Yörü bre yaren ağa
Senden âlâ yar olma mı?
Kışda yaylayan güzelin
Yanakları al olma mı?
Yaren kalbi çifte çotar
Her birinde güller biter
Bir yiğide iki düşer
Birin seven del’olma mı?
Yürek düşer bir zalime
Allar giyer el gördüye
Selam saldım nazlı yare
Ayrı düşmek zül’olma mı?
Yollar ince uzun gider
Uzun diye seven nider
Bahar gelmiş yazı geçer
Güzleyince bir olma mı?
Bugün yari düşte gördüm
Gördüm amma hayra yordum
Varıp güzellere sordum
Onbeşinde yar olma mı?
Hey ağalar zorlu beyler
Otağ kurmuş Yörük kızlar
Öteden sırnaşır canlar
Ayrılanlar bir olma mı?
Ben seni sevdim seveli
Alı mordan yar seçeli
Bahasıdır can vereli
Bencileyin kul olma mı?
Başı duman zorlu dağlar
Yaylasında kızlar eyler
Yarden ayrı düşen kullar
Yanıp yanıp kül olma mı?
Yarim giyer al yemeni
Kemha sarar gül bedeni
Emen bilir şol lebleri
Ölüp ölüp sorulma mı ?
Onbeşinde bir yar sevdim
Turnalarla selam saldım
Mah yüzünü huri sandım
Nur içinde sevilme mi?
Gül dikensiz olmaz imiş
Bülbül güle canan olmuş
Benim yarim can istemiş
Yar deyip de geçilme mi?
Ölmeden bir dem sürmedim
Kara toprak ben ölmedim
Öldüm öldüm de yitmedim
Aşk içinde yelinme mi?
Aşık Ahmet yanar imiş
İman kaşı aşka düşmüş
Muhammed’li yolda ölmüş
Hakk yanında kul olma mı?
Not: VARSAĞ Özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir. Önce Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkleri tarafından söylendiği için bu adla anılır. Semâiye benzer. Hece ölçüsünün en çok sekizli kalıbıyla yazılır. 4+4 duraklı veya duraksız olur. Kafiye şeması şöyledir: Xaxa bbba ccca.
Semâiden ezgi yönüyle ayrılır. Varsağı yiğitçe bir havayla okunur. Çokluk içinde “bre”, “hey”, “hey gidi”, gibi ünlemler yer alır. Bu ünlemlerin bulunmadığı varsağılar ezgisiyle fark edilir. Güney Anadolu’da Maraş’tan Mersin’e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklular zamanında Anadolu’ya yerleşmişlerdi. Varsağı, Varsak Türkleri’nin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir. Halk edebiyatında en çok varsağı söyleyen aşık, Karacaoğlan’dır.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Sarı saçlarına kurban olduğum
Bahar gelir sana döner gün gelir
Sazdır tellerine zülfün gerdiğim
Yiğit ölür adı kalır gün gelir
Ben bu hasret ilen çokca yaşamam
Sen bu nazlar ilen niyaz çekemen
Ağla ağla derken ömre yitemem
Yaşlar yaşar darda düşer gün gelir
Seni seven benim ben’i göremem
Seni senim için seven bilemem
Ağu aşkın baçı gari saramam
Ölen sever ben’ler yaşar gün gelir
Cemal diyerekten seher düşermiş
Sarı saçlarına altın göğermiş
Beller kırılası bizden geçermiş
Körpe gelir koca düşer gün gelir
Ala gözlü çifte benli sevdiğim
İnsafın yok mudur öldür bakayım
Kadıya haber sal mihrin vereyim
Eşek ölür kadı bunar gün gelir
Kaç yaşadım yaşlar ile yaşlanmaz
Kim demedim gelir kucak söylenmez
Bu baharın ardı sıra ölünmez
Bahar gider çirkin düşer gün gelir
Bir aşk için yana durdum ahımdan
Gece gündüz öldüm hiç sevabından
Ağşamdan koynuna girdim canıylan
Koyun soğur adam ölür gün gelir
Gönlün hoş olsun a canım efendim
Yurtlarınız boş kalmaya belendim
Sizi hörülerden saydım genceldim
Nazlar sarar ömür yiter gün gelir
Ahi kul ahmed de kışda düşlemiş
Güzel deyu ağu içer yaşarmış
Kimse bilmez canı Hakka satarmış
Canlar ölür Canan yaşar gün gelir
Açıklama: bu şiir dün etlik halk otobüsünde yanına oturduğum dişçilik uzmanlığa çalışan altın saçlı kız için yazmaya çalıştım. siz benim her gördüğüme aşık olduğumu, yazıda 300 sevdiğim olduğunu, hep bu güzellikle ilgili şirleri ayrı ayrı onlara yazdığımı bilmiyorsunuz tabii. işte böyle bütün güzelleri sevmek bir Karaca’Oğlan’a bir de bize mahsus denilebilir. Yaşantılarımız benzer olduğu için yazdığımız şiirler de çok benzerlik gösteriyor. o da güzellere “var git emmi işine” diyene kadar, biz de “var git emmi dişine” kadar denilene kadar yolları, yazıları, dağları, pınarları, göçleri, yiğitleri, güzelleri, körpeleri, lebleri, belleri, canları, yaranları, cananları, hatta kocamışları birlikte yazıp duracağız. ikimizin şiirlerini yan yana koyun ve bir edebiyat öğretmenine hangisi hangisinin deyin asla ayıramaz. çünkü yaşantılar ve düşünüşler aynı…ümid ederim değerli okuyucularımız bu yazılanlardan hoşnut olur ve kendini buralarda bulur her şeyiyle..
ahi kul ahmed’e nasibdir
Kara gözlerine meftun olduğum
Kasdın bana mıdır kaç uğrun uğrun
Çare leblerini gülden saydığım
Kasdın bana mıdır aç uğrun uğrun
Kara kaşlarını yaylan çekerim
Oktur kirpiklerin on’dan sayarım
Ben bir cahil olsam alır kaçarım
Kasdın bana mıdır kaç uğrun uğrun
Kara donlarını çözmüş yıkamış
Mektep medresede talim eylemiş
Bir yiğitte on beş şaki ararmış
Kasdın bana mıdır seç uğrun uğrun
Kara yazdığını akla yumuşam
Dara düştüğünde canla yetmişem
Baha güldüğünde canan yazmışam
Kasdın bana mıdır geç uğrun uğrun
Kara sözlerini çare sayayım
Şöyle sövüver de döşler açayım
Bir “he” de ki kulluğumu bileyim
Kasdın bana mıdır heç uğrun uğrun
Kara saçlarını kara saymazam
Kara diyenleri kâra vermezem
Ben bu ömrü nara yazmazam
Kasdın bana mıdır hiç uğrun uğrun
Kara donlara da kabe demişler
Yarin donuna da kıble düşmüşler
Uçkur hesabına dünya biçmişler
Kasdın bana mıdır düş uğrun uğrun
Kara demezem sana kararırsın
Kara daş mıdır öpsen sararırsın
Kara yazarsa dara dolanırsın
Kasdın bana mıdır yaz uğrun uğrun
Kara kaşlarını yay’a yazmışam
Ok’u ben olsam gere durmuşam
Edep bir kulluk imiş bilmişem
Kasdın bana mıdır hu uğrun uğrun
Kara yazgı yazmaz imiş Hakk Rahman
Kullar düzen kurar imiş dünyadan
Sen mi yaptın ben mi yazdım kaderden
Kasdın bana mıdır bil uğrun uğrun
Kara bahtı kul ahmedi söyletir
İnci inci gözyaşını döktürür
Benim yarim nazar ile öldürür
Kasdın bana mıdır bak uğrun uğrun
Açıklama: leb-göğüs meme demektir. ok sadağında 10 ok bulunur, onun için on’dan sayarım denildi.
kara donların çözülüp yıkanmasıcehaletin çözülüp ilmin gelmesidir ve bu mektep medrese ile talim (ameli) yapılmıştır. bir yiğitte on beş şaki ararmış sözü onbeş şakiyi öldüren bir yiğit aramasıdır. bunun anlamı ilim ehli olsa bile cihadın terkedilmediğini ve bunu erkeklerin yapması gerektiğini anlatmak içindir.
Kara yazdığını akla yumak demek, kötülüğü iyilikle karşılamak demektir. sövmek muhabbeti artırır bir unsurdur.
Kulluk için normalde Allah kulum derse kişi kul olur. dolayısıyla he demek kulluk için önemlidir, aşık da maşuktan bir cevap ister ve karşılıklıdır. sadece şefkat karşılıksızdır.
Kara diyenlerin kâra verilmemesi kusuru söyleyenlerin kâr edemeyeceğini bildirmek içindir. nar ateş demektir. kara donların kabe olması demek siyah nur kastedilmiştir. dona kıble düşmek ve uçkur hesabına dünya biçmek yarin cinsi bedenini talep etmek demektir. kara demezem sana kararırsın demek, kötü bir tanımlamayı insana tekrar etmek halinde o kişi zamanla o söylenen role soyunmaya ve inanmaya başlar onun için kötü söylemek yanlıştır.
Kara daş tan kasıt kabedeki hacerül esved dir ki öpüldüğünde insan heyecanlanır, onun için sararırsın denildi. kaşları yaya oku ben olup germek demek kadın yay olarak erkeği bir yöne yönlendiriyor demektir kihemen edep ile kulluk gelmesi hz. peygamberin miraçta yaklaş hitabına bir yay aralığı kala durması (Necm suresi) bir edeptir ve kulluktur. hu zikri de bunun tamamlayıcı zikridir.
Rahman’ın kara yazmasında kulun kesbinin de rol oynadığı, yalnız kadermiş dememek gerektiği nedeniyledir.
Kara bahtı’dan maksat sevgilinin sürekli uğrun uğrun olmaz işler yapmasıdır. Kul ahmed sürekli söylenir ve şikayet etmeden ağlar, yine yarim der ve onun bakışından nazından ölmek isteyecek kadar aşkına sadıktır..
ahi kul ahmed’e nasib
Neler çektim şu göğnümün elinden
Benim varmadığım eller mi kaldı
Bahar gelir şu mevsimin düşünden
Benim esmediğim yeller mi kaldı
Kılıçözü gibi akıp kıvrılsam
Ayrık otu gibi sarıp örülsem
Bir gelinin leblerine yakılsam
Benim sarmadığım güzel mi kaldı
Al yanaktan allar giyer hâreli
Bir gönülden eğlen sunam kâreli
Gül benizden güller açar goncalı
Benim dermediğim güller mi kaldı
Cevru cefanı da çeker olaydım
Başa gelmedik hallere kalaydım
Kollarımda hayalini çalaydım
Benim ölçmediğim beller mi kaldı
Kırklar yediler söyleşir dilinen
Arşa çıkar mahbub olur yadınan
Kimselere nazar etmez arınan
Benim açmadığım sırlar mı kaldı
Ümmet deyu kullar arar hasından
Bir adıma baha biçer gülünden
Sıdkı kavi ise yazar canından
Benim yanmadığım kullar mı kaldı
Ahi kul ahmed kavgası cehlinen
Sohbet kılar türlü türlü sözünen
Postu yoktur başa durmaz sazınan
Benim susmadığım şerler mi kaldı
ahi kul ahmed’e nasib
Ben bir şahan olsam sen bir balaban
Daksam cırnama kaldırsam yar seni
Ak ellerin sala sala yürüyen
Doksan olsam da sararım yar seni
Ben bir kadı olsam hüküm bozmağa
Ak ellerin gümüş tasta yumağa
Seni bellerim de yeşil ördeğe
Noksan olsam da dönerim yar seni
Ben bir tüccar olsam kumaş yükümdür
Alana satarım kabut bezimdir
Ömrü harcarım iman düşümdür
Yetmiş olsam da bilirim yar seni
Ben bir bülbül olsam gülüm gülşende
Konmaz mıyım nazlı gonca açanda
Benim canım candan âri geçende
Yanmış olsam da soldurmam yar seni
Ben bir turna olsam seyfe gölünden
On bin gardaş sökün etsek yurdundan
Koç yiğitler selam yare çızgımdan
Elli olsam da sallarım yar seni
Ben bir ceyran olsam çölden kaçınca
Yar göğsünü açmaz elden olunca
Aşiret şaar deyu yoktan göçünce
Kırk yer olsam da yazarım zar seni
Ben bir güzel olsam soyha başından
Kerem et yiğidim söyle sazından
Ar ettim güzelliği yaz huyumdan
Aşık olsam da süzerim yar seni
Ben bir yalan dünya olsam nazenin
Allanır pullanır şer lezzetin
Düşük kapıda baş eğe dumrulun
Nebi olsam da sorarım yar seni
Ben bir selam olsam derviş dilinden
Yüz bin melek alır bakış nazından
Mü’min olan bilmez mi Hakk sazından
Kelam olsam da çalarım yar seni
Ben bir koç yiğidim başım dumanlı
Yar aşkına zayil oldum tumanlı
Aç gerdanı mayil oldum sürmeli
Harab olsam da severim yar seni
Ben bir yaban olsam varsam ellere
Pınar başında selam güzellere
Olmaz olsun bahtım kör topallara
Serab olsam da çerağım yar seni
Ben bir ahi ahmed olsam yareli
Güzeller içinde benli daneli
Aç göğsünü gülüm lebler cilveli
Yadın olsam da sararım yar seni
ahi kul ahmed’e nasib
Tatlı dilli güler yüzlü hallıdır
Cana reva canana hem datlıdır
Onca güzel içinde bir türlüdür
Urfa Maraş’ta baş gelir bu gelin
Yüreğim erir de ahdim kavidir
Al yanaktan bir buseye şakidir
Kırkı leşker yüz çerinin başıdır
Acem ilinde baş gelir bu gelin
Katar katar illere uğrar imiş
Sürme gözler dervişler yıkar imiş
Kılınç vurup zalim kanı dökermiş
Adil işinde baş gelir bu gelin
Kah bülbül olur şakır seherde
Kah güller açıp kokar gülşende
Kah namaz kılar mahfil ardında
İman şevkinde baş gelir bu gelin
Hele bir yol verin şu has geline
Sözü sohbeti kim iman getire
Kaç vaize ile kimler tartıla
Ağır kefede daş gelir bu gelin
Güzelliği yedi düvele varır
Leblerini al ipeğe gizletir
Gün gelir bir koç yiğit söylenir
Yatar koluna baş gelir bu gelin
Bir kusur yakıştıramam tenine
Bin koç yiğit denk tutarmış boyuna
En sonunda düşer mi bu “kul”una
Sarar koynuna hoş gelir bu gelin
ahi kul ahmed’e nasib
Yakana da deli gönül yakana
Kaş göz edip on yiğidi yıkana
Selam saldım gonca gülü derene
Acep gülü kul ahmed’e kokar mı?
*
Süzene de deli gönül süzene
Ela göze kara sürme çekene
Lebler salmış derviş toplar peşine
Acep gönlü kel ahmed’e çalar mı?
*
Sarana da deli gönül sarana
Bahar erdi güller açtı sarana
Benim gönlüm baha vermez yabana
Acep güllü gül ahmed’e koşar mı?
*
Salına da deli gönül salına
Üç gül açmüş Kırşehir’in dağına
Varak gidek karabacak bağına
Acep elli yar ahmed’e yeter mi?
*
Bakana da deli gönül bakana
Sarma sarıp yar koynunda yatana
Bağlar yatak çilpi perde öpene
Acep telli yar ahmed’e kader mi?
*
Solana da deli gönül solana
Güze ermiş kışa çalmış yaşına
Gönül bakmaz doksanına haline
Acep tüllü yar ahmed’e mezar mı?
ahi kul ahmed
Ahiyim de deli gönül ahiyim
Konar göçer bir gözleri sürmeli
Ahıyım da deli gönül ahıyım
Konar göçer bir gözleri sürmeli
*
Yanayım da deli gönül yanayım
Gözler çekik beller ince sarayım
Yollar uzak gönül nice sorayım
Oynar geçer bir gözleri sürmeli
*
Öleyim de deli gönül öleyim
Senin için yağlı kurşun yiyeyim
Kırkı leşker seksen şaki vurayım
Yakar geçer bir gözleri sürmeli
*
Sarayım da deli gönül sarayım
Dağlar karlı yollar uzun nideyim
Gönül bağlı kalpler yanık yazayım
Okur geçer bir gözleri sürmeli
*
Seveyim de deli gönül seveyim
Gülüm ağlar geçit ver de geçeyim
Yardan haber geldi sal da varayım
Gözler geçer bir gözleri sürmeli
*
Alayım da deli gönül alayım
Gelin açma gadaların alayım
Lebler salmış kurbanların olayım
Yıkar geçer bir gözleri sürmeli
*
Öveyim de deli gönül öveyim
Güzel seni saraylarda göreyim
Gönül kasrı padişahın olayım
Neyler geçer bir gözleri sürmeli
*
Öpeyim de deli gönül öpeyim
Bahar geldi alyanaktan alayım
Nazlı olma kırk avrattan geçeyim
Güler geçer bir gözleri sürmeli
*
Güleyim de deli gönül güleyim
Vakit geçmiş kocamaktan öteyim
Doksan olsa dördü birden alayım
Naçar geçer bir gözleri sürmeli
*
Yanayım da deli gönül yanayım
Ahi ahmed kul’un olsun öleyim
Güzel sarmaz isem bahtı karayım
Yağlar geçer bir gözleri sürmeli
ahi kul ahmed
Not: Bu şiir 17 yy yaşamış Karacaoğlan’ın gözleri sürmeli adlı şiirinden esinlenerek yazılmıştır. “Bir gözleri sürmeli” tanımlaması onundur. Bunun dışındakiler Ahi kul ahmede verilenler ve kendi çabasıdır.