Aşık özün tartıla
Kendine bak kendine
Hakka niyaz edile
Kendine bak kendine
Sıratı müstakime
Gider ona ol sende
Gayet seni bul sende
Kendine bak kendine
Her ne varsa kendinde
Ara bul ol ademde
Sen seni bul bu demde
Kendine bak kendine
Sensin kamu alemde
Var olan bir gerçek de
Kalmaya söz ezelde
Kendine bak kendine
Senden göründü Allah
Yemin ederim billah
İki gözüm maşallah
Kendine bak kendine
Mülküdür onun dünya
Aşikar olmuş vera
Hanedir sultan ola
Kendine bak kendine
Gam değildir bizlere
Ser verip sır vermeye
Oyundur canı başe
Kendine bak kendine
Bildin ise ol demi
Hakk diyesin ademi
Kılma güman içeri
Kendine bak kendine
Evliya kerameti
Yerden göğe direği
Kevni mekan içeri
Kendine bak kendine
Aşktan yana olanlar
Dünya malın bakmazlar
Hakk’ı aşkta bulalar
Kendine bak kendine
Canların canıdır aşk
Dertlere dermandır aşk
Aleme sultandır aşk
Kendine bak kendine
Söylenir aşktan yana
Hayvandır aşk olmaya
İnsandır aşık ola
Kendine bak kendine
Ahidir Ahmet kârı
Söyletir zülfikârı
İki cihan serdarı
Kendine bak kendine
ahi kul ahmed
Derdi gamınla geçti yaz baharım
Yare bi goncadır derilmez oldu
Zulüm girdi araya söz döşerim
Yare bi türküdür çalınmaz oldu
Cefa çeker bülbül ağlar dalında
Gonca solar imiş kimler kaşında
Bu zalımın derdi eyler sadrımda
Yare bi sefadır sürülmez oldu
Yar bakar yüzüme melül melül
Bir od düştü gönlüme oldum zelil
Bir hayale yeldirdim onmaz rezil
Yare bi cefadır çekilmez oldu
Söylersen sen söyle sözün hasını
Nice kantar çekebilmez gamını
Nazlı yârim çeker oldu şerrimi
Yare bi nizadır edilmez oldu
O kara kaşları levh’de görmüşem
Cefadır ettiği hem de yanmışam
Kime kısmet eylemiş de solmuşam
Yâre bi kazadır dönülmez oldu
Kırıldı bellerim onmaz dallarım
Bir yar uğruna çevrilmez kollarım
Güzeller durağı pınar başlarım
Yâre bi fetadır yapılmaz oldu
Edep bir ihramdır giy ol Hüda’dan
El iki söyler ise sen bela’dan
Zora vardı haddi usul saladan
Yare bi sadadır verilmez oldu
Ben yârime düşkünem zulüm etme
Bir gonca güldür kemler söyletme
Bu canı feda ettim inkar etme
Yâre bi vefadır edilmez oldu
Ak göğsün üstünde ataşlar yanar
Al topuk üstüne tumanın çeker
On beşinde bir güzel anca yeter
Yâre bi hevadır edilmez oldu
Sılayı da deli gönül sılayı
Kılavuz eyledim telli turnayı
Ak kollara dizdim beşli burmayı
Yâre bi kınadır yakılmaz oldu
Lisanım güldendir güller derleyi
Ak gerdana dizdim allı goncayı
Mor yamaçlara düzülmüş yaylayı
Yâre bi meradır çıkılmaz oldu
Pınarlara üşüşür şol güzeller
Yiğitlerle söyleşir kim yetenler
Çöğermiş de eyleşir yar bilenler
Yâre bi canadır verilmez oldu
Yar elinden yar elinden alırım
Gönca gülü al ipekle sararım
Bir zalime düştüm öyle yanarım
Yâre bi hâzâdır bilinmez oldu
Aşığam aşık derdi dermanından
Sözüne kazık çaktı fermanından
Kimlere talkın verdi imanından
Yâre bi Hüda’dır varılmaz oldu
Ahidir ahmedim söyler sadrından
Cefadır çeker güzeller kahrından
Bir zalime düştü çıkmaz derinden
Yare bi sevdadır düşülmez oldu..
sadır:göğüs
feta: yüksek fedakarlık
niza:kavga etmek
kaza:kaderin gerçekleşmiş şekli
bela: levhi mahfuzda evet demek,
sala:duyurmak
sada:ses
mera: yaylanın yayılabilecek otlu kısmı
heva:geçici heves
çöğmek: oturmak, çömelmek
talkın: imamın mezara konulan cenazenin sorgusuna yardım etmesi
Ahi kul ahmede nasib olmuştur
Ya Erhamerrâhımîn!.. Sübhane Rabbiye’l Aliyyi’l a’lel vehhâb.
Euzübillahimineşşeytanirracîm- Bismillâhirrahmânirrahıym.
Elhamdülillahi Rabbil alemîn..Vessaletü vesselâmü alê rasûlinê Muhammedin ve alê êlihî ve sahbihî ecmeıyn.
Ey bütün mükevvenâtı yaradan, mevcudâdı yoktan vareden, canlılara hayat veren, tüm mahlûkâtı rızıklandıran, âlemleri terbiye edip, kemâle erdiren, darda kalana yetişen, dua edene icâbet eden, günahlarına pişman olup tevbe edenleri bağışlayan , kulunun dua ve niyazından hoşnut olan Rabbimiz! Bu duygularla affını diliyor, rahmetini umuyor, bereketlerini bekliyoruz ihsan eyle, Ya Rabbi.
İlahi Allâm’ül- Guyûb, Settârul- uyûp ve Gaffâr’üz-zünûpsun, bütün hallerimizi, gizli ve âşikârımızı bilensin, ayıplarımızı lütf-u kereminle örtensin, “Gaffâr” ism-i şerîfin hürmetine günahlarımızı bağışlayansın, bize şah damarımızdan daha yakınsın, feryadımızı duyansın, ümidimiz var affedersin. Çünkü affetmeyi çok seversin. Bu imanla ellerimizi açtık, boynumuzu büktük. Sana açılan eller, seni zikreden diller, senin aşkınla yanan gönüller hürmetine bizleri kendine kul, habibine ümmet eyle..
Ya Rabbi. İnayetine sığındık kapına geldik, hidayetine sığındık lütfuna geldik, kulluk edemedik affına geldik. Şaşırtma bizi doğruyu söylet, sapıtma bizi hakka yönelt. Sen duyurmazsan bizler duyamayız, sen söyletmezsen bizler söyleyemeyiz, sen sevdirmezsen bizler sevemeyiz. Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yaret bize hep erdirdiklerini…
Ya Rabbi. YA İlahi; Şeytanın iğvâsından, nefsimizin kötü arzularından, insan şeytanlarının şerrinden, kâfirin küfründen, fâsıkın fıskından, zâlimin zulmünden, hasetçilerin hasedinden, yüze gülen ikiyüzlülerin şerrinden ve bütün âfât-ı dehriyye ve âfât-ı kevniyyeden, yerden ve gökten gelecek bela ve musibetlerden cümlemizi muhafaza eyle Ya Rabbi.
Ya Erhamerrâhımîn; büyüğe itaat ve hürmet, küçüğe şefkat ve merhamet kalmadı, haram-helal ayrılmaz, ana-baba sayılmaz, hısım-akraba aranmaz oldu. Bundan dolayı her yerde fesat zuhur eder oldu. Bizleri beterinden koru ve bizlere bugünlerimizi aratma Ya Rabbi.
Ya Rabbenâ! ; İbrahim’e Nemrud’un ateşini gülzâr ederken, azgın Nemrud’u bir sivrisinekle helak ettin, mağrur Firavunu suda garkedip ateşe gönderirken, Musa ve inananlara kurtuluş yolları açtın.
Azıp şaşıran, hak yoldan uzaklaşanların nasıl helak olduklarını ibret alsınlar diye Kur’an dili ile bize haber veren, zaman zaman kısmen de olsa zelzelelerle, yanardağların alev püskürmesiyle, yel, sel, fırtınalarıyla, daha nice bizi ikaz eden hadiselerle uyaran, kimisine memât, kimisine hayat veren, kimisini ağlatıp, kimisini güldüren, Musa’yı Tur’a çağırıken, Yusuf’u zindana gönderen, dertli Eyyub’e büyük bir imtihandan sonra âfiyet veren, mülkünde dilediğini yapan, hikmetinden sual olunmayan,
Her şeye kâdir olan ulu Allah’ım! Bizleri geçmişten ibret alan, ömrünü boşa harcamayan, nimetlerine şükreden, niçin yaratıldığını fikreden, güzel isimlerini zikreden, ibadetlerini güzelce ifâ eden, son demde de Allah Allah diyerek, huzuruna Müslüman olarak gelen kullarından eyle Ya Rabbi.
Hükümât-i Cumhuriyyeyi ve İslamiyyeyi adl-ü ihsan üzere dâim eyle.
İslam ordularını karada, denizde, havada her zaman her yerde hayırlı işlerinde mensûr-u muzaffer eyle! Güvenlik güçlerimizi, hakka adalete saygılı, mukaddesatımızın muhafızı eyle, şer güçlere karşı galip eyle Ya Rabbi. Müslüman milletimizi, dinsiz, imansız, vatansız, bayraksız, istiklal ve hürriyetsiz, ezansız ve Kur’ansız bırakma Ya Rabbi.
Yâ Erhamerrâhımîn! Hasta kullarına şifalar, dertli kullarına devalar, borçlu kullarına edâlar nasip eyle.Yüzyıllardır yüzü gülmeyen şu ümmet-i Muhammed’e sen yardım eyle, kafirlere, münafıklara karşı bize direnme gücü ver,İslam düşmanlarını kahr-u perişan eyle
Ya Rabbi. Ömrümüz sona erip, sayılı nefeslerimiz tükendiğinde, sevdiklerimizden, sevildiklerimizden ayrılırken, bütün azalarımız birbirleriyle vedalaşırken, buyurun hulûs-u kalb ile “Eşhedü en lâ ilâhe illallah. Ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlüh.” diyerek çene kapamak cümlemize nasip eyle Ya Rabbi. Dualarımızı dergâh-ı izzetinde kabul eyle, Ya Rabbi. Ya İlahî ; Zât-ı Pâkin ve Celal-i Kibriyan hurmetine, yapılan hayırlı duaları “Fetekabbelehâ Rabbühâ bi kabûlin hasenin” sırrına mazhar eyle Ya Rabbi.
Hâsıl olan sevabı, evvelan bizzat hâce-i kâinât, hulâsa-i mevcûdât , Fahr-i âlem, Nebiyy-i zîşan, meş’ale-i iman, Habib-i edîbin Rasûl-i Ekrem’in Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimizin temiz-pak ruhuna hediye eyledik vâsıl eyle Ya Rabbi. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’ den bizim peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ya kadar gelip geçmiş bütün peygamberlerin ruhlarına hediye eyledik sen vasıl eyle Ya Rabbi.
Âl-i ezvâc-ı tâhîrât, ashâb-ı Güzin, ensar-u muhâcirîn, tâbiîn, tebe-i tâbiîn, eimme-i müctehidîn, müfessirîn, muhaddisîn, ulemâ-i âmilîn, sulehâ-i sâlihîn, agniyâ-i şâkirîn, fukarâ-i sâbirîn, bâhusûs ashab-ı hayratta olup ta ölenlerin ruhlarına da hediye eyledik vâsıl eyle Ya Rabbi.
Sübhâne Rabbike Rabbi-l izzeti ammê yasıfûn. Ve selâmün alel mürselîn. Velhamdülillâhi Rabbil âlemîn. El- fâtiha
ahi kul ahmede hazırlamak nasib oldu
Kara kaşlı benli güzel
Mah cemalin aya dönsün
Bu fakiri unutma gel
Yerin cennet mekan olsun
Bana eman verir isen
Gönül kasrı sürur isen
Akşam sabah yakîn isen
Gönlün cennet mekan olsun
Ahdin olsun yama tutmaz
Safan olsun haya etmez
Çevre yanın eza gitmez
Sekiz cennet hazan olsun
Çemenlerde gezmek ister
Kapılarda durmak ister
Onbeş adem soymak ister
Yiğit kolu devan olsun
Karar kıldım dünü güne
Kuşak idim ince bele
Beni bilmez kendi gece
Yatmak ister meyan olsun
Denizlerde mavi çeker
Gökte uçar turna nider
Ayak döner eğri gider
Salladığı beyan olsun
Kulun kölen olsun eller
Çala durur gayri haller
Çıka durur arşa kullar
Eylediği canın olsun
Kalbin hile dolu ise
Kara bahtın çöğer ise
Beni senden sayar ise
Sırladığı geven olsun
Kadir Mevlam kavuştura
Ayrı yazgı üşüştüre
Soldan sağa yakıştıra
Gönül düşüp canan olsun
Seher yeli zülfün teli
Sara durur yiğit kolu
Bene düşmüş aşkın canı
Çulsuz aşka cefan olsun
Yola düştüm yola düştüm
Muhammed’li yola düştüm
Yollar ırak gönül verdim
Selam adlı Rahman olsun
Sırrı çeker kantar olsam
Günah çeki tövbe kılsam
Kitap çeker aşkı yazsam
Ahmed düşer Mennan olsun
Ahmed kulun uçtu gene
Arşa doğru ağdı sene
Ne akildir ne divane
Hakk’ı bilen insan olsun
Ahi ahmed kulluk eyler
Öte durur şerri peyler
Tevhid üzre Hakk’ı söyler
Sana yanmış kulun olsun
aşık ahi kul ahmede bu yazıları yazmak nasib olmuştur
Behey yeşil gözlü güzel
Gülün bilmez demedim mi
Yiğit yıkar şu gözlerin
Ömür bilmez demedim mi
Bak şu nazlı güzel daşa
Selam eyler gelmez başa
Hakk’ın emrettiği kaşa
Şerri bilmez demedim mi
Ben bir deli olsam başa
Gömlek giyem önden sona
Aşkın olduğu şu yere
Çıkamazsın demedim mi
Şu güzelin kaşı gözü
Duramıyom ince sızı
Yar biçermiş ele bizi
Sınamazsın demedim mi
Usul edep erkan ola
Yola inmek ayan sa’ya
Cana düşen şu “bela”ya
Düşemezsin demedim mi
Ele düştü gönül kuşu
Çıka geldi kader yazı
Aşka çaldım dünü günü
Yanamazsın demedim mi
Bre güzel neler etti
Nice ocak söndü gitti
Kaşı gözü naza çekti
Karamazsın demedim mi
Yiğit olan doğru çalar
Namertler var eğri bakar
Dertlilere “Bari” düşer
Bilemezsin demedim mi
Yörü bre yaren ağa
Güzel kızlar saran dağa
Nice düşer yanık daha
Onbeş yetmez demedim mi
Bağı bostan zebil olur
Cümle alem melül olur
Güle düşmek yakîn olur
Dost haylamaz demedim mi
Güzel göze sürme çeke
Çeker perçem sırrım söke
Vakit gele tamam diye
Ağıt yetmez demedim mi
Ahmet arşın ile ölçün
Yele verdin koca ömrün
Karar oldu yaman düşün
El söylemez demedim mi
Hay ağalar zorlu beyler
Yol eylemiş dağa kızlar
Su yaylası genç ağırlar
Seni bilmez demedim mi
Hûma kuşu yüksek uçar
Yiğit olan alçak düşer
Felek bize türlü donlar
Biçer biçmez demedim mi
Kerpiç döktüm ömür ölçer
Varır gider selam eyler
Şu âleme girer çıkar
Kapı ağmaz demedim mi
Yörü bre kaşı keman
Senden âlâ yar eylemen
Dünya ipe ecel yaman
Çeker çekmez demedim mi
Bir gönüldür yandı canım
Kurban olsun sende canım
Felek kollar pundun senin
Büker bükmez demedim mi
Ölmeden bir dem sürmedim
Kara toprak ben ölmedim
Ne aman bildin ne güman
Zulüm bitmez demedim mi
Felek derler kendi bilir
Aman vermez zaman bilir
Ne söylesek kulak sağır
Kader bilmez demmedim mi
Böyle m’olur böyle m’olur
Yardan ayrı düşen n’olur
İner deryaya dökülür
Katre bilmez demedim mi
Ey turnalar selam edin
Yar yoluna güller saçın
Ah eyledim güllü benim
Aşkın gülmez demmedim mi
Kırk beste yapmış bülbül
Kırkına da yakarmış gül
Eğri dalda doğru melül
Aşkın sapmaz bilmedin mi
Güllü benim gül senindir
Güllü bekler gül elimdir
Çala dursam kırk donumdur
Aşkın baçsız bilmedin mi
Seve durdum feta candan
Güle rakib oldum halden
Canım sevdim canan canlan
Aşkın duymaz görmedin mi
Seve durmuş feta yoktan
Canan sevmiş cana kuldan
Meydan sandı benli yoldan
Aşkın bensiz bilmedin mi
Karar düştü ahmed paşa
Bülbül cana rakip ola
Kim yanarsa önden sona
Aşkın çulsuz bilmedin mi
Ahi ahmed güle yazdı
Gül baharda gonca açtı
Bir bülbüle canan oldu
Aşkın sensiz bilmedin mi
Yetti gari gülün kastı
Çala durur bülbül mesti
Gülşenimde poyraz esti
Aşkın elsiz dermedim mi
Yolum dertli aşım dertli
Kolum bekler güle katlı
Muhammed’li yola saptı
Aşkın sekmez demedim mi
Ahi ahmed onbeş yazar
Yazı diye güzel sarar
Bakar bakar Hakk’a düşer
Aşkın yetmez sevmedin mi
aşık ahi kul ahmede bu yazıları yazmak nasib olmuştur
Sallanı sallanı gelir pınardan
Bakracı söyler her iki yanaktan
Muradım belleri sarar savaktan
Bakracı söyler her iki yanaktan
Yeşilin üstüne de al incinir
Elinin tersine de kul düşürür
Sarılıp yatmağa da kol gerilir
Aşığı çeker her iki belikten
Saydı divaneye aklım zorundan
Yazdı edebime sükut erinden
Verdi nazarıma şahit kulundan
Yarini seçer her düşü canından
Hasret kalıp diz üstüne yıkıldım
Pazar kılıp yol üstüne oturdum
Şeytan dedi kul üstüne kuruldum
Şerrini düzer her kişi yolundan
Dost elinden ırak düştü sarayım
Gönül kasrı yarelendi yüreğim
Felek sattı insan kârı nideyim
Sadrımı bezer her gülü çemenden
Gönül suyu yüreğimden akıyor
Gayret sa’yi Kuran’ımdan çavıyor
Benim yarim sözü sazdan ölçüyor
Bağrımı sarar her gayri yürekten
Evlerinin önü de elvan elvan
Kokarmış da lale nergis gül eyvan
Yar uğruna kokarmış derde reyhan
Gülşeni döşer her yadı çiçekten
Bağların güzeli güllere nazar
Çemende eyleşir yarine hazar
Dağlara düşermiş perçemi çeker
Yücesi zalım her izi dölekten
Yan dedi yan dedi Rabbim ümmete
Ben yanmassam kimler yanar eşkine
Hazan kıldın can bedende gel diye
Sadrını açar her sözü fetadan
Ele verdim gülüm gülşenim ağlar
Yola düştüm yarim dövünür söyler
Cana verdim canan kudretten eyler
Kadrini sorar her güle çemenden
Bir yar için nice yiğit yıkılır
Su başında onbeş suna bakışır
Bir kadere çifte güzel yazılır
Gönlünü eyler her iki kucaktan
İbrişim atkının teli söylesin
Kargı kamış gibi dalı uzasın
Dua saldım ardı sıra yanasın
Aşkını yazar her iki dudaktan
Benim yarim mani dizer bakraca
Sağı benim solu senin ortaca
Hayat budur kimler çözer bulmaca
Yazgısı şeçer her iki suvaktan
Derdim artar dünü günü ahmedim
Ele güne düştüm seni diledim
Cenneti alaya beli niyetim
Mizanı tartar her iyi yazandan
Ahi kul ahmedim böyle işlerim
Oturmuş hasbihal eder eşlerim
Hakk yoluna feda olsun canlarım
Sevabı katlar her iki günahtan
NOT: Bu şiirin adının bakraç olmasının nedeni Bakracın iki kulplu olup
hayatın da iki kişi tarafından çekilmesi gerektiği düşüncesindendir.
aşık ahi kul ahmede bunları yazmak nasib olmuştur.
Er olanlar meydan arar
Sual eyler gönül yoklar
Cümle alem melil bakar
Karar kılar meydanlara
Yiğitler ölmez canınan
Gecinden versin elinen
Vefasız suna çulunan
Karar kılar meyanlara
Yiğit dini üzre ölür
Ahir döner nura tevir
Nice canı şerre okur
Karar kılar beyanlara
Yiğit olan yiğit ölmez
Namertlere sırrın açmaz
Arap atlı Burak sormaz
Karar kılar sarp dağllara
Varırsan var canın ile
Elleri gör neler diye
Ekmeğe tuz eker diye
Karar kılar sadıklara
Yiğit sever elden âri
Söz tutturur gülden gayri
Yiter canı canan eyri
Karar kılar güzellere
Yiğit yanar onbeşinde
Avcı keser dağ başında
Yari bekler su başında
Karar kılar ıraklara
Yörük dağı zalim eyler
İnci mercan yaşlar söyler
Nice gönül közde beler
Karar kılar ataşlara
Bir yiğide edep gerek
Hatır bilmek soylu emek
Erkan ile yola düşmek
Karar kılar gönüllere
Arif kullar sınar seni
Dağıtırlar şol bendini
Alçak otur gör kendini
Karar kılar meclislere
Nasihatım yiğit sana
Açma keme sırlar ola
Elden aşşa otur daha
Karar kılar nazarlara
El iki derse sen birin
Eyilik eyle her kimin
İncinme yıksa mihengin
Karar kılar hem kimlere
Muradım yiğitler kânı
Söyler ol sen doğru lafı
Seven bilir hikmet kaşı
Karar kılar hakikate
Ahi ahmed yiğit arar
Söz pınarı kullar yuyar
Alma alma döşler döğer
Karar kılar körpelere
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Kabe bilmez imiş sırrımız nihan
Tavaf eyler imiş varanlar cihan
Taş oladır anlamaya gönlümü
Helak mıdır döndü şerre sıdkımı
Ya Beytullah nerden aldı nurunu
Temiz olmuş pak eyler kim kulunu
Yemin kıldım perde yoktur Rahman’a
Baha kıldım candan olam sırrına
Celalimin şavkı Kabe mihengi
Ay tutulmadı hem gönül nirengi
Kim velidir adı varır divane
Kim delidir aklı satar meccane
Verir mi bir “siyah taş”a sırrını
Mahbub kılar mı bir öpmek aşkını
Zatın bilinmezdi derse ki “kesif”
Sıdkı sadıkların özlerdi “latif”
Bilmez cehlimiş kim kesfe meyleder
Bilse ehlimiş kim ”latif” lütfeder
Hem tanır hem eyler vakit yanında
Rahim, Rauf Allah dosttur canında
Kalkıp ayağa doğrulsa görülmez
Tavaftan tahrife zatın bilinmez
Benden bir müjdedir konuk canlara
Güven ve teminat O’ndan kullara
Kavuşmakla ferah kılar dostunu
Yaşar isem temiz kılar urbamı
Beytullah’ı tavaf eyler bilmezmiş
Şeriatın sırrı dahi gaybimiş
Daha nice var ki yasa, delildi
Onlar keşf gözüdür körlük zelildi
Ölmüşü dirinin tavafı züldür
Yoğ imiş diri gibi bilge haldir
Tecelliden bir nur zatı âliden
Melekten uzak insanı haliden
Anla ki bu iş bir gaybdir söylenen
Keşf ve tahkik diriydi hem görünen
ahi kul ahmed canın sır eylersin
Kabe midir taşa ayan eylersin
Mana gönlün taş mıdır varırsın sen
Taş gönlün yakut mudur ağlarsın sen
Ağladığın “latif”dir taştan âri
Ahdin “bela” kıl sen yakuttan âri
Açıklama:
-Nihan: gizli
-miheng: ölçü alınan
-nirengi: denge noktası
-meccane: bedava
mahbub:sevgili
-kesif:maddi ve yoğun
-latif:görülmeyen, tanımlanamayan, her tarafta bulunabilen, nurani (Allah Latif bir varlıktır)
-cehl:cahillik
-urba:elbise, şiirde urba din ve takva anlamında kullanılmıştır.
-keşf:kişinin mesafe alarak bazı olağanüstülüklere vakıf olması, farketmesi, sırrını anlaması,
-zül:aşağı olup adi sayılan,
-ahdin bela kılınması: kalü belada insanlar Allah’a söz vermeleri “Bela”dır. bu ahdini yeniden “bela” diyerek gerçekleştir deniyor.
ahi kul ahmede nasibdir
Ben bir güzel sevdim gözler maralı
Bağ-ı irfanımı cehle yazarmış
Ben bir cahil olsam alıp kaçalı
Can-ı emanımı şerre yazarmış
Gezer olsam nazlı yarle gülünen
Güller ağlar bağlı elde yaşınan
Benim gülüm saklı yerde düşünen
Can-ı ayanımı gize yazarmış
Ben bir güzel sevdim kendi halımca
Varım yoğum serdim neslim boyunca
Baka kaldım yarim elden olunca
Can-ı yaranımı hiçe yazarmış
Güzel beni def mi eden yanından
Baha kılman şart mı ölüm baçından
Bana yoktur ölmek levhi mahfuzdan
Can-ı divanımı od’a yazarmış
Bu sürmeleri Hakk çekmiş ezelden
Yar zülüfleri de salmış boyundan
Ak gerdanı da çözmüş lebinden
Can-ı serabımı güle yazarmış
Yarin koynunda da sabah mı olur
Kaçtır öldüğüm de yumah mı olur
Sevdim deyu kader bozmah mı olur
Can-ı cananımı köze yazarmış
Bu güzelle başım derde girerken
Ağıt yaktım seven dara düşerken
Bu kaçıncı namaz imam kılarken
Can-ı imanımı beze yazarmış
Gülleri ele mi verdim bağından
Elleri yare mi biçtim çarından
Böyle bahtı kara gülmez arından
Can-ı dermanımı göze yazarmış
Yarin sarayında yiğit olsaydım
Yiğit kim serçeyim aslan kesseydim
Arşın kapısında burak olsaydım
Can-ı hayalimi kula yazarmış
Ahi kul ahmed de neler söylenir
Başa gelmedik de işler eyletir
Saf bir kuldur ağu içer arşdadır
Can-ı gülşenimi Hakka yazarmış
AÇIKLAMA: maral, gözlerinin güzelliği ile bilinen bir ceylan türüdür. Bağ-ı irfan kişinin bilgi erdem ve ahlak toplamıdır. Cehle yazmak bilgiliyi cahil olarak haksızca nitelemek demektir. Alıp kaçırmak cahillik sayılmıştır. Bu takdirde can-ı eman demek canının güvenliği şer olarak tehlikeye girer deniyor.
Nazlı yarle gezmek güzel ise de güller elde kesilmiş ve bağlı olduğu için ağlıyorlar. Gülün saklı yerde olması değerli hazinelerin genelde saklı yerde olduklarını ve oradan düş görerek bizi de aynı şekilde gize yani saklı yazdığını fakat canımızın açıkta olduğunu söylüyor.
Baha kılmak ölçü kılmak demektir. Ölüm baçı demek ölümün vergi verir gibi verilmesi demektir. Baç yol geçme vergisidir normalde ve Köroğlu dağdaki geçitte alırdı. levhi mahfuz, gizli levha olup Allah’ın kaderi yazdığı levhadır. Ölmenin olmaması demek canın durduğu yerin ateş-od olmasındandır. Aşıklar ölmez de ondan. Sürmelerin ezelden çekilmesi demek alımlı yaratılışın ezelden insanların yaratılışından geldiğindendir. Gerdanın lebden çözülmesi döşün ta memelere kadar açılması olup bunu serab olarak gördüğümüz ve gül olarak göğüsleri değerlendirdiğimiz anlaşılmalıdır.
Ölmek ve yumah malum. Sevmek bir kader diyor. Bunu bozmah doğru değil diyor. Böylece can canan ateşte –közde bir olmalılar demek istiyor. Aşk anca bu halde kıvam ve fedakarlığa ulaşarak kemali bulabilir. Seven dara düşerken normalde ağıt yakılmaz. Fakat sevenin dara düşmesinden o kadar çok üzülüyoruz ki ona şimdiden sanki ölmüş gibi ağıt yakıyoruz. Çünkü aşk ve aşıklar çok kıymetli olup diğer insanlardan üstündürler. Sonra o kadar çok ölüyor ki her ölüme bir namaz sayıyor ve imanımın canını bezde (Kabutta) hayat bulacağını yani imanımı kurtarabilecek şekilde yarin yazdığını söylüyor.
Çar diye kadınların başlarına örttüğü örtüye denir. Canın dermanının göze yazılması yarin bana bakarak gülmesine bağlıyor. Serçenin aslan kesilmesi erkeğin dişisinin yanında yiğit olup aslan kesileceğini bu yüzden de bir erkeğe karısının yanında ters bir söz söylemenin uygun olmadığını belirtmek istiyor dolaylı olarak. Arşın kapısında Burak olmak demek arşa kadar yükselmek için bir Burak gibi yükseltecek ihlas, aşk, ve amele ihtiyaç olduğunu ima ediyor. Ancak hemen sonra hayalin kulluğa yazılması son mertebe ve hayalin KULLUK makamı olduğu bildiriliyor ve Burak terk ediliyor.
Kul ahmedin söylenmesi demek bu birçok şeyi aslında hayal ettiği fakat elde edemediği, söylenip durduğu belirtiliyor. Başa gelmedik işleri de başkalarına yaptırdığı belirtiliyor. Saf bir kul olup ağu içerek arşa çıkmak demek: arşa kadar çıkabilmek için önce temiz kalp gerektiği, sonra ağu içmekten maksat dünyada dert ve sıkıntılara sabrederek şikayet etmeden onları yutmak gerektiği ve bunu isteyerek yapması gerektiği belirtilerek anca böyle olursa kendiliğinden arşda bulacağı söyleniyor.
Böyle olunca veya olmadan bütün güllerimin olduğu gül bahçem olan gülşenimi Cenab-ı Hakka sunduğunu söyleyerek noktayı koyarak şiir bitiyor.
Bu gülleri Hakka sunma olayı Peygamber efendimizde de var olup o da kendi yanındaki güllerle çok büyük yazılmış bir Arapça ALLAH yazısını örgü gibi güllerle ördüğünü çıplak ve gündüz gözü ile gördüm desem ne dersiniz… bunları lütfen Riya veya kibir saymayınız da imanımızı artırsın sen söyle dememiz daha iyi uygun olur. bu anlattığımı açık gözle ilahi huzurda, 2000 yıları idi. sallallahü aleyhi vesellem…
Aynı anda daha sonra yaklaşık 10 türlü arapça yalınkat ALLAH ismi celalleri kademeli olarak bir hafta içinde gösterildi. bu isimlerin sadece 3 veya dört tanesinin yeryüzünde olduğunu gördüm. diğerleri yok. buradan ayrıca camilere yazı yazmam gerektiği mesajını da anladım.
Bu gördüğüm isimleri zaman zaman ülke alan camiine yazmakla beraber bunun bize hattatlık yapmamız anlamında bir mesajda olduğunu anladım. ve bir hat hocası bulup ders aldım.
ahi kul ahmede nasibdir
Neler çektim şu göğnümün elinden
Benim varmadığım eller mi kaldı
Bahar gelir şu mevsimin düşünden
Benim esmediğim yeller mi kaldı
Kılıçözü gibi akıp kıvrılsam
Ayrık otu gibi sarıp örülsem
Bir gelinin leblerine yakılsam
Benim sarmadığım güzel mi kaldı
Al yanaktan allar giyer hâreli
Bir gönülden eğlen sunam kâreli
Gül benizden güller açar goncalı
Benim dermediğim güller mi kaldı
Cevru cefanı da çeker olaydım
Başa gelmedik hallere kalaydım
Kollarımda hayalini çalaydım
Benim ölçmediğim beller mi kaldı
Kırklar yediler söyleşir dilinen
Arşa çıkar mahbub olur yadınan
Kimselere nazar etmez arınan
Benim açmadığım sırlar mı kaldı
Ümmet deyu kullar arar hasından
Bir adıma baha biçer gülünden
Sıdkı kavi ise yazar canından
Benim yanmadığım kullar mı kaldı
Ahi kul ahmed kavgası cehlinen
Sohbet kılar türlü türlü sözünen
Postu yoktur başa durmaz sazınan
Benim susmadığım şerler mi kaldı
ahi kul ahmed’e nasib