Senin içun seni sevdiğim güzel
Çifte benlerine nazar değer mi
Canı cana katıp öldüğüm güzel
Bahar güllerine soğuk düşer mi
Bir dost ararım da güzelden olsun
Daşa yaslanırım da topraktan çıksın
Güle darıldım da dikenden geçsin
Dostun tandırına hedik düşer mi
Baharı kışa kattım gül kokmadı
Deliyi başa yazdım hiç eyledi
Divane oldum Hakk’ta “bir” olmadı
Hakk’ın zatına da “gayri” düşer mi
İmanın yok mudur yürek döyerken
Cemalin ay mıdır hal üzre iken
Güzel yaratırmış “Güzel” giz iken
Böyle azaba da sadık düşer mi
Eğilir dallarım toprak yakîndir
Alçağa konarım güzel başımdır
Nice bahtı kara kader dostumdur
Bağ-ı irfanıma ümmet düşer mi
Kaç güzele yandım murat almadım
Bir çirkine düştüm ayna vermedim
En son şu zalime iman sormadım
Güzel yaradan da zalim düşer mi
Yanarım yanarım ağlar yanarım
Mor çiçekli ala dağlar aşarım
Lale sümbül gülden kullar çalarım
Canan dererim de Leyla düşer mi
Yan göğnüm bahar eyyamı gecikti
Bülbül güle düştü benzi karahtı
Güzel diye döndüm nar-ı cemaldi
Kahır çekerim de ben’e düşer mi
Ellerim duadır sana ağıtım
Söylerim kelamdır sana indiğim
Sözüme tel misin zülfün gerdiğim
Çala dururum da uşşak düşer mi
Kararım yoktur a gülüm efendim
Mihrabım kıldım çare kıblegahım
Cihan-ı kudrette güzel sultanım
Bazar eylerim de karar düşer mi
Yuka olur aşıkların bağırı
Zalim olur güzellerin nazarı
Çatal olur yiğitlerin yüreği
Varır deşerim de boran düşer mi
Yüce dağın ardı sıra gidilmez
Eteğinde göven ördek vurulmaz
Onbeşinde körpe gelin geçilmez
Alır kaçarım da attan düşer mi
Dumanı batasıca ala dağlar
Babal mı aldın depende yol eğler
Yörük yaylasında güzeller ağlar
Gider isterim de şarttan düşer mi
Kokarsın burcu burcu gül içinde
Bakarsın nazlı nazlı el içinde
Söyletmen beni onbir saz içinde
Beler koynuma da kızdan düşer mi
Ahi kul ahmed de yanar yakılır
Güzel sarmayınan yiğit olunur
Üç yüz atlı beş yüz yaya döğüşür
Güzel uğruna da candan düşer mi
.
ahi kul ahmede nasibdir
Sarı saçlarına kurban olduğum
Bahar gelir sana döner gün gelir
Sazdır tellerine zülfün gerdiğim
Yiğit ölür adı kalır gün gelir
Ben bu hasret ilen çokca yaşamam
Sen bu nazlar ilen niyaz çekemen
Ağla ağla derken ömre yitemem
Yaşlar yaşar darda düşer gün gelir
Seni seven benim ben’i göremem
Seni senim için seven bilemem
Ağu aşkın baçı gari saramam
Ölen sever ben’ler yaşar gün gelir
Cemal diyerekten seher düşermiş
Sarı saçlarına altın göğermiş
Beller kırılası bizden geçermiş
Körpe gelir koca düşer gün gelir
Ala gözlü çifte benli sevdiğim
İnsafın yok mudur öldür bakayım
Kadıya haber sal mihrin vereyim
Eşek ölür kadı bunar gün gelir
Kaç yaşadım yaşlar ile yaşlanmaz
Kim demedim gelir kucak söylenmez
Bu baharın ardı sıra ölünmez
Bahar gider çirkin düşer gün gelir
Bir aşk için yana durdum ahımdan
Gece gündüz öldüm hiç sevabından
Ağşamdan koynuna girdim canıylan
Koyun soğur adam ölür gün gelir
Gönlün hoş olsun a canım efendim
Yurtlarınız boş kalmaya belendim
Sizi hörülerden saydım genceldim
Nazlar sarar ömür yiter gün gelir
Ahi kul ahmed de kışda düşlemiş
Güzel deyu ağu içer yaşarmış
Kimse bilmez canı Hakka satarmış
Canlar ölür Canan yaşar gün gelir
Açıklama: bu şiir dün etlik halk otobüsünde yanına oturduğum dişçilik uzmanlığa çalışan altın saçlı kız için yazmaya çalıştım. siz benim her gördüğüme aşık olduğumu, yazıda 300 sevdiğim olduğunu, hep bu güzellikle ilgili şirleri ayrı ayrı onlara yazdığımı bilmiyorsunuz tabii. işte böyle bütün güzelleri sevmek bir Karaca’Oğlan’a bir de bize mahsus denilebilir. Yaşantılarımız benzer olduğu için yazdığımız şiirler de çok benzerlik gösteriyor. o da güzellere “var git emmi işine” diyene kadar, biz de “var git emmi dişine” kadar denilene kadar yolları, yazıları, dağları, pınarları, göçleri, yiğitleri, güzelleri, körpeleri, lebleri, belleri, canları, yaranları, cananları, hatta kocamışları birlikte yazıp duracağız. ikimizin şiirlerini yan yana koyun ve bir edebiyat öğretmenine hangisi hangisinin deyin asla ayıramaz. çünkü yaşantılar ve düşünüşler aynı…ümid ederim değerli okuyucularımız bu yazılanlardan hoşnut olur ve kendini buralarda bulur her şeyiyle..
ahi kul ahmed’e nasibdir
Zikrimiz alındı muhterem hocam
Gülümüz kokar oldu bir ihtiram
Bilmez idik evvelde Hakk’tan fehim
Zikrile didarın açarmiş rahim
Dileriz bir Allah demeyi zelil
Saf bir kalb ile de yanmayı melül
Baha kıldı Rahman biraz gayreti
Gayret kim ki halden hale geçmeyi
Dertlenmeyeni aşık saymaz imiş
Hakk içun aşka yaran yazmaz imiş
Gönül gözü ışımadan aşk olmaz
Hakikat sözleri bilmemek olmaz
Aşk ile canın satanlar ararmış
Aramak ne kendi canan yazarmış
Ders verir sırrından perdeler açıp
Zorluk, cefa, sıkıntı ve horlatıp
Aşk bir bela, canı dara düşürür
Ağıt, aklı siler gömlek giydirir
La mekanın arş mıdır bu Mecnun’a
Leyla’ya dert midir nazlar mahına
Seherlerde kelam ile mahbub kıl
Cemaline seyran ile meftun kıl
Akıldan geçtim gömlekten giydim bil
Zatına düştüm gayrinden geçtim bil
Burda cefa yazarmış yoğa, cemal
Mahşerde kul deyu çağırır cemal
Kim ki aşık deyu yaratılırmış
Ahdeyler, kul nurdan bezetilirmiş
Hakk ile yaran nider halka devran
Kul olan canan yazar ümmet halktan
Cemal dilersen sıkı dur cefaya
Celal ile yanasın komaz sefaya
Yad etmeye yaşlar salar vefalım
Yüz bin bela kılsan düşmem feryadım
Ümid ile korkun mihrab eyledim
Şad olmaya delili yoğ peyledim
Aşık olmağ altın gümüş neylermiş
Bir kamilde toprak olmak eylermiş
Aşk yolunun kullarına derman mı
Dermanı dertten sayar ölmen mi
Manası Hakk’tan kelamı kuldanmış
Ölenler bela dost imiş candanmış
Yusuf kardeşi Doğan mı saymışlar
Doğan kim “ahi kul” şahin bilmişler
Bu kadar yarenlik Hakk nazıdır bil
Hakk içun “ahi”nin ”kul” sözüdür bil
“Kul” olanlar tevhid ile uçarmış
Uçmağa Hakk burak ile yazarmış
Arşda yoğ imiş başka nebi ”Yusuf”
Züleyha’dan kaçmamış Doğan Yusuf
Sen bir züleyha bul da gel mah cemal
Kaçmayam ben gel gör ki ahı cemal
aşık ahi kul ahmede nasibdir
Kara kaşlarını çatan sevdiğim
Cemalini mahdan saymaya geldim
Dara düşürüp de zulüm gördüğüm
Sanatını şerden yazmaya geldim
Kara düşlerini yuyup yıkasam
Çare leblerini güle bezesem
Hele şeftalini deva eylesem
Bahasını senden ölçmeye geldim
Kara bahtımı da bayram eylesen
Sana kulluğumu canan düşlesen
Bir ataş ki yanar arştan beslesen
Çerağını Hakk’tan sormaya geldim
Kara yazılırmış candan verenler
Cana canan imiş candan geçenler
Canla canan harda bir mi olmuşlar
Çırasını hay’dan yakmaya geldim
Kara vezire bir sultan olsaydım
Sultan kim serçeyim aslan keseydim
Yar köle ararmış kulun olsaydım
Hizmetini can’dan yapmaya geldim
Kara bağlarmış şu cansız yüreğim
Soyha dünyadan ha eksik kalayım
Ben bu güzelden de geçmez olayım
Belasını kuldan bilmeye geldim
Kara yazılırmış dertli aşıklar
Dara düşermiş sıdkı sadıklar
Kime yazar imiş ceylan bakışlar
Meramını nazdan çözmeğe geldim
Kara ahmed kara tenden olaymış
Kara yazmaz Rahman gülden sayarmış
Bu kara ile kaç güzel yakarmış
Çeteneyle güller sunmaya geldim
ahi kul ahmede nasibdir
Ben bir elif olsam başa
Kim hu dokur önden sona
Bir güzelce sunar Hakk’a
Hediyemi bilmez imiş
Ben bir aşk-ı elif kulum
Hakkın zatı arar kelim
Gayri olmaz O’nsuz ölim
Gördüğümü bilmez imiş
Güle yazdım elif bilmez
Baha kılsam nazın çekmez
Eller ile dirlik düşmez
Dostluğumu bilmez imiş
Yollar elif diye uzar
Baştan uca eğri gider
Ben bir yolcu olsam eğer
Muradımı bilmez imiş
Elif tekdir teke gider
Cana vursam uçar gider
Ben bir aşık olsam eğer
Çaldığımı bilmez imiş
Elif diye söyler sözüm
Ba’dan yana inler sazım
Aşık olan ağlar gülüm
Gülşenimi bilmez imiş
Kimler elif elif diye
Elif için canlar vere
Damdan düşen kullar öle
Öldüğümü bilmez imiş
Kullar ağlar elif içun
Elif olan kullar uçun
Saki olsam Rahman içun
Çakırımı bilmez imiş
Birim birdir elif birden
İki ben’dir sayar elden
Çalsam kapın yine senden
Kulluğumu bilmez imiş
Hakk’tan gayri bilmez kulum
Gayri desem yansır eşim
Hakk’ın zatı uğraş gülüm
Bazarımı bilmez imiş
Elif ba’ya er mi durur
Ba’yı Hakk’ın sazı bilir
Elif ba’sız ne mi olur
Hazanımı bilmez imiş
Eliflerin bostanıdır
Aşıkların destanıdır
Nazargahi ilahidir
İrfanımı bilmez imiş
Elif benim sırrım yazar
Tövbe etsem ben’i düşer
Teke düştüm ölsem yeter
Yokluğumu bilmez imiş
Hakka çaldım elif sazım
Baha oldum candan geçim
Ben bu söze sırlar biçim
Açtığımı bilmez imiş
Sahralarda elif gezer
Çöller aşıp fizan düzer
Kaftan öte anka uçar
Mekanımı bilmez imiş
Musa oldum Turda elif
Yaka durdu nurla elif
Kelim deyu yazmış elif
Türabımı bilmez imiş
Rahman deyu yazar elif
Günah deyu kızar elif
Ölçe dursam kullar elif
Kendileri bilmez imiş
Kul ahmedim kullar aşkın
Elif yaz ki dünya düşsün
Muhammed’e ümmet yazsın
Eğriliği bilmez imiş
ahi kul ahmede nasibdir.
Ben bir güzel sevdim gözler maralı
Bağ-ı irfanımı cehle yazarmış
Ben bir cahil olsam alıp kaçalı
Can-ı emanımı şerre yazarmış
Gezer olsam nazlı yarle gülünen
Güller ağlar bağlı elde yaşınan
Benim gülüm saklı yerde düşünen
Can-ı ayanımı gize yazarmış
Ben bir güzel sevdim kendi halımca
Varım yoğum serdim neslim boyunca
Baka kaldım yarim elden olunca
Can-ı yaranımı hiçe yazarmış
Güzel beni def mi eden yanından
Baha kılman şart mı ölüm baçından
Bana yoktur ölmek levhi mahfuzdan
Can-ı divanımı od’a yazarmış
Bu sürmeleri Hakk çekmiş ezelden
Yar zülüfleri de salmış boyundan
Ak gerdanı da çözmüş lebinden
Can-ı serabımı güle yazarmış
Yarin koynunda da sabah mı olur
Kaçtır öldüğüm de yumah mı olur
Sevdim deyu kader bozmah mı olur
Can-ı cananımı köze yazarmış
Bu güzelle başım derde girerken
Ağıt yaktım seven dara düşerken
Bu kaçıncı namaz imam kılarken
Can-ı imanımı beze yazarmış
Gülleri ele mi verdim bağından
Elleri yare mi biçtim çarından
Böyle bahtı kara gülmez arından
Can-ı dermanımı göze yazarmış
Yarin sarayında yiğit olsaydım
Yiğit kim serçeyim aslan kesseydim
Arşın kapısında burak olsaydım
Can-ı hayalimi kula yazarmış
Ahi kul ahmed de neler söylenir
Başa gelmedik de işler eyletir
Saf bir kuldur ağu içer arşdadır
Can-ı gülşenimi Hakka yazarmış
AÇIKLAMA: maral, gözlerinin güzelliği ile bilinen bir ceylan türüdür. Bağ-ı irfan kişinin bilgi erdem ve ahlak toplamıdır. Cehle yazmak bilgiliyi cahil olarak haksızca nitelemek demektir. Alıp kaçırmak cahillik sayılmıştır. Bu takdirde can-ı eman demek canının güvenliği şer olarak tehlikeye girer deniyor.
Nazlı yarle gezmek güzel ise de güller elde kesilmiş ve bağlı olduğu için ağlıyorlar. Gülün saklı yerde olması değerli hazinelerin genelde saklı yerde olduklarını ve oradan düş görerek bizi de aynı şekilde gize yani saklı yazdığını fakat canımızın açıkta olduğunu söylüyor.
Baha kılmak ölçü kılmak demektir. Ölüm baçı demek ölümün vergi verir gibi verilmesi demektir. Baç yol geçme vergisidir normalde ve Köroğlu dağdaki geçitte alırdı. levhi mahfuz, gizli levha olup Allah’ın kaderi yazdığı levhadır. Ölmenin olmaması demek canın durduğu yerin ateş-od olmasındandır. Aşıklar ölmez de ondan. Sürmelerin ezelden çekilmesi demek alımlı yaratılışın ezelden insanların yaratılışından geldiğindendir. Gerdanın lebden çözülmesi döşün ta memelere kadar açılması olup bunu serab olarak gördüğümüz ve gül olarak göğüsleri değerlendirdiğimiz anlaşılmalıdır.
Ölmek ve yumah malum. Sevmek bir kader diyor. Bunu bozmah doğru değil diyor. Böylece can canan ateşte –közde bir olmalılar demek istiyor. Aşk anca bu halde kıvam ve fedakarlığa ulaşarak kemali bulabilir. Seven dara düşerken normalde ağıt yakılmaz. Fakat sevenin dara düşmesinden o kadar çok üzülüyoruz ki ona şimdiden sanki ölmüş gibi ağıt yakıyoruz. Çünkü aşk ve aşıklar çok kıymetli olup diğer insanlardan üstündürler. Sonra o kadar çok ölüyor ki her ölüme bir namaz sayıyor ve imanımın canını bezde (Kabutta) hayat bulacağını yani imanımı kurtarabilecek şekilde yarin yazdığını söylüyor.
Çar diye kadınların başlarına örttüğü örtüye denir. Canın dermanının göze yazılması yarin bana bakarak gülmesine bağlıyor. Serçenin aslan kesilmesi erkeğin dişisinin yanında yiğit olup aslan kesileceğini bu yüzden de bir erkeğe karısının yanında ters bir söz söylemenin uygun olmadığını belirtmek istiyor dolaylı olarak. Arşın kapısında Burak olmak demek arşa kadar yükselmek için bir Burak gibi yükseltecek ihlas, aşk, ve amele ihtiyaç olduğunu ima ediyor. Ancak hemen sonra hayalin kulluğa yazılması son mertebe ve hayalin KULLUK makamı olduğu bildiriliyor ve Burak terk ediliyor.
Kul ahmedin söylenmesi demek bu birçok şeyi aslında hayal ettiği fakat elde edemediği, söylenip durduğu belirtiliyor. Başa gelmedik işleri de başkalarına yaptırdığı belirtiliyor. Saf bir kul olup ağu içerek arşa çıkmak demek: arşa kadar çıkabilmek için önce temiz kalp gerektiği, sonra ağu içmekten maksat dünyada dert ve sıkıntılara sabrederek şikayet etmeden onları yutmak gerektiği ve bunu isteyerek yapması gerektiği belirtilerek anca böyle olursa kendiliğinden arşda bulacağı söyleniyor.
Böyle olunca veya olmadan bütün güllerimin olduğu gül bahçem olan gülşenimi Cenab-ı Hakka sunduğunu söyleyerek noktayı koyarak şiir bitiyor.
Bu gülleri Hakka sunma olayı Peygamber efendimizde de var olup o da kendi yanındaki güllerle çok büyük yazılmış bir Arapça ALLAH yazısını örgü gibi güllerle ördüğünü çıplak ve gündüz gözü ile gördüm desem ne dersiniz… bunları lütfen Riya veya kibir saymayınız da imanımızı artırsın sen söyle dememiz daha iyi uygun olur. bu anlattığımı açık gözle ilahi huzurda, 2000 yıları idi. sallallahü aleyhi vesellem…
Aynı anda daha sonra yaklaşık 10 türlü arapça yalınkat ALLAH ismi celalleri kademeli olarak bir hafta içinde gösterildi. bu isimlerin sadece 3 veya dört tanesinin yeryüzünde olduğunu gördüm. diğerleri yok. buradan ayrıca camilere yazı yazmam gerektiği mesajını da anladım.
Bu gördüğüm isimleri zaman zaman ülke alan camiine yazmakla beraber bunun bize hattatlık yapmamız anlamında bir mesajda olduğunu anladım. ve bir hat hocası bulup ders aldım.
ahi kul ahmede nasibdir
Kara gözlerine kurban olduğum
Sürme çekip gari öldürme beni
Sala eyleyip koşturma ardından
Tökezleyip burnum kırdırma beni
Güzelliğin kıymatın ben bilirim
Yanında mevsimi hep yaz sanırım
Üç gün aşka beş gün derde düşerim
Sabahleyin koynum soğutma beni
Yar aşkına düşeli aklar indi
Ak gerdan için ne ocaklar söndü
Balım gülüm iken soyhaya döndü
Azabımı senden verdirme beni
Pınardan pınara gez uğrun uğrun
Bakracı dolmağa tutsaymış yadın
Zülfüne dolasa bahaymış aşkın
Kulluğumu Hakk’tan ayırma beni
Aç kollarını da dola boynuma
Geç kaldığımı dur sala eyleme
Bu yazdığımı al da sar koynuna
Cananımı candan ayırma beni
Ölürüm ayrılmam senden ceylanım
Ak gerdanı aç karşımda öleyim
Al koynuna da bir ömür vereyim
Aşığını sözden caydırma beni
Akşam olur zabah olur yar gelmez
Günah olur sevab olur yaz bitmez
Güzel olur çirkin olur bir olmaz
Güzelini nazdan bıktırma beni
Ahi kul ahmedin ahdı var sende
Güzelliği çaldı taşa var onda
Huya verdi güzel diye var elde
Ellerile yazdım öldürme beni
ahi kul ahmed’e nasib
Ben bir şahan olsam sen bir balaban
Daksam cırnama kaldırsam yar seni
Ak ellerin sala sala yürüyen
Doksan olsam da sararım yar seni
Ben bir kadı olsam hüküm bozmağa
Ak ellerin gümüş tasta yumağa
Seni bellerim de yeşil ördeğe
Noksan olsam da dönerim yar seni
Ben bir tüccar olsam kumaş yükümdür
Alana satarım kabut bezimdir
Ömrü harcarım iman düşümdür
Yetmiş olsam da bilirim yar seni
Ben bir bülbül olsam gülüm gülşende
Konmaz mıyım nazlı gonca açanda
Benim canım candan âri geçende
Yanmış olsam da soldurmam yar seni
Ben bir turna olsam seyfe gölünden
On bin gardaş sökün etsek yurdundan
Koç yiğitler selam yare çızgımdan
Elli olsam da sallarım yar seni
Ben bir ceyran olsam çölden kaçınca
Yar göğsünü açmaz elden olunca
Aşiret şaar deyu yoktan göçünce
Kırk yer olsam da yazarım zar seni
Ben bir güzel olsam soyha başından
Kerem et yiğidim söyle sazından
Ar ettim güzelliği yaz huyumdan
Aşık olsam da süzerim yar seni
Ben bir yalan dünya olsam nazenin
Allanır pullanır şer lezzetin
Düşük kapıda baş eğe dumrulun
Nebi olsam da sorarım yar seni
Ben bir selam olsam derviş dilinden
Yüz bin melek alır bakış nazından
Mü’min olan bilmez mi Hakk sazından
Kelam olsam da çalarım yar seni
Ben bir koç yiğidim başım dumanlı
Yar aşkına zayil oldum tumanlı
Aç gerdanı mayil oldum sürmeli
Harab olsam da severim yar seni
Ben bir yaban olsam varsam ellere
Pınar başında selam güzellere
Olmaz olsun bahtım kör topallara
Serab olsam da çerağım yar seni
Ben bir ahi ahmed olsam yareli
Güzeller içinde benli daneli
Aç göğsünü gülüm lebler cilveli
Yadın olsam da sararım yar seni
ahi kul ahmed’e nasib
Hakk fermanı ulaştı kudret elinden
Düştüm dipsiz denize yüzmek zorundan
Kadir-i mutlak ferman eyledi ânâ
Elhamdülillah salim çıkardı câna
Beş yaşında okudum elif ba’ya er
Altı yaşında şakıdım Yunus derler
On yaşımda içtim şarab pir elinden
Mevlana derler aşk-ı canan kulundan
On dördümde Hakk’ı sual ettik biraz
Hakikat vücud buldu iman et aymaz
Yirmiye erdim ömrüm gitti uçmuşum
Bağrım açtım aklım şaştı düşmüşüm
Çok vuruştum nefs ve şeytan hasım dura
Sabır ve rıza er durdum makam ola
Yirmibeş tam karışmağa meyil oldu
Meyil kim her yanım aşka zeyil oldu
Otuzumda çevrilmedim sağ yanıma
Öz nefse bekçi durdum fakr ve rızana
Otuz beşte “bela” diyen ruhlar kelam
Sır şerbetinin sakisi Rasul Selam
Kırkta daldım derya ne Rahmete bandım
Cevher-i Marifete ol sırdan erdim
Mum gibi eridim pervaneye döndüm
Aklım zayi oldu divaneye şaştım
Kırk beşte cehle çiğnetir toprak gibi
“Hu, Hu” aşkına döküldüm yaprak gibi
Bin paralık kıymeti bir pula sattım
Anka olup kaf dağına kanat çırptım
Ellide paralandı döndü dergaha
Her ne günah var ise şeytandan yana
Tövbekar oluptur Hakk’a boyun sundum
Ol günahı sevaba Kerim’i buldum
Hakk Rasul’ün vahyi Cebrail oluptur
“Zikr edesin” dedi Rahman, “kul” oluptur
Mevlana, Habib-i Neccar ve Hakk Rasul
Elli beşte tamam oldu üç el husul
Onca rahmet çoğ idi saldım ümmete
Kim dahi sıkışa koşturdu ahmed’e
Şeriat evladır bostan yaptım cevlan
Tarikat âlî oldu gülizar seyran
Hakikat anka’dır uçarmış kaf’larda
Marifet eşiğin geçermiş “kul”lar da
“Elest” bir şaraptır Mürşidi verirmiş
Kararınca içenler mürşid olurmuş
Canla canan bir oldu deyu harında
Aşkımı levhe yazdı “kul” der arşında
İmdi ahmed yandıkça can mı canan mı
Bir olmaya vardıkça candan geçen mi
Perdeler hicap senin gülün gülşen mi
Gül olmağa kim vardan yoğa göçen mi
Çok tamah kılma dünya çeker seni de
Sert düşersin hem cehle yazar teni de
ahi kul ahmed senin kararın nedir
Bir kararın yoktur aşkda zarın nedir
Ahi ahmed için dışın yanıverdi
Yanmak ne ki saç üstünde pişiverdi
not: dün Samsun’a hayırlı işe (Kız istemeğe) giderken ulusoy otobüsünde yazıldı sevgili dostlar. kız çok zorda çok zorda…
ahi kul ahmed
Evvel bahar ermeyince
Evvel bahar ermeyince
Kırmızı gül açmaz imiş
Kırmızı gül açmayınca
Gonca diye kokmaz imiş
Bahar baçı güller imiş
Gül bahayı aşk eylemiş
Aşkın sazı bülbül ötmüş
Bülbül gülsüz yatmaz imiş
Bülbül güle aşık imiş
Aşık ne ki ölür imiş
Ölmeden evvel ölseymiş
İnsan oğlu ölmezmiş
Gül bahardan azad imiş
Evvel nazar gonca imiş
Gonca Hakk’ın fehmi imiş
Fehme eren yanmaz imiş
Kır çiçekli ala dağlar
Lale sümbül çiğdem eğler
Yazıdaki oğlak söyler
Cana bülbül ayvaz imiş
Er baharda bağım gülşen
Gül dedimse kastım aşktan
Bülbül kimmiş benim canan
Canın sunan ölmez imiş
* * *
Şahin olsam ne çıkar bundan
İlim arzu edenlerindir
Arzu etsem ne çıkar bundan
Alim arzu edenlerdir
Sazı olsam ne çıkar bundan
İlme gönül vermem veremem
Arzu diye gece ölemem
Ben bir arzu ile yaşarım
Canı olsam ne çıkar bundan
Mesaj alındı yaşlan beyim
Bilmez kimse hem arzu halim
Sohbetimiz var arzu canın
Canan olsam ne çıkar bundan
Bize şahın nazarı gerek
Karga değiliz sekecek
Taksam cırnamı can verilcek
Şahin olsam ne çıkar bundan
* * *
Bağlar başı
Bağlar başı yeller nazı
Çıka geldi ömrüm varı
Çala dursam ömrür sazı
Gönül çarhı ferman bilmez
Bağlar başı candan öte
Canan bekler candan geçe
Vara dursam neyden geçe
Gönül çarhı “ben”den bilmez
Bağlar başı sevda baçı
Etse eydür can niyazı
Gönül sazı canan nazı
Gönül çarhı eyvan bilmez
Bağlar başı dağlar kaşı
Yollar aşar dağdan âri
Benim yarim kimden eğri
Gönül çarhı zordan bilmez
Bağlar başı güller kârı
Aça dursa gonca gülü
Gülüm bilmez canan beni
Gönül çarhı candan bilmez
Bağlar başı eller kârı
Koka dursa gülüm zari
Bülbül güle yansa dahi
Gönül çarhı neyden bilmez
ahi kul ahmed’e nasib