İlahi canan evine
Girenlerden eyle bizi
Yarın aşktan cemalini
Görenlerden eyle bizi
Mahşerde Hakk’ın gölgesi
Nice yürekler paresi
Allah’ın ol divanesi
Olanlardan eyle bizi
Ya Rahimi ya Kerimi
Kimse bilmez ihsanını
Hakk’sın gül, gül didarını
Görenlerden eyle bizi
Arşın gölgesinde seyran
Hamd sancağında püryan
Firdevs cennetinde selam
Kullarından eyle bizi
Bu dünyada kamu alem
Düşer kalkar nice bir dem
Mizanlarda rıza ilen
Geçenlerden eyle bizi
Daim koştur Hakk yoluna
Talma dünya metaına
Sağ eliyle beratına
Varanlardan eyle bizi
Ahi ahmed yanar durur
Defterini açar görür
Hakk didarın hoşca bilir
Sağcılardan eyle bizi
Ah eyledim vah eyledim
Muhammed’e yol eyledim
Ümmetine can peyledim
Uyanlardan eyle bizi
Bir alime sorsa idim
Nefs elimden yılsa derdim
Sevaplara dönse suçum
Selamette eyle bizi
Ahmedim sen de varırsun
Hallerin anda görürsün
Kara yüzle ne idersün
Ak yüzlerden eyle bizi
Hakka yüzler sürüp de gel
Muma dönüp sızıp da gel
Muhammede uyup da gel
Ümmetinden eyle bizi
Rahmet yeli kesilmesin
Gaflet ile uyunmasın
Ümmet yolu şaşırmasın
Doğrulardan eyle bizi
Birliğini bir eyleyen
Fakirini yol eyleyen
Ümmet için koşuşturan
Canlarından eyle bizi
Ahmed miskin bir gün ölür
Canımı ol veren alır
Tenim buradadır kalır
Uçanlardan eyle bizi
İmamların Kuran okur
Müezzinler ezan okur
Cümle duyan sorgu olur
Bilenlerden eyle bizi
Nefsim ile savaşırdım
Taşı nedir bilmez idim
Az ye az uyu sır bendim
Tutanlardan eyle bizi
Gün doğarken çıktım yola
Yoldaşım gel Kuran ola
Salavatı önden sona
Diyenlerden eyle bizi
İşim aşım Rahman ile
Kuran okur diller ile
Rahmeti Muhammed ile
Alanlardan eyle bizi
Mekke’de güzel Kabe’yi
Medine’de Muhammed’i
Arafat’tadır vakfeyi
Duranlardan eyle bizi
El kaldırıp amin diyen
İhram bezin bele geren
Allahümme lebbeyk ilen
Hacılardan eyle bizi
Hacılarla deve kessem
Şeytanları taşa tutsam
Saçlarımı kazıtırsam
Günahsızca eyle bizi
Zemzem içsem kana kana
Kurban olsam Hakk Teala
Derviş olup yansam sana
Aşk od’unla eyle bizi
Helal haram katma sakın
Kanaatle rıza yakın
Sofranıza dua katın
Berekette eyle bizi
Ahmet içun ömür selam
Aşksızlarla sohbet haram
Ariflerle uçmuş olam
Kullarından eyle bizi
(şiirde geçen Muhammed isimleri için lütfen bir defa salavat okuyunuz.)
Allahümme salli ala muhammedin ve ala âli muhammed
aşık ahi kul ahmede nasibdir
İhlas; Allah’a samimi ve içten bağlı olmak dini Allah’a has kılma olarak Kuran-ı kerimde zikredilir. Bu bir Kuranı ilkedir. Kuranı kerimde yüzden fazla ayeti kerimede “iman edenler ve Salih amel işleyenler ifadesi yer alır”. Cenabı Hak bu ifadesiyle imana yaptığı vurgu kadar güzel ve hayırlı işlere de vurgu yapmak da; iman ile birlikte kendi katında makbul amelleri de dikkat çekmektedir. Bu yüzden bazı âlimler “ iman, salih amelsiz geçerli olmaz”, bile demişlerdir. Bir başka âlimlere göre “ amel imanının bir cüzü bir parçasıdır diyenler olduğu gibi değildir” diyenler de olmuştur. Yine bazı âlimlere göre “amel yoksa imanda yoktur” diyenlerde vardır. Bu çerçevede Salih ameli olmayan insanların cennete girip girmeyecekleri dahi tartışma konusu olmuştur. Ayetlerde ki Salih amel olarak geçen kavramı yalnızca ibadetler olarak algılamak İslam’ın sınırlanmasına ve doğru anlaşılmasına büyük bir engel teşkil eder. Hâlbuki Salih amelden kasıt “güzel, hayırlı, faydalı iş”, anlaşılmalıdır. ihlas kul ile Allah arasında niteliği bilinemeyen bir sırdır. ve Allah ibadeti ihlaslı olanlardan kabul edeceğini bildirmektedir..
İhlâs ve Niyet
İhlâsta niyetinde çok büyük bir önemi vardır. Niyet; kalpte sağlamca yerini alınca sahibinin yaptığı her işe kendi rengini verir. Yani “niyet eşyanın mahiyetin değiştirir ”.
Mekke’den Medine’ye Müslümanların hicret etmesi sırasında Müslümanlardan birisi ümmü kays adında bir kadınla evlenebilmek için hicret etmişti. Peygamber Efendimiz bunu öğrenince “ameller başka değil sadece niyetlere göredir. Herkesin niyeti ne ise eline geçecek de odur. Kimin hicreti, Allah ve Resul’ü içinse, onun hicreti Allah’a ve resuledir. Kimde elde edeceği bir dünyalık nikâhlanacağın bir kadın için hicret ederse onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir” .
Başkaları görsün diye kılınan namaz, perhiz için tutulan oruç, cömertlik için yardım, gösterişli dua, gösterişli Kuran okumak, insana hiçbir sevap kazandırmaz. Çünkü İslam Allah için olmamıştır.
İhlâs ve İrfan
Amelin Salih olması onun canlılığına bağlıdır. Amelin ruhu ve canı ise ihlâstır. İhlâs Allah razısı yanına başka bir beklenti koymamanın adı ve unvanıdır.
İrfan da ihlâsın yakınıdır. Kısaca Allah bilgisi anlamına gelir. Kişideki ihlâsın derecesi onun irfan ufkuna göredir. İlk dereceyi Peygamberler ve onun varisi olan Alimler alır ve onların İslam dolayısıyla hiçbir beklentileri asla olmaz. bundan sonra Hakk dostları gelir ki bunlarda mahşerin dehşeti önemli bir yer işgal eder. Son olarak cennet arzusu ve cehennemden uzak olma düşüncesi olmakla beraber ibadetten zevk duyma manevi lezzetlerle mutmain olma ve bir kısım dünyalık talepleri olmakla beraber zengin olmak ve şöhret gibi beklentiler yoktur. Tevhidin en derin biçimi sadece yüce Allah’ı dilemek ve bundan gayri kalbi bütün arzulara kapalı tutmak ise ihlâs kahramanların halidir.
İhlâs ve kalp
Hadisi şerifte “ Cenabı Hakk, sizin cesetlerinize ve suretlerinize bakmaz lakin o sizin kalplerinize bakar.”, buyrulmuştur. Bir başka hadisi şerifte ise; “İnsanda bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün vücut iyi olur, o kötü olursa bütün vücut kötü olur.”, buyrulmuştur.
Kalp tam ihlası yakaladığı anda doğrudan doğruya Cenabı Hakk ile bağlantıya geçer. Ancak bu dünyada o kadar çok bu bağlantıyı engelleyen şeyler vardır ki bu engellerin kulun kendi gayreti ile aşılması gerekir. Bunların en önemlileri nefsi emarenin halleri, dünya sevgisi ve nefsin boşluğundan yararlanmak isteyen şeytanın müdahalesi başlıcalarıdır. Bu yüzden bu aşamaları geçmeye çalışmak bir fedakarlık ölçüsü olacağı için bu fedakarlık da Allah için olması gerektiği düşünüldüğünde gerek hedef ve gerekse hedefe varmak için uğraş ihlâsla bütünleşir ve Hakk rızasına uygun hale gelir. Arananda zaten budur.
İhlâstan Rızaya
Dini hayatta önce irade rol oynar, bununla tevhidi yakalar sonra gönülleri ile devam eder, ve gönüllerinde sakladığı niyetin temizliği ile yüksek hedefleri yakalar ve boşlukları kapatır. Kendisine (nefsine) zor gelen şeylerin sevabı daha fazla olduğu buyrulmuştur. Peygamber Efendimiz “Cennet, “mekarih” denilen insanın kelih görüp beğenmediği şeylerde; buna mukabil cehennem de “şehevât”, denilen insanın hoşuna giden şeylerle kuşatılmıştır.” buyurmuştur.
İki kişi düşünelim. Bunlardan biri Cenabı Haktan bazı ilahi olağanüstü haller görmüş ve yaşamış olsun. Bir başka kişi düşünelim. O da hiçbir olağanüstü hallere vâkıf olmamış olsun. Her ikisinin de ibaretinde olduğunu düşünürsek hiçbir şeyi görmeden kendi halinde itikatla devam eden kişinin imanı bir şeyler görmüş olan diğer kişiye göre daha üstündür. Zira Cenabı Hakk bir şeyler gösterdiği kuluna bir ayrıcalık yapmış olmakla onun imanını bu şekilde artırmasına ve kendisine yönelmesine sebebiyet vermiştir. Sonuç olarak görmeden ihlâs ve iman daha kıymetli olmaktadır.
Ancak uygulamada öyle ki insanlar ya da yöneticiler İslam’ı İslam olarak değil, kişi, grup, şirket, kurum, kuruluş, cemaat, tarikat, mezhep, hükümet ve devlet çıkarları göz önünde bulundurularak benimsenmekte sonuç olarak din çıkar amaçlı bir kullanıma dönüşmektedir. İşte bu nokta ihlâsın Allah için olma özelliğine kaybetmektedir.
Yahudiler de mabetlerini birer ticarethaneye çevirmişlerdi. Hz. İsa ise Kudüs’e geldiğinde tapınağın avlusundaki satıcıları kovmaya başlayınca onlara “benim evim dua evi olacak diye yazılmıştır,ama siz burayı haydut inine çevirdiniz”, demiştir. Sıffin savaşında muaviye taraftarlarının süngülerin ucuna Kuran yapraklarını takıp aramızda Kuran hakem olsun iddiasıyla Hz. Ali taraftarlarını bölünmesini ve savaşı kaybetmesini sağlamışlardı.
Dinin her alanda öylesine istismarı söz konusu ki örneğin Tekbir giyim, hicap tesettür, iffet giyim, vb. kişisel şeyler olduğu gibi siyaset alanında ki ümmetin parçalanmasına sebebiyet verilmesi, statükoyu destek için yapılan beyanatlar 11 ay İslam’a aykırı gidip Ramazanda dindar görünmeye çalışan medya ve en nihayetinde dini kurum hutbeleri dahi aynı safta yer alabilmektedir. Dünyanın başka ülkelerinde de benzeri durumlar ziyadesiyle mevcuttur. İhlas adını verip para toplamak da bunlardan biridir. Böylece İslam her zaman için Allah’a has kılınamamakta, bilakis çok daha farklı amaçlarla istismar edilmekte olup “dini yalnız has kılmak”, anlamına gelen ihlasın çağımızda hala önemine koruduğunu göstermektedir.
*
ahi kul ahmed
Al yazmalım name göndermiş bana
Gül bitmedik bağı sorarmış benden
Bir bahçadan derler sararmış bana
Gün doğmadık gülü sorarmış benden
*
Ne bağlarım yeşil neylersin onda
Ne dağlarım ala çiçekli kırda
Ben zikrimi sana eylesem harda
Gün doğmadık gülü açarmış benden
*
Ne yanarım yoğa neylerim varı
Ne şikayet eyler dağlarım yari
Bir kulum ki kulluk eylerem zatı
Gün doğmadık suçu sorarmış benden
*
Ey Gülizar gülü kohladım yare
Bir ataştır emre yanadur hare
Kul yanmasın günah yanadur çare
Gün doğmadık günah istermiş benden
*
Sevdiğim yar name göndermiş bana
Dikeni yetmemiş gül ister kaça
Baharım yaz ele saydırmış gene
Seveni yetmemiş el ister benden
*
Dağları yar diye yaslandım yele
Savurdu kul diye Hasan’dan öte
Çiçekli mor diye kıymadım gene
Bin çeşit bağlarım var ister benden
*
Otağım yok name salayım sana
Çerağım var sana yanayım sana
Bahadır bir güle hardayım diye
Goncası açmamış gül ister benden
*
Sevabımsın sürme çekeyim sana
Günahımsın tövbe kılayım gene
Rahmanım der varma öteyim ona
Rızası olmamış hak ister benden
*
Kazancım yok neme lazımdır ağyar
Sokacak bir başı yetirmez neyler
Gelelim bir başa gelecek kader
Kazası gelmemiş gül ister benden
*
Feleğin bil çarhı gerektir “illa”
Dediği “la” ile sevişir “illa”
Gıybeti ko yaman kavuşur “billa”
Günyüzü görmemiş laf ister benden
*
Belalım var eli dost tutar zahir
Söz verip yok deyu dost satar ahir
Kıymatlım tat vermez dost nice zahir
“Kötüyü görmemiş” dost ister benden
*
Goncamın har eli can yakar canan
Dostluğu zar, teli tiz çalar candan
Selamı var ele ver neyler can can
Dostluğu yazılmış levh ister benden
*
Sevabım yok cennet uzaktır bana
Günahım gün yüze sevaptır güne
Kantarım gül, topuz ağdırır güle
Şefaat eylemiş yar ister benden
*
Yazarım bir yazgı oynasın kullar
Sevabım kül olsun örtesin suçlar
Şefa’tim var ise ümmeti kaplar
Rahmana kul olmuş yar ister benden
*
Feleğin bin çeşit oyunu vardır
Birinden el aman eylesem kârdır
Suçlarım çok dostun sorgusu zordur
Bağlardan kurtulmuş yar ister benden
*
Sevenim yoğ olsa sevdamı arşa
Horlanıp el olsa duamı ferşe
Canana kul olsa nefesi yitse
İkiden kurtulmuş can ister benden
*
Ahi kul bir ahmed olamam kocar
Cümleyi bir bilsem yazamam naçar
Derse ki Hak kulum sayarım yanar
Yanıp da gül olmuş kul ister benden
*
ahi kul ahmed
Çatarım dülger olup
Düşlerim sarhoş karı
Hallerim diller düşüp
Yellerim esmez gari
***
Bildiğim elif ba’sı
Noktadır anın a’sı
Katredir vurur ba’sı
Irmağım akmaz gari
***
Canımın akmaz kanı
Canana kılmaz canı
Gönüller açmaz gülü
Gülşenim gülmez gari
***
Söylerim tutan olmaz
Dervişler bühtan etmez
Cahiller sırra ermez
Sırlarım şehnaz gari
***
Gündüzüm isyan ile
Gecesi ipten döne
Tutmayan tövbe kıla
Suçlarım bitmez gari
***
Canıma canan arar
Maniyi kulpa sarar
Ölmeye nazar eder
Cananım Hürmüz gari
***
Sendedir zaptı aşkın
Çığıran bilmez levhin
Geçerse ben-i canın
Yittiğin sormaz gari
***
Ölümsüz kapı buldun
Nizasız sen mi oldun
Vardığın rıza olsun
Safain bitmez gari
***
Dön geri kullara sen
De ki haktan bela sen
Kır şeytanın çerisin
Cundullah ahmed gari
***
Hallerim halden geçe
Manası niyaz içre
Sözümü duyan hiçe
Hayrullah vera gari
***
Hadiye sala saldım
Kulların ahi varsın
Muhammed şafi olsun
Gözlerim çera gari
***
Ahilerim namaz kılın
Namazsız şeytan kulun
İki hanın zebunun
Dellenir zeban gari
***
Oruçtur nefsin gemi
Kırasın şeytan çatı
Ramazan azad ayı
Bayramım gülşen gari
ahi kul ahmed