Sen bir garib kul mu idin
Niçin ağlarsın a bülbül
Hakk’tan fehme zar mı idin
Niçin ağlarsın a bülbül
Dağlar kaşı duman mıydı
Irmak başı suna mıydı
Yardan ayrı düşen miydi
Niçin ağlarsın a bülbül
Yavuzluğun elden midir
Dertlilerin kuldan mıdır
Dostu görmek muhal midir
Niçin ağlarsın a bülbül
İlin mi gülün mü kaldı
Sen gidende gözün mü taldı
Sılada yarin mi kaldı
Niçin ağlarsın a bülbül
Denizlere talmadun mu
İnci mercan bulmadın mı
Yare yakut vermedin mi
Niçin ağlarsın a bülbül
Yerin gülistan mı senin
Açsın goncalarla sesin
Firak eyleme nefesin
Niçin ağlarsın a bülbül
Uykulardan beri misin
Seherlerin dili misin
Ağlayana vekil misin
Niçin ağlarsın a bülbül
Kanadını kimler kesti
Uçmağa gör eller yoldu
Edebe hicablar kıldı
Niçin ağlarsın a bülbül
Kim kadrini bilmez imiş
Makamını sormaz imiş
Dostu görmek vuslat imiş
Niçin ağlarsın a bülbül
Haber geldi de bülbüle
Güller açtı deyu gene
Mihnet kılmaz firkat ile
Niçin ağlarsın a bülbül
Lale nergis reyhan neyler
Bostanı gülistan eyler
Bülbül aşkı güle söyler
Niçin ağlarsın a bülbül
Gül yüzüne bakam dedim
Kana kana firkat içtim
Muhanetten evvel uçtum
Niçin ağlarsın a bülbül
Muhammed’in aşkı kimmiş
Gülü Allah’a mı sunmuş
Aşk od’una bülbül ötmüş
Niçin ağlarsın a bülbül
Hasret misin sıla deyu
Besmeleyle başla yavu
Dinlemeyen aşktan geri
Niçin ağlarsın a bülbül
Kışın gittin yazın geldin
Hasret üzre türlü düzdün
Gariblerle aşkı yazdın
Niçin ağlarsın a bülbül
Yanağında al var gülün
Aşığında giz var elin
Dallarında mı makamın
Niçin ağlarsın a bülbül
Ey bülbülüm şalın sarı
Nerden giydin sen bu donu
Muhabbet ettiğin canı
Niçin ağlarsın a bülbül
Ey bülbülüm sana no’ldu
Gül benzin sararıp soldu
Türlü türlü ağıt yoldu
Niçin ağlarsın a bülbül
Nesillerin asil senin
Kafeslerin türlü elin
Kullar ile niza sesin
Niçin ağlarsın a bülbül
Karlı dağlar aşar mısın
Türlü makam çıkar mısın
Beni derde koyar mısın
Niçin ağlarsın a bülbül
Kırk makamı güle yazdın
Can bedende mahpus kıldın
Söylenir hep senin adın
Niçin ağlarsın a bülbül
Uzun yollar aşıp geldin
Garip deyu başa durdun
Gül olmasa anılmazdın
Niçin ağlarsın a bülbül
Nice erdin maksut başka
Bağır deştin kurban aşka
Sadırlarda canan yasta
Niçin ağlarsın a bülbül
Beni derde salan bülbül
Canı cana yakan bülbül
Muhammed’de sever gül gül
Niçin ağlarsın a bülbül
Kendi özün toprak iken
Hakka canı sunmak varken
Ahmet sözü Hakk’lı iken
Niçin ağlarsın a bülbül
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.
Baharlarda güller ile
Çağırayım Allah seni
Nazarlarda eller ile
Çığırayım Rahman seni
Allah: bütün esmaları içeren benzersiz, kapsamlı ismi
Rahman: esirgeyen, merhamet eden
Gökyüzünde kuşlar ile
Yeryüzünde canlar ile
Suyu bilmez mahı ile
Çığırayım Rahim seni
Rahim: Bağışlayan,
Dillerdeki Kuran ile
Muhammedli yollar ile
Danışmalı ümmet ile
Çığırayım Adil seni
Adl: Adaletli olan
Hacıları çağrı ile
Şeytanları taşlı ile
Zemzemdeki tadı ile
Çığırayım Rabbim seni
Rabb: Sahib, terbiye eden
Sabi sübyan rızkı ile
Piri fani nazı ile
Aşıkların sazı ile
Çığırayım Vedüd seni
Vedüd: Sevgili, sevgi dolu,
Ariflerin keşfi ile
Salihlerin bendi ile
Cümle ümmet yahşi ile
Çığırayım ya Nur seni
Nur: Allah yerlerin ve göklerin nurudur, yaratılışın kaynağıdır, bilinen ışığa benzemez, irade de içerir, rastgele bir ışık falan değildir.
Hem şükrullah daim ile
Ol zikrullah kaim ile
Kul hüvallah azim ile
Çığırayım Cemal seni
Cemal: Allah’ın güzel yüzünü ifade eder. fakat yaratlmışlardan farklıdır. varlığını bilmek hakktır fakat nasıl olduğu konusunda fikir yürütmek bidattır-yani uydurma ve sakıncalı bir harekettir.
Yaşamanın şartı Hakk’tan
Çoğundandır şirki hepten
Ümmetindir korku ondan
Çığırayım Selam seni
Selam: esenlik güvenlik, huzur, emniyet bildirir. Allah selamdır.
Aşıkların gözü yaşlı
Seherlerde bağrı yaslı
Baş açık ayak yalını
Çığırayım Melik seni
Muhammedin aşkı ile
Ebu Bekrin sabrı ile
Ömer Faruk adli ile
Çığırayım Aziz seni
Kuran yazan Osman ile
İlme kapı Ali ile
Canlarında feta ile
Çığırayım Alim seni
İkra diyen diller ile
Bülbül öten güller ile
Aşka düşen kullar ile
Çığırayım Kayyum seni
A’la dedim bela ile
Çıka geldim şu can ile
Her nefeste canan ile
Çığırayım Latif seni
Ömür yiter nefes ile
Sual olur hepisine
Aşık sazı ağıt ile
Çığırayım Kerim seni
Ahi ahmed beyan ide
Çağıralar anda gide
Kara yeri aklar ide
Çığırayım ya Hakk seni
Allah diyen diller ile
Gonca açmış güller ile
Gelin olmuş kızlar ile
Çığırayım Halık seni
Şakıyarak müezzinler
Namaz düşer mümin kullar
Oruç seçer Hakk’a canlar
Çığırayım Vehhab seni
Dağlar ile taşlar ile
Yazlı kışlı devran ile
Zamandaki hüsran ile
Çığırayım Baki seni
Gökte yıldız burçlar ile
İnci mercan yakut ile
Suya kanmaz mahı ile
Çığırayım Rezzak seni
Sinelerde gizler ile
Aşıkare sözler ile
Uçuşurlar kuşlar ile
Çığırayım Azim seni
Harman dane yeller ile
Düğün dernek eller ile
Yazılarda bazar ile
Çığırayım Gaffar seni
Şaha kalkmış atlar ile
Cenk eyleyen erler ile
Kafir kıran iman ile
Çığırayım Kahhar seni
Çöllerinde kervan ile
Bellerinde seyfe ile
Sırtlarında sadak ile
Çığırayım Kuddüs seni
Ahi ahmed nedir derdin
Can mı verdin canan içun
Muhabbetsiz dünya niçun
Çığırayım Halim seni
Ahi ahmed feta ile
Muhammede ümmet ile
Ümmet kaşı yiğrek düşe
Çığırayım Cebbar seni
aşık ahi kul ahmede nasibdir
Selam edin mühür gözlü yarime
Acep bahar dalım nazlı açar mı
Yenem dedim yenemedim göğnüme
Acep bahar dalım karla üşür mü
Hani benim ince belli yavuklum
Dağlar, söyle, sana var mı zararım
Canım burda canan orda nigarım
Acep seher yelim, şalı sarar mı
Herkes gider imiş kendi yoluna
Canan döner imiş kendi özüne
Harda canım yitmiş canan eşkine
Acep bahar demim gonca kokar mı
Yarin sevdasına düştüm düşeli
Yanar yüreğim de kar ile döşeli
Kimse bilmez sevda zulme döneli
Acep nazardayım gözü yıkar mı
Kömür gözlü yar, Horoz’un Gedik’ten
Var Boztepe’ye de anam kaşından
Seni eller alsın cahil sazından
Acep anar da, ha geri döner mi
Al kınalar yakmış akça ellere
Belikleri salmış kolunç üstüne
Zabah ağşam andım yetmiş kere de
Acep “kim o” desem göğnün açar mı
Bülbülü figana yazdım bilmezmiş
Ben’imi ataşa saldım yanmazmış
Yokluğu fakr’ime verdim yetmezmiş
Acep kaçtır baha, canı yakar mı
Görem dedim nazlı yarin boyunu
Kaştan almış akça eller suyunu
Dağlar ile kaşı söyler eşkini
Acep gözlerim aşka kanar mı
Yunmuş arınmış Çuğun’un Gölünde
Işıldaşır yanar kına zülfünde
Salına salına yürür ardınca
Acep cariyem bana da kanar mı
Lale sümbül güle bağrın çemenmiş
Bülbül olamadım canım bahaymış
Yit dedim de yitmez nice nizaymış
Acep aşk od’na da cana kanar mı
Nazlı gözler sürme ilen zalımdır
İnce bele çiğ ibrişim bağımdır
Seni sarmak kaç seherlik şalımdır
Acep ağlar gözüm seni yıkar mı
Algın gözler dağdan aşmış aldırmış
Karı kaşa bahar açan perçemmiş
Çemeninde namaz durdum yakınmış
Acep eller duam yari yuyar mı
Yar ile yaran ile gel söverek
Çözemedim ak domuru sıkarak
Ayva kiraz dudakları emerek
Acep ölsem yarim beni yuyar mı
Bir yar için beş del’leri oynarım
Gömlek giysem yundum diye yazarım
Arşu âlâ yurdum oldu dönerim
Acep gökte sema beni yıkar mı
Ahi kul ahmedim Hakk’a bakarım
Hakk deyip de geçmem kulu düşerim
Halk içinde Behlül diye düşerim
Acep sorsam Mansur bene Reşit mi
açıklama: horozun gedik, kırşehirin doğusundaki kervansaray dağının, anamın kaşı dediğim akrabalarının olduğu boztepe kazasına doğru verrdiği geçitin adıdır.
bülbülün figana yazılıp bilmemesi demek:, aşka düşen birinin niye aşka düştüğünü dahil bilmemesi kendi durumundan haberdar olmaması, yani kendini görmemesi, kendine dönmemesi gerektiğini söylüyor. kendinin farkına varan tedbir alır. halbuki aşkta tedbir yoktur, kendini değil maşukunu görmek esastır. kendini gören düşer, kibre bile gidebilir veya kendinde bir şey görmeye başlar ki bu aşkı bitirir.. halbuki karşıya bakan ayağını da kendini de görmez. hallacı mansuru da bir yerde durduran ve “enel hakk” dedirten kendini görmesidir ve canıyla ödemiştir. halbuki hz. rasulüllah sürekli ileri baktı, hiç kendine bakmadı, her makamdan sonra daima bir ileri makam olmalı dedi,, bir taraftan da ilerledikçe bir önceki eksik bir makam olduğu için gerideki dünkü makamına “estağfirullah” dedi. işte hergün ilerleyip geriye estağfirullah demeyi müslümanlar anlamıyor, anlamıyor, ölecem valla. azrail geldiğinde onu serbest bıraktı allaha yürüyüp yürümemekte.. fakat onun bu dünyadaki ilerleyeceği makam bitmişti ve şimdi hasta yatağında refiki ala dediğimiz allah’ın yanına göz dikti. şimdi dünyaya estağfirullah diyecek makam kalmamıştı ve o da dünyada artık kalmak istemedi. kalsaydı ilerleyemeyecekti ve iki günü birbirine eşit olan ziyandadır hadisi gereğince ziyan içinde olacvaktı. bu da bir peygambere yakışmazdı.
işte mümin kardeşim, sen de hergün bir ileri gitmek için ikra=oku çalış da ilerleyince estağfirullah diyeceğin bir arkada eksik günün olsun, kemale yürü bütün gücünle. aptalca bilmeden estağfirullah deyip durma. bunu anla ve gereğini yap. yarısı boş tesbih dönderip durma.. bu, dille zikir, kalple zikir ve en önemlisi ahlak ve tekniğe dönüşmüş yaşanan zikirden bu üçüncüsünü ifade eder.. anlamadıysanız daha yapacağım bir şey kalmadı ey geri kalmış müslüman. sen geri olmasan bu ülke kendiliğinden ileri olur mu?
ülkene geri kalmış deyip kendi geri kalmışlığını görmeyen aptal müslümanım. bizim şu siteyi nasıl gayretle doldurduğumuzu sizin için bir anlasan eh birazcık sana örnek teşkil eder acizane..sen bizim gibi en az 12 saat horlana horlana çalıştığımız zinhar sizi ilgilendirmez. siz başkalarınca belirlenmiş başkaları örnek alınmış alışılmış hayatınızı VAHİY İÇİNDE İNSAN İÇİN ASLA BOZMAZSINIZ. CEBİNİZDEN 5 KURUŞ ÇIKSIN İSTEMEZSİNİZ. Bİ UCUNDAN DA BİZ TUTALIM DEMEZSİNİZ. VERDİĞİMİZ KAĞITLARDAN 1 LİRAYA 20 TANE ÇOĞALTIP ARKADAŞ VEYA KOMŞUNUZA İKRAM ETMEZSİNİZ. NASIL OLSA BİRİLERRİ YAPAR DER GEÇERSİNİZ. YA DA VERMEKTEN UTANIRSINIZ. ZAMAN ZAMAN BANA DENEN EŞŞOĞLUEŞŞEK LAFI BENİ ETKİLEMEZ VE SARSMAZ LAKİN SİZ BUNA HORLANMAYA TAHAMMÜL EDEMEZSİNİZ. UNUTMAYIN Kİ DİNİ İÇİN HORLANMAYI GÖZE ALAMAYANI ALLAH AŞIK YAZMAZ, YAZMAZ. SİZ BUNU BİLİR BU SEFER ON DAN BUNDAN ŞEFAATLE ARASYI KLAPATMAK İSTERSİNİZ. APTALLAR… ŞEFAATİN DE ALLAHIN İZNİNE ÖNCE LAYIK OLMAYI HELE BİR BİLSEYDİNİZ YA. DOĞRUSU BUNDAN DA MORALİNİZ BOZULUR. LAKİN ARTIK BUNA GÖZÜNÜZÜ KAPAR, KULAĞINIZI TIKAR VE APTALCA GÖZÜ BAĞLI AT GİBİ AHİRET UÇURUMUNA HÜLYALAR İÇİNDE GİDERSİNİZ????
SİZLERİ SEVİYORUM. BİRAZ AKILLI OLUN AKILLI. HADİSTE AKILLI OLAN AHİRETİ DÜŞÜNEN VE GEREĞİNİ YAPAN ADAMDIR BUYRULDU. AKILLI OLMAK BU, BU, İLERİDEKİ MENFAAT. BU DÜNYADAKİ TİLKİLİK DEĞİL, DEĞİL..
yokluğun fakre verilmesi demek sadece dünyayı terkin yeterli olmadığı, bir taraftan da tasavvufi bilgi ve aşkını duymak gerektiğini ima ediyor.
aşık ahi kul ahmede nasibdir.
Başına sarar buğulu dumanı
Kaşına çekermiş karını dağlar
Döşüme söyler tövbesiz gümanı
Günaha yazarmış bahayı dağlar
.
Yörük yaylasında yar yaylakladım
Şart eyledi bey tuza çuvalladım
Ar eyledim elden can pazarladım
Canıma yazarmış bahayı dağlar
.
Yağmurun bitmezmiş ağıt sayarım
Yel estikçe rayihalar kokarım
Lale sümbül gül bülbülüm öterim
Derdime yazarmış bahayı dağlar
.
Yağız ata bindim vurdum dağlara
Çifte suna sardım çöğ kucağıma
On gardaşı mavzer saldı sırtıma
Kurşuna yazarmış bahayı dağlar
.
Bağlarını anam babam işlesin
Yaylalarda nazlı yarim boylasın
Bir cerene sadak saldım düşmesin
Nasibe yazarmış bahayı dağlar
.
Yükseğin erişilmez ne zalımsın
Eteğin yarime yurt hoş çemensin
Söylenir Kuran’da yürür kazıksın
Kelama yazarmış bahayı dağlar
.
Bağrında kimler yatar aşk neferi
Şirin için Ferhat deler dağları
İman olmasaydı naçar dağlayı
Allah’a yazarmış bahayı dağlar
.
Benden selam eylen kaşı kemane
Kaçıp kaçıp yüreğimi döyene
Yükseklerde otağ kurmuş gelele
Börüme yazarmış bahayı dağlar
.
Erenler söyleyin biz de bilelim
Gönül düşen yar el olmaz belalım
Kelamı kadim der güzel sevelim
Aşığa yazarmış bahayı dağlar
.
Kışın bürün yazın aç perçemini
Güzeller suyundan içer nazlarını
Koç yiğitler su başında sunasını
Kaşına yazarmış bahayı dağlar
.
Efelerin yurdu musun yüksekte
Kaç kızanla bekler oldun Belek’te
Haraç salmış zalimlere dölekte
Ödüne yazarmış bahayı dağlar
.
Gider de yol üstüne otururum
Şeytan’la bazar eyler bölüşürüm
Saf kulu Hakk’a çeler sekinetim
Kafire yazarmış bahayı dağlar
.
ahi kul ahmed de ölse ölünür
Sevda bir ateştir dağla ölçülür
Aşk-ı iman yeldirdiğim kaşıdır
Kalbime yazarmış bahayı dağlar
.
şart: yörükler kız isteyen yiğite ağır şartlar koşarlar.
tuza çuvallamak: tuz çuvalını ovadan yaylaya belli bir vakitte çıkaramadığı için çuvallamış, yani şartı yerine getirememiş oluyor.
ar eylemek: bu mahcubiyetten utanmak
can pazarlamak: şartı yapamayınca yayladan ayrılıp yarinin ve herkesin yanında ve yarinden umutsuz kaldığı için intihar edip canını karşılık olarak vermek. (bunun filmi yapıldı, Türkan Şoray oynadı-yer Toroslar- Yörük yaylaları genellikle oralardadır.- ayrıca annem de yörüktür)
mavzer: çanakkalede de kullanılan koldan sürmeli tek tek atan uzun harp silahı.
sadak: içinde 10 tane ok bulunan yuvarlak kutu.
-Dağların Kuran’da yürümesi ve yeryüzüne sağlamlık için kazık oldukları iki ayrı ayette yazılıdır (en doğruyu Allah bilir)
kelam: Kuran sözüne denir.
Ferhat gerçekten imanla dağları delmiştir. Kırşehirdeki kaleyi de bu kardeşiniz boydan boya delmişti – Batıdan doğuya doğru- Allahü alem- Bunun anlamını şöyle yorumladı bu fakir: zikir üç türlüdür. 1- dil ile zikir 2- Kalp ile zikir 3- Amele, işe, ahlaka, harekete dönüşmüş zikir.. işte bunlardan üçüncüsünü yapamazsanız düşman başınıza bombayı yağdırır durur. bu zikir her türlü ilerlemeyi ifade eder. işte bize iman gücümüzün çok güçlü olduğu bir dönemde (sanırım 1995′ten sonraydı) nasib edilen bu güzel olaydan, ”delmeyi” bir harekete dönüşmüş zikir, batıdan doğuya doğru olmasını ise Batı’nın tekniğini ele geçirmeyi, tekniğini almanın mesajı olarak algıladık. ancak bunun içinde laiklik ve benzeri sosyal kanunlar yoktu. sonuç ise: imanla bu iş olduğuna göre İSLAMLA BATININ TEKNİĞİNİ ALINIZ OLARAK ALGILADIK bu olağanüstü nasibi.
Aynı konuda Sultan I. Abdülmecid bir yabancı heykeltraşa bir heykel siparişi verir ve bunu yüksek bir kaide üzerinde İskenderun’a yönü Doğudan (arkası) Batıya (önü) olmak üzere planlamıştır. Yani Doğu olarak biz, siz Batı’yı aydınlattık demek istemiştir aslında..Fakat ömrü vefa yetmeyip de ölünce yarısı tamamlanıp parası da ödenmeyince heykeltraş tutar Amerika’lılarla anlaşır ve tamamlayıp onlara satar. heykel oldukça büyüktür ve gemi ile Amerika’ya, New York’a götürülüp Osmanlı’da I Abdülmecid’in düşüncesinin aksine, arkası Batıya önü doğuya olmak üzere dikilir. bunun anlamı Doğu bizi aydınlatmadı, biz batı olarak doğuyu aydınlattık demek istemişlerdir böylece. ve o heykel bugün New York’ta dikili olan HÜRRİYET HEYKELİDİR. bu heykel dava edilerek Amerika’dan alınabilir kanaatindeyim. itiraz edebilecek resmi veya özel şahıslara duyurulur…
-dağla ölçülür: sözünde iki anlam vardır. birici mana hakiki dağ olup, yüksekliğin verdiği zorlukla sevdanın ölçülmesi olduğu gibi ikinci manası: dağlamak, ateşle dağlamak kastedilmiştir.
ahi kul ahmede nasibdir
Senin içun seni sevdiğim güzel
Çifte benlerine nazar değer mi
Canı cana katıp öldüğüm güzel
Bahar güllerine soğuk düşer mi
Bir dost ararım da güzelden olsun
Daşa yaslanırım da topraktan çıksın
Güle darıldım da dikenden geçsin
Dostun tandırına hedik düşer mi
Baharı kışa kattım gül kokmadı
Deliyi başa yazdım hiç eyledi
Divane oldum Hakk’ta “bir” olmadı
Hakk’ın zatına da “gayri” düşer mi
İmanın yok mudur yürek döyerken
Cemalin ay mıdır hal üzre iken
Güzel yaratırmış “Güzel” giz iken
Böyle azaba da sadık düşer mi
Eğilir dallarım toprak yakîndir
Alçağa konarım güzel başımdır
Nice bahtı kara kader dostumdur
Bağ-ı irfanıma ümmet düşer mi
Kaç güzele yandım murat almadım
Bir çirkine düştüm ayna vermedim
En son şu zalime iman sormadım
Güzel yaradan da zalim düşer mi
Yanarım yanarım ağlar yanarım
Mor çiçekli ala dağlar aşarım
Lale sümbül gülden kullar çalarım
Canan dererim de Leyla düşer mi
Yan göğnüm bahar eyyamı gecikti
Bülbül güle düştü benzi karahtı
Güzel diye döndüm nar-ı cemaldi
Kahır çekerim de ben’e düşer mi
Ellerim duadır sana ağıtım
Söylerim kelamdır sana indiğim
Sözüme tel misin zülfün gerdiğim
Çala dururum da uşşak düşer mi
Kararım yoktur a gülüm efendim
Mihrabım kıldım çare kıblegahım
Cihan-ı kudrette güzel sultanım
Bazar eylerim de karar düşer mi
Yuka olur aşıkların bağırı
Zalim olur güzellerin nazarı
Çatal olur yiğitlerin yüreği
Varır deşerim de boran düşer mi
Yüce dağın ardı sıra gidilmez
Eteğinde göven ördek vurulmaz
Onbeşinde körpe gelin geçilmez
Alır kaçarım da attan düşer mi
Dumanı batasıca ala dağlar
Babal mı aldın depende yol eğler
Yörük yaylasında güzeller ağlar
Gider isterim de şarttan düşer mi
Kokarsın burcu burcu gül içinde
Bakarsın nazlı nazlı el içinde
Söyletmen beni onbir saz içinde
Beler koynuma da kızdan düşer mi
Ahi kul ahmed de yanar yakılır
Güzel sarmayınan yiğit olunur
Üç yüz atlı beş yüz yaya döğüşür
Güzel uğruna da candan düşer mi
.
ahi kul ahmede nasibdir
Bir gönül pervazıdır dağlar ardında
Uçsam mı uçmasam mı bilemem gönül
Bir selam niyazıdır güller açınca
Açsam mı açmasam mı bilemem gönül
Bir gönül nihanıdır bağlar içinde
Bahadır cevru cefa ağlar gözünde
Söylenir gizli sırlar arşın üstünde
Desem mi demesem mi bilemem gönül
Bir gönül sevdasıdır yaşar bağrımda
Can mıdır canan mıdır yanar kalbimde
Dillenir ağu içen canlar nazında
İçsem mi içmesem mi bilemem gönül
Bir gönül nişanıdır dostlar elinde
Kim bu nişanı verir eller içinde
Ezeli bir kayıttan alır levhinde
Yazsam mı yazmasam mı bilemem gönül
Bir gönül yaranıdır ahi postunda
Cümleyi severmiş fütüvvet ehlinde
Aylağın şavkı vurmaz nazar cehlinde
Kovsam mı kovmasam mı bilemem gönül
Bir gönül aşığıdır gülün dalında
Bülbül olup ötermiş seher vaktinde
Sürme gözler süzermiş aşkın şevkinde
Çeksem mi çekmesem mi bilemem gönül
Bir gönül çerağıdır kalbim çarpınca
Kim kalbim çarptırır bilmem aşk vurunca
Bir maşuk olmasa şevkat şevk bulunca
Sevsem mi sevmesem mi bilemem gönül
ahi kul ahmed’e nasib
Şu dünyada ey canlar
Ağdıracak ölüm var
Bağı bostan bozdurur
Solduracak ölüm var
Özen bezen yapadur
Sonra şöyle kıradur
Emanetin veredur
Ödetecek ölüm var
Malım mülküm hesabım
Oğul uşak avradım
Yar olmadı dostlarım
Terkedecek ölüm var
Beni derde düşürür
Yolum belim şaşırır
Uzak yere düşürür
Varılacak ölüm var
Altun gümüş geçmeğe
Dostlar toprak atmağa
Sorgu sual olmağa
Yanılacak ölüm var
Kara yere varıla
Avratların dul kala
Eller koca olmağa
Yazılacak ölüm var
Ana oğul koparmış
Seven eşler nico’lmuş
Minarede ötermiş
Şakıyacak ölüm var
Nerde şahlar tahtıdır
Şehzadeler bahtıdır
Kullarının hanıdır
Ziyan eden ölüm var
Ölüm yoktur ölene
Ölmedendir ölmeğe
Burda ölen yanmağa
Yakılacak ölüm var
Kara kucak yaşayan
Helal haram korkmayan
Aşkı uçkur belleyen
Yanılacak ölüm var
Dünya bağı çok olan
Sert düşermiş oluktan
Malik mülkü unutan
Yanılacak ölüm var
Rahman dedi kullarım
Gezin tozun eğlenin
Lakin biraz düşünün
Varılacak ölüm var
Ölüm benim içindir
Ölsem Rahim dostumdur
Mahmut nuru yolumdur
Sarılacak ölüm var
Eller bana gülerler
Deli deyip süzerler
Ümmet benim yolumdur
Yaşanacak ölüm var
Kısmet olsun kaputtan
Biçtim koydum boyumdan
Nerde nasıl kaderden
Bitirecek ölüm var
Bülbül dilsiz olurmuş
Gülün kokmaz solarmış
Gül Muhammed beklermiş
Koşulacak ölüm var
Muhammed’in ümmeti
Uya dursun sünneti
Baha olsun cenneti
Sevinecek ölüm var
Sünnet deyu gayretli
Ümmet için şefkatli
Yaza dursun rahmetli
Olunacak ölüm var
Can derdine düşermiş
Canandan bir habermiş
Canı canana verseymiş
Gülünecek ölüm var
Ahi ahmed kaçamaz
Halden dahi bilemez
Kervan geldi göçemez
Şaşırtacak ölüm var
Ahi ahmed gariptir
Sünnet deyü ölüptür
Ümmet cana yetüptür
Canlanacak ölüm var
ahi kul ahmed’e nasib
Evvel bahar ermeyince
Evvel bahar ermeyince
Kırmızı gül açmaz imiş
Kırmızı gül açmayınca
Gonca diye kokmaz imiş
Bahar baçı güller imiş
Gül bahayı aşk eylemiş
Aşkın sazı bülbül ötmüş
Bülbül gülsüz yatmaz imiş
Bülbül güle aşık imiş
Aşık ne ki ölür imiş
Ölmeden evvel ölseymiş
İnsan oğlu ölmezmiş
Gül bahardan azad imiş
Evvel nazar gonca imiş
Gonca Hakk’ın fehmi imiş
Fehme eren yanmaz imiş
Kır çiçekli ala dağlar
Lale sümbül çiğdem eğler
Yazıdaki oğlak söyler
Cana bülbül ayvaz imiş
Er baharda bağım gülşen
Gül dedimse kastım aşktan
Bülbül kimmiş benim canan
Canın sunan ölmez imiş
* * *
Şahin olsam ne çıkar bundan
İlim arzu edenlerindir
Arzu etsem ne çıkar bundan
Alim arzu edenlerdir
Sazı olsam ne çıkar bundan
İlme gönül vermem veremem
Arzu diye gece ölemem
Ben bir arzu ile yaşarım
Canı olsam ne çıkar bundan
Mesaj alındı yaşlan beyim
Bilmez kimse hem arzu halim
Sohbetimiz var arzu canın
Canan olsam ne çıkar bundan
Bize şahın nazarı gerek
Karga değiliz sekecek
Taksam cırnamı can verilcek
Şahin olsam ne çıkar bundan
* * *
Bağlar başı
Bağlar başı yeller nazı
Çıka geldi ömrüm varı
Çala dursam ömrür sazı
Gönül çarhı ferman bilmez
Bağlar başı candan öte
Canan bekler candan geçe
Vara dursam neyden geçe
Gönül çarhı “ben”den bilmez
Bağlar başı sevda baçı
Etse eydür can niyazı
Gönül sazı canan nazı
Gönül çarhı eyvan bilmez
Bağlar başı dağlar kaşı
Yollar aşar dağdan âri
Benim yarim kimden eğri
Gönül çarhı zordan bilmez
Bağlar başı güller kârı
Aça dursa gonca gülü
Gülüm bilmez canan beni
Gönül çarhı candan bilmez
Bağlar başı eller kârı
Koka dursa gülüm zari
Bülbül güle yansa dahi
Gönül çarhı neyden bilmez
ahi kul ahmed’e nasib
Ben bir yavru şahin olsam
Kapsam kaldırsam ne dersin
Gökler benim, şahı olsam
Ferman saldırsam ne dersin
Ben bir beyaz angut olsam
Seyfe gölün mekan tutsam
Yazlı kışlı selam dursam
Ferman duyursam ne dersin
Ben bir allı turna olsam
Cızgı cızgı uça dursam
Seyfe deyu rüya görsem
Ferman uçursam ne dersin
Ben bir ak güvercin olsam
Kanadımı aşka çırpsam
Mazlumlara haber olsam
Ferman çırparsam ne dersin
Ben bir ala karga olsam
Seke seke hem sekdirsem
Ahi ahmede av olsam
Ferman bozdursam ne dersin
Kara kara karga olsam
Akıl bende kelam etsem
Düşman için örnek olsam
Ferman okutsam ne dersin
Kara sığırcık ben olsam
Bahçalarda dallar ağsam
Avcı vursa pilav olsam
Ferman bozdursam ne dersin
Ben bir küçük serçe olsam
Kanadımı kırsa adem
Süleymana dava kılsam
Ferman çıkartsam ne dersin
Ben bir sarı bülbül olsam
Diyarımda hazan bilmem
Gülüm gülşenim şen benim
Ferman okusam ne dersin
Ben bir garib adem desem
Rasul için türab olsam
Dertsiz bülbül seni vursam
Ferman buyursam ne dersin
Ben bir zalim avcı olsam
Şahinimle yaylaklasam
Güvercine yaman salsam
Ferman yırttırsam ne dersin
Ben bir iki keklik olsam
Kayalarda öte dursam
Zalim avcı, sese kansam
Ferman şakısam ne dersin
Ben bir ahi dülger olsam
Kekliğime kafes yapsam
Şöyle bir yol aça dursam
Ferman bıraksam ne dersin
Yeşil başlı ördek olsam
Ağşam sulara saalsam
Avcı duya öte dursam
Ferman vurulsam ne dersin
Ben bir cahil avcı olsam
Avlaklara kulak versem
Yeşil başa çifte salsam
Ferman vurursam ne dersin
Ben bir yavru ceylan olsam
Avcı vura yitse canım
Üşüşürler etim içun
Ferman neyleyim ne dersin
Ben bir yaban domuz olsam
Onbeş yavru ile varsam
Bahçaları talan etsem
Ferman rızıktır ne dersin
Sen bir yaban domuz olsan
Bahçaları talan etsen
Ben bir sürek avcı olsam
Ferman çiftedir ne dersin
Ben bir hacı hoca olsam
Hüküm diye kitab açsam
Avcıları yaka dursam
Ferman buyursam ne dersin
Ben bir dünya yaratsam
Avcıyı yaylakda yazsam
Çorbasına geven koysam
Ferman içirsem ne dersin
Ben bir Rahman ola dursam
Kurtlar kuşlar bir uçursam
Avcıyı yemlerken görsem
Ferman sevdirsem ne dersin
Merkez Efendi ben idim
Hocam dese Rahman benim
“Aynısı aynısı”desem
Ferman değişmez ne dersin
ahi kul ahmed’e nasib
Men aşığam giyem libas
Söküğüm heç dikilmez mi?
Men kaşıyam güzel elmas
Sevdiğim heç sarılmaz mı?
*
Yaş ellibeş gözler çıra
Sevilmez mi beller ince
Bu kaçınca yar olsa da
Gördüğüm heç öpülmez mi?
*
Bülbül gül dalında gerek
Derviş elin asa gerek
Tur dağında Musa gerek
Vardığın heç konuşmaz mı?
*
Güzel sever isen benli
Sözü tatlı şeker dilli
Gözler süze yalnız beni
Şu güzel heç çekilmez mi?
*
Sözün kaba gönlüm ince
Örter külü kusuruma
Alem şaşar kul ahmede
Şu gazel heç yazılmaz mı?
*
Libasıma aşk iğnesi
Dikemedim gel uğrusu
Gönüldür Hakk’ın yapısı
Bu dikiş heç sökülmez mi?
*
Bahçem bağ idi baharda
Gonca güllerim seherde
Bülbülüm kırk türküm güle
Şu beste heç yapılmaz mı?
*
Zaman döndü gitti bahar
Kışa vardı nev-i bahar
Gül kurudu bülbül susar
Şu kışa heç kızılmaz mı?
*
Bahar biterde yaz olur
Yaz gider donar kış gelir
Ardı sıra nöbet alır
Şu düzen heç bozulmaz mı?
*
Ömürde bahar bir yaz bir
Kırk bahar olsaydı aşk bir
Seven sevilen söyleşir
Şu arzu heç şevk bulmaz mı?
*
Görmeden sevilir güzel
Aşk bağına düşen gazel
İbrişim sardığım güzel
Şu pulat heç bükülmez mi?
*
Kul ahmedin gözü yaşlı
Kaç yaşadı yazlı kışlı
Toprak sandı bağrı taşlı
Şu adem heç ölümsüz mü?
*
ahi kul ahmede nasib