Dağlar (Koşma)
Başına sarar buğulu dumanı
Kaşına çekermiş karını dağlar
Döşüme söyler tövbesiz gümanı
Günaha yazarmış bahayı dağlar
Yörük yaylasında yar yaylakladım
Şart eyledi bey tuza çuvalladım
Ar eyledim elden can pazarladım
Canıma yazarmış bahayı dağlar
Yağmurun bitmezmiş ağıt sayarım
Yel estikçe rayihalar kokarım
Lale sümbül gül bülbülüm öterim
Derdime yazarmış bahayı dağlar
Yağız ata bindim vurdum dağlara
Çifte suna sardım çöğ kucağıma
On gardaşı mavzer saldı sırtıma
Kurşuna yazarmış bahayı dağlar
Bağlarını anam babam işlesin
Yaylalarda nazlı yarim boylasın
Bir cerene sadak saldım düşmesin
Nasibe yazarmış bahayı dağlar
Yükseğin erişilmez ne zalımsın
Eteğin yarime yurt hoş çemensin
Söylenir Kuran’da yürür kazıksın
Kelama yazarmış bahayı dağlar
Bağrında kimler yatar aşk neferi
Şirin için Ferhat deler dağları
İman olmasaydı naçar dağlayı
Allah’a yazarmış bahayı dağlar
Benden selam eylen kaşı kemane
Kaçıp kaçıp yüreğimi döyene
Yükseklerde otağ kurmuş gelele
Canıma yazarmış bahayı dağlar
Erenler söyleyin biz de bilelim
Gönül düşen yar el olmaz belalım
Kelamı kadim der güzel sevelim
Aşığa yazarmış bahayı dağlar
Kışın bürün yazın aç perçemini
Güzeller suyundan içer nazlarını
Koç yiğitler su başında sunasını
Kaşına yazarmış bahayı dağlar
Efelerin yurdu musun yüksekte
Kaç kızanla bekler oldun Belek’te
Haraç salmış zalimlere dölekte
Ödüne yazarmış bahayı dağlar
Gider de yol üstüne otururum
Şeytan’la bazar eyler bölüşürüm
Saf kulu Hakk’a çeler sekinetim
Kafire yazarmış bahayı dağlar
ahi kul ahmed de ölse ölünür
Sevda bir ateştir dağla ölçülür
Aşk-ı iman yeldirdiğim kaşıdır
Kalbime yazarmış bahayı dağlar
AÇIKLAMA:
2. KITA kaz dağlarında geçen bir efsaneyi anlatır. Bir oğlan bir Yörük kızına aşık olmuştur. Yörük beyleri oğlana şart koşarlar. Derler ki ovadan yaylaya bir çuval kaya tuzunu yarım günde çıkarırsan sana kızı veririz derler. Oğlan yarı yolda sırtını kesip terle tuzun yakmasıyla çöker kalır. Kız, buna kızar ve çuvalı çat çat yukarı çıkarır beylerin önüne atar. Oğlan süklüm püklüm gelince tuz yoksa kız da yok derler. Oğlan geriye döner ve
aşağılarda bir ağaca kendi,ni asar. Kız peşinden gelse de öldüğünü görünce onu indirir ve bir mezara koyar duasını da yapar. Sonra yakındaki bir yerde olan krater gölüne yavaş yavaş girer ve gözden kaybolur.
-karın kaşa çekilmesi:karların eriyerek en tepede kalması
-şart: yörükler kız isteyen yiğite ağır şartlar koşarlar.
-tuza çuvallamak: tuz çuvalını ovadan yaylaya belli bir vakitte çıkaramadığı için çuvallamış, yani şartı yerine getirememiş oluyor.
-ar eylemek: bu mahcubiyetten utanmak
-can pazarlamak: şartı yapamayınca yayladan ayrılıp yarinin ve herkesin yanında ve yarinden umutsuz kaldığı için intihar edip canını karşılık olarak vermek. (bunun filmi yapıldı, Türkan Şoray oynadı-yer Toroslar- Yörük yaylaları genellikle oralardadır.- ayrıca annem de yörüktür)
-mavzer: Çanakkale’de de kullanılan koldan sürmeli tek tek atan uzun harp silahı.
-sadak: içinde ok bulunan yuvarlak kutu.sırtta takılır.
-Dağların Kuran’da yürümesi ve yeryüzüne sağlamlık için kazık oldukları iki ayrı ayette yazılıdır (en doğruyu Allah bilir)
-kelam: Kuran sözüne denir.
-Ferhat gerçekten imanla dağları delmiştir. Kırşehirdeki kaleyi de bu kardeşiniz boydan boya delmişti – Batıdan doğuya doğru- Allahü alem- Bunun anlamını şöyle yorumladı bu fakir: zikir üç türlüdür. 1- dil ile zikir 2- Kalp ile zikir 3- Amele, işe, ahlaka, harekete dönüşmüş zikir.. işte bunlardan üçüncüsünü yapamazsanız düşman başınıza bombayı yağdırır durur. bu zikir her türlü ilerlemeyi ifade eder. işte bize iman gücümüzün çok güçlü olduğu bir dönemde (sanırım 1995′ten sonraydı) nasib edilen bu güzel olaydan, ”delmeyi” bir harekete dönüşmüş zikir, batıdan doğuya doğru olmasını ise Batı’nın tekniğini ele geçirmeyi, tekniğini almanın mesajı olarak algıladık. ancak bunun içinde laiklik ve benzeri sosyal kanunlar yoktu. sonuç ise: imanla bu iş olduğuna göre İSLAMLA BATININ TEKNİĞİNİ ALINIZ OLARAK ALGILADIK bu olağanüstü nasibi.
Aynı konuda Sultan I. Abdülmecid bir yabancı heykeltraşa bir heykel siparişi verir ve bunu yüksek bir kaide üzerinde İskenderun’a yönü Doğudan (arkası) Batıya (önü) olmak üzere planlamıştır. Yani Doğu olarak biz, siz Batı’yı aydınlattık demek istemiştir aslında..Fakat ömrü vefa yetmeyip de ölünce yarısı tamamlanıp parası da ödenmeyince heykeltraş tutar Amerika’lılarla anlaşır ve tamamlayıp onlara satar. heykel oldukça büyüktür ve gemi ile Amerika’ya, New York’a götürülüp Osmanlı’da I Abdülmecid’in düşüncesinin aksine, arkası Batıya önü doğuya olmak üzere dikilir. bunun anlamı Doğu bizi aydınlatmadı, biz batı olarak doğuyu aydınlattık demek istemişlerdir böylece. ve o heykel bugün New York’ta dikili olan HÜRRİYET HEYKELİDİR. bu heykel dava edilerek Amerika’dan alınabilir kanaatindeyim. itiraz edebilecek resmi veya özel şahıslara duyurulur…
-dağla ölçülür: sözünde iki anlam vardır. birici mana hakiki dağ olup, yüksekliğin verdiği zorlukla sevdanın ölçülmesi olduğu gibi ikinci manası: dağlamak, ateşle dağlamak kastedilmiştir.
- bu şiir en çok sevdiğim duygulu şiirlerimden bir tanesidir, lütfen az bir önem atfetmeyiniz. Efelerden Yörüklere, Yörüklerden haççeme kadar oldukça geniş bir aşk yelpazesini bağrında yeşertmeyi amaç edinir. Bu şiirle dahi ağlamayan gözler katı kalplerin sebebidir. Katı kalplerin sevki günahadır. Günaha giren kalplerden aşk ve merhamet ve iyilik sadır olmaz. Onun için bu şiiri YUFKA yürekliler okusun lütfen. Yani herkes bakar bu şiire lakin iyiler görür-okur kitap gibi.
aşık ahi kul ahmed çaldı söyledi.
Suya gider nazlı gelin hoş gelin
Bakracı da salla salla boş gelin
Sana yandım sana yandım yakıldım
Altunu da akçe akçe say gelin
Sarı çiçek çiğdem açmış nazınan
Kırmızı gül gonca açmış yazınan
Alam seni düğün dernek sazınan
Yarini de oyna oyna seç gelin
Sevdana düşeli sekiz yıl oldu
Kerem eyle sevdiğim hazan oldu
Dağlar perçemini kaşına yazdı
Bahtını da yaza yaza seç gelin
Hele bir yol yanaşsam algına
Tebdil gerekir bakracı güzele
Türküler yaylakladım boylarına
Zülfünü de sala sala geç gelin
Ağu mu içirdin divane ettin
Aşığa saymadın yabana verdin
Dilerim Allah’tan koynuna yazdın
Yiğiti de ölçe ölçe seç gelin
Şu dağları dolanırım geline
Altun akçe takıştırır koluna
Ben bir şahan olsam çöksem dalına
Halleri de uça uça geç gelin
Bir gül olsan da dalımda sallansan
Terzi biçesin de gömleğim olsan
Öle dursam da bir Yasin okusan
Namazı da aşkın aşkın kıl gelin
Seni ben severim de alem içun
Zemheride açılan güller içun
Zalim bakışlara düşmüş can içun
Benleri de saya saya naz gelin
Sallanı sallanı gelir pınardan
Bakraç ister gözü göğnü bakırdan
Sen bir ucu ben bir ucu hayattan
Elleri de tuta tuta ölç gelin
Güzel seni saydım yeşil ördeğe
Seyfe midir seni süzgün uçmağa
Gelin senle girsem nice gerdeğe
Canları da kata kata öl gelin
Ela göze sürme çeker nazeyler
Yare bilmez gönül şavkı haleyler
Gelin sana beş bin veren azeyler
Kendini de gökçe gökçe tart gelin
Güzel seni sevdim güzden seveli
Dağlar çekermiş al beyaz perçemi
Yolum uğrasa da emsem lebleri
Koynuna da ala ala yak gelin
Ağu içtim yarin narin elinden
Zulme varır gayri ince belinden
Sen bir ayrı ben bir ayrı sazından
Aşkını da lime lime et gelin
Ayağına giyer allı yemeni
Yeşiller içinde ipek şalları
Ben bir turna olsam sen bir selamı
Yarine de nazlı nazlı ver gelin
Ben bir ahi olsam ahmed kaşından
Güzel mayil olam gönül sazından
Yazlı kışlı ömür ister kulundan
Ahiri de yite yite vay gelin
bazı bilinmeyebilecek kelimeler:
bakraç: su veya yoğurt çalmaya uygun bakır kap
sekiz yıl: ahi kul ahmedin gerçek sevgilisi ile aşk sürdürdüğü süre
algın: çekici, çok güzel
tebdil: tanınmamak için elbise değiştirmek
namazı aşkın kılmak: namazda ihlas dolayısıyla kendini kaybedip çok yükseklere erişmek.
zemheri: eski takvimde en soğuk aya verilen isim. ocağın yarısı ile şubatın ysarısına tekabül eder.
hayattan: bakraç ortada tek kulp olmasına rağmen bunu iki kişi tutar. işte bakraç gibi hayatın da eş ile beraber tutulması gerektiği vurgulanıyor. güğüm ise tek kulplu olup hayatı tek kişinin yüklenmesini ifade ettiği için bakraça kinaye olarak konuşulur.
seyfe: kırşehirde bir göl olup derinliği iki metreyi geçmediği için turnaların mekanıdır. çünkü turnalar derin yerde yemlenemezler.
gökçe gökçe:ilgili kıtada önce “gelin sana beş bin veren az eyler” sözünün arkasından gelmesi gökçenin maddiyattan farklı olduğunu söyleniyor. buna göre gökçenin manevi bir değer olması gerekiyor. örneğin gelinin güler yüzlü olması bir gökçeliktir. tatlı dilli olması, yumuş-söz- tutar olması gibi ahlaki bütün şeyler bir gökçeliktir denilebilir.
lebleri: gelinin göğüsleri
—————————–
Not: Her kim bu sitede yer alan islami bir emirle amel ederse; o kişiye duamız vacip olmuştur. Şifa bulur veya işi olur ve imanla göçer ve ahirette şefaatimiz vacip olur bi iznillah. İlgili ( Derdi olan…) yazısını okuyunuz lütfen…
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Evvel bahar ermeyince
Kırmızı gül açmaz imiş
Kırmızı gül açmayınca
Gonca diye kokmaz imiş
Bahar baçı güller imiş
Gül bahayı aşk eylemiş
Aşkın sazı bülbül ötmüş
Bülbül gülsüz yatmaz imiş
Kır çiçekli ala dağlar
Lale sümbül çiğdem eğler
Yazıdaki oğlak söyler
Cana bülbül ayvaz imiş
Bülbül güle aşık imiş
Aşık ne ki ölür imiş
Ölmeden evvel ölseymiş
İnsan oğlu ölmez imiş
Gül bahardan azad imiş
Evvel nazar gonca imiş
Gonca Hakk’ın fehmi imiş
Fehme eren yanmaz imiş
Er baharda bağım gülşen
Gül dedimse kastım aşktan
Bülbül kimmiş benim canan
Canın sunan ölmez imiş
aşık ahi kul ahmed’e nasibtir
Bu şiir ve bu ilk bestem 6 sene sevip de alamadığım HATİCE sultanadır.
İşte o mahmur gözü ele kaptırdığımın resmidir. 34 senedir yanarım…
Benden selam olsun kara gözlüme
Selvi boylu uzar gider dalolur
Yardan ayrı kalan kara düşüne
Döner gider mahmur gözü elalır
Bir selamın alsam bahar dalına
On gardaşın gelse nice zoruna
Yenem dedim yenemedim göğnüme
Düşer gider zülfün teli bağolur
Allar geymiş harelere bürünmüş
Sarraf bilir altun akçe donanmış
Nazlı nazlı kaç yiğidi yıkarmış
Döşer gider yaram üzre derdolur
Dağlar çiçek açmış çiğdem zikreder
Yollar uzun yarden öçtüm pekuzar
Kurban olam senden esen rüzigar
Sarar gider yarden bana şalolur
Bir selamına kırk avrat boşasam
Kırkını da sana köle eylesem
Gönül kasrı padişahın kulolsam
Serer gider altun akçe zeb’lolur
Seher yeli yare yakın esersin
Gülden âri çav da gel yar kokarsın
Bahar dalı nazlı olur üşürsün
Açar gider çiçek yare başolur
Bazârımı kurdum adım bezirgan
Gönüllere erdim yoğum hazırdan
Varsa da yoksa da satam yareden
Satar gider varı yoğu aşkolur
Aşığam aşık aşka yar benolim
Aldırdım aklımı yare delolim
Yar ile sohbetim şeker balolim
İçer gider aşkın tadı nazolur
Aşk bu, bir iner bir çıkarmış arşa
Yar bu, bir şerbet bir ağuymuş ferşe
Bu bir hal imiş her seherle döşe
Yakar gider ehli hali cezbolur
Ahi kul ahmedim ağu aşımdır
Yar diye sardığım can-u kaşımdır
Kul ola dediğim haddi ben’imdir
Geçer gider ben’li eller zülolur
AÇIKLAMA:
hare: kırmızı çizgili üzere alınan giyim
bezirgan: uzak yollarda ticaret yapan tüccar
arş: Allahın yücelerdeki arşı
ferş: yeryüzündeki simetriği
cezbolmak: ilahi aşkın cezbesine kapılmak
ağu : zehir
zülolmak : zelil olmak, ayağa düşmek, perişan olmak
Yollar uzun yarden öçtüm pekuzar : giderken aşkla gittiği için adeta içmiş. yarden ölçmek dönerken ölçmek olup zor olduğu zaman yönünden ağırlaştığı için uzuyor. uzun yol uzun saatte gidilir. uzun saat uzun yol demektir fiziki olarak aynı olsa bile. Einstain’in izafiyet teorisi de bu anlayışa dayanır. yol, hız, zaman arasında ters bir ilişki vardır. hızın azalması (isteksiz dönüş) yolu ve zamanı uzatır. hız artınca yol ve zaman kısalır. iki aynı yaştaki insanı birini dünyada bıraksak, diğerini uzay aracıyla daima süratle göndersek (hızlı hareket-isteklilik) dünyadakinin torunu olur, fakat uzaya giden daha evlenmemiş erken bir yaştadır. Allah ise zaman boyutundan müstağni =uzak= bağımsız olduğu için kemal sıfatlarla mücehhezdir ve değişmez. insanı değiştiren şey ise zamandır. bu kanuna tabi olanın hüsrana uğramaması için hareket etmesi gerekir. bu hareket ise = iman, salih amel, sabrı ve hakkı tavsiyedir ki yürüyen banta benzer. arabanın size emredilen civatasını sıkmazsanız bir daha ona dönemezsiniz ki “bunun adı hüsrandır” kurtuluş ise ASR suresindeki bu ifadelerdir. iman ve onun ispatı olan imana uygun gayret olan salih ameldir.
kul ola haddi ben’im: benliğin terbiye ile edebe ulaşmasıdır. en üst makamda ben olmaz.
ben’li ellerin zül olmas: günahı işleten ben’ dir. ben terbiye olmazsa günahkarlık artar ve ahiret zülolur= rezillik rüsvaylık olur= ateş de olabilir Allah muhafaza.
ahi kul ahmede nasibdir.
Besmeledir söze baş
Berekettir nice iş
İman kavi tevhid hoş
La ilahe illallah
Her işe Besmele ile başlamak gerekir. Besmelesiz her işin bereketi kesiktir. (innehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahim ) ayeti nedeniyle her yazınıza besmele ile başlamanız gerekir. Şayet laik bir devlette yaşıyor ve re3smi yazı yazıyorsanız toplu iğne ucuyla besmele yazabilirsiniz. Onu da yapamıyorsanız ağzınızdan hafifçe besmele çekiniz. Aldığınız ete besmele çekildiğinizden şüpheniz varsa ete besmele çekiniz. Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanın eti yenmez. Yahudiler Allah adnıı andıkları için onların kestiği et yenilebilir.
Hastalara şifa için bir kimse Kuran okumak isterse hastanın da bu süre zarfında 21 besmele çekmesi uygun olur.
Besmelenin bir kimsede reflekse dönüşmesi gerekir.ani bir olayda “Aman bismillah” diyebilmelidir. İşine Allah ile başlamayanların işinin sonunu Allah yetirmez..
kavi, güçlü. İman kuvvetlendikçe Tevhide uymak daha hoş hale gelir. İnsanla bütünleşir. ve şirke büyük düşman olur kişi..
Canu gönülden yada
Kaygulardan azade
Gönlüm kılar asane
La ilahe illallah
canu gönülden yabancıyı da kucaklamak gerek.
tevhid insanı kaygudan uzak tutar. gönlü sakin kılar. Geleceğinden emin olan şimdide sakin olur.
Gülü gülşeni açar
Gülden yaranlar yazar
Onca sırra aşikar
La ilahe illallah
gül: tasavvufa yönelmiş insandır. kişi muhabbetle kızarır ve gül olur. Gülşen ise salim cemaatlerdir. bunların açılması aşka yönelip kokup sevilmesidir ki bunu tevhid sağlar. gülden yaran demek Allah bu yola giren tasavvuf erbabını kendine yar kılmasıdır. tevhid bir çok sırrı açığa çıkarır. kişiye malüm eder.
Derdi gönülden siler
Azı çoğundan sayar
Arşu alaya çeker
La ilahe illallah
gönülde dert kalmaz. Sorun yine vardır fakat insandaki müşkülatı kalmaz. Allah bu tür kişilerin amellerini az da olsa çoktan sayar. kişinin makamını yükseltip Allah kendine çeker.
Güven eyler korkudan
Nuru salar ardından
Şeriatın yolundan
La ilahe illallah
Kişiyi korkularından emin eyler. nurun arkadan gelmesi kişinin yaptığı amelin nurla değerlendirilmesi demektir. tevhid kişiyi şeriatın yolundan götürür. şeriat olmadan tarikat da olmaz zaten.
Seni sana bildiren
Ölmüş iken onduran
Sorgu sual yetiren
La ilahe illallah
kişiye kendini bildirmek “nefsini bilen Rabb’ini, bilir” hadisindeki gibi. yunus emre de : “ilim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir, sen kendini bilmezsin, ha bir kuru emektir.” buyurmuştur. ölmüş iken ondurmak kişinin dinden uzaklaşarak öldüğü bir durumdan tevhid ona can verir. sorgu sual mezardaki sorgu sual olup kişinin cevap vermesini tevhid sağlar.
Allah’ı zikredelim
İmanı pak idelüm
Saf kalp ile diyelüm
La ilahe illallah
zikrin amacı binlerce Allah zikrinden sadece en iyi en ihlaslı bir defa söylenmiş ALLAH zikridir. imanın pak olması temizlenip şirkten arınması gerek. kalbin saflığı onun hastalıklarından kurtulması halinde kalp saflaşabilir. işte kalp saf olunca tevhide yönelmesi daha iyi sonuçlar verir.
Taatım sana Rahman
Afüv kıla sen sultan
Sevab üzre günahtan
La ilahe illallah
Taat demek Allahın emirlerine düzgün itaat demektir. kişi kafasına göre bir din yaşarsa bu sevap alsa bile Hakk katında makbul olmaz ve sevabı az olur. kişiyi itaat Allah katına çıkarır. seven sevdiğine tabi olur. aranan budur. fakat insanların çok azı bunu bilir.
Daim kullar sehv eyler
Hatasını yük eyler
Kerim üste ver eyler
La ilahe illallah
sehv eylemek nisyan kelimesinden (unutmak) insan kelimesinin türemesiyle olur. burada insan bir ara Allah’ı unutur da günah işler ve günah ahirette kişinin sırtına vurulmuş bir yüke dönüşür. Kerim üste vermek demektir.100 milyar borçlu olduğunuza gidip battım sen yardım et dediğinizde kişi hem o 100 milyarı affedip git işini kur diye bir 100 milyar daha veriyorsa bu kişi kerim demektir. Hiç asffetmezse kötü adam, sadece affederse iyi adam olur. Allah’ın üste vermesi ise şöyle olur.
Kişi dünyada günah işler ve sonra ölmeden tövbe eder. Allah da ahrette o tövbe edilmiş günahı hem basğışlar ve hem de üste sevap verir. Ahrette diğer insanlar bunu görür ve sorarlar.. Bunu öğrenince de “keşke biraz daha bizde günah işleyip tövbe etseydik de bu sevaplardan bize de verilseydi. Allah sonradan imana gelen kafirlerin günahlarını affedecek fakat günahtan dönen Müslümanları da kerim sıfatıyla ikramlandıracaktır.
Aşık ol gel meydana
Candan geç sen canana
Rahman kılar yarana
La ilahe illallah
Aşık olmak bir yiğitliktir. İnsan böyle bir yiğit olunca meydana çıkabilir. Sevgili olan Allah için kişi canından geçmelidir.Eğer böyle olursa dünyada Hakk’ın geçerli olan sıfatı Rahman sizi kendine yaran (dost) kılar. Bu büyük bir şerefli dostluktur.
Can gözüm açtı tevhid
Hem arşa Burak tevhid
Hem kış hem yaz it tevhid
La ilahe illallah
Can gözün açılması Kalp gözün açılmasıdır. Keşif buna dahildir. Bu kişiler olayların gizli tarafını bilebilirler. Bunu tevhid yapar. Yalnız tevhid zikri yeterli olmaz. İdrakin de doğru olması şirkte bulunulmaması gerekir. Tevhidin arşa Burak olması kişiyi hakk katına yükseltmesi demektir. Hem yaz hem kıştan maksat bütün zor kolay zamanlarda durumlarda tevhid etmek yalnızca yalnızca zikir değil tevhidi yaşamak demektir. Bunun bir manası da bütün zorluğu yenerek tevhide devam edilmesi gerek demektir.
Şeytanlar uzak olsun
Uzak ne merdud olsun
Müminler gazap kılsın
La ilahe illallah
Şeytanın uzak olması sizin ihlaslı olup Allah’a yakın olmanızla mümkündür. Şeytanla uğraşılmaz. Ona namazda veya başka durumlarda asla cevap verilmez. Onun merdud olması onun din dışına (merdud) çıkarılması demektir.
Din içindekine göre din dışındakinin din içindekini etkilemesi daha zordur. Müslüman itikad etmekle olunur. Mümin ise namaz kılıp zekat verip itaatı tam olan mümin demektir. işte bunların basiretinden korkulur ve bunlar şeytana gazap kılabilir. İş ve amelini gerçekten ihlasla Allah rızası için yapan insanlar işlerine şeytan karıştırmadıkları gibi şeytana galip de gelirler. İşte bu gazaptır.
Hikaye: Bir derviş duyduğu uzak bir yerdeki ağaca tapanların ağacını kesmeye gitmek ister. yolda şeytan karşısına çıkar ve onu bu yolundan vazgeçirmek ister. sözle anlaşamayınca birbirine tutuşurlar güreşte derviş şeytanı yener. bunun üzerine şeytan son kozunu oynar. der ki, sen bu işten vazgeçersen her gece senin yastığının altına bir altın koyacağım der.
Nihayet derviş bu söze kanar ve yolundan dönüp evine yollanır. Birinci gün gerçekten yastığının altında bir altın bulur ve sevinir. gelgelelim ikinci gün yastık altında hiç bir şey yoktur. hemen şeytana kızar ve eski gittiği yola tekrar düşer. şeytan yine karşısına çıkar. yine kavgaya tutuşurlar. fakat bu sefer şeytan yener. derviş aptallaşır ve niye böyle oldu diye şeytana sorar.
Şeytanın cevabı hazırdır. der ki Önceki tutuşmamızda sen dorudan doğruya ihlasla Allah Rızası için gidiyordun ve bundan dolayı güçlüydün ve beni yendin. Ama şimdi sen yastığının altına şeytan bir şey koymadı diye gidiyorsun. benim nerde sözümde durduğumu gördün. bunlar hiç bir zaman Allah Rızası olan şeyler değil. Senin arkanda Allah olmadığı için bana yenildin. haydi bildiğin yere git artık..
Bu gözlere nur verdin
Gönüllere sevinç erdin
Bu gönüle seni yazdın
La ilahe illallah
Gözlere nur verdin demek bir manada namazdır. Rasulüllah namaz gözümün nuru demiştir. İkinci olarak gözün zahiri ve batını bir çok şeyi görmesidir. Üçüncü olarak gözün baktığı yer veya olayı aydınlatıp çözüme erdirmesidir. Dördüncü olarak gözün kendisinin nur olmasıdır.
İşte gönüller böyle olursa sevince erer ve Allah kendini sevdiği gönle yazar. İşin aslı gönülde Allaf Lafzı zaten vardır ve yazılıdır. Bunu aktif hale getirdiğinde gönül her olayda Allah diye atmaya başlar. Yani bu zikir ya da her şeyi Allah’tan bilme bir yaşam tarzı haline gelir. Allah’ın aradığı da budur.
Canı sattım meccane
Canan kıldım her cane
Baha eyler kim yare
La ilahe illallah
Canı meccane (karşılıksız) satmak demek hiçbir beklenti olmadan canı canana vermek deme4ktir. Eğer bir beklentiniz öne çıkarak bunu yapıyorsanız işiniz yaş demektir. böyle aşk olmnaz.
Her cane canan kılmak demek Allah’ın hatırı için onun bütün yarattıklarını da severek hepsine karşılıksız canan olmak, onları sevmek, kazanç ve zamandan verip fedakar olmak demektir.
Baha bedel demektir. Kim Allah’a yar olmak istiyorsa bunun bedeli yukarıdaki her cane canan olmaktır diyor. Demekki insanları sevmeden fedakarlık da yapmadan Allah’ı sevmek mümkün olmazmış..
Ahmed tevhid kanmadı
Boşa Behlül olmadı
Hakk’tan gayri bilmedi
La ilahe illallah
Ahmed tevhidin hem zikrine ve hem de uyulması gereken kurallarına göre davranmaktan uzanmadı. Öyle ki bunu bir aşk şerbeti içer gibi gördü de bir türlü kanmayı bilmedi.
Behlül ise Abbasi Halifesi Harun Reşid’in deli derler lakin veli kardeşi olup Allah için olağanüstü haller gösteren kardeşidir. Dolayısıyla ahmed de behlül gibi davranmaktan bir çok manalar serdetti de ve bu işleri boşuna yapmadı. O da Behlül gibi çok şeyleri murad etti.
Haktan gayri bilmedi demek Allah yerine Allah’tan başka kimseyi koymadı demektir. İnsanlar önce Allah’a inandık derler sonra filanca ülkeyi kurtardı diyerek şirk yaparlar. Ya da Allah’a inandık deyip Allah’ın kanunlarını tepeleyip benim aklım var ben LAİK’im deyip Allah’ın kanunlarını yani O’nun kurallarının yer aldığı Kuran’ını inkar ederler. Kuran inkar edilince Kitaplara iman gider ve kişi KAFİR olur. İşte Hakk’tan gayri budur. Hakk’ta kalan, gayri bilmeyen ise O’nu sevmenin itikad olarak sevmekle beraber onun hükmünü de tanımak ve bütün söylediklerini kabul edip yaşamak demektir.
İnsanlar yarım bir imanın kabul edilmeyeceğini ve ATEŞE gireceklerini keşke bilselerdi…
hadis: kelime-i tevhid ile imanınızı tazeleyiniz”
Muhammedürrasulüllah…
Diğer bütün şiirler gibi bu nasibimiz de okuyup amel edene şifa kaynağıdır. Öğrenciler sınavdan önce ilim yapanlar çalışırken okursa salim bir kafayla okuduğunda başarılı olması Allah’tan beklenir.
aşık ahi kul ahmede nasib oldu Hakk’tan bunlar…Yazana nasib olur da ihlasla okuyana nasib olmaz mı..
93 harbinde Ardahan da Ali isimli genç, askere gider. Ermenilerle yapılan çatışmada Ermenilere esir düşer. Fakat ellerinden bir türlü kurtulamaz. En sonunda onlara şöyle der ”Meryem oğlu İsa’yı sizler severseniz kollarımı çözün bağışlayın beni” der. Bir müddet de böyle idare ettikten sonra memleketine kaçmayı başarır. Köyüne geldiğinde acı bir haber alır. Daha önce birliğinden öldü diye yanlış bilgi köyüne gidince babası, Ali’nin hanımını, Ali’nin küçük kardeşiyle evlendirmiştir. Bunu hem mal bölünmesin ve hem de kardeşi olduğu için çocuklarına iyi baksın diye ve zaten gelenekler de böyle olduğu için yapmıştır. Ali kapıya geldiğinde saçı başı sakalı birbirine karıştığı için babası tanıyamaz. Bu durum Ali’ye daha da zor gelir ve köyü artık terk eder. Terk eder de şöyle şöyle ağıt yakar.
Ben Aliyem kaderime darıldım
Yerden yere bir çul gibi serildim
İşte geldim, hal hatırımı
Sor baba benim.
Düşman vurdu da bellerim kırıldı
Esir diye Ermeni’ye sarıldı
Öldü diye habarlarım düzüldü
İşte geldim hatırımı sor baba
Kafir komaz hallerimi bildirem
Yavrularım tüte yarenlik edem
Soğudu koynum da cananım diyem
İşte geldim hatırımı sor baba
Meryem dedim İsa ile sevile
Kollarımı salın kudretten bile
Hakk nasib kesmez umudun gelmeye
İşte geldim hatırımı sor baba
Yitirdim de yitirdim cananı mı
Candan öte ciğerim dağladı mı
Haram oldu helalim duymadı mı
İşte geldim hatırımı sor baba
Kara toprak helalim düşermiş
Eller duymasın ciğerim deşermiş
Bu acıyı zalim kader düzermiş
İşte geldim hatırımı sor baba
ilk şiir orijinaldir ve ağıta dahildir. Ankara’ya gelen bir Ardahan’lının ağzından etlik GATA durağında mırıldanırken farkedilip alınmıştır. İlk şiirden sonraki ağıtlar aşık ahi kul ahmet tarafından yazılmıştır.
Ah şu beni yakan gözlerin
Divanedir dertten âri kulların
Söyle gadrini canıdır sözlerin
Divanedir dertten âri kulların
Nice yollar kıldın cana yar olmaz
Bela kılıp sadrı yare zar olmaz
Meram düşe varı yoğa kâr olmaz
Meccanedir halden âri gözlerin
Baha mıdır canda tüten sevince
Kime düşmüş sende yiten halince
Kulu yazmış gözde döken olunca
Biçaredir senden âri canların
Akıl ermez mihengime yaredir
Altun astap döşer gider çaredir
Gönül düşer elim ermez paredir
Sevda nedir dertten âri başların
Çeker oldum nazlarını yolunda
Merak ettim almasını döşünde
Üç gün yattım beş gün soğur koynunda
Ilgıt eser kardan âri yellerin
Sala verdim vara yoğa derc’olur
Nice yanık bana sana herg’olur
Karar düşer ince hale caz’olur
Kadı şerhi bundan âri sözlerin
Yare düştüm yar uğrunu çekerim
Ele düştüm yar gülünü dererim
Bela kıldım yar ününü yazarım
Mestanedir sözden âri boyların
Meram saldım kara donlu yarime
Niza eder yaza kışa nazire
Deva olmaz yare düşe gönlüme
Cefasıdır puldan âri düşlerin
Vardım yüğseğine seyran eyledim
Açıl sunam senden bana boyladım
Nere varsam medhin evla gözledim
Meramıdır belden âri soyların
Alam dedim alamadım kadrine
Açık düştüm zalimlerin hışmına
……………………………………………
Tamamlayabilirsiniz….
aşık ahi kul ahmede bu kadarı nasib olmuştur.
Siyah geyme tozar gider şal olur
Söyler gider Zar-ı Sultan laf olur
Güzel geçme banar gider tad olur
Söyler gider Zar-ı Sultan laf olur
Nedir hay bu benim belalı başım
Dökülmüyor bin tövbe ile yaşım
Ne günah eylesem dumanlı kaşım
Saçar gider Mah-ı Sultan güç olur
Destan oldum kem sözlere ar olmaz
Kurban oldum ham ellere yar olmaz
Saza düştüm dam evlere kar olmaz
Döker gider Ah-ı Sultan baç olur
Döşedim döşşeği yolum baş olur
Güdeyim günümü zarım taş olur
Gözlerim gördü mü yadım baş olur
Bağlar gider Yad-ı Sultan baş olur
Amanın ağalar sözüm kar etmez
Kınaman a beyler neyim var etmez
Söyleyin yiğitler canım şad etmez
Akar gider Can-ı Sultan şad olur
Dostun bahçasında güller derelim
Kimler eyleşir de eller bilelim
Ah ile ağlaşan diller çözelim
Varır gider han-ı sultan can olur
Yamandır beylerim hele elaman
Sarılır sözlerim yare gel aman
Bakışır gözlerim nice yar aman
Yanar gider Hal-i Sultan kül olur
Güzelim güzeldir yada düşmesin
Yiğidim karardır cana düşmesin
Belalım cefadır zara düşmesin
Sarar gider Yar-i Sultan gül olur
Meramım eşiktir kulluk payesi
Sofinin mihraptır beylik çaresi
Cihanın varlıktır taptık yaresi
Karar gider nar-ı sultan yar olur
Selamım ulaşır gönül tahtına
Meramım sanadır vedüd çarhına
Muhammed söyleşir ahir yangına
Boylar gider Had-i Sultan dem olur
Yaredir yaredir gönlüm yaredir
Gönüldür yanarmış canım paredir
Söyleşir dillerim eşik çaredir
Sürer gider Hükm-ü Sultan cem olur
Ahi kul ahmed hay yokluk karıdır
Sala ettim cümle nasa yâridir
Aşk-ı iman yeldirdiğim kaşıdır
Yakar gider eşk-i Sultan Bir olur
aşık ahi kul ahmed nasibidir
Gam çekme gam çekme gönül halına
Sana da bulunur nice güzel var
Bağ bahçe gül olmuş gönül mahına
Sana da bulunur nice güzel var
Sakının dağlar, var yollarım bağlar
Üç güzel bir olmuş hasretlik söyler
Men düşem yarime boyların uzar
Suna da bulunur ilde neler var
Ey ağalar söylen beyler nideyim
Bir güzele altun asbap döşeyim
Yetmez diye üste canım sunayım
Vera da bulunur kolda neler var
Yiğit olan yiğit edep düşürür
El ikin derse o birin söyleşir
Muhanete makam ermez didişir
Gülde de bulunur dalda neler var
Yol bilmem yolak bilmem gel hele gel
Bir naza helak oldum şu döşe gel
Bu aşkı çeker sinem gel güle gel
Sare de bulunur canda neler var
Gül derledim ele dikenler nesi
Diken kıymet buldu gönüller asi
Bunu ben demedim aşıklar kaşı
Deva da bulunur handa neler var
Gül yüzlü haççam ellerde gezermiş
Gah cennet ister gah koynum dilermiş
Bu yare gönlüme hançer bilermiş
Bela da bulunur kulda neler var
Yar gelesi cilve ile naz ile
Vur hançeri sinem üzre saz ile
Yok devası ilaç ile naz ile
Safa de bulunur sende neler var
Yar yanağı gamzeli çifte balaktan
Her meramı maralı düşer budaktan
Er çemende ağlar sıra dölekten
Kaza da bulunur sazda neler var
Ayva turuınç nar istiye civanım
Nazlı dertli yar söyleye meramım
Sen şöyle bir uzan hele cerenim
Mera da bulunur dağda neler var
Bülbülün figanı gonca güledir
Çirkinin niyazı Hakk’a nidadır
Bir güzel çirkinde zulme riyadır
Baha bulunur yarde neler var
Karlı dağlar sende ahdim varimiş
Çevren sarar irayhanlı bağimiş
Eyi günde ahbap çavuş çoğimiş
Darda da bulunur dostta neler var
Yari saldım çemenlere bağlara
Ey’lik etsem fırlanırmış yollara
Bir gün olsun koynum girmez yanmağa
Canda da bulunur gözde neler var
Ahi kul ahmedim ölmek kârımdır
Ölmek ne Muhammed sevmek zarımdır
Hakk nasib etse de görmek canımdır
Mahmut da bulunur Hakk’da neler var
aşık ahi kul ahmed nasibidir
Benden selam eylen suna boyluma
Al yanaklı mor dudaklı yar benim
Elden gelen öğün olmaz kaşına
Al yanaklı mor dudaklı yar benim
Nice dert urdu da onmaz düşlerim
Yaban ilde azdı bitmez dertlerim
Ne eyler ne söyler benim hallerim
Al asbaplu mor döşekli yar benim
Ahdim kaldı şu yavrunun mahında
Sabah olmaz var sızının koynunda
Üç gün sever beş gün yiter sonunda
Al fistanlı mor cüzdanlı yar benim
Menim yarim yaylalarda serpilir
Onbeş yeter sunalarla ölçüşür
Kadı şerhe imam sala yetirir
Ala donlu mor yelekli yar benim
Ağaların beylerin giyer atlas
Kızların şartıdır gökçelik libas
Gözele heves de söylenir elmas
Ala gözlü mor benekli yar benim
Kararım kavidir dönmem yolumdan
On şaki düşmüş de yağlı kurşundan
Bu canı vermişem bağlı urgandan
Ela gözlü mor benli de yar benim
Men severim gözellerin hasını
Baha olmaz altun akçe takını
Koç yiğitler kader bozar sazını
Al kuşaklı mor yanaklı yar benim
Analar bacılar eyler kınasın
Onca yiğit ümit kesmez gelesin
Sevdiğim kapına kul mu ararsın
Al duvaklı mor suvaklı yar benim
Helal olsun şu güzeli öpene
Koynun alıp seherlerde ölene
Rabb’im nasib kesmez hele gel hele
Al yazmalı mor hızmalı yar benim
Yaredir yaredir göğnüm yaredir
Seni sevmek akla ziyan paredir
Gel hele gel hele algın çaredir
Al yaralı mor çıralı yar benim
Usul boyu ince bele sar gitsin
Canı canla ha dağlayıp kat gitsin
Nice dertlerim bitmiş de var ölsün
Al sıralı mor hareli yar benim
Ağıt düzdüm güzellerin aşkına
Yiğit oğlu yiğitlerin zoruna
Vardı gitti muhanetin yurduna
Al kareli mor çevreli yar benim
Ahi kul ahmed de ölse ölünür
Sevda bir ateştir canla ölçülür
Men canımı menim sandım alınır
Al kınalı mor bereli yar benim
aşık ahi kul ahmede nasib olmuştur