Sensin kerim sensin rahim
Allah sana verdim elim
Topraktaki gonca gülüm
Allah sana arzu halim
Ramazanın rahmetiyle
Şeytanları bağlarıyla
Nefislerin ıslahıyla
Allah geldi ramazanım
Recepten vardık şabana
Hayır kıla müslümana
Ulaştıra ramazana
Allah nasib kıla hayrım
Evvelinde rahmet ile
Ortasında mağfirete
Cehennemden azad ede
Allah size affı yazdım
Teravihler doldu taştı
Sahurlarda uyku kaçtı
Afiyetle yedi içti
Allah verdi taştı rızkım
Hatim ile namaz kılam
Ayaklarım şişe ölem
Terler ile gömlek sıkam
Allah için miraç sayam
Fakir görsem sevinirim
Keşke ölsem sakınırım
Yokluk ile öğünürüm
Allah aça cennet kapım
İftarında fakir varsa
Bereketler dola evde
Yediğinden arta sofra
Allah kulun yazdı kerim
Ramazana erdi kullar
İbadetle uçtu ruhlar
Orucumuz nefsi kırar
Allah dedi giyin ihram
Gönül ağlar gözden akar
Namaz kılar sütre aşar
Secde eder yakın düşer
Allah bunla eyler kelam
Tövbe etti dağlar kaşı
Cümle eller horlar kişi
Dizgin elde nefsin atı
Allah vere burak uçam
Emmarenin isyanına
İsyan dolu hallerine
Tövbe eden dillerine
Allah yaşı gözler kulum
Pişman olsam günahlara
Yaşlar varır levvameye
Yazar hakkın hidayete
Allah çeke kendin kulun
Günahımı bohçaladım
Dürüsünü hakka savdım
Hayra döndü suçlar karım
Allah kerim kerim gülüm
Levvamede ağlar gözüm
Azgın nefsi ıslah ettim
Hidayeti anda buldum
Allah kapar gözler kulum
Ay parıldar gönül dahi
İhlas kılan etti karı
Muhammed’e verdi sözü
Allah ahir bayram gözüm
Rahmetime gir kullarım
Haslarını bağışlarım
Suçun katre rahmet deryam
Allah gülsün gül kullarım
Selam versin hurilerim
Cennetime gir kullarım
Bilmez kimse giz nimetim
Allah rızam er kullarım
Bil dedimdi evvelinde
Kul yarattım ademinde
Kim erişti rahmetime
Allah güler kul güllerim
Şeytan kurdu sofrasını
Kafir yedi zokasını
Çoktur çeri tapasını
Allah yakar künhün gülüm
Kabil habil hepten şamil
Söke geldi suçlar cehil
Tövbe kapında bu cahil
Allah güler af güllerim
Kul ahmed’im ümmet aşkın
Söyleşirsin Allah aşkın
Ümmete Muhammed düşkün
Allah bağış kılsın gülüm
Kul ahmed ağlar, gül ağlar
Muhammed ağlar nur ağlar
Ey kaçınan dağlar ağlar
Allah gülsün gül kullarım
not: bu şiir geçen ramazandan 20 gün önce Hacı Bayram camiinin bahçesinde 20 dakikada yirmi kıtası hiç karalama olmaksızın yazıldı. geri kalan 5 kıtası ise bodrum yalıkavakta a bayram kısmını yazmamışız diye ayakta 5-10 dakika içinde yazılmıştır.
bu şiiri yalıkavakta tecrübeli bir din ve ahlak öğretmeni okumuş ve 5 yerde takılmış anlayamamıştır. böyle bir anlam zenginliği olan bir şiiri bir daha yazabileceğimi sanmıyorum. hele bu kadar dar zamanda ve karalama yapmadan.
hacı bayramda şiiri yazarken diyanet işleri başkanı sayın görmez üstümüze gelerek merhasba demiş, biz de selamün aleyküm sayın başkanım diye yüksek sesle doğru selamı kinayeli olarak söyledik..hayırlara vesile olur inşaallah..
lütfen bu şiiri dikkatli okuyunuz…
aşık ahi kul ahmede nasibdir
Sevgili okurlarım,
miraç. Kandilimizi kutluyoruz.
Miraç yükselmek demektir. Gerçekten de KULU (Muhammedi) Mekke’de iken bir gece Cenab-ı Hak onu önce mescidi Haram’dan çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksa’ya oradan da ayetlerini bildirmek üzere Sidretül Münteha dediğimiz Allah ile görüşülen yere götürmüştür. İsra suresinin birinci ayetinde açıkça zikredilen bu hususta kalbinde hastalık olanlar itiraza kalbi selim olanlar itminana yönelmiştir. Adeta gaybi imanın bir çeşit tecellisi gibidir. Bu bir imanın şartı değildir. Lakin Kuran’da yer alması inanmayı zorunlu kılar. Aksi halde “din kuralları uygulanamaz” diyen kitabın dışına inanıp içine inanmamışlara dönersiniz. Dikkat. Yanarsınız sonra.
MİRAÇ BEDENEN Mİ RUHEN Mİ GERÇEKLEŞTİ?
Daha önce yazdığımız İlim aşka düştü yazısında böyle bir yükselişin bedenen dahi olabileceğinin sinyallerini vermiştik. Oraya bakabilirsiniz. Necm suresindeki ayetler de miraç hakkında bazı gizli bilgiler sunar. Fakat ilimsiz alimler bilmezler bunu.
Kuran’da ledun ilmi olarak önce bir ifritten sonra da ilmi olan bir zat(veziri)’tan bahsedilir. Bu zat Saba melikesi Belkıs’ın tahtını göz açıp kapayıncaya kadar getirip üzerinde değişiklik yaptıktan sonra geri gönderen ve Belkıs’ın “buna kim bir şey yaptı” dediği olaydır. Aslında Kuran her ilmi gelişmenin sırlarını hikayelerle de olsa bildirmektedir. O ne mucize kitaptır.
Şöyle düşünün: konuştuğunuz ses saniyede 330 metre giderken telefon vasıtasıyla elektiriğe (yani dalgaya) dönüş müyor mu? Şimdi hangi hızla gidiyor? Işık hızına yakın. Sonuçta varsayın ki bir adam yürürken ata bindi, yahut hızlı trene. İşte sesi elektriğe bindirince böyle oluyorsa bedeni de ruha bindirince aynısı olabilir. Sadece bedeni sıfırlamanız lazım ki yük teşkil etmesin. İşte İsra 1. ayette “kulu” diye açıkca belirtilmesinin bir sırrı da budur. Çünkü kul makamı en üst makamdır ve nefsin en terbiye görmüş hizmet eder halidir ve hızlı bir yolculukta gereken en az yüktür.
Beyin gücüyle metali kıranlar var. Bu gücün ancak hak ilimle ruha bindirilmesi halinde bir veli maddeye tayyi mekan (aynı anda iki yerde olma veya yer değiştirtme) yaptırabilir. Kırşehirli emekli vaiz Hidayet Hoca babama anlatmış. Kuran’daki bilgiye göre kişi diyecek ki hediyeni gönderiyorum diyecek ve anında hediyesi yanında olacak demiş. Bugün Japonlar denemelerine ilkel maddeyi çözüp gönderiyorlar lakin gittiği yerde koordinatlarını oluşturamadıkları için aynı biçimi gidilen yerde oluşturamıyorlar.
MİRAÇTA KUL PEYGAMBER
Peygamber Efendimiz Sidretül Münteha’da Cenabı Hak’la karşı karşıya geldiğinde “yaklaş” hitabı üzerine yaklaştı. İkisi de nurdu. Ancak bir yay mesafesinde durdu. Konuşmadan mana ile kelam oldu. Dört bin türlü sır aldı. Ve orada da “ÜMMETİM” dedi. Döndüğünde daha yatağı soğumamıştı. Beden ayrılmayan yatak zaten soğumaz? Demek ki bedenen gitmiş.
Bu bir miktar geride durmanın manası kulluk ve edeptir. Bu edebi biz de hayatımızda büyüklerimize karşı uygulamalıyız.
Peygamber efendimizin Mescidi Aksa’daki yükselmeden önceki ayak izinin nur olarak hala durduğu söyleniyor. Bir de ayette zikredilen “çevresini mübarek kıldığımız” sözünün mescid-i Aksa’nın kubbesinin etrafı olduğu bu çerçevenin nur olarak görüldüğü söyleniyor. Allahü alem.
KULLARIN MİRACI NASIL OLUR?
Hadiste “müminin miracı namaz” buyrulur. O ümmetin de yükselmesi için çıktı. Namaz kılan biri destursuz çıkamayacağı makama VIP yoluyla çıkar kabul görür. İnsan aciz ve zayıf olduğu için ezildiği zaman zillete düşmeye, kendisine güç verildiği zaman ise zalim olmaya meyillidir. Her sıkıntıda üstün bir güce sığınmak derdini talebini bir yerlere iletmek ister.
Yüce Rahman çok büyük kıyak geçiyor ve günde beş defa arzu ve isteğini iletmesi için destursuz huzura kabul ediyor. eğer davete icabet yoksa ya inanmıyorlar, ya da önemsemiyor=ZİYAN
Kulun miracı namazda, namazda miraç fatihada, fatihada miraç “iyya kenağbüdü…” de gerçekleşir. Kul bilmez lakin bu ayete geldiğinde huzura çıkarılır. O aptal gazlar gider olmadık işlere HAKKIN huzurunu feda eder. Namazda gözünüzü yummayın buyruldu. Gözünü yuman hayale gider. Halbuki Allah irade ister idrak ister. Bu da göz açık olmakla NE DEDİĞİNİ BİLMEKLE olur. O oturup şu fatihanın manasını iyice bir ezber değil, idrak etmeliyiz. Allah günde kırk defa okutarak şartlandırma mı yapıyor haşa. İdrak ile huzurumda kabul gör ey kulum diyor.
Biraz sıkalım. Kişi Kuran gibi olmadıkça Mutmain seviyeye ulaşamaz. Ulaştıysa HUZUR içinde namaz kılar. Eğer namaz kılıp da Allah yerine kullardan bir şey istiyorsa o ne ermiştir ne de “iyya kenağbüdü” diyemez.
Namaz kıla kıla insan namazın kıymetini bilmez ve alışkanlığa döner. Halbuki sahabe-i Kiram her namazı yeni farz olmuş gibi bilir ve alışmanın verdiği düşüklükten şiddetle kaçınırlardı. Bu durumda bir şok lazım gelir. İşte regaip, miraç, berat, kadir, ramazan ayı, feyzi bereketi artırılmış şoklayıcı günlerdir.
DÜNYANIN KULLARI NE OLACAK
Dünyaya düşenler, israf ile giyim kuşam, gösterişli evler, son model arabalar, pahalı telefonlar, el aleme gözükmek için boyalı avratlar, doymayan nefsin kulları olurlar. Ya da Kuran’ın deyimiyle nefsini ilah edinenlerdir bunlar. Bunların miracı kendine, namazı da kendine olmaz mı? Biraz ileri gidelim. Camide müslüman, evinde zalim, siyasette ırkım, ya da laikim, ticarette kafir gibi zalim ve gaddar, sohbetinde hak sözü anmaz yalancı gıybetçi. Her yerde müslümanım diyemez. İlla bir ilave moda ve İslam dışı bir marka ile anılsın ister. Bunların miracı İbni Arabi’nın ayağının altındaki küpün içine olmaz mı? Lakin bir Yavuz Selim daha nereden bulacağız. Islah eyleye cümlesini rabbim, bizleri de böyle olmaktan koruya.
Her yeni gün yeni bir şeyler söylemek lazım diyor Mevlana. Kuran, evlerde “Kuran sofrası kurun” diyor nur suresinde. Evler ne iğrenilecek kadar kötü, ne de imrenilecek kadar lüks olmalıdır. Su akarken bile israf etme diyen peygamber paran olsa bile tasarruflu davranmaya mecbursun demiyor mu? İhtiyacı senin nefsin, nefsini başkası ve reklamlar belirleyemez arkadaş. İhtiyacı Kuran ve sünnet belirler. Hz. Peygamberin yaşayışı belirler. Örnek odur.
KURAN’IN YERİMİZİ BELLİ EDEREK MİRACIMIZIN KİME OLDUĞUNA İŞARET ETMESİ
Kur’ân’daki hizbullah kavramini “şi’atullah (allah’in taraftarlari)”, “ensârullah (allah’in yardimcilari”, “evliyaullah (allah’in dostlari” ve “cündullah (allah’in askerleri)” gibi deyimler adeta bir “benden yana olanlar kimlerdir” der gibidir.
Hizbullah, Allah’in ve Rasûlü’nün otoritesine boyun eğen, islâm’a teslim olan, içlerinden seçtikleri yöneticilere itaat eden, birbirleriyle yardımlaşan, dostluk ve dayanışma içinde bulunan diğer yandan da en yakin akrabaları da olsa, İslâm düşmanlarını sevmeyen, onlarla işbirliği yapmayan, onlara yardımda bulunmayan mü’minler topluluğudur. İşte bu dairede kalanların miracı HAKKA olabilir denilebilir.
İkinci din olan Tağut ve Hizbüşşeytan’ı; gerçek mü’minlerden, hizbullah’tan ayiran en temel özellik: Allah’ı rasülü’nû ve mü’minleri değil, onlarin karşisindaki kimseleri velî edinmeleridir. İşte kimi destekliyorsanız Miracınız ona olacaktır. Allah muhafaza buyursun.
*
ahi kul ahmed