştü ondur babı
On hikaye etti her bir babını
İbretten hikmete yazdı sıdkını
Kimini zahirden ayan eyledi
Bendini batından revan eyledi
İlimdir esrar ile kaf eyleye*
Düşümdür envâr ile nun ekleye*
İlmi ledün olmadan yakîn düşmez
Yakîne menzil dilde kudret düşmez
Bu kitabı dil ile esrar kıldı
Can ile canan aşkı mesrur kıldı
Beyan olmaz beyan olmaz cahile
Derya sığmaz hod bardağa cehlile
Garip’ten nice acaip hikmetler
Aşık’ın sanatı gözde ziynetler
Aleme giryan oldu bu ibretler
Ademe püryan oldu bu hikmetler
Yere düştü ad ile oldı bir kitap
Garip dedi ad ile on türlü bab
Her babta on destan çarha verirdi
Şerh eyleye kıyl-ü kal dehre verirdi
Cümle ilim bu kitapta derc oldu
Hem cevahir sarf edip de harc oldu
Ey ilmi ledün sultanı gel beri
Kaç nefes eyledin gayri öl beri*
İş bu alemi ibret dolu gördü
Adem-i hali hikmet dolu gördü
Kur’an da meth eyler nazarın Allah
On kez öğer imiş dostların Allah
Zül Celaldir dostların öğmek eyler
Ve dahi düşmanlara söğmek diler
Nice fakirle on hamamda yundu
Fakir hakkı ondabir öşru sundu
Evamir-i aşare Musa söyler
Musa kim Rabb’inden on emir eyler
Hem Muhammed on çağırdı ademi
Bir ağaç altında aldı biatı
Miskin ola anılmaya nameden
Ad eyle sen varlık içun yareden
Devlet ol devlet ol adla baki ol
Rahmet pınarı ol adla saki ol
Hakk nasib eyledi gönül şavkından
Semadan arza söyler aşk halından
Türk dili bilinmez idi elinden
Söylendi Türk dili ma’ni yolundan
Türkler içun yazdı mahrum olmaya
Öz dilinde Hakk’ta karar eyleye*
Yüz destan ile tamama erişti
Kitab-ı hatm ile karar yetişti
Bin üç yüz otuz idi bu hıtama
Ol kitaba çifte hicret denk ola*
Bu kitabı te’lif eyledi aşık*
Türkçeyle bezedi ruhu yanaşık
Katre bilmez deryaya kim kavuşur
Zerre düşmez aşığa gün eyleşir
Deryadan içtiğin bardak kânıdır
Yüzbin bardak dök içtiğin aynıdır
Nice söyledin sevdiğin aşk halde olmak
Aşk’da mecnun hoddır aşk yerde olmak
Aşka kul olmayan yoktur alemde
Alemi aşk yaratır kul alemde*
Çalab’ın kudret elinden gelirmiş
Gelmek de ne nakşı türlü bünyadmış
Yoktan oldu varlık dahi garkolmuş
Dün-ü gün garb-ı şark karar etmezmiş
Her savaşta Aşık vuruşur imiş*
Aşık’a duadır ümmet kaşıymış
Annesi bulundu nice hal üzre
Terek düzeltir dedem evi içre*
Nice adem sülbünden indi belli
Galip abi yitti Recep’ten belli*
Ecel oku kavi durur elaman
Ne sultan kodı ne nebi vayaman
Vakt erişti tamam oldı zamanı
Altmış üçtür cihan içre semanı*
Bin üç yüz otuz iki idi saat
Latif üzre canın verdi vü rahat
Bir ahir ademe görünür anda
Aşık paşa anılır can boğazda*
Kim dahi derman ararsa Aşık’tan
Dua ve amelle yol bula ışktan*
Uzaktan dua etmek de ne ola
Yakın gele yakîn olan bu Aşka*
Bir ahi ahmed yar olmuş gönülden
Bu gönlü ihya etmiş kul elinden*
Yazıp düzdük marifetten sayıldı
Tasdik etmek ol Paşa’nın kânıydı*
Her kim amel eylerse yazımızla
Vacip ola hem şefaat darıyla*
Bize dahi verildi paşa’dan el*
Elin yüzün yuya can diyen kel
Kul ahmed dahi gel ümmet kaşından
Ağıt düzer Muhammed darından
Hıtama erişti bu beyitler hem
Aşık’a Paşa ekledik gönül hem
-——-son————–
* lı yerlerde sırlar vardır
( H. 1434)
Not: bu yazılanlar Aşık Paşa Hazretleri tarafından tecelli edilerek herhangi bir yanlışlığın olmadığı, kendisi hakkında doğru şeyler söylendiği bize ifade edilmiş ve bazı ikramlarda da bulunmuştur.
AŞIK PAŞA:
1272 de Arapkir’de (Kırşehir) doğup 1332 de vefat eden bu zat, büyük şeyhlerden olup zaviye kurmuş ve ilim yaymıştır. Osman Bey’in söğütteki hutbesine katılmış ve Kırşehirin Osmanlı topraklarına katılmasında rol oynamış ve Kırşehir Beyliği verlmiştir Osman Bey tarafından.. Orhan beyle de bağı vardır. Osmanlı askerinin nasıl yapılanması konusunda da Şeyh Edebali ile birlikte katkıları vardır. baba İshak isyanına katılmamış, ancak babasının müridi baba ishak diye babası muhlis paşa kellesini vermiştir.
En önemli eseri GARİP-NAME’DİR. o dönemde herkesin farsça edebiyatı ve resmi yazışmayı, arapçayı ise ilim dilinde kullandığı ve aktarma tercümeler yaptığı bir dönemde tamamiyle özgün ve tercümesiz 10 613 beytlik “failatün failatün failün” kalıbıyla yazdığı TÜRKÇE eser vermiştir.. içinde dinin ve hayatın içinden her şeyi koymuş, dil hakkında da gramer oluşturup kuralları geliştirerek kelimeler üretmiştir. şu sözler o dönemler için ne kadar ilginçtir:
Türk diline kimesne bakmaz idi
Türklere hergiz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmez idi ol dilleri
İnce yolu ol ulu menzilleri
sevgili okurlar, bu zatın yaklaşık 15 yıl önce annesinin mahalle içinde kaybolmuş mezarı dedemin (annemin babası) aşıkpaşa mahallesindeki evinin bahçesine sıkışmış idi. anneannem gilde bu kadın evin mutfağına gelir ve tereklerdeki bakır kaplar düzeltirmiş. anneannem de onu gündüz gözüne görürmüş. bir gün eve gelin gelmiş. geline de görününce gelin korkudan hayalet var diye kaçmış. anneannem gelip şöyle demiş. “bak demiş gelin senden korkuyor. artık gözükme olmaz mı” deyince bir daha görünmemiş.
Daha sonra biz o zamanki belediye başkanıyla görüştük ve Aşık Paşa’nın türbesinin arkasına defnini sağladık.
İkinci tespitimiz onun yaşayan akrabaları ile ilgili oldu. Kırşehirde vefat eden arzuhalci Galip Gökçınar abimizle halen yaşayan ve 35 islami eseri olan Recep Okatan abimiz.
Bu üç yazının doğruluğunu bu zat bize doğrulamış ve tasdik etmiştir. ikram olarak da aşağıdaki sırrı bize biiznillah vermiştir.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.
Gülü güzel güzel kullar
Doğum günüz kutlu olsun
Nazar düşmüş güzel hallar
Doğum günü’z kutlu olsun
Güzel gülden ayrı düşmez
Gülü açan yolda kalmaz
Bag-u bahça boran almaz
Doğum günü’z yaşlı olsın
Kalbi güzel güle düşer
Yıllar aşkla başa düşer
Ben yazarım seven beşer
Doğum günü’z nazlı olsun
Dünya hanı zalım zalım
Doğup gelen çalar sazım
Yaşar isen aşkla balım
Doğum günü’z tatlı olsun
Gezdim tozdum dünya handır
Hancı bekler namaz yoldur
Çorba dahi veren baştır
Doğum günü’z canlı olsun
Eyidir eyidir beyler
Zevcedir dediğim eşler
Yamulmadan yaşlanın düşler
Doğum günü’z kaşlı olsun
Kalan sağlar kazık çaksın
Yürür dahi yaşım sarsın
Kabrim üzre karlar yağsın
Doğum günü’z Hakk’lı olsun
Cennet cennet derler idi
Namaz kılan peyler idi
Kullarına Kerem idi
Doğum günü’z sazlı olsun
Doğdun öldün ne anladın
Ataş aldın kim bilmedin
Helal haram düz söyledin
Doğum günü’z ayrı olsun
Ahi kullar doğar sever
Sevgi ile yaşar gider
Ölmek ne ki aşkı yaşar
Rıza diyen beri gelsin
HAMOY halk oyunları derneğinde 4 kişye birden yapılan 3.3.2012 doğum gününde 10 dakikada yazıldı. lakin doğum günü yapılanların hiçbiri ve hoca da dahil dinlemek lütfunda bulunmadı. birine de sadece adınızı zikredelim mi dedik de hayıııır ki hayııııır dedi. sevgili dostlar biz abdal mıyız, aptal mıyız, şapşal mıyız, salak mıyız, allahaşkına.. biz temiz kalbimizi veriyoruz, insanlar kendisine özel yazılmış bir şeye kirli kulaklarını bile vermiyorlar…kızdım ve acaib taşlayacağım lakin gelecek hafta gene oraya gideceğim, tövbe tövbe estağfirullah.. artık güllü güllü yazalım bari..sevgimize aşkımıza dönelim bari..güvensizlerden ve takdir özürlülerden ayrılalım bari…
.
ben bi abdalım abdalım
zayi eder ham düşerim
olamadım eller ile
gül ile canan düşerim
gül der dikenim bendendir
beni sevmek var zordandır
aşkı bilmek yol yordamdır
el ile canan düşerim
el dedin de ele düştüm
el verene gülü verdim
dikenini naza kattım
yar ile canan düşerim
.
ahi kul ahmede nasibdir
sevgili okurlar.. aşağıdaki şiirin dördüncü satırları gerçekten uygun bir kıta bitişi bulunamadığı için boş bırakılmıştır.
bu boşlukları sizin doldurmanızı isteyelim, sizin günyüzüne çıkmayan şairliğinizi hayata yansıtıp paylaşalım dedik. olmadı diye düşünmeyin.
asıl olmayan şey sizin “yapamam, ya da beğenmezler” dediğiniz şeydir unutmayın. cesur olan iş yapar ve kusuru da olur. korkak olan kusursuz kalır
lakin bi işe yaramaz ve iş yapmamış olur. bekliyoruz son satırları inşaallah. …
(başlık)………………………
Acı biber dilimden
Yuvarlandı önümden
Sevdiğimi gözünden
………………………..
Gelin başı saçaklı
İnce beli kuşaklı
Sevdiğim yar bacaklı
…………………………
Portakal dilim dilim
Kaynanam ister ölim
Oğluna gonca gülüm
…………………………
Kaynanam çene yapar
İşe uzaktan bakar
Baş köşede kör sakar
……………………………
Tavuk aldım durmaya
Kümeslere girmeye
Kaynanama söyleye
…………………………..
Bostan çapalayalım
Dallarını kıralım
Eller kırıla gelin
…………………………..
Gelin eli çiçekli
Yeni uçtan kolçaklı
Görsen şişe bacaklı
……………………………
Bağım bahçem çiçekli
Hizmet etsem köçekli
Evden kovarmış beni
…………………………..
Gelin dırdır etmezmiş
Usul adap bilmezmiş
Kaynana da olsaymış
…………………………..
Sokak sokak gezinir
Oğlum arar dövünür
Güzel yok mu tavlanır
……………………………
Pazar gördüm lahana
Varı verdim anama
Kızdı cadı kaynana
…………………………
Güzel görün çarşıda
Çirkin gelin kapıda
Para yetmez boyana
…………………………
Hopla zıpla kaynana
Dırdır edip söylene
Oğlun beni sevdi ya
………………………….
Ciğer gelir çarşıdan
Ocak başı hatırdan
Gelin inmez kucaktan
…………………………
Mani dizdim marazdan
Güzel sevdim kirazdan
Çöpte öten horozdan
………………………………
Kırmızıdır karpuzum
Kaynanama arsızım
Oğlu durmaz sevdiğim
…………………………..
*
ahi kul ahmed’e nasib