Notice: Undefined variable: has_ut in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/all-in-one-seo-pack/aioseop.class.php on line 567

Bülbül..

Sen bir garib kul mu idin

Niçin ağlarsın a bülbül

Hakk’tan fehme zar mı idin

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Dağlar kaşı duman mıydı

Irmak başı suna mıydı

Yardan ayrı düşen miydi

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Yavuzluğun elden midir

Dertlilerin kuldan mıdır

Dostu görmek muhal midir

Niçin ağlarsın a bülbül

 

İlin mi gülün mü kaldı

Sen gidende gözün mü taldı

Sılada yarin mi kaldı

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Denizlere talmadun mu

İnci mercan bulmadın mı

Yare yakut vermedin mi

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Yerin gülistan mı senin

Açsın goncalarla sesin

Firak eyleme nefesin

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Uykulardan beri misin

Seherlerin dili misin

Ağlayana vekil misin

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Kanadını kimler kesti

Uçmağa gör eller yoldu

Edebe hicablar kıldı

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Kim kadrini bilmez imiş

Makamını sormaz imiş

Dostu görmek vuslat imiş

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Haber geldi de bülbüle

Güller açtı deyu gene

Mihnet kılmaz firkat ile

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Lale nergis reyhan neyler

Bostanı gülistan eyler

Bülbül aşkı güle söyler

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Gül yüzüne bakam dedim

Kana kana firkat içtim

Muhanetten evvel uçtum

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Muhammed’in aşkı kimmiş

Gülü Allah’a mı sunmuş

Aşk od’una bülbül ötmüş

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Hasret misin sıla deyu

Besmeleyle başla yavu

Dinlemeyen aşktan geri

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Kışın gittin yazın geldin

Hasret üzre türlü düzdün

Gariblerle aşkı yazdın

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Yanağında al var gülün

Aşığında giz var elin

Dallarında mı makamın

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Ey bülbülüm şalın sarı

Nerden giydin sen bu donu

Muhabbet ettiğin canı

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Ey bülbülüm sana no’ldu

Gül benzin sararıp soldu

Türlü türlü ağıt yoldu

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Nesillerin asil senin

Kafeslerin türlü elin

Kullar ile niza sesin

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Karlı dağlar aşar mısın

Türlü makam çıkar mısın

Beni derde koyar mısın

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Kırk makamı güle yazdın

Can bedende mahpus kıldın

Söylenir hep senin adın

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Uzun yollar aşıp geldin

Garip deyu başa durdun

Gül olmasa anılmazdın

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Nice erdin maksut başka

Bağır deştin kurban aşka

Sadırlarda canan yasta

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Beni derde salan bülbül

Canı cana yakan bülbül

Muhammed’de sever gül gül

Niçin ağlarsın a bülbül

 

Kendi özün toprak iken

Hakka canı sunmak varken

Ahmet sözü Hakk’lı iken

Niçin ağlarsın a bülbül

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.

15 Temmuz 2012
Okunma
bosluk

Çığırayım Allah seni

Baharlarda güller ile

Çağırayım Allah seni

Nazarlarda eller ile

Çığırayım Rahman seni

 

Allah: bütün esmaları içeren benzersiz, kapsamlı ismi

Rahman: esirgeyen, merhamet eden

 

Gökyüzünde kuşlar ile

Yeryüzünde canlar ile

Suyu bilmez mahı ile

Çığırayım Rahim seni

 

Rahim: Bağışlayan,

 

Dillerdeki Kuran ile

Muhammedli yollar ile

Danışmalı ümmet ile

Çığırayım Adil seni

 

Adl: Adaletli olan

 

Hacıları çağrı ile

Şeytanları taşlı ile

Zemzemdeki tadı ile

Çığırayım Rabbim seni

 

Rabb: Sahib, terbiye eden

 

Sabi sübyan rızkı ile

Piri fani nazı ile

Aşıkların sazı ile

Çığırayım Vedüd seni

 

Vedüd: Sevgili, sevgi dolu,

 

Ariflerin keşfi ile

Salihlerin bendi ile

Cümle ümmet yahşi ile

Çığırayım ya Nur seni

 

Nur: Allah yerlerin ve göklerin nurudur, yaratılışın kaynağıdır, bilinen ışığa benzemez, irade de içerir, rastgele bir ışık falan değildir.

 

Hem şükrullah daim ile

Ol zikrullah kaim ile

Kul hüvallah azim ile

Çığırayım Cemal seni

 

Cemal: Allah’ın güzel yüzünü ifade eder. fakat yaratlmışlardan farklıdır. varlığını bilmek hakktır fakat nasıl olduğu konusunda fikir yürütmek bidattır-yani uydurma ve sakıncalı bir harekettir.

 

Yaşamanın şartı Hakk’tan

Çoğundandır şirki hepten

Ümmetindir korku ondan

Çığırayım Selam seni

 

Selam: esenlik güvenlik, huzur, emniyet bildirir. Allah selamdır.

 

Aşıkların gözü yaşlı

Seherlerde bağrı yaslı

Baş açık ayak yalını

Çığırayım  Melik seni

 

Muhammedin aşkı ile

Ebu Bekrin sabrı ile

Ömer Faruk adli ile

Çığırayım Aziz seni

 

Kuran yazan Osman ile

İlme kapı Ali ile

Canlarında feta ile

Çığırayım Alim seni

 

İkra diyen diller ile

Bülbül öten güller ile

Aşka düşen kullar ile

Çığırayım Kayyum seni

 

A’la dedim bela ile

Çıka geldim şu can ile

Her nefeste canan ile

Çığırayım Latif seni

 

Ömür yiter nefes ile

Sual olur hepisine

Aşık sazı ağıt ile

Çığırayım Kerim seni

 

Ahi ahmed beyan ide

Çağıralar anda gide

Kara yeri aklar ide

Çığırayım ya Hakk seni

 

Allah diyen diller ile

Gonca açmış güller ile

Gelin olmuş kızlar ile

Çığırayım Halık seni

 

Şakıyarak müezzinler

Namaz düşer mümin kullar

Oruç seçer Hakk’a canlar

Çığırayım Vehhab seni

 

Dağlar ile taşlar ile

Yazlı kışlı devran ile

Zamandaki hüsran ile

Çığırayım Baki seni

 

Gökte yıldız burçlar ile

İnci mercan yakut ile

Suya kanmaz mahı ile

Çığırayım Rezzak seni

 

Sinelerde gizler ile

Aşıkare sözler ile

Uçuşurlar kuşlar ile

Çığırayım Azim seni

 

Harman dane yeller ile

Düğün dernek eller ile

Yazılarda bazar ile

Çığırayım Gaffar seni

 

Şaha kalkmış atlar ile

Cenk eyleyen erler ile

Kafir kıran iman ile

Çığırayım Kahhar seni

 

Çöllerinde kervan ile

Bellerinde seyfe ile

Sırtlarında sadak ile

Çığırayım Kuddüs seni

 

Ahi ahmed nedir derdin

Can mı verdin canan içun

Muhabbetsiz dünya niçun

Çığırayım Halim seni

 

Ahi ahmed feta ile

Muhammede ümmet ile

Ümmet kaşı yiğrek düşe

Çığırayım Cebbar seni

 

 

 

 aşık ahi kul ahmede nasibdir

12 Temmuz 2012
Okunma
bosluk

Aşıklık Geleneği Hakkında Bilgi

Aşıklık ve Ozanlık geleneği konusunda sıkça bazı sorular sorulmaktadır. burada size genel tanımlamalar bir süreç olarak anlatılmıştır. özel olarak kendi yetişme sürecimiz konusunda ileride üç beş şey söyleyebileceğimi umuyorum ömrüm vefa yeterse.

.
İslâmiyet öncesinde şiir yazan şairlere; “Şair” anlamında “Ozan ve Baksı” gibi adlar verilmiştir. İslâmiyet sonrası Anadolu’da; saz eşliğinde veya sazsız şiir yazan şairlere “Âşık” adı verilmiştir.

Şairler, Orta Asya Türk boyları arasında çeşitli adlar almışlardır. Şairlere: Oğuz Türkleri; “Baksı (Bahsı-Bahşi), Ozan”, Altay Türkleri; “Kam”, Yakut Türkleri; “Oyun”, Tonguz Türkleri; “Şaman” demişlerdir.

Ozan; dilimizde “şair” anlamında kullanılmış en eski bir sözdür. Hece vezni (ölçüsü) ile şiir yazan ve söyleyen şairlere, âşık (ozan) denir. Âşık (ozan), gerçekleri olduğu gibi yazan ve söyleyen şairlerdir. Saz ile söyleyen şairlere saz şairi, sazsız söyleyen şairlere de halk şairi denir.

Âşık; terim olarak, on ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda, Hoca Ahmet Yesevî ve Yunus Emre gibi şiir yazan ve ilâhi olarak şiir söyleyen Dinî-Tasavvuf mensuplarına denmekle ortaya çıkmıştır.

Âşıklar, usta – çırak ilişkisine bağlı olarak yetişirler. Özelliklerini, yetiştikleri ve yaşadıkları sosyal çevreden alırlar.

Âşıkların yetişme yerleri çok farklıdır. Köylerde, kasabalarda ve şehirlerde, tekkelerde, medreselerde, asker ocaklarında yetişen âşıklar vardır. Bunlar içinde geleneğe en bağlı olanlar köylerde yetişenlerdir. Bunlar saf şairlerdir. Saf halk şairleri; tabiatı ve gerçekleri olduğu gibi dile getirirler.

Âşıklar, diyar diyar dolaşarak; köy odalarında, kahvelerde ve meydanlarda, şiirlerini okurlar. Bu şekilde şiirlerinin geniş halk toplulukları tarafından duyulmasını sağlarlar.

Âşıklar; gezgin şairlerdir. İlden ile köyden köye gezmişlerdir. Semaî ve meydan kahvelerinde şiirler söylemişlerdir.

Âşıklar; gördüklerini ve yaşadıklarını dile getiren halk kahramanlarıdır.

Âşıklar; semaî, koşma, varsağı, destan, koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt gibi nazım biçimleri ve türleri ile tabiat, ayrılık, ölüm, kahramanlık, aşk ve toplumsal olaylar gibi konularda şiirler söylemişlerdir.

Sazlı saz şairleri ve sazsız halk şairleri, şiirlerini, “cönk” denen ve eni boyundan uzun olan, uzunlamasına açılan defterlere yazarlar. Cönk denen bu defterler Türk Halk Edebiyatı’nın temel kaynaklarını teşkil eder. Edebiyat tarihi bakımından değerleri çok büyüktür. Halk arasında “Cönk”ler, “danadili” diye de tanınır.

Âşıklar, Türklerin Orta- Asya’dan, Anadolu’ya gelişiyle burada da varlıklarını devam ettirmişlerdir. Âşıklara, Osmanlı İmparatorluğu döneminde büyük bir değer verilmiştir. Fatih Sultan Mehmet Han tarafından İstanbul’un alınmasından sonra, doğu ve güney bölgelerinden gelen Âşıkların, İstanbul saraylarında bile büyük ilgi gördükleri bilinmektedir. Âşıklar, Anadolu’nun değişik yörelerinde varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Bazı padişahlar, âşıklara özel ilgi göstermişlerdir. Bunların başında IV. Murat, IV. Mehmet, II. Mahmut ve Sultan Abdülaziz gelir. II. Mahmut devrinde İstanbul Tavuk Pazarında âşık kahvehaneleri vardı. Ün salmış âşıklar burada toplanır, çalıp söylerlerdi. Âşık fasıllarını idare edene “Reis-i Aşikâr” denir. Ve devletten maaş alırlardı. Birisine âşık denebilmesi için önce Tavuk Pazarındaki Âşık Cemiyetine “çerağ” olması gerekirdi. Kabiliyeti olan sonra kalfa, ardından “ehliyetname” alarak “âşık” olurdu. Bu âşıklar, ülkenin her tarafında hükümet adamlarından kolaylık görürlerdi.

Bugün de gerek saz şairleri gerekse halk şairleri, halk şiirinin yaşaması için gayret etmektedirler. Âşıklar; hece ölçüsü ile ve hece kalıplarının 11’li, 8’li ve 7’li ölçüleri ile şiirlerini yazmayı tercih ederler. Âşıklar, milli kültürümüzü, eserlerinde sade ve saf bir biçimde dile getirmektedirler. Âşıklar (ozanlar) gerek kendi dertlerini gerekse toplum dertlerini dile getiren şairlerdir.

Günümüzde Âşıklık geleneği Sivas, Kayseri, Ankara, Kırşehir, Yozgat, Adana, Osmaniye, Konya, Kars, İstanbul, Şanlıurfa, Erzurum, Toroslar ve Doğu Anadolu yörelerinde sürdürülmektedir.

Yunus Emre’den Ozan tanımı

“Ben bir usanmaz ozanım
Derdim vardır inilerim”

“Cümle şair dost bahçesinin bülbülü
Yunus Emre arada dürraclana”

Açıklama: “Şairlerin hepsi dost bağının bülbülüdür. Yunus Emre’de aralarında turaçlanır.” demiştir.

“Yunus gel âşık isen tövbe eyle
Nasûha tövbe ucu kutlu oldu”

Açıklama: “Yunus, eğer âşık isen gel tövbe et, nasihat vericiye tövbe sonu mübarek oldu” demiştir.

 

 

aşık ahi kul ahmed derledi.

29 Şubat 2012
Okunma
bosluk

Zikirden ilahi aşka

Zikrimiz alındı muhterem hocam

Gülümüz kokar oldu bir ihtiram

 

Bilmez idik evvelde Hakk’tan fehim

Zikrile didarın açarmiş rahim

 

Dileriz bir Allah demeyi zelil

Saf bir kalb ile de yanmayı melül

 

Baha kıldı Rahman biraz gayreti

Gayret kim ki halden  hale geçmeyi

 

Dertlenmeyeni aşık saymaz imiş

Hakk içun aşka yaran yazmaz imiş

 

Gönül gözü ışımadan aşk olmaz

Hakikat sözleri bilmemek olmaz

 

Aşk ile canın satanlar ararmış

Aramak ne kendi canan yazarmış

 

Ders verir sırrından perdeler açıp

Zorluk, cefa, sıkıntı ve horlatıp

 

Aşk bir bela, canı dara düşürür

Ağıt, aklı siler gömlek giydirir

 

La mekanın arş mıdır bu Mecnun’a

Leyla’ya dert midir nazlar mahına

 

Seherlerde kelam ile mahbub kıl

Cemaline seyran ile meftun kıl

 

Akıldan geçtim gömlekten giydim bil

Zatına düştüm gayrinden geçtim bil

 

Burda cefa yazarmış yoğa, cemal

Mahşerde kul deyu çağırır cemal

 

Kim ki aşık deyu yaratılırmış

Ahdeyler, kul nurdan bezetilirmiş

 

Hakk ile yaran nider halka devran

Kul olan canan yazar ümmet halktan

 

Cemal dilersen sıkı dur cefaya

Celal ile yanasın komaz sefaya

 

Yad etmeye yaşlar salar vefalım

Yüz bin bela kılsan düşmem feryadım

 

Ümid ile korkun mihrab eyledim

Şad olmaya delili yoğ peyledim

 

Aşık olmağ altın gümüş neylermiş 

Bir kamilde toprak olmak eylermiş

 

Aşk yolunun kullarına derman mı

Dermanı dertten sayar ölmen mi

 

Manası Hakk’tan kelamı kuldanmış

Ölenler bela dost imiş candanmış

 

Yusuf kardeşi Doğan mı saymışlar

Doğan kim “ahi kul” şahin bilmişler

 

Bu kadar yarenlik Hakk nazıdır bil

Hakk içun “ahi”nin ”kul” sözüdür bil

 

“Kul” olanlar tevhid ile uçarmış

Uçmağa Hakk burak ile yazarmış

 

Arşda yoğ imiş başka nebi ”Yusuf”

Züleyha’dan kaçmamış Doğan Yusuf

 

Sen bir züleyha bul da gel mah cemal

Kaçmayam ben gel gör ki ahı cemal

 

aşık ahi kul ahmede nasibdir

7 Şubat 2012
Okunma
bosluk

Maralı gözler…(Koşma)

Ben bir güzel sevdim gözler maralı

Bağ-ı irfanımı cehle yazarmış

Ben bir cahil olsam alıp kaçalı

Can-ı emanımı şerre yazarmış

 

Gezer olsam nazlı yarle gülünen

Güller ağlar bağlı elde yaşınan

Benim gülüm saklı yerde düşünen

Can-ı ayanımı gize yazarmış

 

Ben bir güzel sevdim kendi halımca

Varım yoğum serdim neslim boyunca

Baka kaldım yarim elden olunca

Can-ı yaranımı hiçe yazarmış

 

Güzel beni def mi eden yanından

Baha kılman şart mı ölüm baçından

Bana yoktur ölmek levhi mahfuzdan

Can-ı divanımı od’a yazarmış

 

Bu sürmeleri Hakk çekmiş ezelden

Yar zülüfleri de salmış boyundan

Ak gerdanı da çözmüş lebinden

Can-ı serabımı güle yazarmış

 

Yarin koynunda da sabah mı olur

Kaçtır öldüğüm de yumah mı olur

Sevdim deyu kader bozmah mı olur

Can-ı cananımı köze yazarmış

 

Bu güzelle başım derde girerken

Ağıt yaktım seven dara düşerken

Bu kaçıncı namaz imam kılarken

Can-ı imanımı beze yazarmış

 

Gülleri ele mi verdim bağından

Elleri yare mi biçtim çarından

Böyle bahtı kara gülmez arından

Can-ı dermanımı göze yazarmış

 

Yarin sarayında yiğit olsaydım

Yiğit kim serçeyim aslan kesseydim

Arşın kapısında burak olsaydım

Can-ı hayalimi kula yazarmış

 

Ahi kul ahmed de neler söylenir

Başa gelmedik de işler eyletir

Saf bir kuldur ağu içer arşdadır

Can-ı gülşenimi Hakka yazarmış

 

AÇIKLAMA: maral, gözlerinin güzelliği ile bilinen bir ceylan türüdür. Bağ-ı irfan kişinin bilgi erdem ve ahlak toplamıdır. Cehle yazmak bilgiliyi cahil olarak haksızca nitelemek demektir. Alıp kaçırmak cahillik sayılmıştır. Bu takdirde can-ı eman demek canının güvenliği şer olarak tehlikeye girer deniyor.

Nazlı yarle gezmek güzel ise de güller elde kesilmiş ve bağlı olduğu için ağlıyorlar. Gülün saklı yerde olması  değerli hazinelerin genelde saklı yerde olduklarını ve oradan düş görerek bizi de aynı şekilde gize yani saklı yazdığını fakat canımızın açıkta olduğunu söylüyor.

Baha kılmak ölçü kılmak demektir. Ölüm baçı demek ölümün vergi verir gibi verilmesi demektir. Baç yol geçme vergisidir normalde ve Köroğlu dağdaki geçitte alırdı. levhi mahfuz, gizli levha olup Allah’ın kaderi yazdığı levhadır. Ölmenin olmaması demek canın durduğu yerin ateş-od  olmasındandır. Aşıklar ölmez de ondan. Sürmelerin ezelden çekilmesi demek alımlı yaratılışın ezelden insanların yaratılışından geldiğindendir.  Gerdanın lebden çözülmesi döşün ta memelere kadar açılması olup bunu serab olarak gördüğümüz ve gül olarak göğüsleri değerlendirdiğimiz anlaşılmalıdır.

Ölmek ve yumah malum. Sevmek bir kader diyor. Bunu bozmah doğru değil diyor. Böylece can canan ateşte –közde bir olmalılar demek istiyor.  Aşk anca bu halde kıvam ve fedakarlığa ulaşarak kemali bulabilir. Seven dara düşerken normalde ağıt yakılmaz. Fakat sevenin dara düşmesinden o kadar çok üzülüyoruz ki ona şimdiden sanki ölmüş gibi ağıt yakıyoruz. Çünkü aşk ve aşıklar çok kıymetli olup diğer insanlardan üstündürler.  Sonra o kadar çok ölüyor ki her ölüme bir namaz sayıyor ve imanımın canını bezde (Kabutta) hayat bulacağını yani imanımı kurtarabilecek şekilde yarin yazdığını söylüyor.

Çar diye kadınların başlarına örttüğü örtüye denir.  Canın dermanının göze yazılması yarin bana bakarak gülmesine bağlıyor.  Serçenin aslan kesilmesi erkeğin dişisinin yanında yiğit olup aslan kesileceğini bu yüzden de bir erkeğe karısının yanında ters bir söz söylemenin uygun olmadığını belirtmek istiyor dolaylı olarak. Arşın kapısında Burak olmak demek arşa kadar yükselmek için bir Burak gibi yükseltecek ihlas, aşk, ve amele ihtiyaç olduğunu ima ediyor. Ancak hemen sonra hayalin kulluğa yazılması son mertebe ve hayalin KULLUK  makamı olduğu bildiriliyor ve Burak terk ediliyor.

Kul ahmedin söylenmesi demek bu birçok şeyi aslında hayal ettiği fakat elde edemediği, söylenip durduğu belirtiliyor. Başa gelmedik işleri de başkalarına yaptırdığı belirtiliyor.  Saf bir kul olup ağu içerek arşa çıkmak demek: arşa kadar çıkabilmek için önce temiz kalp gerektiği, sonra ağu içmekten maksat dünyada dert ve sıkıntılara sabrederek şikayet etmeden onları yutmak gerektiği ve bunu isteyerek yapması gerektiği belirtilerek anca böyle olursa kendiliğinden arşda bulacağı söyleniyor.

Böyle olunca  veya olmadan bütün güllerimin olduğu gül bahçem olan gülşenimi Cenab-ı Hakka sunduğunu söyleyerek noktayı koyarak şiir bitiyor.

Bu gülleri Hakka sunma olayı  Peygamber efendimizde de var olup o da kendi yanındaki güllerle çok büyük yazılmış bir Arapça ALLAH yazısını örgü gibi güllerle ördüğünü çıplak ve gündüz gözü ile gördüm desem ne dersiniz… bunları lütfen Riya veya kibir saymayınız da imanımızı artırsın sen söyle dememiz daha iyi uygun olur.  bu anlattığımı açık gözle ilahi huzurda, 2000 yıları idi. sallallahü aleyhi vesellem…

Aynı anda daha sonra yaklaşık 10 türlü arapça yalınkat ALLAH ismi celalleri kademeli olarak bir hafta içinde gösterildi. bu isimlerin sadece 3 veya dört tanesinin yeryüzünde olduğunu gördüm. diğerleri yok. buradan ayrıca camilere yazı yazmam gerektiği mesajını da anladım. 

Bu gördüğüm isimleri zaman zaman ülke alan camiine yazmakla beraber bunun bize hattatlık yapmamız anlamında bir mesajda olduğunu anladım. ve bir hat hocası bulup ders aldım.  

  

 

ahi kul ahmede nasibdir

30 Ocak 2012
Okunma
bosluk

Can pazarı canan evvel…

Ağlar isem yane yane

Şol gözümü silen kimdir

Bağlar isem kuşak hare

Şol belimi saran kimdir

 *

Ağu içsem dost elinden

Ağıt yaksa yüreğinden

Çeke dursam şol dilinden

Bu derdimi salan kimdir

 *

Güller ağlar nazı içun

Nazlı eyler başım içun

Başım feda Rahim içun

Bu fetayı yapan kimdir

 *

Sağlar yadı çekmez hali

Beyler karı onmaz düşü

Fakir neyler Karun varı

Bu metaı veren kimdir

 *

Çağlar isem coşa coşa

Katrem düşe derya naza

Bağı bostan güle yaza

Bu gülşeni açan kimdir

 *

Eyler isem gülşen yası

Bağı irfan cehlin sazı

Umut olmaz ilmin yüzü

Bu sebebi soran kimdir

 *

Saflar düşer doğru yolda

Ağlar durur gözü yarda

Güle dursun nazlı şurda

Bu niyazı eden kimdir

 *

Benim dosttan dosta koşan

Dost başına “bela” kılan

Ümmet içun sala veren

Bu nidayı salan kimdir

 *

Yaran ile yaran ile

Kul bahasın taat ile

Gül yeşerir toprak ile

Bu safayı süren kimdir

 *

Selam saldım sarı güle

Gül bahası yare çile

Ben yanarım dünü güne

Bu cefayı eden kimdir

 *

Bahar desem yaza çalar

Yaza ersem kışa döner

Mehil vermez ömür biter

Bu zamanı içen kimdir

 *

Ben söylerim Hakk’ı evvel

Aşka düşem vakti evvel

Can pazarı canan evvel

Bu canımı yakan kimdir

 *

Aşkı yakin cevr-u cefa

Yana dursun can-ı vefa

Kim yanmazmış nefsi heva

Bu hevesi eden kimdir

 *

Sen söyle aşk ile daim

Bir eyler şevk ile kaim

Gül pahasın dertle hoşum

Bu bedeli koyan kimdir

 *

Ahi kulsun ahmed ağa

Baş gelmeğe kimse sana

İki gözü çağlar Hakk’a

Bu selleri akan kimdir

*

*

ahi kul ahmede nasib

21 Aralık 2011
Okunma
bosluk

ağulu aşın duası..

Her kim bana dost, dost ise
Hak Teala yar olsun ona
Her ne derdi vardır ise
Cümle işi asan ona

*

Bana ağu veren kişi
Doğru ola eğri işi
Kolay gele onmaz düşü
Cümle bahtı hayır ona

*

Dirliğimi istemeyen
Kendi dirlik düze dursun
Düştüğümü göre duran
Cümle kullar divan ona

*

Her kim diler yansam od’a
Ahu figan etsem ele
Kim ölümüm ister daha
Cümle ömrüm versin ona

*

Diler ise acı dirlik
Düşman dahi nice zorluk
Onmaz dostluk ahdi bozuk
Cümle bahtım versin ona

*

Başıma taşlar atana
Yoluma kuyu kazana
Gülüme ömür biçene
Cümle gülüm gülşen ona

*

Dostumdan ayrıldığımı
Güler iken solduğumu
Ağıt figan öldüğümü
Cümle duyan bayram ona

*

Dostlar, yediler kırklarmış
Dostlar dünyadan çıkmazmış
Dost ola Hakk Muhammed’miş
Cümle canım yitsin ona

*

Ağlarım ben yane yane
Dost ararım Hakk’tan yane
Kullar sunar ağu dane
Cümle yelim essin ona

*

Ağu aşı sun da içem
Ölüp yitem candan olam
Aşk od’na çerağ isem
Cümle varım gitsin ona

*

Ahiyim de gül ahmedim
Cananına can vermedin
Akşam zabah “kul” olmadın
Cümle talih zebun sene

*
Not: Bu şiir bize

- Şer’i Ahiliği laikleştirmek isteyenlere Tanrı kelimesi sokuşturanlara karşı bu şiir yazıldı. Ortada görünmeyen bir İslam mücadelesi var, fakat insanlara anlatamıyorum. Umarım siz anlarsınız müslim dostlar.

Ahiler kitabımızın parasını vermeyen Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya bey, Müsteşar mv. ali bey ve esnaf gn md. aytekin bey ve Kırşehirdeki Vilayetteki 10 Kişilik komite haydutlarına duamızdır..

*

Not: Her kim bu sitede yer alan islami bir emirle amel ederse; o kişiye duamız vacip olmuştur. Şifa bulur veya işi olur ve imanla göçer ve ahirette şefaatimiz vacip olur bi iznillah. Bu bir dua’dır. İlgili yazıyı okuyunuz lütfen (Derdi olan, imanla ahirete göçmek isteyen, ahirette bi iznillah şefaat duası talep eden her kim var ise; bu yazıyı okuya,) yazısı..

 

ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.

 

29 Kasım 2011
Okunma
bosluk

insan olmak..

Ellerim kuru,
Verimsiz toprak,
Merhamet, merhamet bitmiyor ellerimde..

Gözlerimden oklar fırlar
Düşmanlar, düşmanlar insanlar
Merhamet duasındalar..

Ayaklar cılız
Ayakkabılar parlak, parlak
Yol mu uzun, varılacak çiçek yok

Parmağım yanıyor
Mum değil nur, nur
Aydınlatabilirim sizi ey insanlar

Damarlarıma kalbimin şavkı vurdu
Beynim bir karar verdi
İnsan ol, insan sofrasındalar insanlar..

Akıl kalbin ziyasıdır
Beyne vurur onun nişangahıdır
Kalbi selimden aklı selime yollar yollar..

Selim olmanın borcu
Merhamet, merhamet, merhamet
İnsan olmaya giden yolcu ağlar…

Ağıt kendine merhametin ilk harfidir
Bu seni adam eden merhamet
İnsanlara sunacağım aşkın başlangıcıdır

İçini imar etmeyen
Dışını imar edemez
İnsan sevmedikçe merhamet duyamaz

Ayaklarımı yavaş basabilirim
Karıncalar, karıncalar
İnsan karıncalaştıkça umar merhamet

Ben meee olmam
Başım dik karabaş koç olmalıyım
Ötekileşmem, merhamet duasına kalamam

Ben yalnız merhamet etmeliyim
Merhamet fakirleri, uzak dursun
Zalim dünyanın merhametine kalamam

İşte şimdi insan oldum
Beklemeden iyilik edebilirim
Ey insanlar, kardeşlerim ayağımı yavaş basmalıyım
SİZ DE…

*

ahi kul ahmede nasib

23 Kasım 2011
Okunma
bosluk

elif kıza ağıt

kırşehirin geycekli köyünde çocukken evlendirilip daha bir yıllık evli iken ölen elif kıza anasının yaktığı ağıta bir ağıt da bizden olsun dedik. bakalım ne dedik..

*

Bahar gelmiş çiçek açmış kime ne
Gelin olmuş yuva kurmuş şuna he
Aş bilmez aşret bilmez söze ne
Eliflerin yadı ezdi bencileyin

*

Düzyurdunun düzünde oynamış ha
Çocuktan da avrat olmuş bak ha
Anası verirken ne demiş ona da
Zülüflerin teli ezdi sencileyin

*

Türkmen kızı saçlarını salaydı
Aşığına göz ucundan bakaydı
Gardaşları el alemden soraydı
Eliflerin ahı kaldı onculayın

*

Elif kızı toprak aldı erkeninen
Yürek yaktı da türkü dizdim lafınan
Selam söylen anasına da elinen
Kul Ahmed de yandı gitti günüleyin

*

ahi kul ahmed

3 Kasım 2011
Okunma
bosluk

Notice: Undefined variable: pagingMiddleString in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/wp-page-numbers/wp-page-numbers.php on line 212

Notice: Undefined variable: pagingString in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/wp-page-numbers/wp-page-numbers.php on line 156
  • Page 2 of 2
  • <
  • 1
  • 2
kırşehir Son Yazılar FriendFeed

Son Yorumlar


Notice: Undefined variable: pre_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 20

Notice: Undefined variable: post_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 26
cami alttan ısıtma
halı altı ısıtma
cami ısıtma
cami ısıtma