Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babamın kaptı maşayı, anam kaptı kaşağıyı, şu köşe yazı köşesi, bu köşe kış köşesi derken sabah oldu erken, bir demirci çırağı gün ışığında ilk yola çıkanlardanmış.
Bu çırağın adı Çerağ imiş. O erken kalkar ve “Ya Nasib” dermiş. Kimseler bilmezmiş ya nasib ne demekmiş. Erkenden işinin başında olurmuş olmasına ama sabah namazını kılmayı da hiç ihmal etmezmiş. Özellikle sabah namazındaki duası: “Allahım Rahmanım, Sübhanım, Sultanım, Zül Celalim Ya Rabbi Ümmeti Muhammed” diye dua edermiş. Kendine ise hiç dua etmezmiş. O duadan, yani bir buçuk milyar Müslümana ulaşandan kendine ne düşerse ona razı olurmuş. Bu yalnızca Çerağ çırakın kalbine verilmiş bir dua imiş. Ama o bu duayı her akşam 100 adet zikir olarak çekermiş. Bu onun ümmeti Muhammedi çok sevmesindenmiş. Bu merhameti yine Allahtan bilerek kibirli olmamak için her yüzde “Ya Rabbi, bu merhamet sendendir” dermiş ve bir miktar da estağfirullah dermiş. tevazu için.
O ibadeti kadar işine de çok düşkünmüş. Sabah erken dükkanı açar açmaz yapılacak işlerin demirlerini hazırlar, ocağa kömürü yerleştirir, ortalığı süpürür, camları siler dükkanın önüne tozmasın diye su serperek süpürürmüş.
Eski zamanın atları ve eşeklerini yerini artık şehir hayatı alıyormuş. Bu yüzden demircilerin işleri gittikçe azalıyormuş. O güzelim meyve bahçelereninin yerini iki katlı konaklar alıyormuş. Bu yüzden ağaç budama makasına bile ihtiyaç duyulmaz olmuş. Bir taraftan da atlara ve eşeklere nal yapmaz olmuşlar. Bu yüzden ustası, çerağ’a çok az bir ücret verebiliyormuş. Ustası onun harçlığını verirken “al bakalım, iki dirhem bir çekirdek” dermiş. İşin aslı bir dirhem 5 kuruşa denkmiş. O da iki dirhemin 10 kuruş olduğunu anlıyormuş ama bir çekirdek ne demek bunu bilmiyormuş.
Onların işleri azaldığı için Çerağ artan demirlerden küçük atlar, kızlara oyuncaklar yapar olmuş. Her işi olana da bunlardan birer tane hediye eder olmuş.
Bir gün veziri azamın yolu bu taraflara düşmüş. Tam geçerken pencerede dizili maketleri görmüş. Hemen içeri girip beğendiklerini fiyatını sorunca Çerağ cevap verir.
-Efendim bunların fiyatı yoktur. Değeri vardır. Kim değerini bilirse onundur. Vezir sorar.
-Peki değerini nasıl bilebilirim?
-İhtiyacınıza çok bedel ödeyerek
-Nasıl yani?
-Mesela evinizde bir çocuğunuz olmalı ve onu dövmeden çok sevmelisiniz. Eğer böyle olursa fiyatı iki dirhem bir çekirdek olur.
-İki dirhem belli ama bir çekirdek ne demek.
-Onu ustam bilir
-Usta, sen ne dersin bu işe.
-Ben çırağıma haftalık iki dirhem bir çekirdek veririm. Bir çekirdeğin anlamı berekettir. Yani aldığı ücretin bereketini beraberinde vermek içindir. Çekirdeğin yuvarlak oluşu Allah’ın cennette ay gibi parlayacağının, çekirdekler yaratılan mahlukatın çokluğunu ifade eder. İşte çırağım da sizden bereketini beraberinde istiyor. Eğer bir çekirdeğiniz yoksa bir iyilik dileğinde ona dua edin. Bu da yeter.
Vezir bu anlatılanlardan çok duygulanır ve ordunun bir kısım kılıç ihtiyacını yapmaları içi rıza eder. Usta da Çerağ’da yine bir çekirdek derler. Çünkü iki şirk olur.
Çerağ bir gün gelir rüyasında göklere çıkarılır. Ellerini kaldırır ve yay gibi olur. Tam o sırada karşısına bir kuşak gelir. Nurdandır ve o da yay gibi olmuştur. O ona o ona bakışırlar. Kuşağın iradesi vardır adeta konuşur gibi durmaktadır. Kuşak birden bire hızla Çerağ’a doğru gelir ve ayak tırnaklarından girip ellerinin ucundan ve saçlarının telinden çıkar. Hemen arkasından her taraftan gelen bir sesle melekler “Bu sağlıktı” derler. Çünkü o her gün ümmeti Muhammede dua etmektedir. Hem de kendine dua etmeden. Şimdi ise bu kılıç siparişleri için sağlığa ihtiyaç vardır.
Böylece anlaşıldı ki bu dünyada iş yaparken bu dünyanın sahibini de hesaba katmak gerekiyor.
Ve dahi kıçınızı kurtarmak için başkasını önce düşünmeniz gerekiyor.
Ve dahi, bir eşeğimiz olsun istiyorsanız komşumuza iki eşeği olsun diye dua etmeniz gerekiyor. Vesselam.
aşık ahi kul ahmede nasib oldu
N’ola tacum gibi başumda götürsem daim
Kademi resmini ol hazret-i şah-ı resulün
Gül-i gülzar-ı nübüvvet o kadem sahibidir
Ahmeda durma yüzün sür kademine o gülün
Sultan I. Ahmed
NO’LA MUHAMMEDÎ
(Hz. Peygambere Aşık Ahi Kul Ahmedin Mersiyyesi)
N’ola başım gibi seni de taşısam
Beni hardan alan nuru Muhammedî
Gülşeninim güllerim seninle koksam
Ahmedî kul üzre yüzün Muhammedî
N’ola canım gibi seni de sevseydim
Beni hare sokan narı Muhammedî
Didarımın bağları seninle gülsem
Ahmedî kul üzre gülün Muhammedî
N’ola sözüm gibi seni de bilseydim
Beni senden alan nuru Muhammedî
Cennetimin köşkleri görüp bilseydim
Ahmedî kul üzre sözün Muhammedî
N’ola yarim gibi seni de sarsaydım
Beni candan eden canı Muhammedî
Cananımsın köşkleri verince gülsem
Ahmedî kul üzre köşkün Muhammedî
N’ola halim gibi seni de ağlatsam
Beni kuldan eden birr’i Muhammedî
Resulüsün ümmeti verince gülsem
Ahmedî kul üzre gül sen Muhammedî
N’ola gülüm gibi seni de dileseydim
Beni bülbül kılan gülü Muhammedî
Türkülerin neşvesi kârınca yağsam
Ahmedî kul üzre türkün Muhammedî
N’ola yıllar gibi seni de içseydim
Beni yorgun kılan ahı Muhammedî
Gözlerimin yaşları tövbede Hakşen
Ahmedî kul üzre makam Muhammedî
N’ola zikrim gibi seni de ansaydım
Beni cezbe salan şah’ı Muhammedî
Döndüğümün nirengi yıkılsa yansam
Ahmedî kul üzre ölsem Muhammedî
N’ola aşkım gibi senide yar saydım
Beni derde koyan aşk’ı Muhammedî
Sadıkınım mihengim yıkılsa düşsem
Ahmedî kul üzre kalksam Muhammedî
N’ola bilgin gibi seni de çözseydim
Beni bir de bulan dahi Muhammedî
Sorulanın şifresi verilse çözsem
Ahmedî kul üzre bilsem Muhammedî
N’ola halim gibi seni de sorsaydım
Beni hapse koyan hakkı Muhammedî
Mahpusların kapısı açılsa kalsam
Ahmedî kul üzre assam Muhammedî
N’ola cahil gibi seni de sorsaydım
Beni ilme iten “oku, Muhammedî”
Alimlerin imamı olup kıldırsam
Ahmedî kul üzre ezan Muhammedî
N’ola sırrım gibi seni de açsaydım
Beni ele veren yad-ı Muhammedî
Gizlerinin çırası yansa da görsem
Ahmedî kul üzre gizin Muhammedî
N’ola dişim gibi seni de sıksaydım
Beni sünnete koşan şer’i Muhammedî
Tarikatının yolunu söyle de bilsem
Ahmedî kul üzre erin Muhammedî
N’ola elim gibi seni de tutsaydım
Beni biat eden nebi Muhammedî
Hakikatının hükmünü bildir de ölsem
Ahmedî kul üzre hakkın Muhammedî
N’olaydı da n’olaydı hükmüm n’olaydı
Yedi düvel hükümranım hal olaydı
Resulü Zişan hükmüne ram olaydı
Ahmedî kul üzre şahın Muhammedî
Kul ahmed’im sultanın kim Ahmet midir
İki cihan üzre şahın gül gülşen midir
Bu adaşların Rahman’ı Rahim midir
Ümmetî kul üzre şaf’i Muhammedî
ilk kıta şiir Sultan 1. Ahmedin kendi şiiri olup İstanbul Sultan Ahmed meydanındaki türbe kabristanının giriş kısmının üst içe bakan tarafında beyaz mermer üzerine altuni renkte yazılı olan kıtadır. kendisi 14 yaşında tahta çıkmış, 14 sene tahtta kalıp hastalık nedeniyle vefat etmiş, 12. padişah olup 14. sırada (önceki iki defa tahta çıkış dolayısıyla) tahta çıktığı için 14 şerefeli Sultan Ahmed Camii’ni yaptırmış ve açılış ikindi namazına denk gelince cemaate dönüp “ey cemaat, içinizde ikindi namazının sünnetini ömründe hiç terketmeyen her kim var ise gelsin bu namazı kıldırsın” diye nida etmiş,
bir süre bekledikten sonra etrafındaki mollalar da dahil olmak üzere hiç kimseden ses çıkmadığını görünce öne geçip ” Elhamdülillah biz ömrümüz boyunca bu sünneti de hiç terketmedik” deyip imamete geçmiştir. Sultanın bir türlü namaza başlamadığını gören alimler mollalar sultana “Sultanım cemaat bekleyip duruyor, huzursuzlaştı, biraz acele edin” deyince Sultan Ahmed’in cevabı şöyle olur. “Bre Molla, siz benim kabeyi görmeden namaza duracağımızı mı sandınız” der. b
ir müddet sonra da namaz eda edilir. bu cami bir ihtiyaçtan ziyada Ayasofya Camii’ne kinaye olarak üstünlüğümüzü ilan etmek için onun tam karşısına yapılmıştır. kubbesi Ayasofyadan bir karış da olsa geniştir. ayasofyanın hantallılığına göre daha zariftir. konumu daha isabetli ve görünür bir yerdedir. iç direkleri de aynı şekilde zarif ve içi çini kaplama olup yabancılar “mavi cami” olarak anarlar.
Bu fakir geçtiğimiz ramazandan üç gün önce Temmuz 2011’de İstanbul’da idi ve hem eserini hem eser sahibini ziyaret edince (muhabbeti bir başka oldu mübareğin) ve yukarıdaki şiiri de görünce hemen onu not edip İstabnul-Ankara yolunda aşağıdaki mersiyyeyi kaleme almak nasib oldu. yazdırana hamdolsun.
aşık ahi kul ahmede nasibdir.
Yollar uzun ağar çeker
Severim sevdiğim seni
Söyler dilim sıla çeker
Severim sevdiğim seni
Muradına ermek diler
Çifte güzel sarmak ister
İnci mercan takmak diler
Severim cananım seni
Hey efendim hey aşk olsun
Kupalara zem zem dolsun
Onbeşine girmiş olsun
Severim meramım seni
Gönül sırrı açmaz ele
Sıra gele düşe derde
Bir nefeslik sevmek diye
Severim mihrabım seni
Sattım gitti varı yoğa
Düşen bilir aşk-ı vera
Gel seninle ölek daha
Severim gül’zarım seni
Esti yeller bağrım sarar
Dertli gözler yaşlar arar
Nazlı yare bahar sorar
Severim sevdalım seni
Namertlere aman olmaz
Usul adap erkan bilmez
Dost edinen iflah olmaz
Severim belalım seni
Gönül gözü açmayınca
Alemleri görmeyince
Hakkı’ın nuru ermeyince
Severim yaranım seni
Akıl alma cahillerden
Düşüp kalkma kötülerlen
Bilir bilmez aptallardan
Severim maralım seni
Güzel gel şöyle sarılak
Akşam sabahı katışak
Ölerekten hay bilişek
Severim ceylanım seni
Yaylalarda güzel gezer
Dolanır pınara iner
Bakracına yiğit ister
Severim kınalım seni
Toprak oldum güller beni
Suya ağdım canlar demi
Dahi yakîn eyler canı
Severim beyanım seni
Canlar canı güle düşmüş
Güle yanmış beni silmiş
Daha kimler Hakk’ı bulmuş
Severim ayanım seni
Bir güzele ağdı gönlüm
Ağmak ne ki çöğdü gönlüm
Git işine emmi oldum
Severim kararım seni
Ahi ahmed sevdi güzel
Güzellere düşmek güzel
Hazan oldu bilmez gazel
Severim söylerim seni
Ahi kula ahmed taştı
Varıp deryaya ulaştı
Aşkın şarabından içti
Severim veraım seni
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Muhammed geldi Arap’tan aleme
Tarikat yolu edepten cemale
Hakikat ister insanı bilmeğe
Benzemez canı canandan ölçmeğe
Bilmek için kimde karar eyleyem
Kim aşkına Hakk’ta canım neyleyem
Yer ile yeksan bu cana kahrındır
Bir zelzele kıl bu cana dehrindir
Rahmet eyler bilmek kastı kulundan
Vermek diler sonsuz yadı şanından
Bir Muhammed dilesem bin canı var
Bir Amine dercolur bin şanı var
Bir Abdullah bilinir er yolundan
Ol Mahmud görmedi anı canından
Muhammed’e verdi dede yarından
Aç mı açık mı komaz dem varından
Bir dede Abdülmuttalip söylenir
Gönüller türabı bir can eylenir
Haşim idi ol dedeler sülbünden
Bir nesil ki temiz kıldı yolundan
Saydım dörttür Abdülmenaf oğuldan
Gönüllere saflık verir nazından
Nesli Mahmud bilmek eydür ceddini
Sekiz cennet selam durur gezgini
Yedi yaşında amcaya verildi
Korumağa canından gül derildi
Sev dedi gönlüm ah ile canından
Kim eyler beni can kulu sadrından
Bin eyler biri çerağı zarından
Bir söyler efradı anın bağrından
Gel, gel, gül ol da gel canın mihrabı
Kim kılar bir namazlık saltanatı
Ahım cevri sarmıştır önden sona
Baha kılmak garazdır canı kana
Canım sundum Leyla bilmezmiş “bela”
Mecnun faslı ölmez titrermiş vera
Bir Ebu Talip Ali’ye babadır
Cümle Arap cem’i saya nicedir
Her bir iş sorulur Ebu Talip’ten
Seyrede Muhammed anı talipken
On yedide bir Muhammed kemale
Hatice görmeğe nazı kinaye
Bir şahin ola avına Muhammed
Ağıt kılar bir Hatice Muhammed
Gönüldür katlı yanarmış Hatice
Muhammed’in yangısı kul deminde
Önden sona diler anı Allah’tan
Muradın şem’i yanmaz mı kaderden
Gel gör ki Hakk ne işler eylermiş
Kim devedir Muhammed can bakarmış
Çaker oluptur Rasul Hatice’ye
Almak kastı bu sebeptir görmeğe
Hatice’ye baht Muhammed olmuştur
Rasulün baçına inci saçmıştır
Kırk eyledi yaş kemali bulmağa
Anda geldi vahyi kelam yetmeğe
Muhammed’i sultan kılıp seçermiş
Yar eyleyip hem gönlüne koyarmış
Allah yazdırır Rasulün işini
Nice alem iman eyler nasibi
Rasule imame kılmak başından
Kemal ile otuz üç bin ardından
Hizmetkar olmak nice arzudur kim
Edeple izzet eyler kânıdır kim
Kim yetimdir gele Rasul dizine
Gariplik Hakk’tandır deyu nazına
Ol merhamet sadır oldu Rasul’den
Dileği safa buldu bin gönülden
Yetim kılmış Rasulü ol babadan
Hem yetim hem garib yettim haneden
Her kim yetim olmuş nice yanıma
Has ümmet eylerem anı yadıma
İncitme yetimi incitir Allah
Garibe dağ etme görendir Allah
Yetim olmak cihanda kim ezile
Garib derler kimine zor düşüle
Garib kıldım kim riyasettir işi
Hay dedim canan dedi garib kişi
Garibler çetenesi Hakk katında
Sabah akşam sorar anı zatında
Allah’a kim arslandır gel Ali’yem
Küffarı kırar şanı zülfikarem
İman Hakk’a güzel davet kılasın
İslam’a kuvvet verdin can olasın
Kim mü’min olmuştur alıp gelesin
Küfrü kaim olana dik durasın
Elde kılıç düldül çeker erleri
Kafir olmak züldür gayri kimleri
Elde Zülfikar Ali’de yamanmış
Kırk arşına kılıç salmak imanmış
On sekiz oğlan var idi Ali’den
Hangisidir büyük tuğlu Âliden
İslam için kanlar yutar Ali’ler
İslam tuğun sıkı tutmuş âliler
Ahi ahmed garipliğe düşmüştür
Rasul evladına nice yazmıştır
Kul olmak Ahmed karından gelirmiş
Zül olmak şeytan harından denilmiş
Nice ins var etti cehennem karı
Var nice kul yar etti cennet yari
Gel imdi ahmedim kul düş yarine
Yaran saymaz imiş dünya dönmüşe
Nice kullar yaran olur arşına
Gayrin bilmez kulum düştüm zatına
Bilmez idim Hakk’tan fehim niyaza
Nuru şevkin vurur oldu nazara
Ben yanmasam kimler yanar mahına
Yudum gönlü gel gir ağlar yadına
Söze mihrap sensin coşar manalar
Bu aşıklık senden oldu duyalar
Yetti gari ahmedim bu veraın
Selam oldu aleme bu meramın
Gariplere yetim ol hem canınla
Her birin görmek dile sen varınla
Hakk Teala nasib kıla cenneti
Selam üzre kabul göre yetimi
Ahi kul ahmed niceye fedadır
Şefaat etsem binlere azaddır
Rahman’a Rahim çaldım bin felahtır
Şeytana kulluk bin adım ezadır
Ahmedim sen de olmadın vareste
Hakk çağıra anda denkle gül deste
Kim nemaz üzre okur bu yazıyı
Şefaat kıla ahmedler kişiyi
(Bu son beyit namaz kıldıktan bu yazının okunması halinde
şefaat dese de bu dünyadayken dertlerinize çare duasına dönecektir.
Şefaat hakkınız ise bakidir bi iznillah. Ahmedler şunlardır:
-Peygamber Efendimiz Ahmed (sav)
-Hoca Ahmed Yesevi (Allah Rahmet Eylesin)
-Bir de bu fakir kardeşiniz Aşık ahi kul ahmed (İlahi aşkı çok ve faydalı olsun)
Şifa Allah’tandır.)
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib oldu elhamdülillah
Er olanlar meydan arar
Sual eyler gönül yoklar
Cümle alem melil bakar
Karar kılar meydanlara
Yiğitler ölmez canınan
Gecinden versin elinen
Vefasız suna çulunan
Karar kılar meyanlara
Yiğit dini üzre ölür
Ahir döner nura tevir
Nice canı şerre okur
Karar kılar beyanlara
Yiğit olan yiğit ölmez
Namertlere sırrın açmaz
Arap atlı Burak sormaz
Karar kılar sarp dağllara
Varırsan var canın ile
Elleri gör neler diye
Ekmeğe tuz eker diye
Karar kılar sadıklara
Yiğit sever elden âri
Söz tutturur gülden gayri
Yiter canı canan eyri
Karar kılar güzellere
Yiğit yanar onbeşinde
Avcı keser dağ başında
Yari bekler su başında
Karar kılar ıraklara
Yörük dağı zalim eyler
İnci mercan yaşlar söyler
Nice gönül közde beler
Karar kılar ataşlara
Bir yiğide edep gerek
Hatır bilmek soylu emek
Erkan ile yola düşmek
Karar kılar gönüllere
Arif kullar sınar seni
Dağıtırlar şol bendini
Alçak otur gör kendini
Karar kılar meclislere
Nasihatım yiğit sana
Açma keme sırlar ola
Elden aşşa otur daha
Karar kılar nazarlara
El iki derse sen birin
Eyilik eyle her kimin
İncinme yıksa mihengin
Karar kılar hem kimlere
Muradım yiğitler kânı
Söyler ol sen doğru lafı
Seven bilir hikmet kaşı
Karar kılar hakikate
Ahi ahmed yiğit arar
Söz pınarı kullar yuyar
Alma alma döşler döğer
Karar kılar körpelere
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Pınar başı sıra güder
Allı gelin suya gider
Alma alma döşler döğer
Gelin senin adın nedir
Adım anmak kolay gelmez
Ele güne demek olmaz
Senin derdin derman olmaz
Aşık gülün adı nedir
Kaçar imiş yayla gülü
Naçar kalmış yaban oğlu
Seni sevmek aşkın kaşı
Gelin senin kokun nedir
Elvan elvan yaban oğlu
Kokum varmaz sana doğru
Lale sümbül gülü eğri
Aşık senin neslin nedir
Türkmen desem babam dalı
Yörük düşer anam kaşı
Yaylalarda otağ nazı
Gelin senin boynun nedir
Başım taşır baş üstüne
Sürme çeksem naz üstüne
Vur kılıcı boynum üste
Aşık senin baçın nedir
Kelle aldım senin içun
Selam saldım aşkın içun
Canım verdim canın içun
Gelin senin kastın nedir
Güle bülbül canan düşer
Dikeniyle kabul eder
Canın yetmez daha ister
Aşık senin varın nedir
Hüccetim kadıdan gayri
Beratım sendendir eyri
Silinmez levhtedir yazgı
Gelin senin derdin nedir
Derdi olan hem ben miyim
Yaylalarda eller neyim
Yar peşimde koşan suyum
Aşık senin dengin nedir
Aramadan bulmak olmaz
Su başında sarmak olmaz
Ağan duysun yormak olmaz
Gelin senin kulun nedir
Ağam gele dövülesin
Su başında sövülesin
Aşkım için kul olasın
Aşık senin canın nedir
Dövülürsem dövüleyim
Su başında sövüleyim
Aşkın ile can vereyim
Gelin senin zorun nedir
Yaylalarda onmadın mı
Soğuk sular içmedin mi
Güzel ile göçmedin mi
Aşık senin ahdin nedir
Yaylalara göçer olsam
Soğuk suyun içer olsam
Ben bu aşkı çeker olsam
Gelin senin yarin nedir
Yar üstüne yar seçerim
On şakiyi vur isterim
Daha yetmez can isterim
Aşık senin darın nedir
Şarktan garbe yol düzenim
Her geçenden baç isterim
Şu koynumda yun isterim
Gelin senin boyun nedir
Yaylalarda yaylaklarım
Yörükleyin boylanırım
Serv-i revan söylenirim
Aşık senin yolun nedir
Benim yolum doğru gider
Muhammed’e yakîn düşer
Eğri diyen doğru söyler
Gelin senin dinin nedir
Benim dinim sevmek ile
Seven ölmez canan diye
Hakk kamışı menem bile
Aşık senin ömrün nedir
Aşk uğruna yeldirirem
Gah ağlay gah güldürürem
Ölmeden de öldür görem
Gelin senin zülfün nedir
Zülüf derler kına üzre
Aşık bağlar yari zülfe
Saz çalarım tel tel güle
Aşık senin korkun nedir
Seni sevmek gönül cevri
Bulmaz ise can-ı aşkı
Yandı gitti ömür sazı
Gelin senin yolun nedir
Benim yolum gülden âri
Düşen çıkmaz belden âri
Adap erkan sabır varı
Aşık senin aşın nedir
Tarla tapan öküz saban
Yele verdim dane harman
Üç avratlı eve sultan
Gelin senin yazgın nedir
Arşa çıkar laf atarsın
Levhe bakar bi kararsın
Üç avrada hor bakarsın
Aşık senin bahtın nedir
Kara bahtım güle döndü
Ömür sazım sana güldü
Vurgun yedim kalbim üstü
Gelin senin nazın nedir
Evlerinin önü marul
Sular akar şarıl şarıl
İlim bilmez kara cahil
Aşık senin sakin nedir
Aşkı içem sen yoluna
Ağıt kılam yağ od’ına
Sırıl sıklam gül dalına
Gelin senin sazın nedir
Yarin sazı duttan olur
Çala durmak dertten olur
Zülüflerim telden olur
Aşık senin zühdün nedir
Hay, La ilahe yoktur bes
Muhammed’e yol mukaddes
Nur içinde canlar havvas
Gelin senin halin nedir
Karar etsem cahil derler
Üçe varsam zalim gözler
Sen yanında sultan eyler
Aşık senin yazgın nedir
Yaza yaza yazgı yazar
Sen istersen katlı düşer
Üç avradı sultan büker
Gelin senin arzun nedir
Güllü gelin boylar adım
Yarelendi gülüm dalım
Şu aşığa yaz muradım
Aşık senin kârın nedir
Aşık ahmed yandı bu kez
Gülüm dedi körpe yagaz
Can cananda öldüğü yaz
Gelin senin aşık nedir.
Not: VARSAĞ Özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir. Önce Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkleri tarafından söylendiği için bu adla anılır. Semâiye benzer. Hece ölçüsünün en çok sekizli kalıbıyla yazılır. 4+4 duraklı veya duraksız olur. Kafiye şeması şöyledir: Xaxa bbba ccca.
Semâiden ezgi yönüyle ayrılır. Varsağı yiğitçe bir havayla okunur. Çokluk içinde “bre”, “hey”, “hey gidi”, gibi ünlemler yer alır. Bu ünlemlerin bulunmadığı varsağılar ezgisiyle fark edilir. Güney Anadolu’da Maraş’tan Mersin’e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklular zamanında Anadolu’ya yerleşmişlerdi. Varsağı, Varsak Türkleri’nin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir. Halk edebiyatında en çok varsağı söyleyen aşık, Karacaoğlan’dır.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Yörü bre yaren ağa
Senden âlâ yar olma mı?
Kışda yaylayan güzelin
Yanakları al olma mı?
Yaren kalbi çifte çotar
Her birinde güller biter
Bir yiğide iki düşer
Birin seven del’olma mı?
Yürek düşer bir zalime
Allar giyer el gördüye
Selam saldım nazlı yare
Ayrı düşmek zül’olma mı?
Yollar ince uzun gider
Uzun diye seven nider
Bahar gelmiş yazı geçer
Güzleyince bir olma mı?
Bugün yari düşte gördüm
Gördüm amma hayra yordum
Varıp güzellere sordum
Onbeşinde yar olma mı?
Hey ağalar zorlu beyler
Otağ kurmuş Yörük kızlar
Öteden sırnaşır canlar
Ayrılanlar bir olma mı?
Ben seni sevdim seveli
Alı mordan yar seçeli
Bahasıdır can vereli
Bencileyin kul olma mı?
Başı duman zorlu dağlar
Yaylasında kızlar eyler
Yarden ayrı düşen kullar
Yanıp yanıp kül olma mı?
Yarim giyer al yemeni
Kemha sarar gül bedeni
Emen bilir şol lebleri
Ölüp ölüp sorulma mı ?
Onbeşinde bir yar sevdim
Turnalarla selam saldım
Mah yüzünü huri sandım
Nur içinde sevilme mi?
Gül dikensiz olmaz imiş
Bülbül güle canan olmuş
Benim yarim can istemiş
Yar deyip de geçilme mi?
Ölmeden bir dem sürmedim
Kara toprak ben ölmedim
Öldüm öldüm de yitmedim
Aşk içinde yelinme mi?
Aşık Ahmet yanar imiş
İman kaşı aşka düşmüş
Muhammed’li yolda ölmüş
Hakk yanında kul olma mı?
Not: VARSAĞ Özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir. Önce Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkleri tarafından söylendiği için bu adla anılır. Semâiye benzer. Hece ölçüsünün en çok sekizli kalıbıyla yazılır. 4+4 duraklı veya duraksız olur. Kafiye şeması şöyledir: Xaxa bbba ccca.
Semâiden ezgi yönüyle ayrılır. Varsağı yiğitçe bir havayla okunur. Çokluk içinde “bre”, “hey”, “hey gidi”, gibi ünlemler yer alır. Bu ünlemlerin bulunmadığı varsağılar ezgisiyle fark edilir. Güney Anadolu’da Maraş’tan Mersin’e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklular zamanında Anadolu’ya yerleşmişlerdi. Varsağı, Varsak Türkleri’nin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir. Halk edebiyatında en çok varsağı söyleyen aşık, Karacaoğlan’dır.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Zikredelim gel Allah’ı
Aklı canım yok vallahi
Bir denize taht kurdum ki
Durmağa kim payanı yok
Nazar kıldım bir eşiğe
Gördüğümden kim deliye
Bir yüksekte köşk dimeğe
Çıkmağa merdivanı yok
Köşküne var girenlerin
Maksuduna erenlerin
Ene’l Hakk’ı diyenlerin
Sebebe ihtiyacı yok
Dergah budur agah budur
Düzer arzusun dem budur
Girer bir denize yunur
Gayri onun kenarı yok
Sözle ayan ilm iledir
Dille devran hüsünledir
Aşk-ı nazım Hakk iledir
Yar anın hiç nişanı yok
Hayalini gönül bilmez
Sıfatını elden görmez
Darasını akıl çekmez
Anmağa hem lisanı yok
İman ile hüsnün bilem
Nihan ile vasfın gizem
Beyan ile zatın yazam
Yazmağa can kalemi yok
Genci yaşlısı dertlisi
Yazar ayanı gizlisi
İlm ile cümle lisanı
Bilir dem tercümanı yok
Din içinde mü’min saydım
İns içinde kullar gördüm
Küfr içinden kafir çektim
Gezer ana ziyanı yok
Ahmed sorar sualini
Hakk’tan bekler meramını
Aşk iledir niyazını
Çözmeye imtihanı yok
Bahar ile yazı savdım
Gonca güle aşkı yazdım
Kullar ile cana düştüm
Aşıklara gazabı yok
Gelen geldi giden gitti
Gelen gitmem deyu öttü
Nefsi yenen Rabb’in bildi
Bulunmaya nazarı yok
Hakk nazar ider kullara
Kul döner türlü hallere
Bülbül yazar gönüllere
Gülşeninde bazarı yok
Sabah ağşam varım sersem
İsm-i Hakk’ı küne versem
Ölüp ölüp candan olsam
Dört kitapta inkarı yok
Hakk korkusu er eylesin
İşi gücü zâr eylesin
Cümle veli yar eylesin
Vuslat kılmaz ayanı yok
Aşktan ağıt kılar kime
Vere durur nur eline
Viran gönül şad yeline
Eser halden şikarı yok
Kendim bilem elden âri
Düşte gördüm baştan âri
Cana yazdım kuldan âri
Nazarına giresi yok
Hakk’ı sevem diyenleri
Nefsin zoru kılanları
Ettiğini bulanları
Yazar elden bizarı yok
Aşıkların darı ile
Yakupların zarı ile
İnayetin Bari ile
Salar kuldan nihanı yok
Ahi ahmed söyler sözi
Kan büridi iki gözi
Kara olmaz aşık yüzi
Yazar candan hesabı yok
Ahi ahmed aşık düşer
Kundurası şaki eyler
Ağşam sabah niyaz eder
Rabbisine kararı yok
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Bir yar sevdim er baharda boylanır
Sevsem incinir sevmesem incinir
İnce bellerini kuşaktan sarar
Sarsam incinir sarmasam incinir
Bu güzele mecnun olsam yerinir
Hasretinden zelil olsam gezinir
Ne diye de candan ala övünür
Övsem incinir övmesem incinir
Hüccetim kadıdan beratım senden
Solar mı hiç gülüm dediği sözden
Silinmez yazının şahidi Hakk’ta
Silsem incinir silmesem incinir
Gövel ördek gibi suya sa’lırsın
Çırpınıp dalınla boydan da’lırsın
Ben bir avcı olsam çifte hatırsın
Salsam incinir salmasam incinir
İster isem güzel seni ağandan
Altun akçe sarım da kesemden
Beş bin kayme az gelir de boyundan
Ölçsem incinir ölçmesem incinir
Güzel sevmek şifadır şu alemde
Cahille ahmak olmak mı deryada
Kaçtır sevdiğim can cana kattım da
Ölsem incinir ölmesem incinir
Güzelim güzelim algın güzelim
Uğruna da kırk avradı boşarım
Ağşamdan sabaha yoktur kararın
Yatsam incinir yatmasam incinir
Güzel sensiz olmaz dünya nazenin
Ele düşsem baha kılar can tenin
Bir varmış bir yokmuş şöyle halvetin
Girsem incinir girmesem incinir
Türkü yaylaklasam şirin boyuna
Kına yaksam zülüflerin aşkına
Derviş olsam peşi sıra varmaya
Varsam incinir varmasam incinir
Çirkini ömre cefa say gazeldir
Güzel ile sohbet etmek güzeldir
Tatlı dille güler yüze nazardır
Baksam incinir bakmasam incinir
Güzel menendin yoktur şu alemde
Yenem derim de yenemem göğnümde
Varımı yoğ eylesem senin yolunda
Koysam incinir koymasam incinir
Güzeller kokar imiş gülden âri
Dalına varır imiş beyden âri
Nazında aşık dürür ondan âri
Onsam incinir onmasam incinir
Güzelsiz ömür olmaz ömür olmaz
Güzele baha gökçedir pul olmaz
Kaç güzeli sardı isem yar olmaz
Sarsam incinir sarmasam incinir
Güzel sana yandım yakıldım
Bahçalarda güller ile okundum
Seni almaz isem Hakk’a darıldım
Alsam incinir almasam incinir
Didem yaşı akar oldu divane
Bir ataş düştü aşıktan cihane
Bir selam salsam gülşenle güzele
Salsam incinir salmasam incinir
Yaylanın gülü dağların karı var
Bir güzel gördüm çadırda nazı var
Türkü dizdim anda söyler sazı var
Dizsem incinir dizmesem incinir
Pazar kılsam güzel ile güzelce
Üste ister altun akçe kolunca
Sala eyler ömür sazı yetince
Yetsem incinir yetmesem incinir
Bir güzel sevsem de gerdanlı benli
Yağız atla kaçırsam allı güllü
Kopsa gardaşları mavzerli beyli
Çöğsem incinir çöğmesem incinir
Köz köz olmuş sinemdeki yareler
Aşık saymaz candan ari nazeder
Cana sayar bir şeftali yadeder
Saysam incinir saymasam incinir
Güzelsiz gün doğmaz hem batmaz imiş
Yar elinden ağu içen ölmezmiş
Güzele köle olsam varmazmış
Olsam incinir olmasam incinir
Kadrimi bilmeyen güzel olur mu
Muhanet eyleyen sırra erer mi
Yolsuzla arsıza güzel varır mı
Desem incinir demesem incinir
Söylerim sözüm kar etmez güzele
Türküler yaksam sazımla efkara
Gönüller söylermiş seni cihana
Desem incinir demesem incinir
Çotarım güzelleri çotak çotak
Bağlarım gönülden anası uzak
Beli ince dalı sallı bir kavak
Çıksam incinir çıkmasam incinir
Kerem et güzelim bağlarım katlı
Selam da söyledim yolladım atlı
Kimseler bilmesin kulluğum şartlı
Yansam incinir yanmasam incinir
Bağlar başı dağlar kaşı yolunan
Sala verir gurbet kuşu elinen
Ölen bilir güzel hali nurunan
Ölsem incinir ölmesem incinir
Kara kaş altında gözler sürmeli
Güzel seni kaçırsam da nameli
Canı cana katsam da gel öleli
Ölsem incinir ölmesem incinir
Gel hele şöyle bir sevip sarılak
Bir hasırla iki direk yetirek
Sen onbeşinde ben vurgun yektirek
Öpsem incinir öpmesem incinir
Darılmayın bana ağalar beyler
Güzel sevdim diye yolumdan eyler
Beni benden alan canımdan söyler
Candan incinir canandan incinir
Ahi kul ahmed güzel sever güzel
Güzelsiz ömürler bağlarda gazel
Sırrımı açmadım boynumdur helal
Açsam incinir açmasam incinir
yazmak, ahi kul ahmede nasib olmuştur…
İman ile iman ile
Hakk’ı sevmek iman ile
Dosttan ayrı düşmek olmaz
İman ile iman ile
Bir gün gele tamam ola
Geri dönmek muhal ola
Senden yana dönen kula
İman ile iman ile
İman bize can mı ola
Candan içre giz mi yana
Sadırlarda gizler kula
İman ile iman ile
Sensin Kerim sensin Rahim
Yoldaş eyle iman elim
Ahir derler zaman gülüm
İman ile iman ile
Toğduk deyu ölmek olmaz
Zaman geçer hüsran bilmez
Eller gider kendi gitmez
İman ile iman ile
Daim andım seni Hüda
Koma bizi yanan nara
Muhammed’li doğru yola
İman ile iman ile
Muhammedin didarından
Güller açmış yanağından
Mahrum etme var nurundan
İman ile iman ile
Yüzüm yoktur halim söyler
Günah kalsın canan peyler
Meğer inayetin bekler
İman ile iman ile
Ey bizi yaradan Mevla
Muhammed’in şafi ola
Ümmet yazsın beni sona
İman ile iman ile
Taşdı yüreciğim taşdı
Dostum şu önüme düştü
Yer yarıldı canım pişti
İman ile iman ile
Yoldaş eyle imanımı
Muhammed’e salatımı
Sevab olcak günahımı
İman ile iman ile
Ahir olmuş zaman kötü
Bir gün sefer kılsam kati
Muhammed’siz sefer ne ki
İman ile iman ile
Senden yana dönder beni
Beni benden ayır Gani
İki esmez rüzgar demi
İman ile iman ile
Bu can sana feda Mevla
Senden gayri bilmem Hüda
Zatın ile hoştur bela
İman ile iman ile
Kafir ile koma bizi
Hele muhanette sızı
Meğer inayette bizi
İman ile iman ile
Yaşadım ha yaşamadım
Senden ayrı heç düşmedim
Muhammed’siz iş görmedim
İman ile iman ile
Sarık ile kefen biçtim
Secde ile kulluk ölçtüm
Feta diye ahi düştüm
İman ile iman ile
Selam ettim iman ile
Yazıdaki oğlak bile
Sala eyler vera ile
İman ile iman ile
İman kavi tevhid baştan
Salat ile kulluk halden
Ayırma sen Muhammed’den
İman ile iman ile
İsraf etme ömür çarkı
Hüsran gelir zaman ardı
Ayan etmiş Rahman sırrı
İman ile iman ile
Güller ile diller ile
İkra diyen Kuran ile
Cehli yumak alçak ile
İman ile iman ile
Zikir çektim dağlar ile
Zülfe çektim perçem düşe
Salavatım önden sona
İman ile iman ile
Eller ölsün bir sen yaşa
Toprak at dur arkadaşa
Döndüğünde aynı yaşa
İman ile iman ile
Ahi ahmed varır bir gün
Temennası iman her gün
Ayrı gayri olmaz bugün
İman ile iman ile
(Muhammed isimleri içun: Allahümme salli ala muhammedin ve ala ali muhammed)
aşık ahi kul ahmede nasibdir