Etiketler: abdal,
aşık,
aşk,
aşk mezatı,
bela,
can,
canan,
çerağ,
dert,
doğaçlama,
edep gagive me,
ekmekçi,
elvan elvan,
gönül,
güzel,
kibir,
kor alev,
mecnun,
mizan,
saltanat,
sevmenin mihrabı,
ükran,
vera,
yakut,
yeşil gözlü kız,
zalim,
zası,
zikir,
ziyan
Şiirin hikayesi: Ahikul ahmed bir kaç gün önce bir ekmekçide (Etlik, Merhamet unlu mamüller) bir genç hanımın gözlerinin yeşil olduğunu farkeder ve gözlerine biraz daha bakması için izin ister. Genç hanım gözlerinin yeşilliğinden emin ve güzelliğinde ve etlileyiciliğinde de kararlıdır ve döner gözlerine bakması için izin verir. Ne olduysa bu gözlere uzun süre bakmaktan olur ve ahikul ahmed bu gözlere vurulur.
.
Aşağıdaki üç şiiri aşkının musallasına gönderse de bir türlü cevap alamaz…sorun olarak bu aşkın cenaze namazını kim kıldıracak diye düşünür ve sürekli namaza gider..fakat imamlarda bir farklılık vardır. bu aşkın musalla taşı da cami bahçesinde değildir. aşık arşu aladadır ve beyaz bir cübbeye sarınmıştır. Cübbenin beyazlığı kişinin kalbinin iman ve temizliğini, cubbenin uzunluğu ise kişinin takvasının derinliğine işarettir.
.
Adeta bale yapar gibi alttan üste, üstten alttan, sağdan soldan ve türlü figürler yapmaktadır. bu hiç de mevlananın dönüşüne benzememektedir. aşk dilden kalbe inmiş ve harekete dönmüştür ve bunun müşterisini aramaktadır aşık ahi kul ahmed. Bulduğunuzda lütfen bize döndükçe dönün olmaz mı?
.
I GÜN
.
Aşka Davet
.
Şükran hanım,
sanırım ekmekçide farkettiğim o yeşil gözlü tatlı ve cesaretli hanımsınız. değil mi?
ben bir aşığım..
senin güzelliklerini en iyi ben anlarım desem bu aşk mı olur yoksa kibir mi?
gel…
gönlüme gel…
gir gönlüme yakuttan bir sır gibi..
sana ölsem bil ki canı kula meftun sarhoş gibi,
yokluğun ölmeğe taştan sur gibi,
hangi dert senden geçer
hangi aşk sensiz olmaz,
söyle ona yanayım kor alev gibi,
gözde mizan
kararda ziyan,
ölmekde saltanat
yaşamda zalim
hangisidir gülüm senin sanatın?
hangisi
bilmem hangisi
çağrıştırır mı ben gibi?
beni atsam kalmayacak sen gibi,
sen ve ben şükürde şükran gibi,
boşverdim şükrü şükran’dan sızar gibi,
üzüntüm ekmekçiden yeşillemiş gözler yarası
bu bir gönül
bu bir gönül sargısı,
(Doğaçlamadır, yeşil gözlülerden bir güzeledir, devam eder inşaallah
namaz zamanı..)
II GÜN
.
Aşkda karar
.
bugün şükran günü
saat şükran’a beş var
şükran’sız gün doğmadı
batması da şükran’sız olmadı
kararım şükran
bakarım şükran
Yanarım şükran
içtiğim bardakta şerbet şükran’lı
şükran’sız kimse doğmadı alemde
kimse de ölmeyecek saltanatla
dertlerin başı sensin şükran
şükür dedim dertlerim şükran’lı
nice aşk söndü yoktu şükran’lı
yaşamakta karardı şükrkan
imanını aşk ile boyamak kulpundan
bahar ermişti çemenlerde şükran
şükran aşağı
şükran yukarı
bırakın şu şükran’ı
bana gelsin rüzgarı
lale sümbül gül bülbül tımarı
elvan elvan rayihalar nigarı
bana senden sana benden dokunur ılgıt ılgıt veraı
haydi uç artık Kaf Dağı’nın çerağı
seni bekler Arşu âlânın serabı
Mecnun olmak da ne çölde yoktur şükran muamması
nazu niyaz etsen de aramak bulmak nişanı
buldum ele gelmedi
aradım bulan olmadı
neden sonra üşüşür baykuş kaçındığın zevali
haydi can ve canan meftun ol biraz yaşadığın mecraı
bir şükran bir şükran daha etmez mi gönlümdeki yerde ıpıssız alaca serabı
senle şenlensin gel gönlüm koynumdaki pahaya kul olsun serencamı
gelmez isen cümle alem bu aşka şahid olsun bağırdığın aşk-ı inkarı
(doğaçlama yazılmıştır, olaylar ve isimler gerçektir. haydi namaz vakti..)
III GÜN
.
sevmenin mihrabı
.
şimdi zikir zamanı
zikretsem bilmez kimse bu nihanı
dercolur bela’dan çemene bir kadı hükümranı
sen bir ol şükran zamanı
kaç güzele kinaye dizdin bilmem ki bahayı
ben de sana çiziktirdim gözlerinden sadrına inen duayı
bensiz dünya döner aşıktır aşkın katmerli nişanı
düşmeyegör gönlüne hicap duymaz meramı
alır lakin vermez kalplerin insicamı
senden bir pırıltıya nice sırlar sunar çerağı
bakmaktan sanat öğrenmek yalnızca bir aşık kazası
bir şükran’a bin yazmak kimlerin saltanatı
yazmakta derman bulmak abdalların koltuk altı belagatı
gel şükran gel ki sana yazmanın aşkı sarsın canımın vazgeçilmez kudret serencamı
canına şimdi verdim canımı canan efradımı
kim ki canan dedi canı için sevdi cananını
sevdi canını
kim ki canım dedi canan için sevdi canını
sevdi cananını
on yaşımda aşkın şerbeti elimde idi mevlanadan içti ilahi aşk şarabını
etmedim zayi muhabbet kelamından bir lahza sarhoşluğun gülizarı
sana da bir türkü çalayım şükran dediğim güller baçı selamsız mihrabı
ağla gözlerim ağla ayrılık zamanı
şükran demek bitmez onu canan bilmek aşkın mezatı
aşka şükran eklemek sevmenin mihrabı
candan geçip hal eylemek hakikatten marifet karı
canla canı dağlamak sultanın harda nazarı
bir ömre nazar ise şerefle korunacak edep gazası
aşıklar edepten arîdir şükrana söyler sazdan bitmeyen semai
şükran bilmez bu candaki tükenmeyen sızının muhabbetteki yaranı
give me a ses
say me a yes
have a nice day
by
fi emanillah
.
IV Gün
.
sevgili yeşil gözlü hanım,
sizi sevmenin ötesinde bekler gibiyim
ancak aşkı inkar etmek de ne
bana böyle şeyler söyleme
dayanamadım yalnızlığa da başıma üşüştürdüm cümle cahilleri
ne dediysem dedim de dört küfede sallayıvardim denizler illeti
adını şükran dememde varmıdır bela zilleti.
zaten ayan demedim seni elevermeye bu muhabbeti.
itirazın var ise kaldıralım tümüyle sözlerin nirengi
ağıtların deryaya mizanda sefaleti
tez eyle bu cahile arzuhal ettiğin cahiller kıymeti
seni özlediğim doğrudur şu inkarsız bereketi
hoşça kal diyemem bu uzaklığın haksız icazeti
lütfeyle bir gör aşk ile yanan kalbim ilmek ilmek dökülesi
semaya yükselmişken bir şefaat kıl bu aşktan yandıkça ölesi
bırak beni kıldırayım bir musalla saltanatı.
güller sana ah eder her bir sultan tacında açılası
gül gül gül eyler gözlerin bir muamma sevilesi
aşıkların sözünden azabı
gönüller dilinden türabı
cihanın sazından mihrabı
isyanın nazından olur cezası
herşeyi yap lakin nazına düşme güller kararı
yoruldum…
alo orda kimse var mı?
.
.
aşık ahi kul ahmet aşık oldu ve aşkına yazmak nasib oldu
Etiketler: 3136,
abdal,
ağıt,
agiz,
ahu gözler,
almanya,
ankara,
aşk,
avşar,
bozkirin tezenesi,
bülbül,
dert,
dil,
ertas,
gardaş,
gönül,
gonul dagi,
hakk,
kara toprak,
kırşehir,
kırşehit,
kulluk,
leyla,
muharrem,
neset,
neşet ertaş,
ömür,
saz,
sebebim,
sine,
sirdasim,
şirin,
türab,
turku,
türküler yetim kaldı,
yare,
yasayan hazine,
zahide gurbanim
Neşetim Neşetim aslan Neşetim oy..
Kara topraklara düştü Neşetim oy oy..
Bu dünya dost olmaz şu eyilere oy
Yare gönüllere düştü Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Gardaşım oy oy
Bahar olur yazı gelir kışlanır oy
Ömür yaşar zaman gelir eyleşir oy oy
Gönül sever kulluk eder yükselir oy
Nice gönüllere erdi Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Sırdaşım oy oy
Türkülerin dili sustu neyleyim oy
Bülbül garip güller solgun son sözüm oy oy
Bozkırın Tezenesi çalar gönlüm oy
Dar-ı kararına vardı Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Ağıtım oy oy
Abdallar içinde sen misin yanan oy
Hakka ruz eyleyip kendinden geçen oy oy
Bahçelerde bağlarda gönül çalan oy
Yar-i toprağına indi Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Belalım oy oy
Muharrem Ustanın sazından ağzı oy
Hem dahi alırmış aşkı çerağı oy oy
Kullar içinde yaşarmış takvayı oy
Gönüllere aşkı ektin Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Sevabım oy oy
Sana hazine dediler yaşarken oy
Gurbanım zahide yetim kalırken oy oy
Gönül dağı kalpten kalbe geçerken oy
Kara topraklara kandı Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Sebebim oy oy
Türküyü kulaktan kalbe indirdin oy
Göğnüm hep seni arıyor dedirdin oy oy
Neredesin neredesin eyleştin oy
Gariplere el attın sen Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Hemşehrim oy oy
Sen çaldıkça eller bilmedi kadrin oy
Ankara’dan Almanya’yı yol ettin oy oy
Garip bülbül öter oldu makamın oy
Sinelere sırrı açtın Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Yoldaşım oy oy
Acem kızı nen olurdu gülleri oy
Ahu gözlerde aradın aşkını oy oy
Leyla mı sardın mecnunun yorgunu oy
Babadan geçmek olur mu Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Nazarım oy oy
Kaç yıl yaşadın hele yazlı kışlı oy
Nice dertler çektin sinende gizli oy oy
Baha kıldın “kalsa nefesten ayrı” oy
Dar-ı emanına koştun Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Yanarım oy oy
Dediler bugün bir adam öldü oy
Adam kim milyonlar başına ağdı oy oy
Türküler gönüllerde yetim kaldı oy
Arşu âladan duyur sen Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Güllerim oy oy
Kırşehir’den çıkarmış bu yiğitler oy
Bağrına dönermiş ömrü yitikler oy oy
Bu kaçıncı düzdüğüm ağıtlar oy
Avşarın döküldüğü yurt Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Hazanım oy oy
Şirin ettin Kırşehir’in tadını oy
Deldin bir haberle kara bağrını oy oy
Sensiz tadı yok sineler aşkını oy
Gönüllerdir tahtın şirin Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Yitirdim oy oy
Baş sağolsun baştanbaşa yol olsun oy
Türkülerde cansın canın sağolsun hey hey
Bir kelamlık saltanatın yürüsün hay hay
Gönüller turabın yazdım Neşetim hey hey
Neşetim oy oy
Niyazım oy oy
Neşet ölür kalan sağlar bizimdir oy
Namı yürür kalan canlar şirindir oy oy
Bu kaderi taşa çalsam yeridir oy
Bin bir gülle Hakk’a koştun Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Yanarım oy oy
Aşık kul Ahmet de yanar yakılır oy
Bir Neşet uğruna ağıt döşenir oy oy
Cümle kullar ile kalbi yanaşır oy
Kalpden kalbe yol eyledin Neşetim oy oy
Neşetim oy oy
Gurbanım oy oy
Bu ağıt, Neşet Ertaş’ın cenazesine Ankara’dan Kırşehir’e giderken otobüste yazıldı ve Kırşehire gelen gelmeyen yüzlerce kişiye dağıtıldı tarafımızdan..
Neşet hemşerimle bundan yaklaşık 10 sene önce kırşehirde stadyumda konser vermeden önce bir söyleşi yapmıştım. Orada kendi aşireti olan Avşar aşiretine çok bağlı olarak gördüm. Şiirlerinde Ancak insani bir yol izledi. Bunda onun aşiretinin aşağılanmasının da etkisi var denilebilir. İnsanlıktan bu kadar bahsetmesinin nedeni bu olsa gerek.
İkinci olarak Kırşehir’i de öne çıkardı denilebilir. Şirin kırşehir ismi onun eseridir ve bu bir milliyetçiliktir denilebilir. Ancak zamanla insani tavır ve söylemler yerellikten çıktı ve topluma mal oldu.
Buna rağmen Hakk’ın sazından da çaldığı oldu. Derin anlamlı ifadeler inançlı kesimden de taraftar buldu denilebilir. Halk kendini neşette bulunca onu kendisi için sevdi.
Babası Muharrem Ertaş ile 15 yaşımda karşılaştım. Bir düğün için usta aramaya bağbaşı mahallesine gitmiştik. Bir eve girince bana büyüklerim sen bu odada otur biraz dediler ve onlar usta aramaya gittiler. Oturduğum evde karşımda sedirde bir adam bağdaş kurmuş oturuyordu. hiç konuşmadan o bana baktı ben ona baktım durdum. Tam yarım saat. Fakat adamdan öyle bir rahmet akıyordu ki anlatamam. Benim 10 yaşımda keşfim mevlanadan aşk şarabı içerek açılmıştı. Ben Muharrem ustanın rahmani tarafını görüyorken herhalde o da bendekini görüyordu. Derken
aşık hattat ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur..