Sarı saçlarına kurban olduğum
Bahar gelir sana döner gün gelir
Sazdır tellerine zülfün gerdiğim
Yiğit ölür adı kalır gün gelir
Ben bu hasret ilen çokca yaşamam
Sen bu nazlar ilen niyaz çekemen
Ağla ağla derken ömre yitemem
Yaşlar yaşar darda düşer gün gelir
Seni seven benim ben’i göremem
Seni senim için seven bilemem
Ağu aşkın baçı gari saramam
Ölen sever ben’ler yaşar gün gelir
Cemal diyerekten seher düşermiş
Sarı saçlarına altın göğermiş
Beller kırılası bizden geçermiş
Körpe gelir koca düşer gün gelir
Ala gözlü çifte benli sevdiğim
İnsafın yok mudur öldür bakayım
Kadıya haber sal mihrin vereyim
Eşek ölür kadı bunar gün gelir
Kaç yaşadım yaşlar ile yaşlanmaz
Kim demedim gelir kucak söylenmez
Bu baharın ardı sıra ölünmez
Bahar gider çirkin düşer gün gelir
Bir aşk için yana durdum ahımdan
Gece gündüz öldüm hiç sevabından
Ağşamdan koynuna girdim canıylan
Koyun soğur adam ölür gün gelir
Gönlün hoş olsun a canım efendim
Yurtlarınız boş kalmaya belendim
Sizi hörülerden saydım genceldim
Nazlar sarar ömür yiter gün gelir
Ahi kul ahmed de kışda düşlemiş
Güzel deyu ağu içer yaşarmış
Kimse bilmez canı Hakka satarmış
Canlar ölür Canan yaşar gün gelir
Açıklama: bu şiir dün etlik halk otobüsünde yanına oturduğum dişçilik uzmanlığa çalışan altın saçlı kız için yazmaya çalıştım. siz benim her gördüğüme aşık olduğumu, yazıda 300 sevdiğim olduğunu, hep bu güzellikle ilgili şirleri ayrı ayrı onlara yazdığımı bilmiyorsunuz tabii. işte böyle bütün güzelleri sevmek bir Karaca’Oğlan’a bir de bize mahsus denilebilir. Yaşantılarımız benzer olduğu için yazdığımız şiirler de çok benzerlik gösteriyor. o da güzellere “var git emmi işine” diyene kadar, biz de “var git emmi dişine” kadar denilene kadar yolları, yazıları, dağları, pınarları, göçleri, yiğitleri, güzelleri, körpeleri, lebleri, belleri, canları, yaranları, cananları, hatta kocamışları birlikte yazıp duracağız. ikimizin şiirlerini yan yana koyun ve bir edebiyat öğretmenine hangisi hangisinin deyin asla ayıramaz. çünkü yaşantılar ve düşünüşler aynı…ümid ederim değerli okuyucularımız bu yazılanlardan hoşnut olur ve kendini buralarda bulur her şeyiyle..
ahi kul ahmed’e nasibdir
Canı cananıma serer olduğum
Hali kelamına kullar yetmez mi
Ben bir aşığınam sana döndüğüm
Hali celaline döşler yetmez mi
Bağlar güllerinen güler cemalin
Dağlar karlarınan kaşı kemanın
Güzel dillerinen yumuş benlerin
Hali nazenine huylar yetmez mi
Ağlar toprak olur yerde sürünür
Söyler kelam olur derde sürülür
Zikri burak ile arşda sunulur
Hali beratına suçlar yetmez mi
Seni sevmeseymiş eller sevmezmiş
Bağ-ı aşkına da ben’ler düşmezmiş
“İki” diyende “bir” olmaz düşlermiş
Hali cemaline nurlar yetmez mi
İman eylerim de Cemal kürside
Rahman ile bazar eyler türküde
Ümmet deyu nazar eyler fak’rime
Hali şefatine kullar yetmez mi
Hep uzağın nasib oldu kanmadım
Ağıt düzdüm ağu içtim ölmedim
Aşık olan uçar imiş sanmadım
Hali derdinize seher yetmez mi
Çifte benlerine aydır yüzüne
Yüzüm sürsem yanak deyu zülfüne
Kelam oldum binbir türlü nazına
Hali cefanıza nazlar yetmez mi
“Sabrı cemil” misin Kuran söylüyor
Katrem deryaya varır “hu” diliyor
Sana döndükçe bir canlar düşüyor
Hali zatınıza binler yetmez mi
Deli isem hangi gömlek kulunuz
Mecnun isem leyli bilmez ilmimiz
Cefa çeker seher düşmez nazınız
Hali zülfünüze yeller yetmez mi
Bu güzeli bahar saydım saçıldım
Bir buseyi bekle bekle kocaldım
Ömür deyu öptüm sevdim ucaldım
Hali ömrünüze düşler yetmez mi
Kaldır perçemini yüzler görünsün
Aldır yanakların dişler ıssırsın
Varıp döneceğin yollar aşınsın
Hali belinize şallar yetmez mi
Yeldir yelesice yeldir tozunan
Yeller eser imiş gülden nazınan
Kızlar açmış yumru lebler gülünen
Hali onbeşinde terler yetmez mi
Ahdim kavidir de nazın çekerim
Hatır yollamış da zehir içerim
Kaçtır bir bahara beş kış denklerim
Hali nizanıza közler yetmez mi
Kaç yaşadım dünya tadın almadım
Geldim kalakaldım cana katmadım
Güzel sevdim deyu başa gelmedim
Hali kazanıza kader yetmez mi
Aşret göçeyledi çifte sazınan
Kızlar ar eyledi nazı canınan
Yiğit yetim kaldı meydan tayınan
Hali erinize toylar yetmez mi
Canım sabreder ya yürek döyer mi
Gitti cananım da felek yazan mı
Selvi boydan ince belden geçen mi
Hali salanıza canlar yetmez mi
Ahi kul ahmede cefa yazılmış
Ağu içirmek bir güzel şartıymış
İçip içip arşa çıkan “kul”uymuş
Hali aşkınıza öl’ler yetmez mi
ahi kul ahmede nasibdir.
Selam saldım kömür gözlüm yanarmış
Bahar eyler kışım, güller içinde
Sefam olsun derdi aşka düşermiş
Güzel neyler selvi dallar içinde
Bana dost mu keklik gibi yürüyen
Ak elleri deste deste gülünen
Zülüf dersen tel tel eyler salınan
Maral neyler yaban iller içinde
Ben bir güzel sevsem baçı bellidir
Can-ı canan kılsam harı zorludur
Aşık diye gezsem sazım koşmadır
Melül neyler kurtlar kuşlar içinde
Kadir mevlam seni öğmüş yaratmış
Taşar aşkın seli bentler yıkarmış
Bahar deyu, kışın gerdan açarmış
Hulül neyler vücut nazlar içinde
Kamış gibi sûsen hattat eline
Kıvrım kıvrım yazsan aşık nazına
Gahi sala etsen benim canıma
Halil neyler seni kullar içinde
İbrişimdir baha boynum sarılır
Tellerinen cana zülüf sarılır
Aşık olan dertler ile ölçülür
Zelil neyler seni çullar içinde
Ay yüzünü döndür ben’ler yakılsın
Bir kusur mu beller eller sorulsun
Gül dalına zar mı harı konulsun
Sefil neyler yanmış güller içinde
Beni öldürmeye kastı var imiş
Öldürmek ne ki zülmü şer imiş
Bunca günah mah cemali zar imiş
Hatıl neyler dökmüş harman içinde
ahi kul ahmede nasibdir.
Zikrimiz alındı muhterem hocam
Gülümüz kokar oldu bir ihtiram
Bilmez idik evvelde Hakk’tan fehim
Zikrile didarın açarmiş rahim
Dileriz bir Allah demeyi zelil
Saf bir kalb ile de yanmayı melül
Baha kıldı Rahman biraz gayreti
Gayret kim ki halden hale geçmeyi
Dertlenmeyeni aşık saymaz imiş
Hakk içun aşka yaran yazmaz imiş
Gönül gözü ışımadan aşk olmaz
Hakikat sözleri bilmemek olmaz
Aşk ile canın satanlar ararmış
Aramak ne kendi canan yazarmış
Ders verir sırrından perdeler açıp
Zorluk, cefa, sıkıntı ve horlatıp
Aşk bir bela, canı dara düşürür
Ağıt, aklı siler gömlek giydirir
La mekanın arş mıdır bu Mecnun’a
Leyla’ya dert midir nazlar mahına
Seherlerde kelam ile mahbub kıl
Cemaline seyran ile meftun kıl
Akıldan geçtim gömlekten giydim bil
Zatına düştüm gayrinden geçtim bil
Burda cefa yazarmış yoğa, cemal
Mahşerde kul deyu çağırır cemal
Kim ki aşık deyu yaratılırmış
Ahdeyler, kul nurdan bezetilirmiş
Hakk ile yaran nider halka devran
Kul olan canan yazar ümmet halktan
Cemal dilersen sıkı dur cefaya
Celal ile yanasın komaz sefaya
Yad etmeye yaşlar salar vefalım
Yüz bin bela kılsan düşmem feryadım
Ümid ile korkun mihrab eyledim
Şad olmaya delili yoğ peyledim
Aşık olmağ altın gümüş neylermiş
Bir kamilde toprak olmak eylermiş
Aşk yolunun kullarına derman mı
Dermanı dertten sayar ölmen mi
Manası Hakk’tan kelamı kuldanmış
Ölenler bela dost imiş candanmış
Yusuf kardeşi Doğan mı saymışlar
Doğan kim “ahi kul” şahin bilmişler
Bu kadar yarenlik Hakk nazıdır bil
Hakk içun “ahi”nin ”kul” sözüdür bil
“Kul” olanlar tevhid ile uçarmış
Uçmağa Hakk burak ile yazarmış
Arşda yoğ imiş başka nebi ”Yusuf”
Züleyha’dan kaçmamış Doğan Yusuf
Sen bir züleyha bul da gel mah cemal
Kaçmayam ben gel gör ki ahı cemal
aşık ahi kul ahmede nasibdir
Kara gözlerine sürmedir çeker
Güzellikte yarim idin bir vakit
Bag-ı irfanımı cehledir yazar
Algınlıkta cefam idin bir vakit
Sana yar olmağa söylenir baha
Altın gümüş müdür tartılır daha
Gönül kuşu bağlar sildirir cefa
Kafesimde kuşum idin bir vakit
Yarim yeldirene bakmazmış aman
Selam eylesende vermezmiş eman
Derde düşmeyene yazmazmış ferman
Kararıma kalem idin bir vakit
Ağu içtirirmiş seversen eğer
Aşka panzehirmiş akıldan geçer
Unut benliğini canından eyler
Can içinde canım idin bir vakit
Can-ı cananımı od mudur yakan
Od’un ateşini aşk mıdır yelen
Aşkın bahasını can mıdır çeken
Sadağımda canım idin bir vakit
Gülüm, gülşenimi boz viran eyler
Elin yazısında aç devran gezer
Al yeşil bağları kim yaran düşler
Dallarımda bülbül idin bir vakit
Yarim eylenir de bizde kalın mı
Canım arzular da kışa çalın mı
Bahar geledursun çiçek olun mu
Gülşenimde gülüm idin bir vakit
Dünya başıma dar oldu geliver
Hayli demdir canım soldu düşüver
Takat kalmayınca öldü yazıver
Kaderimde nazlım idin bir vakit
Kömür gözlerine baha biçemem
Cana hayalinen canan yazamam
Ben bir turna olsam yazgı bozamam
Çızgılarda selam idin bir vakit
Cemalin karşımdan gitmez bir zaman
Derdimi düşümden çekmez el aman
Şu soyha dünyadan kaçmaz bir zaman
Hayalimde Hürrem idin bir vakit
Baharı beklesem kışa çalarmış
Yazıdır gözlesem güze dönermiş
Ağudur içtiğim baha eylermiş
Öldürende zalim idin bir vakit
Sara sara sardım gülü solgunu
Olmaz olsun nettim ele düşkünü
İflah olmaz benim kara bahtımı
Dalalette kelam idin bir vakit
Ben bir güzel sevdim yazda yazıda
Yele vermiş dane diye sapı da
Baha kılmış ekin olmam tırpana
Harmanımda yelim idin bir vakit
Böyle bir güzelin şanı yürüsün
Yedi düvele de namı duyulsun
Bu aciz “kul”a da derdi verilsin
Kademinde başım idin bir vakit
Ahi kul ahmedim söyler gezerim
Sema eyleyip de arşa çıkarım
Ben bu canı yuyup Hakka satarım
Ademinde canım idin bir vakit
Açıklama: bu şiir 5.1.2012 pazar günü Kırşehirden Ankaraya gelirken mermerler otobüsünde yazılmıştır. bağ-ı irfan bir bilgili kişinin erdem ve bilgi düzeyi demektir. cehle yazmak, bu bilgi ve erdemi haksız bir şekilde cehalet diye tanımlamak demktir.
baha denilen şey bazı özel şartlar olduğu gibi bazen gelini tartarlar ve kaç kilo gelmişse o kadar altın lira verirler. benliği unutmak gözü kara bir şekilde sevmek demektir.
sadak ok konulan sırtta takılı deri yuvarlak kab olup erkeğin okla hedefi vurması yari ile onun verdiği güçle mücadele etmesi kastedildi.
çızgılarda selam olmak turnalar çızgı çızgı uçarken sevenlerin birbirine selam göndermesi kastediliyor. dalalette kelam olmak sözü erkek yanlış yolda giderken eşinin islam üzere doğru söylemesi demektir. kademinde başım demek huzurunda başı yere koyarak feda etmek sunmak demektir.
canı yuyup hakka sunmak iki mana iledir, birisi nefsi temizlemek, tezkiye etme halinde hakka yükseleceği, ikincisi ise temizlenmekle beraber kuranı kerimde “andolsun ki Allah müminlerin canını cennet karşılığı satın almıştır” sözüne istinadendir.
bu satın alma kişinin cihad ederek canını feda etmesi ile olur. yalnız canını düşünenler, yalnızca namaz kılıp cennet isteyenler, yalnızca zekat veririm gerisine karışmam diyenler bu kavramların dışındadır. bütün mesele kişinin kendini aşmasıyla olabilir ancak. böylelerine kolay gelsin…
ahi kul ahmede nasibdir.
Kara kaşlarını çatan sevdiğim
Cemalini mahdan saymaya geldim
Dara düşürüp de zulüm gördüğüm
Sanatını şerden yazmaya geldim
Kara düşlerini yuyup yıkasam
Çare leblerini güle bezesem
Hele şeftalini deva eylesem
Bahasını senden ölçmeye geldim
Kara bahtımı da bayram eylesen
Sana kulluğumu canan düşlesen
Bir ataş ki yanar arştan beslesen
Çerağını Hakk’tan sormaya geldim
Kara yazılırmış candan verenler
Cana canan imiş candan geçenler
Canla canan harda bir mi olmuşlar
Çırasını hay’dan yakmaya geldim
Kara vezire bir sultan olsaydım
Sultan kim serçeyim aslan keseydim
Yar köle ararmış kulun olsaydım
Hizmetini can’dan yapmaya geldim
Kara bağlarmış şu cansız yüreğim
Soyha dünyadan ha eksik kalayım
Ben bu güzelden de geçmez olayım
Belasını kuldan bilmeye geldim
Kara yazılırmış dertli aşıklar
Dara düşermiş sıdkı sadıklar
Kime yazar imiş ceylan bakışlar
Meramını nazdan çözmeğe geldim
Kara ahmed kara tenden olaymış
Kara yazmaz Rahman gülden sayarmış
Bu kara ile kaç güzel yakarmış
Çeteneyle güller sunmaya geldim
ahi kul ahmede nasibdir
Ben bir güzel sevdim gözler maralı
Bağ-ı irfanımı cehle yazarmış
Ben bir cahil olsam alıp kaçalı
Can-ı emanımı şerre yazarmış
Gezer olsam nazlı yarle gülünen
Güller ağlar bağlı elde yaşınan
Benim gülüm saklı yerde düşünen
Can-ı ayanımı gize yazarmış
Ben bir güzel sevdim kendi halımca
Varım yoğum serdim neslim boyunca
Baka kaldım yarim elden olunca
Can-ı yaranımı hiçe yazarmış
Güzel beni def mi eden yanından
Baha kılman şart mı ölüm baçından
Bana yoktur ölmek levhi mahfuzdan
Can-ı divanımı od’a yazarmış
Bu sürmeleri Hakk çekmiş ezelden
Yar zülüfleri de salmış boyundan
Ak gerdanı da çözmüş lebinden
Can-ı serabımı güle yazarmış
Yarin koynunda da sabah mı olur
Kaçtır öldüğüm de yumah mı olur
Sevdim deyu kader bozmah mı olur
Can-ı cananımı köze yazarmış
Bu güzelle başım derde girerken
Ağıt yaktım seven dara düşerken
Bu kaçıncı namaz imam kılarken
Can-ı imanımı beze yazarmış
Gülleri ele mi verdim bağından
Elleri yare mi biçtim çarından
Böyle bahtı kara gülmez arından
Can-ı dermanımı göze yazarmış
Yarin sarayında yiğit olsaydım
Yiğit kim serçeyim aslan kesseydim
Arşın kapısında burak olsaydım
Can-ı hayalimi kula yazarmış
Ahi kul ahmed de neler söylenir
Başa gelmedik de işler eyletir
Saf bir kuldur ağu içer arşdadır
Can-ı gülşenimi Hakka yazarmış
AÇIKLAMA: maral, gözlerinin güzelliği ile bilinen bir ceylan türüdür. Bağ-ı irfan kişinin bilgi erdem ve ahlak toplamıdır. Cehle yazmak bilgiliyi cahil olarak haksızca nitelemek demektir. Alıp kaçırmak cahillik sayılmıştır. Bu takdirde can-ı eman demek canının güvenliği şer olarak tehlikeye girer deniyor.
Nazlı yarle gezmek güzel ise de güller elde kesilmiş ve bağlı olduğu için ağlıyorlar. Gülün saklı yerde olması değerli hazinelerin genelde saklı yerde olduklarını ve oradan düş görerek bizi de aynı şekilde gize yani saklı yazdığını fakat canımızın açıkta olduğunu söylüyor.
Baha kılmak ölçü kılmak demektir. Ölüm baçı demek ölümün vergi verir gibi verilmesi demektir. Baç yol geçme vergisidir normalde ve Köroğlu dağdaki geçitte alırdı. levhi mahfuz, gizli levha olup Allah’ın kaderi yazdığı levhadır. Ölmenin olmaması demek canın durduğu yerin ateş-od olmasındandır. Aşıklar ölmez de ondan. Sürmelerin ezelden çekilmesi demek alımlı yaratılışın ezelden insanların yaratılışından geldiğindendir. Gerdanın lebden çözülmesi döşün ta memelere kadar açılması olup bunu serab olarak gördüğümüz ve gül olarak göğüsleri değerlendirdiğimiz anlaşılmalıdır.
Ölmek ve yumah malum. Sevmek bir kader diyor. Bunu bozmah doğru değil diyor. Böylece can canan ateşte –közde bir olmalılar demek istiyor. Aşk anca bu halde kıvam ve fedakarlığa ulaşarak kemali bulabilir. Seven dara düşerken normalde ağıt yakılmaz. Fakat sevenin dara düşmesinden o kadar çok üzülüyoruz ki ona şimdiden sanki ölmüş gibi ağıt yakıyoruz. Çünkü aşk ve aşıklar çok kıymetli olup diğer insanlardan üstündürler. Sonra o kadar çok ölüyor ki her ölüme bir namaz sayıyor ve imanımın canını bezde (Kabutta) hayat bulacağını yani imanımı kurtarabilecek şekilde yarin yazdığını söylüyor.
Çar diye kadınların başlarına örttüğü örtüye denir. Canın dermanının göze yazılması yarin bana bakarak gülmesine bağlıyor. Serçenin aslan kesilmesi erkeğin dişisinin yanında yiğit olup aslan kesileceğini bu yüzden de bir erkeğe karısının yanında ters bir söz söylemenin uygun olmadığını belirtmek istiyor dolaylı olarak. Arşın kapısında Burak olmak demek arşa kadar yükselmek için bir Burak gibi yükseltecek ihlas, aşk, ve amele ihtiyaç olduğunu ima ediyor. Ancak hemen sonra hayalin kulluğa yazılması son mertebe ve hayalin KULLUK makamı olduğu bildiriliyor ve Burak terk ediliyor.
Kul ahmedin söylenmesi demek bu birçok şeyi aslında hayal ettiği fakat elde edemediği, söylenip durduğu belirtiliyor. Başa gelmedik işleri de başkalarına yaptırdığı belirtiliyor. Saf bir kul olup ağu içerek arşa çıkmak demek: arşa kadar çıkabilmek için önce temiz kalp gerektiği, sonra ağu içmekten maksat dünyada dert ve sıkıntılara sabrederek şikayet etmeden onları yutmak gerektiği ve bunu isteyerek yapması gerektiği belirtilerek anca böyle olursa kendiliğinden arşda bulacağı söyleniyor.
Böyle olunca veya olmadan bütün güllerimin olduğu gül bahçem olan gülşenimi Cenab-ı Hakka sunduğunu söyleyerek noktayı koyarak şiir bitiyor.
Bu gülleri Hakka sunma olayı Peygamber efendimizde de var olup o da kendi yanındaki güllerle çok büyük yazılmış bir Arapça ALLAH yazısını örgü gibi güllerle ördüğünü çıplak ve gündüz gözü ile gördüm desem ne dersiniz… bunları lütfen Riya veya kibir saymayınız da imanımızı artırsın sen söyle dememiz daha iyi uygun olur. bu anlattığımı açık gözle ilahi huzurda, 2000 yıları idi. sallallahü aleyhi vesellem…
Aynı anda daha sonra yaklaşık 10 türlü arapça yalınkat ALLAH ismi celalleri kademeli olarak bir hafta içinde gösterildi. bu isimlerin sadece 3 veya dört tanesinin yeryüzünde olduğunu gördüm. diğerleri yok. buradan ayrıca camilere yazı yazmam gerektiği mesajını da anladım.
Bu gördüğüm isimleri zaman zaman ülke alan camiine yazmakla beraber bunun bize hattatlık yapmamız anlamında bir mesajda olduğunu anladım. ve bir hat hocası bulup ders aldım.
ahi kul ahmede nasibdir
Kara gözlerine kurban olduğum
Sürme çekip gari öldürme beni
Sala eyleyip koşturma ardından
Tökezleyip burnum kırdırma beni
Güzelliğin kıymatın ben bilirim
Yanında mevsimi hep yaz sanırım
Üç gün aşka beş gün derde düşerim
Sabahleyin koynum soğutma beni
Yar aşkına düşeli aklar indi
Ak gerdan için ne ocaklar söndü
Balım gülüm iken soyhaya döndü
Azabımı senden verdirme beni
Pınardan pınara gez uğrun uğrun
Bakracı dolmağa tutsaymış yadın
Zülfüne dolasa bahaymış aşkın
Kulluğumu Hakk’tan ayırma beni
Aç kollarını da dola boynuma
Geç kaldığımı dur sala eyleme
Bu yazdığımı al da sar koynuna
Cananımı candan ayırma beni
Ölürüm ayrılmam senden ceylanım
Ak gerdanı aç karşımda öleyim
Al koynuna da bir ömür vereyim
Aşığını sözden caydırma beni
Akşam olur zabah olur yar gelmez
Günah olur sevab olur yaz bitmez
Güzel olur çirkin olur bir olmaz
Güzelini nazdan bıktırma beni
Ahi kul ahmedin ahdı var sende
Güzelliği çaldı taşa var onda
Huya verdi güzel diye var elde
Ellerile yazdım öldürme beni
ahi kul ahmed’e nasib
Tatlı dilli güler yüzlü hallıdır
Cana reva canana hem datlıdır
Onca güzel içinde bir türlüdür
Urfa Maraş’ta baş gelir bu gelin
Yüreğim erir de ahdim kavidir
Al yanaktan bir buseye şakidir
Kırkı leşker yüz çerinin başıdır
Acem ilinde baş gelir bu gelin
Katar katar illere uğrar imiş
Sürme gözler dervişler yıkar imiş
Kılınç vurup zalim kanı dökermiş
Adil işinde baş gelir bu gelin
Kah bülbül olur şakır seherde
Kah güller açıp kokar gülşende
Kah namaz kılar mahfil ardında
İman şevkinde baş gelir bu gelin
Hele bir yol verin şu has geline
Sözü sohbeti kim iman getire
Kaç vaize ile kimler tartıla
Ağır kefede daş gelir bu gelin
Güzelliği yedi düvele varır
Leblerini al ipeğe gizletir
Gün gelir bir koç yiğit söylenir
Yatar koluna baş gelir bu gelin
Bir kusur yakıştıramam tenine
Bin koç yiğit denk tutarmış boyuna
En sonunda düşer mi bu “kul”una
Sarar koynuna hoş gelir bu gelin
ahi kul ahmed’e nasib
Benim ol tılsımlı nihan ki bugün ayana geldim
Ezeli nişansız kayıttı şimdi nişana geldim
Bu tılsımı açadur sen hem zulme çerağ oladur
Bağı bostan gülüptür nuru arştan cana doladur
Ahmedim nice makam geçersin bu cana can ola
Canların canı Ahmed’i seversin bu cana yar ola
İsmi azam ile alem vucüd buldu hem ruhundan
İsmi adem ile alem vucüd buldu giz batından
Herkes herkesi ademden bilir de ayrı sorarlar
Hem dahi beni ararlar düşünmez ayan ederler
Her yerde bulunmuşam ben her zerrede bilinmişem
Cümle semada çalınmışam şol beyana gelmişem
Nice ademdir ki bu ahmed ayan ede her sırrı
İşidin yarenler bu sazı bin lisan üzre her sözü
Bugün şevk ile coştum şahbaz olup seyrana geldim
Hay zikrine dönmeğe koştum raksla meydana geldim
Feda olsun bu başım baş olup da devrana geldim
Sada kılsın bu sazım bar olup da safaya geldim
Firak eyler her sözün yaş olup da silmeye geldim
Vuslatı aşkın şevkine can olup da vermeğe geldim
Yunusun çalabı eydür cemali gördükçe ölsem
Söylediğim sözün aşığı olup çalmağa gelsem
ahi kul ahmedim cürmümü canla noktaya yazdım
Noktadan kün ile hasıl oldu alem cana yazdım
NOT: Nokta tanımlanamaz, Allah da tanımlanamaz, teşbihte hata olmaz, cürmü canla noktaya yazmak demek, canı Allah’a vermek demektir. Noktadan kün ile hasıl olmak Allah’ın alemi KÜN=OL emri ile yaratması demektir. cana yazmak da canların hayat bulmasdır.. “bar” Erzurum yöresinin halk oyun tarzıdır. “Canların canı Ahmet” den kasıt Hazreti Rasulüllah’tır.
ahi kul ahmede nasib