Kimisi gözlerin süzer
Kimisi kaşların çatar
Al geyen sineme batar
İlle mavili mavili
Kimisi boyundan aşar
Kimi hayalinden geçer
Al geyen de bana düşer
İlle mavili mavili
Kimi yalın ayak gezer
Kimi altun nalın giyer
Al geyen de salın dilber
İlle mavili mavili
Kimisin dişleri inci
Kimisi incinir inci
Al geyen yol bilmeyinci
İlle mavili mavili
Kimi gökyüzünde turna
Kimin zülüfleri burma
Al geyen de çiçek topla
İlle mavili mavili
Kimisi bağlar başını
Kimisi saklar yaşını
Al geyen de gözyaşını
İlle mavili mavili
Kimi kara çalıda gül
Kimi de dalında bülbül
Al geyen açılmış sünbül
İlle mavili mavili
Kimi al yanakta zemzem
Kimin bal dudaktan emsem
Al geyen seviyor desem
İlle mavili mavili
Kimi ibrişim kuşaklı
Kimi hey Allah’ım nazlı
Al geyen aşkın ilacı
İlle mavili mavili
Kimi sarıldı boynuma
Kimi ağladı şansına
Al geyen de muradına
İlle mavili mavili
Kimi gözleri sürmeli
Kiminin çifte benleri
Al geyen çözer düğmeyi
İlle mavili mavili
Kimin çilesi çekilmez
Kimine sünbül ekilmez
Al geyen başa çıkılmaz
İlle mavili mavili
Kimi eteklerin sürür
Kimisi de belden bürür
Al geyen badal görünür
İlle mavili mavili
Kimisi hörü gılmandır
Kiminin kaşı kemandır
Al geyen de pek yamandır
İlle mavili mavili
Kimi asar zülf bendine
Kimi sarar gül gönlüne
Al geyen günah ahmede
İlle mavili mavili
HAKİMİYET MİLLETİNDİR
DARBEYE HAYIR
ahi kul ahmed
Gözlerin sevdiğim güzel
Ölümden haberin var mı
Seni benden ayırmışlar
Zulümden haberin var mı
Kaşların gerili yaydır
Kirpiğin temrenle oktur
Vur sineme beni öldür
Kulundan haberin var mı
Gelem dedim gelemedim
Saram dedim saramadım
Var adını diyemedim
Aşıktan haberin var mı
Ela gözler süzülür mü
Yiğit kolu sarılır mı
Üç gün geçmez ayrılır mı
Firkatten haberin var mı
Gönlümü de gül eyledim
Bahasını kul eyledim
Cananıma yol eyledim
Sevmekten haberin var mı
Sana yandım sana yandım
Sen uğruna çam’ra yattım
Gelmez gitmez ele döndüm
Nizadan haberin var mı
Ahi ahmed keder bilmez
Ömürünü heder etmez
Harcanmışı sual etmez
Gönülden haberin var mı
ahi kul ahmed nasibidir
Bugün ben bir güzele rastladımdı
Beliği kıvrım kıvrım örgü imiş
Bakmaz yüzüme ele mi saydıydı
Bakmayınca gözler ayrılmaz imiş
Bre güzel dön hele bir bu yana
Bak şu sana yanmış aymaz kuluna
Ne çare ki düştüm senin ağına
Düşmeyince yarden ayrılmaz imiş
Bahar mısın gonca güller açılmış
Benim göğnüm sana yanmış yakılmış
Baha ister sana eller uzanmış
İsteyince elden ayrılmaz imiş
Güzel ile sohbet etmek güzeldir
Güzel gül elinde de ne güzeldir
Güzel seninle ömrüm ne uzundur
Artar ömrüm gayri de ölmez imiş
Sana sözüm akça gelin zor imiş
Ak gerdana altun akçe takışmış
İnce bele al kuşağı sarılmış
Sarılan bellerden ayrılmaz imiş
El ettim kaş attım bana yar olmaz
Canı versem can üstüne bir olmaz
Dahası yok yar üstüne yar olmaz
Yar üstüne yar seven onmaz imiş
Ala güzel sana nettim neyledim
Hele bir de şu yanıma bakmadın
Ele güldün bu aşığı takmadın
Ele güne derdin yorulmaz imiş
Ne etsem neylesem olmuyor gözüm
Dert eyledim seni doluyor gözüm
Kısmetse gelirmiş ne talihsizim
Talih bir kepçeden ayrılmaz imiş
Nasibse gelir Hint’ten Yemen’den
Nasip değilse ne gelirmiş elden
Gel sen vazgeçme şu garip kulundan
Gariblerde kulluk kanılmaz imiş
Alalım da şu ahudan alalım
A hu zarım kalmasın da maralım
Ahirete kalmasın da yanalım
Burda yanan da orda yanmaz imiş
Öyle olsun güzelim öyle olsun
Bilinmedik yerlere yolum düşsün
Seni almaz isem de ahdim olsun
Ahdinde durmayan da namert imiş
Güzel anan baban yok mu bilelim
Beylerinden de seni isteyelim
Beş bin yetmez ise daha verelim
Kantarın çeki altun akçe imiş
Su geldi teyemmüm bozuldu dersin
Başa gelmedik iş açıldı dersin
Bana da namahrem olur mu dersin
Mahrem olmaya gönlü var imiş
Güzel ne zormuş da kavli kararın
Yaktı beni de cilve ile nazın
Sonunda bir namazlık saltanatın
Padişahı kuldan sorulmaz imiş
Ahi ahmedin canı da daralmış
Bir güzele de on türkü yakarmış
Varma güzel varma ahdim kalırmış
Ahdim almaya can dayanmaz imiş
aşık ahi kul ahmede nasib olmuştur
Kara kaşlı benli güzel
Mah cemalin aya dönsün
Bu fakiri unutma gel
Yerin cennet mekan olsun
Bana eman verir isen
Gönül kasrı sürur isen
Akşam sabah yakîn isen
Gönlün cennet mekan olsun
Ahdin olsun yama tutmaz
Safan olsun haya etmez
Çevre yanın eza gitmez
Sekiz cennet hazan olsun
Çemenlerde gezmek ister
Kapılarda durmak ister
Onbeş adem soymak ister
Yiğit kolu devan olsun
Karar kıldım dünü güne
Kuşak idim ince bele
Beni bilmez kendi gece
Yatmak ister meyan olsun
Denizlerde mavi çeker
Gökte uçar turna nider
Ayak döner eğri gider
Salladığı beyan olsun
Kulun kölen olsun eller
Çala durur gayri haller
Çıka durur arşa kullar
Eylediği canın olsun
Kalbin hile dolu ise
Kara bahtın çöğer ise
Beni senden sayar ise
Sırladığı geven olsun
Kadir Mevlam kavuştura
Ayrı yazgı üşüştüre
Soldan sağa yakıştıra
Gönül düşüp canan olsun
Seher yeli zülfün teli
Sara durur yiğit kolu
Bene düşmüş aşkın canı
Çulsuz aşka cefan olsun
Yola düştüm yola düştüm
Muhammed’li yola düştüm
Yollar ırak gönül verdim
Selam adlı Rahman olsun
Sırrı çeker kantar olsam
Günah çeki tövbe kılsam
Kitap çeker aşkı yazsam
Ahmed düşer Mennan olsun
Ahmed kulun uçtu gene
Arşa doğru ağdı sene
Ne akildir ne divane
Hakk’ı bilen insan olsun
Ahi ahmed kulluk eyler
Öte durur şerri peyler
Tevhid üzre Hakk’ı söyler
Sana yanmış kulun olsun
aşık ahi kul ahmede bu yazıları yazmak nasib olmuştur
Başına sarar buğulu dumanı
Kaşına çekermiş karını dağlar
Döşüme söyler tövbesiz gümanı
Günaha yazarmış bahayı dağlar
.
Yörük yaylasında yar yaylakladım
Şart eyledi bey tuza çuvalladım
Ar eyledim elden can pazarladım
Canıma yazarmış bahayı dağlar
.
Yağmurun bitmezmiş ağıt sayarım
Yel estikçe rayihalar kokarım
Lale sümbül gül bülbülüm öterim
Derdime yazarmış bahayı dağlar
.
Yağız ata bindim vurdum dağlara
Çifte suna sardım çöğ kucağıma
On gardaşı mavzer saldı sırtıma
Kurşuna yazarmış bahayı dağlar
.
Bağlarını anam babam işlesin
Yaylalarda nazlı yarim boylasın
Bir cerene sadak saldım düşmesin
Nasibe yazarmış bahayı dağlar
.
Yükseğin erişilmez ne zalımsın
Eteğin yarime yurt hoş çemensin
Söylenir Kuran’da yürür kazıksın
Kelama yazarmış bahayı dağlar
.
Bağrında kimler yatar aşk neferi
Şirin için Ferhat deler dağları
İman olmasaydı naçar dağlayı
Allah’a yazarmış bahayı dağlar
.
Benden selam eylen kaşı kemane
Kaçıp kaçıp yüreğimi döyene
Yükseklerde otağ kurmuş gelele
Börüme yazarmış bahayı dağlar
.
Erenler söyleyin biz de bilelim
Gönül düşen yar el olmaz belalım
Kelamı kadim der güzel sevelim
Aşığa yazarmış bahayı dağlar
.
Kışın bürün yazın aç perçemini
Güzeller suyundan içer nazlarını
Koç yiğitler su başında sunasını
Kaşına yazarmış bahayı dağlar
.
Efelerin yurdu musun yüksekte
Kaç kızanla bekler oldun Belek’te
Haraç salmış zalimlere dölekte
Ödüne yazarmış bahayı dağlar
.
Gider de yol üstüne otururum
Şeytan’la bazar eyler bölüşürüm
Saf kulu Hakk’a çeler sekinetim
Kafire yazarmış bahayı dağlar
.
ahi kul ahmed de ölse ölünür
Sevda bir ateştir dağla ölçülür
Aşk-ı iman yeldirdiğim kaşıdır
Kalbime yazarmış bahayı dağlar
.
şart: yörükler kız isteyen yiğite ağır şartlar koşarlar.
tuza çuvallamak: tuz çuvalını ovadan yaylaya belli bir vakitte çıkaramadığı için çuvallamış, yani şartı yerine getirememiş oluyor.
ar eylemek: bu mahcubiyetten utanmak
can pazarlamak: şartı yapamayınca yayladan ayrılıp yarinin ve herkesin yanında ve yarinden umutsuz kaldığı için intihar edip canını karşılık olarak vermek. (bunun filmi yapıldı, Türkan Şoray oynadı-yer Toroslar- Yörük yaylaları genellikle oralardadır.- ayrıca annem de yörüktür)
mavzer: çanakkalede de kullanılan koldan sürmeli tek tek atan uzun harp silahı.
sadak: içinde 10 tane ok bulunan yuvarlak kutu.
-Dağların Kuran’da yürümesi ve yeryüzüne sağlamlık için kazık oldukları iki ayrı ayette yazılıdır (en doğruyu Allah bilir)
kelam: Kuran sözüne denir.
Ferhat gerçekten imanla dağları delmiştir. Kırşehirdeki kaleyi de bu kardeşiniz boydan boya delmişti – Batıdan doğuya doğru- Allahü alem- Bunun anlamını şöyle yorumladı bu fakir: zikir üç türlüdür. 1- dil ile zikir 2- Kalp ile zikir 3- Amele, işe, ahlaka, harekete dönüşmüş zikir.. işte bunlardan üçüncüsünü yapamazsanız düşman başınıza bombayı yağdırır durur. bu zikir her türlü ilerlemeyi ifade eder. işte bize iman gücümüzün çok güçlü olduğu bir dönemde (sanırım 1995′ten sonraydı) nasib edilen bu güzel olaydan, ”delmeyi” bir harekete dönüşmüş zikir, batıdan doğuya doğru olmasını ise Batı’nın tekniğini ele geçirmeyi, tekniğini almanın mesajı olarak algıladık. ancak bunun içinde laiklik ve benzeri sosyal kanunlar yoktu. sonuç ise: imanla bu iş olduğuna göre İSLAMLA BATININ TEKNİĞİNİ ALINIZ OLARAK ALGILADIK bu olağanüstü nasibi.
Aynı konuda Sultan I. Abdülmecid bir yabancı heykeltraşa bir heykel siparişi verir ve bunu yüksek bir kaide üzerinde İskenderun’a yönü Doğudan (arkası) Batıya (önü) olmak üzere planlamıştır. Yani Doğu olarak biz, siz Batı’yı aydınlattık demek istemiştir aslında..Fakat ömrü vefa yetmeyip de ölünce yarısı tamamlanıp parası da ödenmeyince heykeltraş tutar Amerika’lılarla anlaşır ve tamamlayıp onlara satar. heykel oldukça büyüktür ve gemi ile Amerika’ya, New York’a götürülüp Osmanlı’da I Abdülmecid’in düşüncesinin aksine, arkası Batıya önü doğuya olmak üzere dikilir. bunun anlamı Doğu bizi aydınlatmadı, biz batı olarak doğuyu aydınlattık demek istemişlerdir böylece. ve o heykel bugün New York’ta dikili olan HÜRRİYET HEYKELİDİR. bu heykel dava edilerek Amerika’dan alınabilir kanaatindeyim. itiraz edebilecek resmi veya özel şahıslara duyurulur…
-dağla ölçülür: sözünde iki anlam vardır. birici mana hakiki dağ olup, yüksekliğin verdiği zorlukla sevdanın ölçülmesi olduğu gibi ikinci manası: dağlamak, ateşle dağlamak kastedilmiştir.
ahi kul ahmede nasibdir
Kaşları kara da tenleri algın
Sapıver bize bir yol yavaş yavaş
Bağları belle de yaprağı şıvgın
Kırıver bize bir dal yavaş yavaş
.
Maralı gözlere vurgun yüreğim
Seherde yollara düşer meleğim
Sabahtan ağşama varmaz öleyim
Hallarım bilinsin dert yavaş yavaş
.
Güzeli yaratmış ay ışığında
Çirkini unutmuş karanlığında
Ezelden muratmış bir olduğunda
Canı cananına kat yavaş yavaş
.
Kaçtır güzel öpmez bahar gözlerim
Yarim deyu nazlar çeker ellerin
Üç gün sevse beşgün satar dostların
Bakıver dengine hay yavaş yavaş
.
Sır eyleme aşkın nedir belalım
Al fistanlar giyen nazar celalin
Gül atarmış dostlar daşlar melalin
Yaralar gönlüne sar yavaş yavaş
.
Gül üstüne güller bağlar olurmuş
Ben gülüme yansam eller alırmış
Yan demeye yanmak kader nazıymış
Saralar bağrıma har yavaş yavaş
.
Gezeli görmedim senden alımlı
Güzeli bellerim nazlı yumuşlu
Nazına kurbanım ceylan bakışlı
Geliver koynuma gir yavaş yavaş
.
Güzelim güzelim allar giyermiş
Al yanaklı kızlar canlar yakarmış
Bir yiğidin koynu ölüm istermiş
Katıver canına can yavaş yavaş
.
Al yazmalı yarim nazlar çarlanır
Bir gönüle giren ölmez yeşerir
Kim kendinden geçer O’nda birleşir
Yazıver yazgına Hakk yavaş yavaş
.
Benim yarim nazlıdır gülü solmaz
Gönül tahtı allıdır eller sokmaz
Allar içinde bir güzel nidilmez
Bağlıdır bağlara gül yavaş yavaş
.
Ahi kul ahmed eğlenir gülünen
Canı cana katarmış da közünen
Al kanlara boyanmış da yarinen
Söndürür ömürü gel yavaş yavaş
.
ahi kul ahmede nasibdir