1208 yılında Kırşehir ili Mucur ilçesi İnaç köyünde doğdu. Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osman Bey’in kayınbabasıdır. Asıl adı Mustafa’dır. Künyesi İmadüddin Mustafa B. İbrahim B. İnaç el-Kırşehri’dir. Gençliğinde Şam’a gitmiş ve orada din bilgileri öğrenerek Kırşehir’e dönmüştür. Daha sonra Bilecik’te zaviye kurmuş, kızını Osman Bey’le evlendirmiştir. 1348 yilinda 125 yaşinda ölmüştür. Türbesi Bilecik’tedir. Seyh Edebali’nin; nüfûzlu, varlıklı ve mütevazi bir Ahî oldugunu bütün tarihçiler belirtmektedir. Edebali’nin, Kırsehir’de Ahî Evren ile görüştüğü ve Kırsehir’den Sögüt tarafına gittigi tarihi kaynaklarda anlatılmaktadır.
ŞEYH EDEBALİ’NİN OSMAN BEYE NASİHATI
Ogul ;
İnsanlar Vardır Şafak Vaktinde Doğar ,Akşam Ezanında Ölürler . Avun Oğlum Avun . Güçlüsün , Kuvvetlisin , Akıllısın , Kelamlısın Ama ;
Bunları Nerede Ve Nasıl Kullanacağını Bilmezsen , Sabah Rüzgarında
Savrulur Gidersin .
Öfken Ve Nefesin Bir Olup Aklını Yener .
Daima Sabırlı ,Sebatlı Ve İradene Sahip Olasın .
Dünya Senin Gözlerin Gördüğü Gibi Büyük Değildir
Bütün Feth Edilmemiş Gizemler ,Bilinmeyenler ,Görülmeyenler ,
Ancak Senin Fazilet Ve Erdemlerinle Gün ışığına çıkacaklardır..
Ananı, Atanı Say ,Bereket Büyüklerle Beraberdir .
Bu Dünyada İnancını Kaybedersen Yeşilken çorak Olur .
Çöllere Dönersin .
Açık Sözlü Ol .Her Sözü Üstüne Alma .Gördün Söyleme ,Bildin Bilme .
Sevildiğin Yere Sık Gidip Gelme Kalkar Muhabbetin itibarın Olmaz.
Üç Kisiye Acı ;
Cahiller Arasında ki Alime, Zengin iken Fakir Düşene Hatırlı iken itibarını
Kaybedene.
Unutma ki! Yükseklerde Yer Tutanlar, Aşağıdakiler Gibi Rahat Değildir.
Haklı Olduğunda Mücadeleden Korkma.
Bilesin ki! Atın iyisine Doru, Yiğidin iyisine Deli Derler
Kalktı göç eyledi Türkmen illeri
Gelen sağlar yol üstüne Kırşehir
Saldı yer beğendi aşret dilleri
Çöken sağlar can üstüne Kırşehir
Konya’dan Kırşehir’e yol eylendi
Bir Ahi Evran kula gel söylendi
Yamak çırak kalfa usta düzüldü
Gülen sağlar hal üstüne Kırşehir
Can verdin can üstüne şu Kale’den
Ahi Evran feda ettin alperen
Biçildi ahiler Moğol şerrinden
Kalan sağlar zar üstüne Kırşehir
Hutbe kıldı Osman Bey’im Söğüt’ten
Şeyh Edebali kız verdi öğütnen
Aşık Paşa yol eyledi garipnen
Bilen sağlar gül üstüne Kırşehir
Osman kutladı Kırşehir sancağı
Aşık Paşa Bey kılındı veraı
Türkmen Yörük İslam düştü çerağı
Hünkar sağlar kul üstüne Kırşehir
Kır şehir dedi Türkmen’im yeşile
Boza yordu nesillerim nesile
Bağrına sardın niceler aşkına
Yatan sağlar çek üstüne Kırşehir
Gel zaman git zaman garip söylendi
Bölükbaşı dediler laf uzandı
Menderes alan’da toza bulandı
Giden sağlar baş üstüne Kırşehir
Yaz baharı elli dört say deminden
İl, ilçe düştü menderes hışmından
Yavruları dağıldı zar hükmünden
Giden sağlar gel üstüne Kırşehir
Muşkara’nın yeni yeni yelinen
Feda oldun siyasetle kastınan
Arap için Arabistan yakılan
Yanan sağlar od üstüne Kırşehir
Yiten yitti kalan kaldı ar olsun
Dertli kullar ah eyledi oh olsun
Hakk nasib eder öcünü gün olsun
Yaman sağlar öc üstüne Kırşehir
Menderes, Menderes bihoş ademdir
Bir vakit gelir dünya can parendir
Koltuk veren halk imiş sayendir
Aman sağlar oy üstüne Kırşehir
Osman’ın adalet’te kar etmedi
İlçe olmaktan korkmayız denildi
Bölükbaşı muhtarımız seçildi
Saman sağlar köy üstüne Kırşehir
Vakit geldi tamam oldu azabın
Avanosla Hacıbektaş budağın
Elli yedi gelin gele mezatın
Duman sağlar al üstüne Kırşehir
Ahi kul ahmedim yaren yareli
Kır şehir oymakları bin pareli
Öte dursam beri gel der beyleri
Zaman sağlar kır üstüne Kırşehir
AÇIKLAMA: 1954 yılı Temmuz ayında Başbakan Menderes, ziyaret için geldiği Kırşehir’de, muhalif Bölükbaşı’nın ateşli konuşması üzerine, konuşma alanından (Bu günkü stad yeri -alan-) seçmenleri ile başlar üstünde ayrılarak, Kırşehir’e gelen bir Başbakanı seyircisiz ve yalnız bırakması üzerine çok kızar ve Ankara’ya döner dönmez çıkarttırdığı bir kanunla Kırşehir’i ilçe yapar ve eski ilçelerini de komşu vilayetlere dağıtır, Kırşehir’i de daha yeni il olmuş olan (şu anki adı Nevşehir olan) Muşkara’ya bağlar.
Bölükbaşı “Arap için Arabistan yanmaz” diye çok söylendi ise de yeterli çoğunluğu olmadığı için bir şey yapamadı. Menderes’in Adalet Bakanı Osman Çiçekdağı’da aslında Kırşehirli’ydi fakat onun da bir faydası olmadı. Nihayet üç yıl süren büyük üzentü ve muhalefet ve halkın kızgınlığı ile 1957 yılı temmuz ayında muhalefetteki İnönü’nün verdiği bir önergeyle tekrar il olsa da eski ilçelerinden avanos ve Hacıbektaş’ı tekrar geri almak kısmet olmadı.
Biz bu ağıtı bu acı için kaleme aldık ki bundan sonraki bir zamanda bu iki ilçeyi de geri almak mümkün olsun ve insanlar bunu doğru bilip gayretli olsunlar.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Sevgili Hemşerilerimiz,
Tarihte Kırşehir’imiz (o zamanki adı Gülşehir) bir ilim ve kültür merkezi idi. En büyük değerlerimiz; Arapça ve Farsça’nın kullanıldığı bir ortamda “Garipname” adlı eseriyle güzel Türkçemizi savunan Aşıkpaşa, yine “Felekname” ve diğer eserleriyle gönülleri fetheden Ahmedi Gülşehri, Kırşehir’de doğup büyüdüğü tespit edilen gönül eri Yunus Emre, Süleyman Türkmani, Hacı Bektaşı Veli, Osmanlı’ya fikir
babalığı yapan Şeyh Edebali, Gök Medresede astronomi, tahsil ettiren Emir Cacabey ve en önemlilerinden biri olan Selçuklu ve Osmanlı’nın yüzyıllara ve Batı kavimlerine ışık tutan ahlak ve çalışma esaslarıyla İslam’ın nasıl uygulanacağını süper sivil toplum örgütü Ahiliği kurarak gösteren Ahi Evran-ı Veli bu şehrin en değerli kültür hazineleridirler.
Bunlar arasında Ahi Evran-ı Veli Hazretleri’nin çok ayrı ve özel bir yeri vardır. O, Orta Asya’dan kalkıp Anadolu’ya gelerek bu güzel coğrafyayı yurt edinen kural tanımaz göçebe bir toplumu (Türkmenleri), medeni bir şehirli yapmış, ona karnını doyurması için ticaret ve sanat öğretmiş, bunu yaparken çırak, kalfa, usta gibi bir hiyerarşi ile birbirini sevgi ve saygıya bağlamış, bununla yetinmeyip kaynağını Orta Asya kültüründen alan fakat İslam’ın tevhid ve güzel ahlakıyla bezenmiş fütüvvet teşkilatını Ahi teşkilatı olarak bu ülkeye kazandırarak onun tevhid ve güzel ahlak prensiplerini halkın hem öğrenmesini hem de ticaretine ve özel hayatına uygulaması için zaviyeler kurarak insanları buluşturup konuşturmuş ve eğiterek kaynaştırmış ve bir ülkü etrafında mutlu bir toplum yapmıştır. Son derece sağlam, ilkeli ve güzel ahlaka dayalı, temiz toplum anlayışına hizmet eden, hemen hemen devletin Belediyecilikten halkın emniyet ve huzuruna, kurduğu Ahilik birlikleriyle Moğollara karşı yurt savunmasına, padişahları dahi Ahi yapıp onlara güzel öğütler vererek ülke yönetimine kadar bir çok alanda Selçuklu ve Osmanlı’ya sayısız hizmetler vermiştir.
Önce kuralları doğru koymuş, insana hizmeti esas alarak kişinin sanat ve ticarette geleceğini güvenceye alarak onu rahatlatmış, her akşam tefsir, hadis, sohbet ve ilmi çalışmalarla halkı sürekli bir iman ve ilim ile eğitmiş, öğrendiği bu iman ve güzel ahlak prensiplerini sanat ve ticaret ile gündelik yaşamına uygulatarak bunların yaşama geçmesini sağlamış, topluma başkasını kendine tercih ettiren, fedakar, yardımsever, güler yüzlü insanlar olmalarını sağlamış bir insanlık fatihidir. Bir Batılı yazar şöyle söylüyor: “Hiçbir ekonomik sistem ahlak olmadan başarıya ulaşamaz” Ahilik, bir güzel, mükemmel insan oluşturma kültürüdür ve yalnız esnafı değil bütün toplumu ilgilendiren genel bir örgütlenme ve bir erdemler sistemidir.
Hileli iş yapanı, dedikodu ve gıybet edeni dışlayarak temiz insanlarla yola devam etmesi, onun uzun yıllar yaşamasını sağlamıştır.
Hem üretimde, hem de tüketimde bir dengeyi gözeterek israfı yasaklamıştır.” Nefis için asgari tüketim,…” diyerek bugün “daha çok tüketerek mutlu olmaya çalışan” kapitalizmin şeytanca tuzağına düşen bizlerin, bu maddeci zihniyetini ta o zamandan reddederek, kanaati ve tasarrufu emrederek sonrasında bu tasarrufun bir kısmının mutlaka hayır olarak dağıtılmasına kurumsal olarak öncülük etmiştir.
Dünyevileşme hastalığı bugün toplumumuzu içten içe kemirmektedir. Özellikle şehirli halkımız, sürekli olarak aşırı tüketime yönelmekte ve yardımlaşmaya para kalmamaktadır. Sistem, bizi reklamlarıyla şartlandırmakta ve paranız olmazsa bu sefer borçlandırarak tükettirmekte ve böylece gelirler sürekli olarak bir şeylere harcanmakta ve tasarruf ve devamı olan yardımlaşmaya para kalmamaktadır.
Zaviyelerde usta ile çırağı, cahil ile alimi bir araya getirip eşitlemiş ve birbirini sevdirip saydırmıştır. Bugün toplumumuzun sürekli bir kesimi bir diğer kesimini kendine eşit görmüyor ve aşağılayarak ötekileştiriyor. Bu toplum bu haliyle bir şizofreni yaşıyor. Bu toplumu bir makulde buluşturarak uzlaştırmak ve barıştırmak için insanlara Ahiliğin güzel ahlak ve fedakarca yardımlaşma ve eşitliğe dayalı sevgi saygı prensiplerini anlatmak zorundayız.
Ticarette güvensizlik had safhada. Kimse kimseye karşılıksız borç vermiyor. O eski güven ve saygı sevgi ortamını yeniden oluşturmak zorundayız. Herkes elini taşın altına koymak zorundadır.
Sonuç olarak Ahilik, bu toplumun bugünkü sorunlarını da çözebilecek güç ve vizyona fazlasıyla sahiptir. Günümüzü geçmişimizle aydınlatmak zorundayız. Sadece onun iyi anlaşılmaması ve nasıl uygulayabiliriz sorusu bu toplumu yönetmeye talip olanların sorumluluğuna ve gözüne bakıyor.
Bu yüzden Kırşehir nasıl bir hazinenin üzerinde oturduğunun farkında bile değildir. Batı, bu hazineyi fark etmiş ve Ahilik prensiplerini buralara kadar gelerek almış ve kendine göre adapte etmiştir.
Ahiliğin bu ülkenin bir çok sorununa çözüm üretebileceği kuvvetle beklenmelidir. Bunun için Ahiliğin bütün ülkeye tanıtılması da gerekir. Bu tanıtım senede bir hafta esnafın bile katılmadığı sözde esnaf bayramlarıyla yapılamaz. Bu yüzden Kırşehir bir sorumluluk üstlenmeli ve Ahi sözcüğünü isminin başına çakmalıdır. Kahramanlar, Gaziler, Şanlılar varken bir ahlak mesajı verebilecek Ahi neden olmasın? Bu sayede bütün 72 milyon sizi Ahi ismiyle anacak ve bir gün bu neymiş acaba diye merak edip araştıracaktır. Amaç Kırşehir’i meşhur etmek değildir. Amaç bununla güzel ahlakı bütün topluma yaygınlaştırmaktır. Eh bu arada Kırşehir’de bundan güzel bir nasip alacaktır eminim.
Bu amaçla şu üç alternatif ismin halkoyuna sunulmasını teklif ve tavsiye ediyorum.
Bu isimler:
-AHİ KIRŞEHİR
-AHİŞEHİR
-AHİŞEHRİ
şeklindedir.
Bu konuda il yönetimi ve şehrin sahibi Belediye görev ve sorumluluk üstlenmeli ve halka önce bunu duyurularla benimsetmeye çalışılmalıdır. Daha sonra halkın tercihinin hangi yönde olduğu, değişik tercih belirleme yöntemleriyle araştırılmalı ve halkın vereceği demokratik karara saygı gösterilmelidir. Eminim bu şehir halkı, bu ismi taşımaktan gurur duyacak ve bütün ülkede hatta uluslararası bir seviyede güzel ahlakın yaygınlaşmasına kaynaklık edecektir. Bunun bir devamlılık ifade eden bir şey olması, bu güzelliği daha da cazip hale getirecektir.
Rahmetli Şemsi Yastıman bile Memleket Hasreti şiiri ile Ahi Evran-ı bağrına şöyle basıyor;
Hacı Bektaş, Ahi Evran Sultanı,
Aşık Paşa, Kaya Şeyhi cananı,
İmarette neslim Şeyh Süleyman’ı,
Aşk ile bağrıma sarmak istiyorum.
Orta ve Batı Anadolu’da, Bursa, Edirne, Kocaeli, Konya, İstanbul, Sivas, Tekirdağ, İzmir, Muğla, Eskişehir ve daha bir çok ilde, muhtarlık, köy ve mahalle isimlerinden 34 yerleşim yeri; Ahi, Ahibaba, Ahi Çelebi, Ahiler ve benzeri şekillerde Ahi isminin değişik biçimleri şeklinde halen kullanılmaktadır. Diğer taraftan Evran kelimesi ise; Evrancık, Evrangüzleği, Evranköy, Evrenli ve benzeri şekillerde Evran isminin furevleri şeklinde 19 köy adı bulunmaktadır.
Onlar ismine yakıştırmış bağrına basmış da biz kendi ismimize yakıştırıp bağrımıza basamıyor muyuz sevgili hemşerilerim?
Bütün sevgili Kırşehirli Hemşerilerimden ciddi katkılarını bekliyorum. Fikirlerini veya tercihlerini Vilayete ve Belediye’ye mektup, telefon veya mail atarak ulaştırıp bir baskı oluşturabilirler.
Bütün Hemşerilerime en içten selam ve sevgilerimi sunuyor, bu değişikliğin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Haberleşme için :
0 507 701 10 25
Mail : ahmet.atik@huk.gov.tr
Kılıçözü zem zem misin?
Dağlarım da üç gül müsün?
Koka duran yar sen misin?
Kırşehir güzelin kimdir?
*
Karanfili gurut damda
Yarimi de getir hana
Hatırımı saydır beşe
Kırşehir dostların ondur
*
Koyun kuzu otlar yazı
Yüksek yerden atlar bazı
Aklım kalır yarim nazlı
Kırşehir sevenin hasdır
*
Duvarlarda gara çalı
Gararıp da durma emi
Karabacak çaltı dibi
Kırşehir bağların yazdır
*
Bağa vardım koruk imiş
Haftı taştan oyuk imiş
Parmak üzüm hası imiş
Kırşehir bağların hoştur
*
Karşı karşı karşı gelir
Hayır desen karşı durur
Ayak sürür nazlı olur
Kırşehir ademin şaştır
*
Pınar başı tatlı sudur
Tatlı suyun başı çoktur
Güzel varsa suya koştur
Kırşehir güzelin güçtür
*
Duvar örek sıra sıra
Selamlığa sıra gele
İki direk bir sedire
Kırşehir selamın yerdir
*
Asbap yurlar daş üstünde
Kaşı güzel göz üstünde
Yari güzel naz çekip de
Kırşehir güzelin zordur
*
Garşı bağda üzüm çok mu?
Gelin kırma sözüm pek mi?
Yanak alma lebin baç mı?
Kırşehir gelinin çoktur
*
Bahçe beller Duran gardaş
Elli versen altmış pek hoş
Sütlü komaz siler tek baş
Kırşehir hırsızın kaçtır?
*
Bahçe büyük gezsem bitmez
Kalem çalsam okur yazmaz
Yemin etsem kimse tınmaz
Kırşehir cahilin hiçtir
*
Kale büyük höyük gibi
Ahi Evran cenk de etti
Cacabey’den kılıç yedi
Kırşehir beylerin zordur
*
Galem çekmiş gaştan öte
Kader yazmış onbeş gence
Baha düzmüş sarı lira
Kırşehir güzelin pektir
*
Güzel dülbent çekmiş zülfe
Ezel bahar nazmış güle
Böyle sevda yokmuş diye
Kırşehir aşıkın yüzdür
*
Elma elma, elma alma
Güzel çekme kara sürme
Onbeş kuşa çifte salma
Kırşehir kuşların çoktur
*
Irmak suyun akmaz oldu
Güzel asbap yumaz oldu
Güller gari kokmaz oldu
Kırşehir güllerin hardır
*
Guzu aldım yirmibeşe
Gıvrım gıvrım boynuz vura
Güzel sana kurban ola
Kırşehir nazenin çoktur
*
Yükler göçü deve boyu
Palan vurmuş eşşek deyu
Güzel çeker kervan beli
Kırşehir kervanın yürür
*
*
ahi kul ahmed