Kerem on yaşlarında hareketli bir çocuktu. Oyun oynamayı çok severdi. Bir de evde yaşayan kuşları balıkları…
-anne,
-ne var oğlum?
-spor ayakkabılarım nerde bulamıyorum.
-senin boyunun hizasında olmalılar
-tamam buldum sağol anneciğim.
-!?
Annesi bir şey daha söyleyecekti ama ona küçük bir ders vermek daha iyi olabilirdi.
Kerem o günün nasıl geçtiğini bilemedi. Şu akşam da ne çabuk oluyordu. Daha yeni ısınmıştı oyuna. Ona top oynamak kadar heyecan veren bir şey yoktu. O bitmek bilmeyen bir nefese sahipti. Çok da hırslı bir çocuktu. Onun takımı asla yenilmemeliydi. Her hata yapanın zılgıtını da o verirdi. Akşam olduğunda o da babasını hatırlardı. Yine öyle oldu. Tam eve girmişti ki babası, oturma odasından oğluna bir çift söz yetiştirdi.
-Kerim oğlum yeterince yoruldun mu? yoksa yeterince oyuna doymadın mı?
-Baba ya, her ikisi de olmadı desem
-Oğlum tatlı çoktur ama ihtiyacın kadar yemelisin. Çünkü bu sefer başka görev ve sorumluluklarını ihmal edersin sonra.
-Etmem baba, sen merak etrme.
Kerem içeri geçer geçmez üstünü başını çıkarıp çamaşır sepetine atmayı ihmal etmedi. Yeni tşörtünü giyip odasına geçti. Gözüne ilk ilişen kitaba uzanmıştı ki, birden masasında olması gereken fanus içindeki balıklarının yerinde olmadığını fark etti. Bunu olsa olsa annem yapar diye düşündü. Hemen bağırmaya başladı.
-Anne..! Anne..!
-Ne var oğlum.
-Anne balıklarım nere gitti Allah aşkına.
-Çok mu merak ettin.
-Evet
-O zaman gel şöyle evimizi bir dolaşalım bakalım.
Kerem kısa bir dolaşmanın ardından balıklarının mutfakta olduğunu gördü ve sordu.
-Anne, neden onları buraya getirdin?
-Öyle mi? Şöyle bir hatırla bakalım. Kaç öğün bu balıkların yem saatlerini unuttun. Son hafta da sularını değiştirmeyi unuttun. Bütün bunlar senin yükümlülüğünde değil miydi? Neden ihmal ettin. Sen her acıktığında bağırarak yemek masasına koştun ama onları düşünmedin..! bu yüzden bir hafta burada kalacaklar. Sana küçük bir ceza olsun. Bir daha görev ve sorumluluıklarını ihmal etmemeyi öğrenmelisin.
Seven sevdiğini unutmaz.
(İnsan sevdiği ile beraberdir.. Hadis)
ahi kul ahmede nasib oldu
Benden selam olsun gül yüzlü yare
Güzelliğin gülden sorulur olsun
Kıymatın bilinsin el düşe nara
Güzelliğin elden sorulur olsun
Kız, aklımı aldın divane kıldın
Kara kaşlarını nazara yazdın
Bir gün yatıp on gün yabana saydın
Vefalığın halden sorulur olsun
Dağlar açmış perçemini kaşına
Güller açmış goncasını dalına
Güzel çekmiş çadırını halına
Hatırların boy’dan sorulur olsun
Güzel gel seninle kiraz yolalım
Ayva nar hemi de pazar edelim
Beşe alıp üçe sattık nidelim
Kazançların baçtan sorulur olsun
Güzel gel bir gececik sarılalım
Ağu içir ölüncek bakışalım
Ha şöylece canları verişelim
Bahaların candan sorulur olsun
Ben bu güzelle ne etsem neylesem
Üç gün atlı beş gün yaya yürüsem
Yörük yaylasında niza eylesem
Güzellerin bey’den sorulur olsun
Bu güzele benzer yar bulamadım
Alı al moru mor gül deremedim
Sevdim de kıymatını bilemedim
Cilvelerin benden sorulur olsun
Güzel aldın beni cilveyle nazla
Melhem olman mı bir ballıca sözle
Ak ellerle yaram sarsan ha şöyle
Şifaların yarden sorulur olsun
Güzel, bir ah çeksem dağlar başına
Zülfün peçe çekmiş zalım kaşına
Sende bu güzellik anan soyuna
Cefaların nazdan sorulur olsun
Bu yar ile pazar eyledik baştan
Sinene çek dedi dertlerim halden
Çeker oldum bitmedi yazdan kıştan
Salaların kaştan sorulur olsun
Ahi kul ahmedim sevmek işimdir
Güzeller hatırı baha canımdır
Bu güzele yanmak iman düşümdür
Yazgıların Hakk’tan sorulur olsun
Baç: Pazar vergisi
Boy: ırk boyu
Baha:bedel
Bey:Yörük beyi
Zülf:saç
aşık ahi kul ahmede nasibdir
Ben bir şahan olsam sen bir balaban
Daksam cırnama kaldırsam yar seni
Ak ellerin sala sala yürüyen
Doksan olsam da sararım yar seni
Ben bir kadı olsam hüküm bozmağa
Ak ellerin gümüş tasta yumağa
Seni bellerim de yeşil ördeğe
Noksan olsam da dönerim yar seni
Ben bir tüccar olsam kumaş yükümdür
Alana satarım kabut bezimdir
Ömrü harcarım iman düşümdür
Yetmiş olsam da bilirim yar seni
Ben bir bülbül olsam gülüm gülşende
Konmaz mıyım nazlı gonca açanda
Benim canım candan âri geçende
Yanmış olsam da soldurmam yar seni
Ben bir turna olsam seyfe gölünden
On bin gardaş sökün etsek yurdundan
Koç yiğitler selam yare çızgımdan
Elli olsam da sallarım yar seni
Ben bir ceyran olsam çölden kaçınca
Yar göğsünü açmaz elden olunca
Aşiret şaar deyu yoktan göçünce
Kırk yer olsam da yazarım zar seni
Ben bir güzel olsam soyha başından
Kerem et yiğidim söyle sazından
Ar ettim güzelliği yaz huyumdan
Aşık olsam da süzerim yar seni
Ben bir yalan dünya olsam nazenin
Allanır pullanır şer lezzetin
Düşük kapıda baş eğe dumrulun
Nebi olsam da sorarım yar seni
Ben bir selam olsam derviş dilinden
Yüz bin melek alır bakış nazından
Mü’min olan bilmez mi Hakk sazından
Kelam olsam da çalarım yar seni
Ben bir koç yiğidim başım dumanlı
Yar aşkına zayil oldum tumanlı
Aç gerdanı mayil oldum sürmeli
Harab olsam da severim yar seni
Ben bir yaban olsam varsam ellere
Pınar başında selam güzellere
Olmaz olsun bahtım kör topallara
Serab olsam da çerağım yar seni
Ben bir ahi ahmed olsam yareli
Güzeller içinde benli daneli
Aç göğsünü gülüm lebler cilveli
Yadın olsam da sararım yar seni
ahi kul ahmed’e nasib