Koca dağlar ne kararın bozarsın
Aştı m’ola kara gözlüm tependen
Şuncağız derdime dert mi katarsın
Benim derdim yeter alem dilinden
Hasta düştüm hey ağalar beylerim
Halım bilmez dağlar şimdi ağlarım
Düşman gibi dost karşımda eylerim
Zülüflerin bağlar şimdi belinden
Firkat odu yaktı sinem canımı
Feryadla geçiririm zamanımı
Yaralandım da akıttım kanımı
Gözlerim de ağlar şimdi acından
Deli oldum kanmaz sözüme eller
O dost vurdu hançer özüme neyler
Yar artık bakmıyor yüzüme söyler
Bun çekecek çağlar şimdi yasından
Ahd u aman etmedim vakit varken
Geçti mihnetin zamanı şimdiden
Yitirdim kaşı kemanı elimden
Gözlerim ağlar şimdi yar yolundan
Hey ağalar hey beğler böyle m’olun
Bilinmez halı yardan ayrılanın
İner her umudu dökülür ummanın
Gözlerim ağlar şimdi yar deminden
Gül dikensiz olur mu behey şaşkın
Bülbül gülsüz öter mi yakar aşkın
Ah ile vah ile geçer bu ömrün
Gözlerim ağlar şimdi yar cevrinden
Geçmez dilekleri hatır yanında
Ataş aldı yürek yar baharında
Selam eyl’nazlı yare sabahında
Selamım da çevrilir mi güzelden
Ahi kul ahmedin derdi sen misin
Senden öte bahar gonca gül müsün
Ah ettikçe döner ay çiçek misin
Saçakları dökülür mü zülüften
ahi kul ahmed nasibidir
Koltuk için ahbabı şikayet de yeni çıktı
Bilinmezdi evvel bu keramet de eli çıktı
Hırsızlar çoğaldı sadakat kimde kıça düştü
Namus elden ele hamiyet kimse başa düştü
Düşmanlara dostu yermek incelikten sayıldı
Gönül dostundan şikayet edepsizken sayıldı
Müslümanı aşağılamak yaratanı inkar
Kafirlere ikram ile yanaşık saydı vakar
Hakk söylemek evvelde de zait idi veradan
Hainlere muhabbet kim varit idi zemandan
Kanun önünde eşitlik evvelde teşmil idi
Şimdi her işe kelam bugüne zelil idi
Acizlerin hakkı saklı idi evvelden ebed
Hamilileri himayet şimdilerde mukayyed
Müslümanlar yobazlıkla her yerde suçlanırken
Dinsizlere muhabbet moda oldu yallanırken
Devlet-i âlînin terakki sebebiyken İslam
Şimdi buna mugayyir oldu insücam-ı İslam
Unut kimliğini unut nisyan ile malülsün
Körü körüne Batı’ya itaatle zelilsin
Eyvah ki nice eyvah edip de yandıkça yandık
Semandan zamane insanlıkta sınıfta kaldık
Nice erler yaşadı ki doğruluk kefeninden
Şimdi yeni çıktı paçadan akar şerefinden
Ahi olmak ah ile olur senden yana senden
Ben olmaz olsun birdir kef ile nun diyesinden
Aşık Ahmet söyledi cümle alem mugayyirdir
Tevhidi kesrete yazmış cümle alem mugayyirdir
vakar: onurlu
vera: iyilik, güzellik
zemane: şimdiki zamanda olan
zait: ziyan, zarar
teşmil:yaygın
zelil: perişan
insücam: tutarlılık
terakki: yükselme
malül: zayıf özellik
mugayyir : Muhalif, karşı
aşık ahi kul ahmede nasibdir
Algın algın bakan güzel
Süz Allah’ını seversen
Uğrun uğrun kaçan güzel
Gel Allah’ını seversen
Gönül ince taze arar
Onbeşine bassa yeter
Beşi birlik döşde çavar
Tak Allah’ını seversen
Edep erkan güzel harcı
Baha ister gönül şavkı
Bir soysuza varır bahtı
Git Allah’ını seversen
Huyu güzel gönlü zengin
Beli ince hali düzgün
Bir yiğide vara görsün
Yan Allah’ını seversen
Turnalarla selam salar
Bir gönüle sırtın dayar
Bahçalarda güle ağlar
Gül Allah’ını seversen
Seni sevdim deyu eller
Eller deyu küser güller
Sabah akşam kulun kollar
Bak Allah’ını seversen
Allah güzel, güzel sever
Can canana yanar ağlar
Dostluk güzel sohbet karar
Et Allah’ını seversen
Bir güzele ömür verdim
Ömre sazdır gülüm benim
Goncasını yare yazdım
Aç Allah’ını seversen
Güzel sevmek günah değil
Kadı versin hüccet eğil
Senden alsam berat kavil
Ver Allah’ını seversen
Dört kitaba mana düştüm
Düştüm amma cana yordum
Bir kul iken baha oldum
Gör Allah’ını seversen
Bu sevdanın yolları zor
Can elinden cananı kor
Bencileyin sevmeyi gör
Gör Allah’ını seversen
Katre idim derya içtim
Boydan aştı aşka düştüm
Aşk boyadı kane ben’im
Gör Allah’ını seversen
Dal boyuna aşık oldum
Gül domurun sorgu ettim
Bir onbeşe yazgı düzdüm
Gel Allah’ını seversen
Halden erir yürek yağı
Yeldir yeldir geçer çağı
Üç Osmanlı avrat bağı
Çöz Allah’ını seversen
Çirkin güler güzel ağlar
Düşman güler dostlar ağlar
Bu kervanı kimler bağlar
Boz Allah’ını seversen
Kol doladım ince bele
Göz mizanım aşkı içe
Kim söylemiş ele güne
Bak Allah’ını seversen
Geçti yazım geldi güzüm
Yar olmadı gönül sazım
Biri yaşım biri ölüm
Aah Allah’ını seversen
Siyah zülfü ak gerdana
Domur göğsü aç kuluna
Ziyan etmem al koynuna
Gör Allah’ını seversen
Dosttan gelir kahır bela
Gül söylenir ahir daha
Od gönülde yanar naza
Yan Allah’ını seversen
Ahi ahmed karar etmez
Bir seviye ömrü yetmez
Cübbe ile döner dönmez
Hay Allah’ını seversen
EN SON KITANIN AÇIKLAMASI: ahi ahmedin karar etmemesi ahi olan biz ile ahmed olan peygamber efendimizin karar etmemesidir ki kararsızlık ALLAH’ı aramakta ve yaptıklarında bir noktada durmayıp sürekli ümmeti muhammedin işlerine koşturmamızdadır.
Bir seviye ömrün yetmemesi demek ALLAH’ı sevmeye ömrün yetmemesi ve doyulmaması demektir.
Cübbe ile döner dönmez demek, seven aşığın arşu ala’ya çıkarak ALLAH aşkından cübbe ile dönmeye başlaması demektir. bu cübbenin uzunluğu kişinin dininin takva derecdesini gösterir. biz de bir gün arşu alaya çıktık ve bembeyaz ve uzun bir cübbeyle aşktan döndük durduk. bir ara cübbem önümden açılır gibi oldu ise de hemen döşümü kapattım ve dönmeye devam ettim. bunu takvamdaki kısa süreli bir düşüşe bağladım. bu dönme biçimi sade bir biçimde değildi.adeta operalardaki zıplayarak birçok figürü yapma şeklindeydi.
Cübbe ile döner dönmez HAY denmesi bu dönme fiilinin ALLAH’a bağlandığını açık olarak göstermek içindir.
Bu kıtada anlatılan şeyleri aynen yaşadığımız için böyle yazılmıştır. aynı günlerde çok yüksek bir iman ve cezbe yaşadığımızı ve hacca gittiğimiz 1995 yılında olduğunu söylemeliyim.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Bize üstad deniyorsa ossursak bile “bi bildiği olmalı” demelisiniz. Vaktiyle 1.5 müridi (bi erkek bi kadın) olan Kızılcahamam’da bir zat, ısrar üzerine keramet göstererek pazarda karganın başını koparır, sonra yapıştırır ve “uç” der, o da uçar. Bi anda müridler artınca dergah almaz. Sonra onların ihlasını denemek ister. Bağırsağı beline bağlar ve namaza durur. Ruküya eğildikçe bağırsak ossuruk gibi öter. Bunu duyan yeni müridler “bu abdestsizin arkasında namaz kılınmaz” diyerek hocayı terkederler. Geriye yine eski 1.5 mürid kalır. Onlar “bi bildiği olmalı” diye düşünmüşlerdir. İşte sadıklar böyle düşünür. Sıddık Ebu Bekir de miraç anlatılınca görmeden “bunu o söylediyse inanırım ve doğrudur” dememiş miydi? Sizin sadakatiniz kime acaba?
Ekmek çalan hırsızı ekmek çaldı diye ekmeksiz mi bırakırsın?
Çocuk söz tutmadı deyu oyuncağını elinden mı alırsın?
Vergi kaçırdı deyu tacirin bütün sermayesini götürecek ceza mı kesersin?
Küfreden çocuğun dilini mi kesersin?
“Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma” kutsal metinlerde yer alan empati kuralıdır. Size aynı şartlarda aynı şey yapılsa ne dersiniz? Ölümü de öldürüyor musunuz?
“Hayat işimize yaramıyorsa ölebiliriz” mi diyeceğiz bıktırıldığı için? Yoksa çalışmanın neşvesini idare vermeli midir? İdare sevgisini neden saklamak gereği duyar? Halbuki müşevvik için buna ihtiyaç vardır.
“Doğru yolu izlemekle insanın kaybolduğu görülmemiştir” sözü için doğru idare açısından nedir? Bilmek kadar adil olmak da terazide var mıdır?
“Kendini kışa hazırla, yaz gelirse bahtına” sözü, ben şimdi bunu yapayım, her ihtimale karşı ne demek? Bir idari sorumsuzluk örneği denilebilir mi? al kararı, ya da kes cezayı, ya da şunu şuna yap gitsin boş ver nasıl olsa idare benim ve karar verecek benim, istediğim gibi karar alırım sorumsuzluğu denilebilir mi?
“Aşçıların hatasını maydonoz örter, terzinin hatasını ütü örter, doktorun hatasını toprak örter, idarenin, sizin hatanızı ne örter?” ateş olabilir mi?
“Asker yapılan ve yapılmayan her şeyden sorumludur” aksi halde vatan gider, sizin yaptığınız kadar yapmadığınız şey nedir idarede. Yapılmayanın hiç hesabı yok mu? Temizlikçiler mahsende otursun ve her gün simit ayranken şimdi birisinin merhametiyle sadece bir çorbaya dönüştü. Herkes bir yemeğini aşağıya gönderemez mi? idare bu teklifi yapamaz mı? 10. katta yer var. Onlar oraya yerleştirilemez mi?
“Amaçsız insanlar amaçlı olan insanlara göre daha az kavga ederler”se insanların amaçları yalnızca mesleki mi olmalıdır? Devletin hizmeti halka götürmesi gerektiğine göre bir çalışan doğrudan halka bir miktar çalışırsa görevini ihmal etmiş sayılır mı? görev dar anlamda mı düşünülmelidir?
“Ben benim, ama aynı zamanda sana bağlıyım” sözü çalışanın kişiliğine idarenin de saygı duyması değil midir? Sadakat hürriyet de ister.
“Parası çok ama aklı kıt olan insanlar fark edilmek için pahalı bir bitkiye çok para öderler”sözü idare için kimsenin yapmadığını yaparak fark edilmek mi isterler? Başarı sizce farklılıklarda mı yatıyor yoksa bilgi ve adalette mi?
“Sizi hatırlatan laleyi ters mi yapalım” sözü idarenin hatalarını çalışanın hicvetmesi sayılmaz mı? Sizi de mi hicvedelim.
“İdare dedikodular üzerine karar almamalıdır. Gerçeği araştırmalı ve doğrudan görüşme yöntemini uygulamalıdır” Sözü Kuran’i değil midir? Süfli kurallar neden Kuran-i kurallara tercih edilir?
Hakan der ki; “yasalara uy, vergileri zamanında ver, dostumla dost, düşmanımla düşman ol”
Halk der ki; “yasalara uyarım ama adil yasaler olmalı, vergileri zamanında veririm ama gümşün ayarını bozmamalısın, dostunu dost, düşmanını düşman bilirim ama sen de bizim için güveni sağla” Kutadgu Bilig, Temel sorumlulukları belirlerken temel sorumlulukta bir ihmal olmadığı halde gıvır zıvır şeyler bahane edilip çalışan neden üzülüyor. Kişisel benlik bir tavra mı dönüşüyor.= zulüm sayılabilir mi? Yönetmek halka hizmetten halka efendiliğe mi dönüştü?
Hz. Ali : “yedi yaşına kadar çocuğunuzla oynayın, 7-15 yaşları arasında onunla arkadaş olun, 15 yaşından sonra onunla istişare edin, ona danışın” idare çalışanına danışmamakla yönetme görevini bırakıp egemenlik mi kurmak istiyor?
“Vicdan baskıcı değil, rahat ortamlarda gelişir” yanlış ve süfli kararlar çalışanlar üzerinde baskıya, baskı da kişisel iç hukuku zedeliyor mu?
Toplumda bir şeyler nasib olan insanlar daima ulvi değerlerle yaşar ve öyle de idare edilmek isterler. İdarenin süfli kararlarının onların ulvi kararlarını bozduğu görülmemiştir. Ve onlar kendilerine yapılan süfli kararlara sadece sabrederler ve fakat bu süfli kararlar yanında ve başkasına yapıldığında en çok bağıranlar onlardır.
12 saat çalışan ve sürekli hem devlet için hem devletin görevi olarak halk için çalışan ve üreten adamın yazıcı ve internetini hiç bir şey üretme ve araştırma diye mi kesersin, yoksa dedikodu merkezli süfli amaçlar gözünüzde ulvi değerlere mi dönüştü?
Bütün bunlar çalışan üzerinde bir travma yapabilecek olumsuzluklardır. Gereğinin öğüt kabul edilmesini dileriz.
“Akıl başta / Utanma yüzde / Bilgi gözde bulunur / Öfke gelince akıl gider / Tamah gelince utanma gider / Haset gelince bilgi gider” Hacı Bektaş-ı Veli
“Yöneticiler daima öğüde ihtiyaç duyarlar” Nizamü-l Mülk – Siyasetname
“Yöneticiler, yönetilenlerden daha çok öğüde ihtiyaç duyarlar” ahi kul ahmed
ahi kul ahmed
Rahman’ın Bahriyeli Kullarına ahi kul ahmedin güzellemesi
*
Vatan millet selamı
Derde hasret kelamı
Verdi nusret hasarı
Güzelim bahriyeli
*
Vatan bekler kul bekler
Canı benden gül geçer
Her dalaşan gel geçer
Abdullah bahriyeli
*
Böyle ülke yok elde
Kara görmez üç ayda
Görev aşkı ilk sevda
Cihanım bahriyeli
*
Seyir senin yaranın
Haber gelir kaçanın
Bozar kaçkın düzenin
Hayrettin bahriyeli
*
Yar ile yaran ile
Gün aşar asan ile
Er olan Gökhan ile
Selin’i bahriyeli
*
Ömür geçer gün uzar
Çeteneyle gün sayar
Vakit gelir el sallar
İsman’ım bahriyeli
*
Her gün mercimek yârim
Fasulye çıktı kârım
Oltamda lüfer aşkım
Osman’ım bahriyeli
*
Ana avrat yol gözler
Görev uzar yar bekler
Selam size gül erler
Mehmed’im bahriyeli
*
Bazen kontak atarsa
Görev ihmal olursa
Öğüt azar başına
Caner’im bahriyeli
*
Halkım sen rahat uyu
Bizler bu suyun kurdu
Cümle düşmanın hasmı
Tarık’ım bahriyeli
*
Bahriyeli insandır
Namaz kılar has kuldur
Oruçla çeri öldür
Mustafa’m bahriyeli
*
Selam dur bahriyeli
Bak bayrağı nazarlı
Kaç küffara mezarlı
Âlim’de bahriyeli
*
Baki ile Erkan’dır
Hepimiz gül yarandır
Dost bizde kül atandır
Kusurum bahriyeli
*
Seni duysun merhamet
Salma kalpten sadakat
Herkes bulsun adalet
Ahlakım bahriyeli
*
Kul ahmed yazgısına
Bitmez bu aşk ölümüne
Ensar varmış huzuruna
Ahiyim bahriyeli
*
Temmuz 2011 de Bodrum-Yalıkavak Marina İskelesinde, Sahil Güvenlik’teki 12 er ve erbaşa yazıldı. isimler gerçektir.
*
ahi kul ahmede nasib