Etiketler: aşk,
can,
çile,
civara,
derd,
diken,
dost,
dünya,
efkar,
gam,
gül,
hasretlik,
irade,
kahır,
kara,
kemend,
kınalı,
kul,
mert,
nar,
rüzgar,
şarab,
sevmek,
tasavvuf şiiri,
toprak,
yadeller,
yadlar-gibi,
yel,
ziyade
Kara kaşlarına kurban olduğum
Bizi kara yazdılar yadlar gibi
Al kınalı ellerinden tuttuğum
Bizi kara yazdılar yadlar gibi
Uzun incedir de yolları aşkın
Dikene uğramışsa gülü yakın
Sevip sevip de ayrılanın halın
Yüzbin zara yazdılar yadlar gibi
Dünyayı sevmekle veli olunmaz
Canı vermeden de aşık olunmaz
İnsanoğlu gamdan hali bulunmaz
Bizi gama yazdılar yadlar gibi
Bulamadım yarin iradesini
Çekerim bu derdin ziyadesini
Seven verir dosta ifadesini
Bizi nara yazdılar yadlar gibi
Gülüm gülşenim de var oldu deyu
Aşkın kemendin de yar oldu deyu
Bize bi haller de kor oldu deyu
Bir civara yazdılar yadlar gibi
Aşkın beni del’eyledi nazınan
Daim sabretmeye verdi elinen
Bu hasretlik sürer oldu yılınan
Biz’rüzgara yazdılar yadlar gibi
Bülbül gül dalında gerek ötmeğe
Bahanesi nedir çekiş çekmeğe
Bu aşkı şarabın yalnız içmeğe
Bizi yere yazdılar yadlar gibi
İbret al bülbülün gonca gülünden
Bırakma zikrini Hakk’ın dilinden
Hazan olur bir gün gider elinden
Biz’gıybete yazdılar yadlar gibi
Aşkımın bağına düşürdün gazel
Senden başka yok mudur nazik güzel
Meğer ki kahrın çekilmezmiş güzel
Bizi ele yazdılar yadlar gibi
Kavursalar vücudumu odına
Çevireler yönümü de yarime
Harman edip savursalar neyime
Bizi kula yazdılar yadlar gibi
Bu sevdalar başımda tüter oldu
Yeter artık sevdiğim çilem doldu
Gül dalında baykuşlar öter oldu
Biz’efkara yazdılar yadlar gibi
Mert ol yiğidim derde takrir eyle
Çıkma yolundan daim doğru eyle
İştiyakın şerhu de beyan eyle
Bilmem nere yazdılar yadlar gibi
Ahmedimin gözü kanlı yaş imiş
Onun derdi dertlere derman imiş
Toprak sanmış gönlü meğer taş imiş
Bizi taşa yazdılar yadlar gibi
ahi kul ahmede nasibdir
Etiketler: alayı illiyyun,
allah,
allah rızası,
aşık,
aşıklar,
aşk,
ateş,
bela,
ben,
canan,
çerağ,
cübbe,
derya,
din,
dopst,
dumanım şemi,
düşman,
efkar,
gazap,
gönül,
göz,
gülşen,
hakk,
halk,
hikmet,
kalp,
katre,
kul,
levhi mahfuz,
leyla,
mah,
mahbup,
mecnun,
meram,
mizan,
mugayyir,
pas,
rab,
say,
selam,
sevap,
seyr,
söz,
sukut,
sultan,
zikir
sen istedin ermeğe cümle alem nihanın
kaç pazarın eyle sen dermeğe gül solanın
ermek öyle bir dert ki kulluğa var süfli cihanın
birdir yol üstünde dikenli elden gülü çerağın
gitme gitme gel gitme sen eyle bu aşkı meramın
huzur bulsun şu kainatta nuru mahbup kelamın
bir o yana bir bu yana sallanırken fikri serabın
katre katre dökül sen bir taştan bir taşa çarpan azabın
ne ol ne olma kimdeki varlığa atfın nuru yaranın
arar iken ne buldun ki söyler oldun keşfi nizamın
bulmaktaki aramak şevki sarsın bedenini arzı endamın
ne olursa ne olsun sana gelmeyen serabı bela’ın
nice mecnun bir leyla derdine yanıp durdu ataşı alafsız
lakin çok velvele sardı cihanı Mecnun deyu aşkı hilafsız
kim dedi ne dedi kuldan Hakk’a çıkmaya leyla habersiz
bir Kitmir dahi leylanın mahlesinden göründü mecnun dahi siz
ara gel arka gel duman üzre serabımdan çık da gel bin dahi siz
gelip dursan gelip dursan ne eylersin gönül sultan bin dahi siz
çerağ olup yansan kül üzre mahbup olsan ulaşmaya bir dahi siz
siz deyüp de yanmaz imiş kahırlarda atan yürekteki bir canı giz
aşka meyil verme meylini ezber kılar da gayretten düşer bu göz
nice aşıklar âlâyı illüyyundan düşer oldu sayinden düşer bu söz
Hakk Teala karar kıla sevdiğine bir adım önde yürür ağlar iki göz
kul eylese kul eylese kullukta mizan eylese bilir söyler imiş iki söz
saza verdim meramımı söyler her dem cananımı eyler imiş bir göz
kara yerde karar olmuş derdi hikmet nihan olmuş eyler imiş sin göz
nasıl bir ateş ki dumana küllük sunar sükuneti arzında bulduğunda
arz ile yakin düşer kul dahi gizemli suküneti gönlünde tuttuğunda
ister taşmakta ister sukünette karar kıl neylersen eyle gönül mahında
azabın neşe olur taştan taşa vurduğunda bahir bekler seni durulduğunda
katreden deryaya ulaşmak ruhu serabın coşkusudur aşkı endam kıldığında
Senden ben’i çıkardım cübbem üzre dönmeğe meyli envar kıldığında
söze suküt düştü sözden ari hallere bir nice yari canan eylediğimde
ak cübbeyi dine saydım uzun uzun yerlerde pazarı mizan eylediğimde
dön Allah dön dön ALLAH dön aşk ile şevk ile mahbubunu aşikar eylediğimde
bu nasıl bir aşk ki arşu alada eyler bizi dönmeğe talepkar canımı verdiğimde
Hakk Teala rahmet kıla cümle ümmeti Muhammed aşkına senin meramına
ol Muhammed kânı imiş rahmeti Rahman’ın dağılacak masumlar envarına
gel imdi ahmed sevelim Allah aşkına dönelim gülşendeki gönüller seyranına
halka rahmet saçalım her bir ümmet düşündeki safa bulmaz hali veraına
derd ile kalpler paslanmış zikrile açalım anın Hakk katında niyazına
derdine derman ol sen nice gönüller meramı eylediği serencamına
düşürme zikrini dilinden alemi efkara mugayir düşse bile nice bahaya
Hakk’tan rahmet almaz ise bilmeye kimin levhi mahfuz’daki kadri belasına
az düşündüm çok söyledim kimseler bilmez arşu âlâdaki cananımın gazabını
gazap odur ki Hakk’tan ayrı düştü bir kul için geri durur canındaki azabını
yanmışım yanmışım yanmakta deva bulmuşum külüm üzre serpeler
kül olmağa aşk duymuşum dumanım şem’i yanmaz dahi bilmeyeler
korkakların aşkı dünyadır yemek içmek şerhinden alem birri buncadır
aşıkların aşkı Allah’a bir rıza eklemektir gönülden alem birri buncadır
dost olasın dost olasın dosta dost hem dahi düşman olmak sırrıdır
benim ile olmak kânı benden ala cümle aleme sırrım ile bakmaktır
sevap ile ticaret eyleyenler bulamazlar Hakk’a yakîn rıza helvasını
nice gönül kırar bunlar iflas eyler ahirette veremezler sorgusunu
gönül kırma gönül kırma Hakk köşküdür kırdın Hakk’ın nazargahını
bizden öte yol geçmez bizimle düşülür ben’in bağ-ı irfan cümlegahını
aşık ahi kul ahmed’dir selamı veraım aleme eylerim bitmez nazarım
kıl imdi Rabb’im ben’i senden ayrı kılan cihandaki bitmez figanım
.
(İçten geldiği gibi ve düzeltme / silme yapılmaksızın 60 dakika içinde doğaçlama olarak yazılmıştır. elbette hatadan ari değildir. Nasib edene hamdolsun)
.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur