Geliyor karşıdan gülüm
Kara düşmüş benli dalım
Tel tel olmuş zülfün telin
Saçak düşmüş memeleri
Sen varken dünya nicedir
Sen gülken huri cefadır
Sen güzel eller kazadır
Top top olmuş memeleri
Kırşehir’in almaları
Karabacak balcıları
Bahar demiş sunaları
Sıka durmuş memeleri
Yeşile de al incinir
Sarıya kulun dökülür
İnce belden kol bilinir
Sara durmuş memeleri
Cemalin benzermiş aya
Giydiğim delinmiş saya
Haçça ile güllü “bela”
Ne hoş imiş memeleri
Aşık ahmed böyle dedi
Güzel için ağu yedi
Koyun girip gönül yudu
Eme durmuş memeleri
Yaban iller zorda gönül
Gel gidelim dosta gönül
Men sevmişem yahşi gönül
Zem zem olmuş memeleri
Yar koynunda civan olsam
Akıp akıp divan dursam
Sırra erip revan olsam
Ballar sürmüş memeleri
Canı cana verdim bilmez
Açtı göğsün derdi olmaz
Cümle alem sorgu etmez
Allı güllü memeleri
Terek suyu zorlu akar
Tiflis canı ondan bular
Yahşi güzel ıslak giyer
Başlanırmış memeleri
Terekeme güle derler
Ele gelmez suya söyler
Kimler içmiş aşkı beyler
Meyle içmiş memeleri
Kars’ın kargısı kararmış
Ota çöpe kim bakarmış
Bir güzele ahmed yanmış
Eme durmuş memeleri
Men seni sevirem gönül
Meni sevmesen de gönül
Hemi öldürsen de gönül
Şu göğermiş memeleri
Dara düştüm yar neylesin
Candan geçtim kul eylesin
Yari öpsem gel eylesin
Çöze dursun memeleri
Ahmed neylersin güzelim
Güle bülbül şu gazelim
Söyledikçe gül pazarım
Ölçe dursun memeleri
Ahi ahmed gül eylesin
Ötelerde hu söylesin
Muhammed’e yar olasın
Sağlık olsun hadisleri
NOT: burada yazılan bazı uç yazılar müstehcen düşünülebilir. biz ise bunu nasibe yormadık ve Hakk’ın adını anmadık. peygamber efendimizin adının geçtiği yerde ise hem müstehcenliğe yer vermedik ve yazılanların şifaya dönmesi için hem adını hem de hadis kelimesini andık. zira dini konularda müstehcenlik olsaydı ümmetin cinsel sorunları çözülemezdi. bir amacımızda konuşulamayan bazı şeyleri konuşulabilir hale getirip tabuları yıkmaktır. bir doktora nasıl ki müstehcenlik olmazsa aşığa da müstehcenlik olmaz. bu nedenle müstehcenliğe bile bile sağlık için yer verdik. bu şiirimizin kalbi iyi olan müslümanlarda sağlık ve şifa olacağinı umut ve dua ediyoruz. eli uçkurunda olup kalbi sıkıntılı kimseler ise gıybet edebilirler ve hem de bunu doğruluk ve edep adına yapabilirler. bizim edebimize halel gelmez böyle yazdık diye. eyvallah..
aşık ahi kul ahmed yazdı bu yazıyı (Müstehcenli diye nasibe yormadık)
Güzel sevdim deyu kostak yol etmiş
Arkam sıra gıybet eden çoğ imiş
Şu güzeli naza çeken zor etmiş
Önüm sıra yola düşen çoğ imiş
Hazan erdi gönül çemen neylesin
Nice güzel sarmak gönül eylesin
Dünü günü ana baba kollasın
Aramızda yüce duran dağ imiş
Salındı boyuna kavak yelleri
Goncayı açarmış yiğit kolları
Baharı çemendir yayla kızları
Ardımızda sıra kollar çoğ imiş
El dayim yoklarmış senin bendini
Gül yüzün soldurur çözer dengini
Bu illerde paşa beylik ingili
Vatanında züğürt olmak yeğ imiş
Karşımda durur boz bulanık dağlar
Yar yüreğim çatallı sene yanar
Gadaların alayım tozlu yollar
Yar eline ırak düşmek dağ imiş
Bahar olsa yazı gelmez çemenden
Yazı düşse harman olmaz sinemden
Habar geldi yare bilmez zalımdan
El dilinden zehir içmek yeğ imiş
Dağlar oldum iniledim bir zaman
Perçem açtım aktı suyum bir zaman
Çemenlendi eteklerim bir zaman
Dağ elinden gayri düşmek dağ imiş
Bu illerde bilmem ki ne işim var
Yar iline habar saldım sazım kar
Gel eylemiş gayri durma canım var
Her yanımdan dara düşmek dağ imiş
Kaç demet hayal etsem yar üstüne
Ne söyler bilmem anın yel üstüne
Kur kurul açıl saçıl kol üstüne
Er kolundan canda yitmek cağ imiş
Hayatım şahittir iman yarime
Döşedim zaittir kulpu zarına
Aşığa bahadır cehli yunmaya
Aşk od’undan iman çalmak sa’ imiş
Ahi kula ahmed yazdım dalından
Çala durdum gönül sazı yolundan
Gelmez gitmez Rahman yaza eşkindan
Hakk yoluna candan geçmek dağ imiş
aşık ahi kul ahmede bunları yazmak nasib olmuştur
Be hey gidi yaren ağa
Gönül gözün seyrandadır
Ben söylerim sen duymazsın
Hatır senin nerendedir
Güller açar bahar yazı
Ağıt düzer yaza kışı
Yar çalarmış gönül sazı
Aşka sözün nerendedir
Başa durdum başolmadı
Naza çektim ham olmadı
Güle döndüm yar olmadı
Ağlar gözün nerendedir
Kara kaşa sürme göze
Sardı kuşak ince bele
Bir gönülden bir gönüle
Sırrı senin nerendedir
Mah yüzünü aya saydım
Hay deyip de seni içtim
Bir bedeni güzel yazdım
Başı senin nerendedir
Saz çalarım dert üstüne
Sapı uzun dut üstüne
Söz düşürdüm el üstüne
Şeytan senin nerendedir
Türkü yaktım yane yane
Aşkı yazdım canı cane
Irak düştüm gönlü kare
Yakîn senin nerendedir
Derdi bitmez iki kelim
Biri yaşım biri ölüm
Bundan kelli var mı yolum
Kefen senin nerendedir
Bir yolunu bine ağdım
Ömür sazı yare çaldım
Nice evla sona yarim
Baki senin nerendedir
Hey gidi ağalar beyler
Kol dolayı ince beller
Yar yitirdim onsun eller
Zulüm senin nerendedir
Aşık derler aşka düşe
Aşk yüzüne ataş saça
Baş gelmeye başa gele
Canan senin nerendedir
Karar ile karar ile
Şeytan sarar dünya ile
Bir gönüle bela düşe
Hadi senin nerendedir
Bir yar sevdim kelam üzre
Karar etmez canım üzre
Yenim silmez gülüm üzre
Yağlık senin nerendedir
Aşkı astım boyun çeker
Canı canan ölsün bekler
Kulluk etmek bela eyler
Arşı senin nerendedir
Yare dedim gele dursun
Onbeş kıza imam olsun
En sonunda yare düşsün
Lebler senin nerendedir
Bir güzele gönül verdim
Bin lisanla niza ettim
Bir bakışa düştü yazgım
Gülüm senin nerendedir
Bre yiğitler güzel sevin
Kafir koman boynun vurun
Dönüp güzellere sorun
Canlar senin nerendedir
Yarin elin yol eyledim
İlmek ilmek söz beledim
Söylenmedik dert eyledim
Türkü senin nerendedir
Bir o yana bir bu yana
Bakar oldum yar yoluna
Gönül düşmüş bir zalime
İman senin nerendedir
Ahi ahmed nice kuldur
Ağıt düzer ümmet yoldur
Gül Muhammed kânı hoştur
Allah senin nerendedir
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.
Yörü bre yaren ağa
Senden âlâ yar olma mı?
Kışda yaylayan güzelin
Yanakları al olma mı?
Yaren kalbi çifte çotar
Her birinde güller biter
Bir yiğide iki düşer
Birin seven del’olma mı?
Yürek düşer bir zalime
Allar giyer el gördüye
Selam saldım nazlı yare
Ayrı düşmek zül’olma mı?
Yollar ince uzun gider
Uzun diye seven nider
Bahar gelmiş yazı geçer
Güzleyince bir olma mı?
Bugün yari düşte gördüm
Gördüm amma hayra yordum
Varıp güzellere sordum
Onbeşinde yar olma mı?
Hey ağalar zorlu beyler
Otağ kurmuş Yörük kızlar
Öteden sırnaşır canlar
Ayrılanlar bir olma mı?
Ben seni sevdim seveli
Alı mordan yar seçeli
Bahasıdır can vereli
Bencileyin kul olma mı?
Başı duman zorlu dağlar
Yaylasında kızlar eyler
Yarden ayrı düşen kullar
Yanıp yanıp kül olma mı?
Yarim giyer al yemeni
Kemha sarar gül bedeni
Emen bilir şol lebleri
Ölüp ölüp sorulma mı ?
Onbeşinde bir yar sevdim
Turnalarla selam saldım
Mah yüzünü huri sandım
Nur içinde sevilme mi?
Gül dikensiz olmaz imiş
Bülbül güle canan olmuş
Benim yarim can istemiş
Yar deyip de geçilme mi?
Ölmeden bir dem sürmedim
Kara toprak ben ölmedim
Öldüm öldüm de yitmedim
Aşk içinde yelinme mi?
Aşık Ahmet yanar imiş
İman kaşı aşka düşmüş
Muhammed’li yolda ölmüş
Hakk yanında kul olma mı?
Not: VARSAĞ Özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir. Önce Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkleri tarafından söylendiği için bu adla anılır. Semâiye benzer. Hece ölçüsünün en çok sekizli kalıbıyla yazılır. 4+4 duraklı veya duraksız olur. Kafiye şeması şöyledir: Xaxa bbba ccca.
Semâiden ezgi yönüyle ayrılır. Varsağı yiğitçe bir havayla okunur. Çokluk içinde “bre”, “hey”, “hey gidi”, gibi ünlemler yer alır. Bu ünlemlerin bulunmadığı varsağılar ezgisiyle fark edilir. Güney Anadolu’da Maraş’tan Mersin’e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklular zamanında Anadolu’ya yerleşmişlerdi. Varsağı, Varsak Türkleri’nin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir. Halk edebiyatında en çok varsağı söyleyen aşık, Karacaoğlan’dır.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Ben bir selam salsam kara gözlüme
Leblerini çöze dursun varayım
Bu bir helal güldür nigar kaşına
Domurları sıka dursun nideyim
Kurban olam kaşlarına yayına
Sala saldım güzel deyu acuna
Kimler yanmış benden âri mahına
Karanlığı çıka dursun göreyim
Bahar gelir yazı gelir yar olmaz
Gazel düşer kışı erer vazgeçmez
Gönül budur kıza dula aldırmaz
Etekleri çemre dursun geçeyim
Dağlar mıdır kaşı kardan çekilmiş
Açar perçemini aşka karahmış
Uzar dallarını boydan çalarmış
Cariyesi yuya dursun beleyim
İntizar etmem de etmem elaman
Yüreğime ingi indi vayanam
Kullarını zulme çeker yaraman
Belaları yağa dursun yanayım
Divane saydılar divan kurdular
Cahile verdiler cehlim yudular
Alime yazdılar saçım yoldular
Hallerimi bile dursun cahilim
Bire aldım hiçe sattım bilmezler
Dost aşkına gayri düştüm görmezler
Ben bu aşkı güle verdim yelmezler
Gözlerimi sile dursun maralım
Aldım idi aldım idi algınım
Aldan âri çaldım idi vurgunum
Seni seven kullar öldü bir benim
Binlerini yıka dursun zalımım
Bahar yazdım kış okudum üşüdüm
Kömür gözlüm yan gönlüme eşkinim
Sar beni sarmala beni öldüğüm
Kucağını aça dursun çiçeğim
Ne kadar medhetsem göğcek mi göğcek
Al yeşiller içinde gövel ördek
Seyfeye süzülür turnalar oncak
Muradımı duya dursun cerenim
Gayri dayanamam gayri düşmeğe
Al kanlar içinde kolda yatmağa
Yar sarmalamış da göğsün emmeğe
Dermanımı vere dursun sarmalım
Gel otur yanıma kavak yelleri
Irganan selvinin savak tülleri
Bahçaynan bağların ayrık otları
Baharımı çiçek dursun çiğdemim
Duaları saldım idi ardından
Gelmez gitmez yemez içmez Rahman’dan
Yetir deyu arşa çıktım aşkından
Kâfurunu içe dursun cennetim
Ahi ahmed yanar imiş güzele
Güzel yakmaz imiş kulu düşene
Gari seni yazdım kadı şerhine
Gayrisini sala dursun birtanem
AÇIKLAMA:
Leb: göüs, meme
Domur: genç kızın yeni çıkan memesi, kızlar utandığından içerden bir kuşakla belirginleşmesini önlemek ister.
Kaşlarına yayına: kaşlar ile yay ayrı zikredildi bu sefer. Kaş yay gibi olduğu gibi, bizim kastımız olan yay; yarin bedeninin yay gibi bize gerili olması anlatılmak istendi.
Acun: Dünya, her taraf.
Âri: başka,
Mahı: ay yüzü
Karanlığı çıka dursun: Malum Ay’ın dolunayken biri görünen aydınlık, diğeri arkada kalan karanlık yüzü vardır. Karanlık taraf kişinin dert tarafı anlamına gelir. Bu yüzden yarin şirin ve herkesin gördüğü ve ilgilendiği güzel yüzü yerine onun dertlerini bize dönmesini istiyoruz ve bu durumda, bu şekilde onu görmek istiyoruz anlamı ile “görmek” demek yalnız olursa onun ihtiyacını gidermek anlamı da taşır anlamı düşünülerek yazıldı.
Bahar gelir yazı gelir yar olmaz: yaz, baharın bir parçası dedik, ikinci de yazısı gelmek, üçüncü mana yazı tarla dedik, ve bunların hiç birini kalıcı olmadığı yar olmadığı yanında dördüncü olarak yarin de gelmediği kastedildi. Hemen arkasından gelen mısrada ise gazel düşer kışı erer dedik. Yani gazel ve kış bu sefer aşığın içinde oluyor, yani kendi kış yapması bu bilince varması demek. Ancak bununla yani yaşlı gönülle isteğini bildirerek yaşlanmaya (Allah’a) itiraz etmeden istekliliğini devam ettirmek istiyor.
Etekleri çemre dursun geçeyim: aşık kendi engellerini yarinin çabasıyla (veya duasıyla) aşmak istiyor.
Dağlar mıdır kaşı kardan çekilmiş: Yarin kaşı dağların karı gibi yukarıya çekilmiş benzetirken bu çekilmeyi sonraki satırda perçem açmak olarak da benzetiyor ki, bu çekme aşka susamak ve aşka davet etmek anlşamıyla birleşiyor.
Uzar dallarını boydan çalarmış: yar, evleneceği kişiyi kendi boyundan seçerek bu seçmeyi bir çalma (Gönül çalması) olarak söylemek istiyor.
Cariyenin yuya dursun yazayım: yazı temiz kağıda yazılır. Yıkanmak temiz kağıt olmak (beyaz sayfa) demektir ki yazıya uygun hale gelmek demektir. Yare diyor ki kirlerini yani bana karşı hislerini temizle ki söylediğimi (yazdığımı) itiraz etmeden yapabilesin. Korkularını, tortularını at ve bana hazır hale gel diyor..
İntizar etmem de etmem elaman: demek, belalarına elaman dememe rağmen lanrte benzer bir kötü dua etmiyor, kıyamıyor.
Yüreğime ingi indi vayanam: ingi inmek, ağır dertten dolayı kısmi bir felç hali yaşamak. Acıyı gerçekte yürek duyar. Ten acısından daha ağırdır. (ayniyle vaki yaşadık bir aşkımızda)
Kulların zulme çekilmesi, kul olanlar bağlananlardır, görüp hayran kalıp geçenler değildir. Kulun zulme çekilmesi kulun sadakatinin denenmesi olduğu gibi kulu daha çok naz ile veya başka türlü yakm ası anlamına da gelir. Yar aman diyerek aşık bunu pek doğru bulmuyor denilebilir.
Hemen arkasından belaları yağa dursun yanayım: diyerek bu sefer yarin belaları arka arkaya göndermesini aşığın kendisinin yanmasına vesile olacağı için itiraz etmeden bu sefer onu aşkında yanma seviyesine gelmeyi yanarak arzu eder halde istiyor.
Divane sayıp divan kurmak: tamamen ters şeylerdir. Zira divane olana deli derler ve deliye kılıç yoktur. Burada aşktan divane olmanın yargılanması anlatılıyor ki bu çok acaip, halkın veya karar veren kadı gibi makamların cehaletle haytalı bir şekilde gerçekte aşkı haksız yargılamaları anlatılmak isteniyor.
Cahile verdiler cehlim yudular: sözü bizi horlayacak şekilde cahilden bildiler. Gerçekte biz cahil değildik, lakin olgun bir derviş olunabilmenin bir şartı da horlanmak olduğu için cahile vermek de horlanmak demektir ki böylece cahiller bizim cehlimizi yani ham taraflarımızı yıkadılar, giderdiler demek istiyor.
Alime yazdılar saçım yoldular: sözü, alim kişilere karşı halkın tutumunun onun şekli özelliklerine tabi olmak gibi yüzeysel tavırlar sergilediklerini, alimi anlamaya çalışmadıklarını, alimin saçından bir hatırayı bereket saydıklarını ve bu yüzden alimi yolarak da ona eziyet ettiklerini, gerçekte biz kendimizi alim olduğumuzu bu durumları bilerek söylemek istemediğimizi, fakat cahillerin yolacak bir alimi kendilerinin seçtiklerini bu belirlemeyi kendi cahilliği ile yaptığını, doğru alimden ziyade onların istediği kişinin alim kurban seçildiğini ifade ediyor. Burası çok önemli, çok önemli… alimi değil kendi alimini seçmek.. işte ilimi siyaseti bile alimler bilgisini saklar cehlini öne sürer. Bu hem tevazudur hem cahillerin gereksiz ve yıpratıcı cahilliğinden korur. Bunu bilen bir alim, cahil olduğu halde alim kesilen cahillerin seçtiği birisi için, kalkıp da bu adam yalan yanlış söylüyor demez. Derse o alimi cahiller hemen döverler. Akıllı alim bu cahillerin alimi için “ey ahali, ey cemaat, bu adam eli öpülecek, önünde divan durulacak adamdır” der ve geri çekilir. İşte şimdi cahiller kendi yalan söylese de alimlerini gözlerinde daha da çok yüksek möakama çıkarınca artık onun saçını başını yolarlar ki alim geçinen cahil böylece gününü görmüş olur. İlginç değil mi?
Yoruldum. Kalanı sonra inşallah..
aşık ahi kul ahmede nasibdir.
Senin içun seni sevdiğim güzel
Çifte benlerine nazar değer mi
Canı cana katıp öldüğüm güzel
Bahar güllerine soğuk düşer mi
Bir dost ararım da güzelden olsun
Daşa yaslanırım da topraktan çıksın
Güle darıldım da dikenden geçsin
Dostun tandırına hedik düşer mi
Baharı kışa kattım gül kokmadı
Deliyi başa yazdım hiç eyledi
Divane oldum Hakk’ta “bir” olmadı
Hakk’ın zatına da “gayri” düşer mi
İmanın yok mudur yürek döyerken
Cemalin ay mıdır hal üzre iken
Güzel yaratırmış “Güzel” giz iken
Böyle azaba da sadık düşer mi
Eğilir dallarım toprak yakîndir
Alçağa konarım güzel başımdır
Nice bahtı kara kader dostumdur
Bağ-ı irfanıma ümmet düşer mi
Kaç güzele yandım murat almadım
Bir çirkine düştüm ayna vermedim
En son şu zalime iman sormadım
Güzel yaradan da zalim düşer mi
Yanarım yanarım ağlar yanarım
Mor çiçekli ala dağlar aşarım
Lale sümbül gülden kullar çalarım
Canan dererim de Leyla düşer mi
Yan göğnüm bahar eyyamı gecikti
Bülbül güle düştü benzi karahtı
Güzel diye döndüm nar-ı cemaldi
Kahır çekerim de ben’e düşer mi
Ellerim duadır sana ağıtım
Söylerim kelamdır sana indiğim
Sözüme tel misin zülfün gerdiğim
Çala dururum da uşşak düşer mi
Kararım yoktur a gülüm efendim
Mihrabım kıldım çare kıblegahım
Cihan-ı kudrette güzel sultanım
Bazar eylerim de karar düşer mi
Yuka olur aşıkların bağırı
Zalim olur güzellerin nazarı
Çatal olur yiğitlerin yüreği
Varır deşerim de boran düşer mi
Yüce dağın ardı sıra gidilmez
Eteğinde göven ördek vurulmaz
Onbeşinde körpe gelin geçilmez
Alır kaçarım da attan düşer mi
Dumanı batasıca ala dağlar
Babal mı aldın depende yol eğler
Yörük yaylasında güzeller ağlar
Gider isterim de şarttan düşer mi
Kokarsın burcu burcu gül içinde
Bakarsın nazlı nazlı el içinde
Söyletmen beni onbir saz içinde
Beler koynuma da kızdan düşer mi
Ahi kul ahmed de yanar yakılır
Güzel sarmayınan yiğit olunur
Üç yüz atlı beş yüz yaya döğüşür
Güzel uğruna da candan düşer mi
.
ahi kul ahmede nasibdir
Kaşları kara da tenleri algın
Sapıver bize bir yol yavaş yavaş
Bağları belle de yaprağı şıvgın
Kırıver bize bir dal yavaş yavaş
.
Maralı gözlere vurgun yüreğim
Seherde yollara düşer meleğim
Sabahtan ağşama varmaz öleyim
Hallarım bilinsin dert yavaş yavaş
.
Güzeli yaratmış ay ışığında
Çirkini unutmuş karanlığında
Ezelden muratmış bir olduğunda
Canı cananına kat yavaş yavaş
.
Kaçtır güzel öpmez bahar gözlerim
Yarim deyu nazlar çeker ellerin
Üç gün sevse beşgün satar dostların
Bakıver dengine hay yavaş yavaş
.
Sır eyleme aşkın nedir belalım
Al fistanlar giyen nazar celalin
Gül atarmış dostlar daşlar melalin
Yaralar gönlüne sar yavaş yavaş
.
Gül üstüne güller bağlar olurmuş
Ben gülüme yansam eller alırmış
Yan demeye yanmak kader nazıymış
Saralar bağrıma har yavaş yavaş
.
Gezeli görmedim senden alımlı
Güzeli bellerim nazlı yumuşlu
Nazına kurbanım ceylan bakışlı
Geliver koynuma gir yavaş yavaş
.
Güzelim güzelim allar giyermiş
Al yanaklı kızlar canlar yakarmış
Bir yiğidin koynu ölüm istermiş
Katıver canına can yavaş yavaş
.
Al yazmalı yarim nazlar çarlanır
Bir gönüle giren ölmez yeşerir
Kim kendinden geçer O’nda birleşir
Yazıver yazgına Hakk yavaş yavaş
.
Benim yarim nazlıdır gülü solmaz
Gönül tahtı allıdır eller sokmaz
Allar içinde bir güzel nidilmez
Bağlıdır bağlara gül yavaş yavaş
.
Ahi kul ahmed eğlenir gülünen
Canı cana katarmış da közünen
Al kanlara boyanmış da yarinen
Söndürür ömürü gel yavaş yavaş
.
ahi kul ahmede nasibdir
Sarı saçlarına kurban olduğum
Bahar gelir sana döner gün gelir
Sazdır tellerine zülfün gerdiğim
Yiğit ölür adı kalır gün gelir
Ben bu hasret ilen çokca yaşamam
Sen bu nazlar ilen niyaz çekemen
Ağla ağla derken ömre yitemem
Yaşlar yaşar darda düşer gün gelir
Seni seven benim ben’i göremem
Seni senim için seven bilemem
Ağu aşkın baçı gari saramam
Ölen sever ben’ler yaşar gün gelir
Cemal diyerekten seher düşermiş
Sarı saçlarına altın göğermiş
Beller kırılası bizden geçermiş
Körpe gelir koca düşer gün gelir
Ala gözlü çifte benli sevdiğim
İnsafın yok mudur öldür bakayım
Kadıya haber sal mihrin vereyim
Eşek ölür kadı bunar gün gelir
Kaç yaşadım yaşlar ile yaşlanmaz
Kim demedim gelir kucak söylenmez
Bu baharın ardı sıra ölünmez
Bahar gider çirkin düşer gün gelir
Bir aşk için yana durdum ahımdan
Gece gündüz öldüm hiç sevabından
Ağşamdan koynuna girdim canıylan
Koyun soğur adam ölür gün gelir
Gönlün hoş olsun a canım efendim
Yurtlarınız boş kalmaya belendim
Sizi hörülerden saydım genceldim
Nazlar sarar ömür yiter gün gelir
Ahi kul ahmed de kışda düşlemiş
Güzel deyu ağu içer yaşarmış
Kimse bilmez canı Hakka satarmış
Canlar ölür Canan yaşar gün gelir
Açıklama: bu şiir dün etlik halk otobüsünde yanına oturduğum dişçilik uzmanlığa çalışan altın saçlı kız için yazmaya çalıştım. siz benim her gördüğüme aşık olduğumu, yazıda 300 sevdiğim olduğunu, hep bu güzellikle ilgili şirleri ayrı ayrı onlara yazdığımı bilmiyorsunuz tabii. işte böyle bütün güzelleri sevmek bir Karaca’Oğlan’a bir de bize mahsus denilebilir. Yaşantılarımız benzer olduğu için yazdığımız şiirler de çok benzerlik gösteriyor. o da güzellere “var git emmi işine” diyene kadar, biz de “var git emmi dişine” kadar denilene kadar yolları, yazıları, dağları, pınarları, göçleri, yiğitleri, güzelleri, körpeleri, lebleri, belleri, canları, yaranları, cananları, hatta kocamışları birlikte yazıp duracağız. ikimizin şiirlerini yan yana koyun ve bir edebiyat öğretmenine hangisi hangisinin deyin asla ayıramaz. çünkü yaşantılar ve düşünüşler aynı…ümid ederim değerli okuyucularımız bu yazılanlardan hoşnut olur ve kendini buralarda bulur her şeyiyle..
ahi kul ahmed’e nasibdir
Selam saldım kömür gözlüm yanarmış
Bahar eyler kışım, güller içinde
Sefam olsun derdi aşka düşermiş
Güzel neyler selvi dallar içinde
Bana dost mu keklik gibi yürüyen
Ak elleri deste deste gülünen
Zülüf dersen tel tel eyler salınan
Maral neyler yaban iller içinde
Ben bir güzel sevsem baçı bellidir
Can-ı canan kılsam harı zorludur
Aşık diye gezsem sazım koşmadır
Melül neyler kurtlar kuşlar içinde
Kadir mevlam seni öğmüş yaratmış
Taşar aşkın seli bentler yıkarmış
Bahar deyu, kışın gerdan açarmış
Hulül neyler vücut nazlar içinde
Kamış gibi sûsen hattat eline
Kıvrım kıvrım yazsan aşık nazına
Gahi sala etsen benim canıma
Halil neyler seni kullar içinde
İbrişimdir baha boynum sarılır
Tellerinen cana zülüf sarılır
Aşık olan dertler ile ölçülür
Zelil neyler seni çullar içinde
Ay yüzünü döndür ben’ler yakılsın
Bir kusur mu beller eller sorulsun
Gül dalına zar mı harı konulsun
Sefil neyler yanmış güller içinde
Beni öldürmeye kastı var imiş
Öldürmek ne ki zülmü şer imiş
Bunca günah mah cemali zar imiş
Hatıl neyler dökmüş harman içinde
ahi kul ahmede nasibdir.
Ağlar isem yane yane
Şol gözümü silen kimdir
Bağlar isem kuşak hare
Şol belimi saran kimdir
*
Ağu içsem dost elinden
Ağıt yaksa yüreğinden
Çeke dursam şol dilinden
Bu derdimi salan kimdir
*
Güller ağlar nazı içun
Nazlı eyler başım içun
Başım feda Rahim içun
Bu fetayı yapan kimdir
*
Sağlar yadı çekmez hali
Beyler karı onmaz düşü
Fakir neyler Karun varı
Bu metaı veren kimdir
*
Çağlar isem coşa coşa
Katrem düşe derya naza
Bağı bostan güle yaza
Bu gülşeni açan kimdir
*
Eyler isem gülşen yası
Bağı irfan cehlin sazı
Umut olmaz ilmin yüzü
Bu sebebi soran kimdir
*
Saflar düşer doğru yolda
Ağlar durur gözü yarda
Güle dursun nazlı şurda
Bu niyazı eden kimdir
*
Benim dosttan dosta koşan
Dost başına “bela” kılan
Ümmet içun sala veren
Bu nidayı salan kimdir
*
Yaran ile yaran ile
Kul bahasın taat ile
Gül yeşerir toprak ile
Bu safayı süren kimdir
*
Selam saldım sarı güle
Gül bahası yare çile
Ben yanarım dünü güne
Bu cefayı eden kimdir
*
Bahar desem yaza çalar
Yaza ersem kışa döner
Mehil vermez ömür biter
Bu zamanı içen kimdir
*
Ben söylerim Hakk’ı evvel
Aşka düşem vakti evvel
Can pazarı canan evvel
Bu canımı yakan kimdir
*
Aşkı yakin cevr-u cefa
Yana dursun can-ı vefa
Kim yanmazmış nefsi heva
Bu hevesi eden kimdir
*
Sen söyle aşk ile daim
Bir eyler şevk ile kaim
Gül pahasın dertle hoşum
Bu bedeli koyan kimdir
*
Ahi kulsun ahmed ağa
Baş gelmeğe kimse sana
İki gözü çağlar Hakk’a
Bu selleri akan kimdir
*
*
ahi kul ahmede nasib