İHLAS

İhlas; Allah’a samimi ve içten bağlı olmak dini Allah’a has kılma olarak Kuran-ı kerimde zikredilir. Bu bir Kuranı ilkedir. Kuranı kerimde yüzden fazla ayeti kerimede “iman edenler ve Salih amel işleyenler ifadesi yer alır”. Cenabı Hak bu ifadesiyle imana yaptığı vurgu kadar güzel ve hayırlı işlere de vurgu yapmak da; iman ile birlikte kendi katında makbul amelleri de dikkat çekmektedir. Bu yüzden bazı âlimler “ iman, salih amelsiz geçerli olmaz”, bile demişlerdir. Bir başka âlimlere göre “ amel imanının bir cüzü bir parçasıdır diyenler olduğu gibi değildir” diyenler de olmuştur. Yine bazı âlimlere göre “amel yoksa imanda yoktur” diyenlerde vardır. Bu çerçevede Salih ameli olmayan insanların cennete girip girmeyecekleri dahi tartışma konusu olmuştur. Ayetlerde ki Salih amel olarak geçen kavramı yalnızca ibadetler olarak algılamak İslam’ın sınırlanmasına ve doğru anlaşılmasına büyük bir engel teşkil eder. Hâlbuki Salih amelden kasıt “güzel, hayırlı, faydalı iş”, anlaşılmalıdır. ihlas kul ile Allah arasında niteliği bilinemeyen bir sırdır. ve Allah ibadeti ihlaslı olanlardan kabul edeceğini bildirmektedir..

İhlâs ve Niyet

İhlâsta niyetinde çok büyük bir önemi vardır. Niyet; kalpte sağlamca yerini alınca sahibinin yaptığı her işe kendi rengini verir. Yani “niyet eşyanın mahiyetin değiştirir ”.

Mekke’den Medine’ye Müslümanların hicret etmesi sırasında Müslümanlardan birisi ümmü kays adında bir kadınla evlenebilmek için hicret etmişti. Peygamber Efendimiz bunu öğrenince “ameller başka değil sadece niyetlere göredir. Herkesin niyeti ne ise eline geçecek de odur. Kimin hicreti, Allah ve Resul’ü içinse, onun hicreti Allah’a ve resuledir. Kimde elde edeceği bir dünyalık nikâhlanacağın bir kadın için hicret ederse onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir” .

Başkaları görsün diye kılınan namaz, perhiz için tutulan oruç, cömertlik için yardım, gösterişli dua, gösterişli Kuran okumak, insana hiçbir sevap kazandırmaz. Çünkü İslam Allah için olmamıştır.

İhlâs ve İrfan

Amelin Salih olması onun canlılığına bağlıdır. Amelin ruhu ve canı ise ihlâstır. İhlâs Allah razısı yanına başka bir beklenti koymamanın adı ve unvanıdır.

İrfan da ihlâsın yakınıdır. Kısaca Allah bilgisi anlamına gelir. Kişideki ihlâsın derecesi onun irfan ufkuna göredir. İlk dereceyi Peygamberler ve onun varisi olan Alimler alır ve onların İslam dolayısıyla hiçbir beklentileri asla olmaz. bundan sonra Hakk dostları gelir ki bunlarda mahşerin dehşeti önemli bir yer işgal eder. Son olarak cennet arzusu ve cehennemden uzak olma düşüncesi olmakla beraber ibadetten zevk duyma manevi lezzetlerle mutmain olma ve bir kısım dünyalık talepleri olmakla beraber zengin olmak ve şöhret gibi beklentiler yoktur. Tevhidin en derin biçimi sadece yüce Allah’ı dilemek ve bundan gayri kalbi bütün arzulara kapalı tutmak ise ihlâs kahramanların halidir.

İhlâs ve kalp

Hadisi şerifte “ Cenabı Hakk, sizin cesetlerinize ve suretlerinize bakmaz lakin o sizin kalplerinize bakar.”, buyrulmuştur. Bir başka hadisi şerifte ise; “İnsanda bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün vücut iyi olur, o kötü olursa bütün vücut kötü olur.”, buyrulmuştur.

Kalp tam ihlası yakaladığı anda doğrudan doğruya Cenabı Hakk ile bağlantıya geçer. Ancak bu dünyada o kadar çok bu bağlantıyı engelleyen şeyler vardır ki bu engellerin kulun kendi gayreti ile aşılması gerekir. Bunların en önemlileri nefsi emarenin halleri, dünya sevgisi ve nefsin boşluğundan yararlanmak isteyen şeytanın müdahalesi başlıcalarıdır. Bu yüzden bu aşamaları geçmeye çalışmak bir fedakarlık ölçüsü olacağı için bu fedakarlık da Allah için olması gerektiği düşünüldüğünde gerek hedef ve gerekse hedefe varmak için uğraş ihlâsla bütünleşir ve Hakk rızasına uygun hale gelir. Arananda zaten budur.

İhlâstan Rızaya

Dini hayatta önce irade rol oynar, bununla tevhidi yakalar sonra gönülleri ile devam eder, ve gönüllerinde sakladığı niyetin temizliği ile yüksek hedefleri yakalar ve boşlukları kapatır. Kendisine (nefsine) zor gelen şeylerin sevabı daha fazla olduğu buyrulmuştur. Peygamber Efendimiz “Cennet, “mekarih” denilen insanın kelih görüp beğenmediği şeylerde; buna mukabil cehennem de “şehevât”, denilen insanın hoşuna giden şeylerle kuşatılmıştır.” buyurmuştur.

İki kişi düşünelim. Bunlardan biri Cenabı Haktan bazı ilahi olağanüstü haller görmüş ve yaşamış olsun. Bir başka kişi düşünelim. O da hiçbir olağanüstü hallere vâkıf olmamış olsun. Her ikisinin de ibaretinde olduğunu düşünürsek hiçbir şeyi görmeden kendi halinde itikatla devam eden kişinin imanı bir şeyler görmüş olan diğer kişiye göre daha üstündür. Zira Cenabı Hakk bir şeyler gösterdiği kuluna bir ayrıcalık yapmış olmakla onun imanını bu şekilde artırmasına ve kendisine yönelmesine sebebiyet vermiştir. Sonuç olarak görmeden ihlâs ve iman daha kıymetli olmaktadır.

Ancak uygulamada öyle ki insanlar ya da yöneticiler İslam’ı İslam olarak değil, kişi, grup, şirket, kurum, kuruluş, cemaat, tarikat, mezhep, hükümet ve devlet çıkarları göz önünde bulundurularak benimsenmekte sonuç olarak din çıkar amaçlı bir kullanıma dönüşmektedir. İşte bu nokta ihlâsın Allah için olma özelliğine kaybetmektedir.

Yahudiler de mabetlerini birer ticarethaneye çevirmişlerdi. Hz. İsa ise Kudüs’e geldiğinde tapınağın avlusundaki satıcıları kovmaya başlayınca onlara “benim evim dua evi olacak diye yazılmıştır,ama siz burayı haydut inine çevirdiniz”, demiştir. Sıffin savaşında muaviye taraftarlarının süngülerin ucuna Kuran yapraklarını takıp aramızda Kuran hakem olsun iddiasıyla Hz. Ali taraftarlarını bölünmesini ve savaşı kaybetmesini sağlamışlardı.

Dinin her alanda öylesine istismarı söz konusu ki örneğin Tekbir giyim, hicap tesettür, iffet giyim, vb. kişisel şeyler olduğu gibi siyaset alanında ki ümmetin parçalanmasına sebebiyet verilmesi, statükoyu destek için yapılan beyanatlar 11 ay İslam’a aykırı gidip Ramazanda dindar görünmeye çalışan medya ve en nihayetinde dini kurum hutbeleri dahi aynı safta yer alabilmektedir. Dünyanın başka ülkelerinde de benzeri durumlar ziyadesiyle mevcuttur. İhlas adını verip para toplamak da bunlardan biridir. Böylece İslam her zaman için Allah’a has kılınamamakta, bilakis çok daha farklı amaçlarla istismar edilmekte olup “dini yalnız has kılmak”, anlamına gelen ihlasın çağımızda hala önemine koruduğunu göstermektedir.

*
ahi kul ahmed

26 Kasım 2011
Okunma
bosluk

Notice: Undefined variable: pagingMiddleString in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/wp-page-numbers/wp-page-numbers.php on line 212

Notice: Undefined variable: pagingString in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/wp-page-numbers/wp-page-numbers.php on line 77

Notice: Undefined variable: pagingString in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/wp-page-numbers/wp-page-numbers.php on line 156
kırşehir Son Yazılar FriendFeed

Son Yorumlar


Notice: Undefined variable: pre_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 20

Notice: Undefined variable: post_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 26
cami alttan ısıtma
halı altı ısıtma
cami ısıtma
cami ısıtma