Gözlerin sevdiğim güzel
Ölümden haberin var mı
Seni benden ayırmışlar
Zulümden haberin var mı
Kaşların gerili yaydır
Kirpiğin temrenle oktur
Vur sineme beni öldür
Kulundan haberin var mı
Gelem dedim gelemedim
Saram dedim saramadım
Var adını diyemedim
Aşıktan haberin var mı
Ela gözler süzülür mü
Yiğit kolu sarılır mı
Üç gün geçmez ayrılır mı
Firkatten haberin var mı
Gönlümü de gül eyledim
Bahasını kul eyledim
Cananıma yol eyledim
Sevmekten haberin var mı
Sana yandım sana yandım
Sen uğruna çam’ra yattım
Gelmez gitmez ele döndüm
Nizadan haberin var mı
Ahi ahmed keder bilmez
Ömürünü heder etmez
Harcanmışı sual etmez
Gönülden haberin var mı
ahi kul ahmed nasibidir
İndim yarin bahçasına, gonca açmış gül gördüm
Gülün aşkıyla inleyen, dalında bülbül gördüm
İşveyle gülen beyaz zambak gelinlik içinde
Dağıtmış mor saçlarını söyleyen sümbül gördüm
Öbek öbek oturmuş da çiğdem mahsun açılır
Al giyinmiş gelincik de siyah sürme sürünür
Sarı sarı papatyalar dal dal olmuş dallanır
Ala güzelin yüzünde hicaptan bir tül gördüm
Yaseminler ortancalar söyletir leylakları
Laleler renge bürünmüş sarıları da alı
Ne hoş kokar karanfiller kıvır kıvır yaprağı
Onca çiçek suretinde bir demet gönül gördüm
Hüsnü yusufun hüsnüne aşık olmuş dervişler
Kendi yapar kendi çatar lakin zahirden gizler
Bu sırrı nerden anlasın benim gibi gafiller
Onca ayet içinde de ahmedimi zül gördüm
Bu bağı firdevste mahsun mesti hayran gezindim
Geçtim mecnun çöllerini çün leylaya ulaştım
Aşk mı idi şevk mi idi bu hale şaştım kaldım
Aşkın narına yan ahmed senden arta kül gördüm
Kara kaş altında sürmeli gözler
Baha el altında goncalı güller
Döküp gerdana da zülfünü dizer
Çıkar yaylada salınır bu güzel
Yunmuş yıkanmış Çuğun’un gölünde
Parlar durur siyah zülfü telinde
Giyinmiş kuşanmış hoş salınır da
Gören söylesin benimdir bu güzel
Yukarıdan da Kılıçözü ırmağı
Saklı durur bu sinemin yarası
Gavur kızı bizle açtı arası
Gören söylesin kimindir bu güzel
Yanakta gamzesi kar eder cana
İlin yari benzer huri gılmana
Ben yitirdim ben ararım bahana
Gören söylesin kulumdur bu güzel
Gel benim karşımda salın bir güzel
Beni sarhoş etti bir yavru gazal
Kara kaş altında da melil melil
Gören söylesin canımdır bu güzel
Canım hoştur gelir gönlümün şanı
Seni seven yiğit neylesin malı
Defeder giderir gönlümün gamı
Gören söylesin neyindir bu güzel
Ahi ahmed gider kendi yoluna
Has bahçada gonca güller açıla
Değmen benim zülfü telli yarime
Gören söylesin yarimdir bu güzel
ahi kul ahmed nasibidir
Ala gözlerini sevdiğim güzel
Böyle güzel yoktur senden ziyade
Bilmem melek misin yoksa huri mi
Böyle güzel yoktur senden ziyade
Bakarmış da deli gönlüm bakarmış
Her gördüğünü gönlüne yakarmış
Bir gün şöyle bir gün böyle dönermiş
Bugün güzelliğin dünden ziyade
Şu bahçandan dersem gonca gülünü
Nice bir çekeyim aşkın yayını
Hayli demdir bekliyorum yolunu
Bugün beklediğim dünden ziyade
Yayladım da yayladım yar yayladım
İndim engine de seyran eyledim
Ahdım olsun seni alır kaçarım
Bugün ki değerin dünden ziyade
Ararım ararım da dost ararım
Dost yoluna veririm onca malım
Bekle sevdiğim bekle benim yolum
Bugün ederin de dünden ziyade
Güzeller güzeli hüma yavrusu
Gözleri sürmeli alma kurusu
Söyleyim ben sana sözün doğrusu
Bugün güzelliğin dünden ziyade
Aşkın kılıncını taktım belime
Muhabbet ne imiş bildim yenice
O dostu saraydım bari bu gece
Bugün sıcaklığın dünden ziyade
Keklik gibi ordan ora sekersin
Beni görsen kaşın gözün yıkarsın
Çağın geçmeden de kul mu ararsın
Seni seven yoktur benden ziyade
Gece gündüz de sevdana yelerim
Aşık olup hüsnün bağın dererim
Daha evvel değmez eller sanırım
Seni saran yoktur benden ziyade
Yarim salınır da yarim salınır
Ciğerciğim bölük bölük bölünür
Sonunda bu dert beni öldürür
Sana ölen yoktur benden ziyade
Kaş altından melil melil bakarsın
Aşık olsan ataşıma yanarsın
Taramış zülfün kakülün kesersin
Dökmüş ince bele belden ziyade
İflah etmez bu dert beni oyalar
Mehlem almaz sinemdeki yaralar
İster ise boyuncuğum uralar
Bugünkü zulmetin dünden ziyade
Güzel seninle yaylayım yaylada
Sakla beni bucağında otağda
Her hizmetin ben eyleyim ne var da
Senin divanında kuldan ziyade
Ahi kul ahmedim yanar güzele
Her sevdiğine tutarmış çetene
Nice kulların var yazar kalemle
Beni yazdırırsın elden ziyade
ahi kul ahmed nasibidir
Baharda açılan gonca gül gibi
Açıl da gel ömrüm varı hal gibi
Öpülen leblerin sana yol gibi
Açıl da gel ömrüm varı hal gibi
Kıyamam sana bahçalarda gülüm
Duramam sensiz yazılarda ölim
Sensizim sessiz yaylalarda yarim
Açıl da gel ömrüm varı yel gibi
Senindir senin gönüllerde gülün
Aşıktır senin eşiklerde kulun
Bin niza etsem konuştukça yolun
Açıl da gel ömrüm varı sel gibi
Ne sektirir ne öptürür lebinden
Cefa çoktur vefa yoktur halından
Kimse bilmez bal döktürür dilinden
Açıl da gel ömrüm varı bal gibi
Ne ararsın ne sorarsın halimden
Bi kararsın gonca gülün dalından
Baha bilmez canı canım yolundan
Açıl da gel ömrüm varı el gibi
Akşam olur sabah olur yar gelmez
Sağa döner sola döner yar aymaz
Üç gün beş gün geçer sır tutmaz
Açıl da gel ömrüm varı gül gibi
Güle yazdım bahçalarda bağını
Sana sundum sunalarda çağını
Kime yazdın turnalarla çağrını
Açıl da gel ömrüm varı tel gibi
Açıldım açıldım tel tel açıldım
Suna diye ben kimlere sarıldım
Akşam sabah sinelere savruldum
Açıl da gel ömrüm varı yel gibi
Alı al moru mor geysen şalından
Renk renk vurur şavkı anın yanından
Ey güzeller güzeli sen canından
Açıl da gel ömrüm varı kol gibi
Bahar sensin gonca güle nazar hem
Baha olsun sümbül güle niza hem
Kime düşer bela diye kaşa hem
Açıl da gel ömrüm varı el gibi
Ahi kul ahmedim canım yar bilmez
Ele güne söylenmedik söz olmaz
Kim ne bilsin bilinmedik hal olmaz
Açıl da gel ömrüm varı dal gibi
aşık ahi kul Ahmet’e yazmak nasib olmuştuır
Dost dost deyip de hey yanıp durduğum
Dost bana yareler açtı neyleyim
Ak gerdana beşi birlik dizdiğim
Dost bana yareler açtı neyleyim
Selam saldım karlı dağlar ardına
Aldı m’la sevdiğim lebler aşkına
İl yanmazken ben yanarım derdine
Dağlar aramızı açtı neyleyim
İnce uzun yollar aştım yol deyu
Yaylasına vardım elaman deyu
Sinesine elim sundum yar deyu
Beyler ayırdı da kovdu neyleyim
Dökülsün zillerin sen de ben gibi
Varılmaz yolların dağlar set gibi
Bahçada açılmış gonca gül gibi
Eller kokladı da soldu neyleyim
Dosta dost gerek hatırdan geçmeye
Cana can gerek gönülden içmeğe
Bene sen gerek sedeften uçmağa
Şeytan yokladı böyle’ldu neyleyim
Ak ellere al kınalar yakarmış
Bir goncaya el sineler dökermiş
El gördüye şol cilveler saçarmış
Kullar aramızı açtı neyleyim
Sıkım sıkım sıkmış ince belini
Bal döktürür ağzındaki dilini
En sonunda ben dererim gülünü
Anan aramızı açtı neyleyim
Aşık mısın aşık ağzımı ararsın
Her sözümü acizime yorarsın
Benim haram niçin gülüm derersin
Canlar ararmış canını neyleyim
Ne idi göçün kul ahmedim neydi
Pazar ettim gülümü suçum buydu
Al kanlara bezendim ölsem eydi
Haller söylermiş cananı neyleyim
Cennet sandım kız koynunun içini
Eğri saydım şu soyhanın suçunu
Kime dedim yar tövbenin bacını
Koçlar vurdu da böyle’ldu neyleyim
Eğme kaşın sonra bakmam yüzüne
Ataş düşsün ala güzel özüne
Yemem içmem de bakarım tadına
Gönül bir çifte şahan da neyleyim
Benim işim minnet ile zar değil
Güzel nazın bana olsun zor değil
Sevmez isen söyle bana ar değil
Güller kar etmedi anam neyleyim
Şeker mi kaymak mı baldan ilave
Severim güzeli maldan ziyade
Çirkine gönül düşmüş hem ziyade
Zulüm âna varmış da neyleyim
Ahi kul ahmedim yurdun tazele
Kaçtır bahası kul oldun güzele
Gönül ferman dinlemez bak gazele
Solar güllerim de yavrım neyleyim
ahi kul ahmede nasib oldu.
Bre güzel bre güzel
Yaşın geçer demedim mi
Sürme çekilmiş gözlerin
Yiğit yıkar demedim mi
Lale sümbül gülün kastı
Şenlenirmiş gönül kasrı
Bülbül olup ahu zarı
Cana yeter demedim mi
Boylu poslu fidan gibi
Uzar gider selvi gibi
Bir gün gelir yaşın gibi
Hazan olur demedim mi
Yörü behey kaşı kalem
Nazın çeker kamu alem
Beni sende yare kılam
Canan olur demedim mi
Hele bak şu canı teze
Gelin olmuş onbeş güne
Bensiz niden varıp ele
Ziyan olur demedim mi
Yanıp yanıp da yakıldım
Şu güzele pek alındım
Onbeş diye çok düşündüm
Günah olur demedim mi
Dertli yazdım canım çeker
Bu ahu zarı kim biler
Güzel sana düşsem eğer
Derman yoktur demedim mi
Bre ağam sürdür atın
Güzellerin aşkı çetin
Ulu orta gezme sakın
Güzel yıkar demedim mi
Bir gönüldür baştan yanar
Canan naza düştü dağlar
Aşık sazı yaşin ağlar
Ağıt düzer demedim mi
Hey ağalar zorlu beyler
Ölmeden bir dem süreler
Yüzüne kara topraklar
Atan gider demedim mi
Hey Rabb’im amanın aman
Ne kadı bilir ne güman
Azraildir kastı candan
Uçar gider demedim mi
Vuslat gitti firkat döndü
Ciğer deşti cana yetti
Kimler geldi kimler geçti
Zulüm yanar demedim mi
Bahar baçı güller ola
Gül bahası aşka yete
Bu hal ile Muhammed’e
Gönül bağlar demedim mi
Yetti canım onmaz halim
Cefa çeker bitmez aşkım
Onca günah tövbekarım
Hakk’ın siler demedim mi
Ahi ahmed kulluk eder
Eder de can tenden gider
Ölüm de olmazsa eğer
Kıran girer demedim mi
kasr: saray
güman: şüphe
vuslat: kavuşma
firkat: ayrılık
baha: bedel
tövbekarım: tövbe eden kişi
aşık ahi kul ahmede nasib olmuştur
Derdi gamınla geçti yaz baharım
Yare bi goncadır derilmez oldu
Zulüm girdi araya söz döşerim
Yare bi türküdür çalınmaz oldu
Cefa çeker bülbül ağlar dalında
Gonca solar imiş kimler kaşında
Bu zalımın derdi eyler sadrımda
Yare bi sefadır sürülmez oldu
Yar bakar yüzüme melül melül
Bir od düştü gönlüme oldum zelil
Bir hayale yeldirdim onmaz rezil
Yare bi cefadır çekilmez oldu
Söylersen sen söyle sözün hasını
Nice kantar çekebilmez gamını
Nazlı yârim çeker oldu şerrimi
Yare bi nizadır edilmez oldu
O kara kaşları levh’de görmüşem
Cefadır ettiği hem de yanmışam
Kime kısmet eylemiş de solmuşam
Yâre bi kazadır dönülmez oldu
Kırıldı bellerim onmaz dallarım
Bir yar uğruna çevrilmez kollarım
Güzeller durağı pınar başlarım
Yâre bi fetadır yapılmaz oldu
Edep bir ihramdır giy ol Hüda’dan
El iki söyler ise sen bela’dan
Zora vardı haddi usul saladan
Yare bi sadadır verilmez oldu
Ben yârime düşkünem zulüm etme
Bir gonca güldür kemler söyletme
Bu canı feda ettim inkar etme
Yâre bi vefadır edilmez oldu
Ak göğsün üstünde ataşlar yanar
Al topuk üstüne tumanın çeker
On beşinde bir güzel anca yeter
Yâre bi hevadır edilmez oldu
Sılayı da deli gönül sılayı
Kılavuz eyledim telli turnayı
Ak kollara dizdim beşli burmayı
Yâre bi kınadır yakılmaz oldu
Lisanım güldendir güller derleyi
Ak gerdana dizdim allı goncayı
Mor yamaçlara düzülmüş yaylayı
Yâre bi meradır çıkılmaz oldu
Pınarlara üşüşür şol güzeller
Yiğitlerle söyleşir kim yetenler
Çöğermiş de eyleşir yar bilenler
Yâre bi canadır verilmez oldu
Yar elinden yar elinden alırım
Gönca gülü al ipekle sararım
Bir zalime düştüm öyle yanarım
Yâre bi hâzâdır bilinmez oldu
Aşığam aşık derdi dermanından
Sözüne kazık çaktı fermanından
Kimlere talkın verdi imanından
Yâre bi Hüda’dır varılmaz oldu
Ahidir ahmedim söyler sadrından
Cefadır çeker güzeller kahrından
Bir zalime düştü çıkmaz derinden
Yare bi sevdadır düşülmez oldu..
sadır:göğüs
feta: yüksek fedakarlık
niza:kavga etmek
kaza:kaderin gerçekleşmiş şekli
bela: levhi mahfuzda evet demek,
sala:duyurmak
sada:ses
mera: yaylanın yayılabilecek otlu kısmı
heva:geçici heves
çöğmek: oturmak, çömelmek
talkın: imamın mezara konulan cenazenin sorgusuna yardım etmesi
Ahi kul ahmede nasib olmuştur
Gel hele gel hele güzel civanım
Sana nettim neyledim el içinde
Gel hele gel hele güzel maralım
Sana nettim neyledim el içinde
Ben yanarım şu güzelin hat’rına
Sarılmaz kollarım şol beline
Aldım sattım bezirgan dokusuna
Kime nettim neyledim kul içinde
Kararım kavidir dönmem yolumdan
Senindir bu gönül yudum sabunlan
Gel gir turabın olayım aşkından
Sene nettim neyledim hal içinde
Bunca yaş yaşadım eller içinde
Çarığım deliktir neyler’özümde
Bir acı kahvedir titrer sesimde
Gene nettim neyledim gül içinde
Söyle ben de bileyim kend’özümü
Derde saldım şu firaka nazımı
Çeker oldum bu hasretlik sazımı
Yare nettim neyledim dâr içinde
Be hey canan canım sundum almadın
Can bedende durmaz kıldım bilmedin
Kim bilmeye feta kıldım sormadın
Yene nettim neyledim zar içinde
Sevenler de el olurmuş duymadım
Gözden dizden kuvvet gitmiş bilmedim
Kaça yazmış Rahman levhde görmedim
Güle nettim neyledim dal içinde
Baha kıldım canım canan istemez
Ele düştü gülüm bağın sorulmaz
Kime açtı gülüm çağın bilinmez
Hele nettim neyledim yar içinde
Gönül bu bir iner bir çıkar imiş
Düştükçe düşer yare nihan imiş
Dermanım sendedir kim ayan imiş
Sene nettim neyledim ah içinde
Usul adap kalktı sohbet karından
Cana kıydı canan meşkin telinden
Kimse bilmez öle durdum yolundan
Sene nettim neyledim gel içinde
Ben söylerim sen duymazsın belalım
İnsaf yoktur iman kime celalin
Cana düştü yarem sende meramım
Eşke nettim neyledim can içinde
Aşık ahmed derde düşer cananın
Canan bilmez cihan üzre düşenin
Ağla gözüm ağla sen de yaranın
Kele nettim neyledim çöl içinde
aşık ahi kul ahmed nasibidir
İnsan neden sürekli bir başka insanı ister yanında? Başkalarının desteğine ihtiyaç mı duyar? Onların varlığı sayesinde mi ayakta kalır? Onlar olmadan mutlu olamaz mı?
Kötü zamanlarında yanında olmasını, ona yardımcı olmasını mı ister yanındakinden? Yoksa hiçbir şey yapmasa bile, yanındakinin onu anladığını, yanında olduğunu bilmesi yeter mi bir kişi için? Peki ya iyi zamanlarda? O zaman da bu iyi halini paylaşmak istemez mi?
Peki ya kaybederse O ‘nu ? Ya da O, kendisi gitmek isterse? O zaman ne yapar? O’nu tekrar kazanmak için gayret mi eder, yoksa gitmeyi istemesine saygı duyarak kabul mu eder bunu ? O kişi artık yanında olmasa, neyin anlamı kalır? Paylaşacak bir dost olmadan mutluluğun bir anlamı var mıdır? Peki ya katlanacak bir zorluk varken, dayanacak bir dost yoksa katlanmanın, çabalamanın bir anlamı yoktur elbet…
Bir insanla dost olmak, isteyerek yapılabilecek bir şey değildir. Eğer o kişiyle karşılıklı bir sevgi, güven, yakınlık hissediyorsanız dost olabilirsiniz; isteğe bağlı olarak birini sevemez, ona güvenemezsiniz. Bu yakınlık öyle bir anda olmaz ama bir zaman geçer, o kişiyi gözlemlersiniz, bazı davranışlarını, huylarını öğrenirsiniz.
Bazı güzel özelliklerini görürsünüz, takdir eder ve belki bunları kendinizde de görmek için gayret edersiniz. Kısaca o kişiyi zaman içinde tanırsınız. Bir çok insan tanırsınız zaman içinde fakat O kişi herkesten farlıdır. Dostlukları ve dostları özel ve değerli yapan da budur zaten. Herkesin dostunuz olmaması…
İnsanın bir dostu olması gerçekten çok önemlidir. Çünkü hayatta bazı şeyler sadece paylaşılınca değe kazanır, bazı sıkıntılar anca paylaşıldığı zaman aşılabilir. Fakat bir insan başka bir insanı “ bir dost, bir kardeş” gibi görüyorsa, değerli olması için o kişi uğruna bir şeyler yapması ya da bir şeyler paylaşması şart değildir.
Gönülden sevilen bir dost, isteyerek ya da istemeyerek ne kadar uzakta olursa olsun, esasen gönüldedir; ve O’nun değerini hiçbir şey değiştiremez. İnsan hayatı boyunca bir çok durumu ve ruh halini yaşar. Kimi zaman her şey yolundadır, kimi zaman değil. O halde gönlü iman ile imar etmeli ki bu dostluk listesine kim girerse veya çıkarsa hep aynı seviyede kalabilsin.
İşte dinimizin Allah için sevin ve Allah için buğz edin denmesindeki maksat budur. Ayrıca “insan sevdiği ile beraberdir” hadisi de sevilenlerin ayrılsa bile kolay kolay gönülden çıkmadığını da göstermiyor mu? Ayrıca insan severek sevilir dinimize göre. Bir başka deyişle insan mutlu ederek mutlu olur deriz inancımıza göre.
Artık hangisini seçerseniz seçiniz yolunuzun çıktığı yerler dostlarınızdır. İnsan Allaha gitmeden dostluk edinmeye kalkarsa karşı karşıya gelerek omuzlar kırılabilir. Gerçek dost Allah olduğu için bu süzgeçlerden geçen dostluklar dostları yan yana kardeş de yaptığından kırılmaz kokuşmaz, bozulmaz.. Ne mutlu Allah için sevenlere…Ne mutlu suya değil mermere yazılan iksirli kelimeye = DOST
Fakat insan bunu zayi olacağını bile bile suya yazar. bu suya bir taş isabet ederse hemen de bozulabilir. bu yüzden bir mermere yazmalısınız ki kolayca bozulmasın.
Dost dosta değil dosttan dosta bakar
Alır rahmet döner halka nur saçar
aşık ahi kul Ahmede nasib olmuştur