Ben yanarım şu zalımın elinden
Eteklerim ataş alır kor olur
Her seherde düşer can-ı aşkından
Yüreklerim ataş alır kor olur
Kaşına kalem yazdım sürmen cefa
Yazgıya çevir göğnümü kul baha
Yıkıldım düştüm canımdan olmağa
Nefeslerim ataş alır kor olur
Yandı bağrım yakıldı şu güzele
Yanar da tütmez dumanı gazele
Delindi ciğerim düştüm neştere
Ciğerlerim ataş alır kor olur
Ben bu güzeli ne etsem neylesem
Zabah akşam zülüflerin tarasam
Ak ellere al kınalar yakılsam
Duvakların ataş alır kor olur
Zor güzeller hayaline kandırır
Bir göz ile gel bayramı düşletir
Kaç güzel teptim de seni tarttırır
Cefaların ataş alır kor olur
Aşk ataşın öğüttüm değirmende
Eledim di kalburdan ahirmende
Sana kız dedim koynuma girende
Cilvelerin ataş alır kor olur
Dağlar karını kaşına çekermiş
Ağlar aşıklar düşüne kanarmış
Zalım güzeller ellere gidermiş
Yabanlığım ataş alır kor olur
Ovalarda çemenlere serilmiş
Bahçalarda gülle canan düşermiş
Bir güzel sevdim bahası ağuymuş
İçemedim ataş alır kor olur
Yan gönlüm yan kaçtır yandığın böyle
Bilmem öldüm mü ölmedim mi böle
Can ver can ver elifim çekti zülfe
Yazdırdığın ataş alır kor olur
Güzeller nazını dağlar kaşından
Yiğitler sunasın pınar başından
Yaz ola harman ola kim düşünden
Ahdettiğin ataş alır kor olur
Dağlara bayırlara güzel saldım
Çemenlerde güle bülbül söyledim
Yiğitlerin kaşına düşü yazdım
Yakışmayan ataş alır kor olur
Karadır kara da saçları kara
Görünmez gözlere tenleri çıra
Yanar durur kucağımda kor akça
Çerağımsın ataş alır kor olur
Bu güzelle barışmadı kavlimiz
Gün geldi de örtüşmedi tenimiz
Dost bilirdim çevirmedi yanımız
Salalarım ataş alır kor olur
Ahi kul ahmedim güzel severim
Severekten ölsem diye yanarım
Kaç güzeli ığşaladım çotarım
Günahımsın ataş olur kor olur
aşık ahi kul ahmede nasibdir.
Burada size yazdığım şeyler; hiç bir kitapta yer almayan, sadece bu aşık kardeşinizin kendi sevgi, usul ve tecrübelerinin bir kısmıdır. her yiğidin yoğurdu da yeyişi de farklıdır. başkasına kıyaslamayınız lütfen. aşıklık geleneği normalde usta-çırak ilişkisine dayanır. fakat bizim ustamız HAKK RAHMAN oldu da irticalen yazar dururuz. Peygamber efendimiz sav. Hatay’da Habibi Neccar Hazretleri ve Mevlana’ ks. dan başka bir çok tarikat şeyhinden dua aldığımız yanında radikal bir ilahi aşk’ın kalbimizde yer ettirildiğini (=Allah’tan) riya olmaksızın söyleyelim inşallah.
onun çok dua eden biri olduğunu aklınızdan çıkarmayınız lütfen…
Bir şiir yazmak için mutlaka bir miktar zikir, en azından 21 besmele uygun olur. bir besmele dahi çekmeden yazılar hokkabazlık olur ki onu da ahmaklar okur, hanesine bir şeyin yazılması da şüpheli hale gelir. şiir Allah için yazılır ve Allah için insanların istifadesine karşılıksız dağıtılır. isteyene parası yoksa bedava, orta halliye maliyet artı makul karla, parası çok olana fazlası fakirlere bedavanın karşılığı olarak fazla fiatla verilebilir.
Kişi kimseyle küs olmamalıdır.
Karşı taraf barışmıyorsa sizin ona barıştığınızı söylemeniz ya da almasa bile selam vermeniz gereklidir.
Kul hakkı olan kişilerle vakit geçirmeden ödeme gerekli ise ödeme yapıp helalliğini de ayrıca gönülden almalısınız.
Namazlarınızda Allah’a tam kul olup hiçbir dünya gailesi düşünmeden aşk ile namaz kılmalısınız.
Her gün mali durumunuz ölçüsünde bir miktar mutlaka uygun kişiyi bularak sadaka vermelisiniz..
CENNET: namazı 5 5 aşkla kılıp çorba kaşığını karşı tarafa uzatanlara daha yakındır (Aşık ahi kul ahmed)
Şiir yazma ortamı diye bir özel zaman aslında yoktur. Biz bazen iki kıta otobüs durağında, iki kıta otobüsün kalabalında içinde, 4 kıta eve varınca, bilgisayara aktarırken iş yerinde de a aaa şurası eksik kalmış deyip 4 kıta daha ayakta ila ederiz de 12 kıtalı bir şiir çıkıverir ortaya.
Ancak genel olarak sakin ortamlar hayalin genişlemesine daha çok imkan verdiği söylenebilir.
Aşık açık ve net olmalı. Gerçeklerden korkmadan gizliliğimiz sadece fitneye yol açabilecek şeylerle sınırlı olmalı = Dostluklar, Güven = Açıklık Allah için yer bulmalı..
Hiç kimseyi Allahın dışında ”dost” edinmeyeceğiz. Bu bizi kula kulluğa, kullara ‘eyvallah’ etmekten koruyacaktır= Onur, Hürriyet, Kulluk böyle elde edilir.
Fecr suresi 27-30 ayetleri incelendiğinde mutmain olmuş nefsin doğrudan cennetle müjdelendiği görülmelidir. Kulluk en güzel makam olup bu makama erişmiş bir arif kişi yada aşık kişinin yazdığı şeyler insdanlara bazı bölümlerini anlamasalarda Rahmani olarak çok şey vermeye başlar. Yazıda kişinin bir miktar kesbi (emeği) bulunsa da duyurma işi Allah’a aittir. Bu duyma işlemi sesin fiziki olarak duyurulmasından tutun kalbe inmesine kadar Allah’a aittir. Bu durum faydaya dönüşürse nasibe dönmüş olur ki istenen de budur. Bu noktada aşığın gayreti yanında Hakk’ın nasibi olduğundan nasib için Allah’a şükretmek gerekir. Aşık ise bu gayreti için teşekkür beklemez dua beklemez. O yaszar, dağıtır, ulaştırır o kadar.. aşıkta ben duygusu ve meşhur olma duygusu en aşağıya inmiştir zira.. işte bir aşıkta iyilik duygu ve makamı fevri tek tek hareketten “HAL” HALİNE DÖNÜŞMEDİKÇE yazdıkları iyi olmadığı gibi onu duyuracak kimse de olmadığı için boş yere çabalar durur. Bütün bu aşamalar usta çırak ilişkisi içinde söz ile sazı da kapsamaya kadar gider. Çırağın ilahi aşkta katedeceği mesafe onun fedakarane gayreti ile şevk bulur ve çırak yükselmeye başlar. Yükseldikçe eteğindeki dünyalık ağırlık ve nefsi özellikleri atmalı ki hafifleyip yükselebilsin. Cisim hafifledikçe ryh zenginleşmeye başlar. İşte şimdi aranan evvelde Hakk’ın verdiği kabiliyetler için mana zenginliği fırsatları doğmaya başlar. Özünde olmayanın, aşka düşmeyenin ustası tarafından eğitilmesi sadece kelime cambazlığından öteye geçmez. Aşık manayı şekilden evla tutar. aşık isdraf yapamaz. orta bir yolu bırakmaması gerekir. gösteriş aşığı bitirir.
Bu anlatılanlar sizi üzmesin. Bunlar kemal şiir yazımı için gerekenlerdir. Herkesin yaklaşımı farklı da olabilir kuşkusuz. Sadece her neye yazıyor iseniz önce hiç olmazsa birkaç defa besmele çekin, örneğin şöyle kısa da olsa bir dua edin: “Ya Rabbi zihnimi aç, dilimi çöz, kalbimi sana yönelt, doğruluktan ve adaletten ayırma, gönlümü İslam üzere kıl, seni ve mümin kullarını sevmeyi nasib et, ve yararlı güzel bir şiirle insanlara faydalı olmayı nasib et, gösterişten uzak eyle beni- amin” diyebilirsiniz.
Son olarak yazılan şeye Hakk nazarıyla sevilmesi gerekiyorsa severek, kızılması gerekiyorsa yine Hakk için kızarak bakmalısınız. Artık şiir yazmaya hazırsınız demektir. Kısmetiniz doğru, güzel ve bol olsun, insanların yararına dönüştürsün Allah’ü Teala.
Bir duanızı şiirleştirmeye çalışarak işe başlayalım:
yoktur
vardır
gördür
yerdir
kuldur
haktır
gibi ayaklar kullanılarak kişinin kendi fiili duası şiirleştirilebilir.
Son beyitlerde yoğunluk, önem, vurgu, damıtma çok, katlamalı satırlar arası ilişkiler kuvvetli olmalı, ne diyeceksen de burada demelisiniz. Örnek bir şah beyit:
Zikirden ilahi aşka
…………………..
………………….
Arşda yoğ imiş başka nebi ”yusuf”
Züleyhadan kaçmamış doğan yusuf
*
Sen bir Züleyha bul da gel mah cemal
Kaçmayam ben gel gör ki ahı cemal”
Yaşanmadan bir şiir yazılmaz. yaşamasanız da o kişi gibi olmalı ya da o olayın içinde gibi hissedecek yufka yüreğe sahip olmalısınız.
Hece Bilgileri:
Koşma 11 hecedir genellikle.
6+5
veya
4+4+3 olabilir.
Semaî 8 hecedir genellikle.
4+4 olabilir.
Mani 7 heceden müteşekkildir.
1. Kıta
…………………a
…………………b
…………………a (x)
………………….b
2.Kıta
………………….c
………………….c
………………….c
………………….b
Divan 15 hecedir
8+7 olabilir.
Bu ölçüler geneldir ve daha çok şiirin ahengi ile ilgilidir. Mananın önemsendiği acil bir durumda çokluk teşkil etmemek şartıyla ihlal edildiği bazı şairlerde görülür.
Bir kıtanın içini nasıl doldurabiliriz ona bakalım..
1.Kıta içeriği şöyle olabilir.
1. övgü
2.istek
3.övgü
4.istek bildir
Ağulu aşın duası
Her kim bana dost, dost ise
………………………..
Hak Teala yar olsun ona
……………………….
Her ne derdi vardır ise
……………………….
Cümle işi asan ona
……………………………………
Emre kul
selam ile selam ile
…………………..
selam verdim kelam ile
……………………….
yazıdaki oğlak bile
…………………….
selam alır “bela” ile
………………………………..
Elif
Ben bir elif olsam başa
……………………..
Kim hu dokur önden sona
………………………….
Bir güzelce sunar Hakk’a
…………………………
Hediyemi bilmez imiş
…………………………..
Ölüm var…
Şu dünyada ey canlar
……………………..
Ağdıracak ölüm var
……………………..
Bağı bostan bozdurur
……………………..
Solduracak ölüm var
………………………
2. kıta içeriği şöyle olabilir..
1. övgü
2.ne düşündüğün
3.ne beklediğin
4.aleni istek, vurgu, naz şikayet söylemek istediğin her şey olabilir (derdin ne?)
Bana ağu veren kişi
……………………
Doğru ola eğri işi
……………………
Kolay gele onmaz düşü
……………………….
Cümle bahtı hayır ona
……………………………………..
Ben bir aşk-ı elif kulum
………………………
Hakkın zatı arar kelim
………………………
Gayri olmaz O’nsuz ölim
………………………..
Gördüğümü bilmez imiş
……………………………………….
Özen bezen yapadur
…………………….
Sonra şöyle kıradur
……………………..
Emanetin veredur
………………….
Ödetecek ölüm var
………………………
Acı biber dilimden
Yuvarlandı önümden
Sevdiğimi gözünden
…………………………
(Mani uyarlaması)
Somut duamda olan şey, yaşadığım kişinin özellikleri, yaşadığım olay, bütün şiir boyunca sistematik bir şekilde bütün şiir boyunca düzenli olarak devam etmeli, olaylar birbirini her kıtada gerçekleşme özelliğine göre sırayla takip etmelidir.
Rastgele “burda bu vardı şur da da şu var” gibi birbirinden kopuk kıtalar okuyucunun zihnini allak bullak eder. Anlaşılmayı zorlaştırır. Kaliteyi ve tekrar okunabilirliği düşürür. İyi şiir; çok okunup da her okunuşta diğerinden daima farklı bir şeyi her defasında buduğunuzda ortaya çıkan şiirdir..
Bu bakış açısıyla şah beyit ve bir önceki kıta ayrı bir öneme sahiptir. Şiirden hiçbirşey anlamayan okuyucunun aklında, en son okuduğu son iki beyit kalır. Bu beyitlere kibir, riya, suni fikirler sokulmamalı, son derece açık ve kavi (sağlam fakat sert değil) ana fikir ya da mesajlar yerleştirilmelidir.
Şiirde tevazu ve halkın kullandığı deyimler onların düşünceleri önemlidir ve bunlara yer verilmelidir. Böylece okuyucu şiiri ve yazarı kendinden bir parça gibi görür, anlayış derinliği bu sevgiyle artar ve şair okuyucunun nezdinde daha yüksek bir değere (makam değil) ulaşır. Bu ulaşım ve beğenidir ki etkilenme kapılarını okuyucunun açar ve en yüksek faydayı elde etmek kolaylaşır.
1. Çalışma: bu sitedeki “Allah’ım şiirinin aynısını mana sabit kelime farklı olarak taklit edeceğiz.
2.Çalışma:
Aynı formatı tamamen serbest sadece Allahın uyağı(ayağı) sabit kalmasıyla yapılacak.
yazdıktan sonra başkasına verirken okurken “ben yazdık” demeyecek. “bize nasib oldu elhamdülillah” diyecek. tevazudan asla ayrılmayacak. hakaret edenlere cevap vermeyecek. sabredecek. kin duymayacak kimseye.. hakaret edenlere de dua edecek, kimseye işim var demeyecek, kişi ayrılmadfığı sürece onu can kulağı ile dinlemeye devam edecek, pencereden dışarı bakıp hadi git mesajı vermeyecek. bir şey isteyen kimseyi boş çevirmeyecek, neyi varsa paylaşacak, adres soranı bile şayet bilmiyorsa kendisi hemen birinden sorup öğrenip söyleyecek. kişi iyi anlayamıyorsa işi dahi olsa yürüyerek fiilen götürecek oraya kadar. günde 100 selamı tanıdık tanımadık herkese verecek. onlar almazsa kensisi alacak. herkese gülümseyerek bakacak. münibüste 20 kişiye otobüste sıradan herkese selam vererek ilerleyecek. Allah’ı ve Allah için kullarını çok sevecek çook çok.. vesselam..
aşık ahi kul ahmede nasibdir.
Gülü güzel güzel kullar
Doğum günüz kutlu olsun
Nazar düşmüş güzel hallar
Doğum günü’z kutlu olsun
Güzel gülden ayrı düşmez
Gülü açan yolda kalmaz
Bag-u bahça boran almaz
Doğum günü’z yaşlı olsın
Kalbi güzel güle düşer
Yıllar aşkla başa düşer
Ben yazarım seven beşer
Doğum günü’z nazlı olsun
Dünya hanı zalım zalım
Doğup gelen çalar sazım
Yaşar isen aşkla balım
Doğum günü’z tatlı olsun
Gezdim tozdum dünya handır
Hancı bekler namaz yoldur
Çorba dahi veren baştır
Doğum günü’z canlı olsun
Eyidir eyidir beyler
Zevcedir dediğim eşler
Yamulmadan yaşlanın düşler
Doğum günü’z kaşlı olsun
Kalan sağlar kazık çaksın
Yürür dahi yaşım sarsın
Kabrim üzre karlar yağsın
Doğum günü’z Hakk’lı olsun
Cennet cennet derler idi
Namaz kılan peyler idi
Kullarına Kerem idi
Doğum günü’z sazlı olsun
Doğdun öldün ne anladın
Ataş aldın kim bilmedin
Helal haram düz söyledin
Doğum günü’z ayrı olsun
Ahi kullar doğar sever
Sevgi ile yaşar gider
Ölmek ne ki aşkı yaşar
Rıza diyen beri gelsin
HAMOY halk oyunları derneğinde 4 kişye birden yapılan 3.3.2012 doğum gününde 10 dakikada yazıldı. lakin doğum günü yapılanların hiçbiri ve hoca da dahil dinlemek lütfunda bulunmadı. birine de sadece adınızı zikredelim mi dedik de hayıııır ki hayııııır dedi. sevgili dostlar biz abdal mıyız, aptal mıyız, şapşal mıyız, salak mıyız, allahaşkına.. biz temiz kalbimizi veriyoruz, insanlar kendisine özel yazılmış bir şeye kirli kulaklarını bile vermiyorlar…kızdım ve acaib taşlayacağım lakin gelecek hafta gene oraya gideceğim, tövbe tövbe estağfirullah.. artık güllü güllü yazalım bari..sevgimize aşkımıza dönelim bari..güvensizlerden ve takdir özürlülerden ayrılalım bari…
.
ben bi abdalım abdalım
zayi eder ham düşerim
olamadım eller ile
gül ile canan düşerim
gül der dikenim bendendir
beni sevmek var zordandır
aşkı bilmek yol yordamdır
el ile canan düşerim
el dedin de ele düştüm
el verene gülü verdim
dikenini naza kattım
yar ile canan düşerim
.
ahi kul ahmede nasibdir
Bir ela gözlü haççeye kul oldum
Onbeşinde sardım idi belalım
El ne derse desin algın cariyem
Ellibeşte yazdım idi maralım
Gözler okur ilme meftun çabalar
Döner gelir bağ-u bostan çapalar
Bahar ermiş çiğdem bekler yumrular
Kor döşümde yaktım idi fidanım
Seher yeli yarden eser şalimiş
Çöle salar baha yanıp gelimiş
Nice yiğit şarttan âri düşimiş
Yar koynumda öldüm idi cerenim
Siyah zülfüne de bağlar gönlümü
Nasıl ayrı düşem bozar fendimi
Bahar yetmez ömür ister yazgımı
Var canımda canan idi maşığım
Zabah olur ağşam olur gözlerim
Baha kılar bir buseye gözlerim
Dağa düşer ben yolları gözlerim
Sar bağrıma malım idi selenim
Irlar olduk zaman hüsran eyledi
Felek çaktı bir silledir peyledi
Çırpındı gönlüm de ahdi bozardı
Gül bağrımda biter idi toprağım
Kaşlar kalem yazar beyaz üstüne
Kara gözler maral düşer altına
İnce beller düşmüş yiğit koluna
Yar sardım da bozar idi mihengim
Aldırdım aldırdım yari aldırdım
Varmayınca ırak oldu kaptırdım
Yar uğruna kavi iken eloldum
Zar düştüm de yazar idi kaderim
Yiğit olam sır vermeyem cahile
Selam yoğmuş erkansıza yolsuza
Komşu durma namussuza arsıza
Bar oynar da çöker idi algınım
Yiğitten yalan çıkmaz yanıltmaz
Baha sorsan üste verir bilinmez
Zalim dahi sever keme hırlamaz
Yaz kalbim de söyler idi Allah’ım
Kul ahmedim ağlar ahi gezerim
Ümmet ümmet ağıt düşer seherim
Çaldırdım yari de düşe sayarım
Söv ahdim de kavi idi haticem
not: bu hatice gençliğimde sevip sevip 6 kez de istedip alamadığım haticedir. bayram gelse de eliylen bir tokalaşsam deyu bir yıl beklerim. işte aşk bu, aşk bu…
aşık ahi kul ahmede nasibdir
Çıktım yüğseğine seyran eyledim
Gördüm ki ak sarıklı ins perişan
Bir ataş vurdu da yandım ağladım
Erdim ki ak varaklı din perişan
Hayal oldu cübbe sarık bilinmez
Giyer isen kaldır bunu denilmez
İmam deyu cehle sala verilmez
Sordum ki beş direkli din perişan
Yıkılmış mana Mushaflar öpülür
Muhammed ölmüş ümmeti şaşırır
Başolmuş şeytan cahiller sarılır
Baktım ki nur beşikli din perişan
Susmuş alim ölsün daha beklerler
İlim ölmüş para düşler esnaflar
Cehli yol eylemiş şeytan kılıklar
Yazdım ki kıç baştalı din perişan
Dağılmış zülüfler tarak geçirmez
Yareler azıtmış mehlem yetişmez
Arifler göçetmiş şeytan kaçırmaz
Yordum ki Hakk düşeli din perişan
Yarimin güllerini soğuk almış
Sadrıma sardığım alim ölürmüş
Ölen kim cahiller bayram edermiş
Kurban ki kes alimi din perişan
Sorarım dağları bağrın açar mı
Cahilden kaçarım beni basar mı
Yar ile sohbetim cana düşer mi
Devran ki kin saralı din perişan
Benim gördüğümü körler görürmüş
Benim inancıma ahraz gelirmiş
Bağ-ı irfanımı cehle yazarmış
Etek ki şer saralı din perişan
Ahi kul ahmedim ağlar ümmetim
Güzele ümmet der çiğdem sayarım
İslam oldum Hakk’a canan düşerim
Canan ki od saralı din perişan
Not: bu şiir Büyük Çarşıdaki camiden kovulmamız üzerine yazdığımız ikinci taşlamadır. sorun daha derinde görünmektedir dostlar derinde…
Yüreğim yaralı dostlar yüreğim yaralı. Rahman’ın huzuruna vardığımızda onun dinini nasıl ve ne kadar savunduğumuzu, müslümanları ümmet teknesinde ne kadar yüzdürdüğümüzü ve sevdiğimizi, onlara ne kadar fedakarlık yaptığımızı hangi yüzle anlatacağız dostlar.. söyleyin bana söyleyin.. malımdan zaten geçmiştim canımdan vereyim.. etimin hangi dilimini hangi ümmet ister vereyim.. siz kasap olun..
aşık ahi kul ahmede nasibdir
Aşıklık ve Ozanlık geleneği konusunda sıkça bazı sorular sorulmaktadır. burada size genel tanımlamalar bir süreç olarak anlatılmıştır. özel olarak kendi yetişme sürecimiz konusunda ileride üç beş şey söyleyebileceğimi umuyorum ömrüm vefa yeterse.
.
İslâmiyet öncesinde şiir yazan şairlere; “Şair” anlamında “Ozan ve Baksı” gibi adlar verilmiştir. İslâmiyet sonrası Anadolu’da; saz eşliğinde veya sazsız şiir yazan şairlere “Âşık” adı verilmiştir.
Şairler, Orta Asya Türk boyları arasında çeşitli adlar almışlardır. Şairlere: Oğuz Türkleri; “Baksı (Bahsı-Bahşi), Ozan”, Altay Türkleri; “Kam”, Yakut Türkleri; “Oyun”, Tonguz Türkleri; “Şaman” demişlerdir.
Ozan; dilimizde “şair” anlamında kullanılmış en eski bir sözdür. Hece vezni (ölçüsü) ile şiir yazan ve söyleyen şairlere, âşık (ozan) denir. Âşık (ozan), gerçekleri olduğu gibi yazan ve söyleyen şairlerdir. Saz ile söyleyen şairlere saz şairi, sazsız söyleyen şairlere de halk şairi denir.
Âşık; terim olarak, on ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda, Hoca Ahmet Yesevî ve Yunus Emre gibi şiir yazan ve ilâhi olarak şiir söyleyen Dinî-Tasavvuf mensuplarına denmekle ortaya çıkmıştır.
Âşıklar, usta – çırak ilişkisine bağlı olarak yetişirler. Özelliklerini, yetiştikleri ve yaşadıkları sosyal çevreden alırlar.
Âşıkların yetişme yerleri çok farklıdır. Köylerde, kasabalarda ve şehirlerde, tekkelerde, medreselerde, asker ocaklarında yetişen âşıklar vardır. Bunlar içinde geleneğe en bağlı olanlar köylerde yetişenlerdir. Bunlar saf şairlerdir. Saf halk şairleri; tabiatı ve gerçekleri olduğu gibi dile getirirler.
Âşıklar, diyar diyar dolaşarak; köy odalarında, kahvelerde ve meydanlarda, şiirlerini okurlar. Bu şekilde şiirlerinin geniş halk toplulukları tarafından duyulmasını sağlarlar.
Âşıklar; gezgin şairlerdir. İlden ile köyden köye gezmişlerdir. Semaî ve meydan kahvelerinde şiirler söylemişlerdir.
Âşıklar; gördüklerini ve yaşadıklarını dile getiren halk kahramanlarıdır.
Âşıklar; semaî, koşma, varsağı, destan, koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt gibi nazım biçimleri ve türleri ile tabiat, ayrılık, ölüm, kahramanlık, aşk ve toplumsal olaylar gibi konularda şiirler söylemişlerdir.
Sazlı saz şairleri ve sazsız halk şairleri, şiirlerini, “cönk” denen ve eni boyundan uzun olan, uzunlamasına açılan defterlere yazarlar. Cönk denen bu defterler Türk Halk Edebiyatı’nın temel kaynaklarını teşkil eder. Edebiyat tarihi bakımından değerleri çok büyüktür. Halk arasında “Cönk”ler, “danadili” diye de tanınır.
Âşıklar, Türklerin Orta- Asya’dan, Anadolu’ya gelişiyle burada da varlıklarını devam ettirmişlerdir. Âşıklara, Osmanlı İmparatorluğu döneminde büyük bir değer verilmiştir. Fatih Sultan Mehmet Han tarafından İstanbul’un alınmasından sonra, doğu ve güney bölgelerinden gelen Âşıkların, İstanbul saraylarında bile büyük ilgi gördükleri bilinmektedir. Âşıklar, Anadolu’nun değişik yörelerinde varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Bazı padişahlar, âşıklara özel ilgi göstermişlerdir. Bunların başında IV. Murat, IV. Mehmet, II. Mahmut ve Sultan Abdülaziz gelir. II. Mahmut devrinde İstanbul Tavuk Pazarında âşık kahvehaneleri vardı. Ün salmış âşıklar burada toplanır, çalıp söylerlerdi. Âşık fasıllarını idare edene “Reis-i Aşikâr” denir. Ve devletten maaş alırlardı. Birisine âşık denebilmesi için önce Tavuk Pazarındaki Âşık Cemiyetine “çerağ” olması gerekirdi. Kabiliyeti olan sonra kalfa, ardından “ehliyetname” alarak “âşık” olurdu. Bu âşıklar, ülkenin her tarafında hükümet adamlarından kolaylık görürlerdi.
Bugün de gerek saz şairleri gerekse halk şairleri, halk şiirinin yaşaması için gayret etmektedirler. Âşıklar; hece ölçüsü ile ve hece kalıplarının 11’li, 8’li ve 7’li ölçüleri ile şiirlerini yazmayı tercih ederler. Âşıklar, milli kültürümüzü, eserlerinde sade ve saf bir biçimde dile getirmektedirler. Âşıklar (ozanlar) gerek kendi dertlerini gerekse toplum dertlerini dile getiren şairlerdir.
Günümüzde Âşıklık geleneği Sivas, Kayseri, Ankara, Kırşehir, Yozgat, Adana, Osmaniye, Konya, Kars, İstanbul, Şanlıurfa, Erzurum, Toroslar ve Doğu Anadolu yörelerinde sürdürülmektedir.
Yunus Emre’den Ozan tanımı
“Ben bir usanmaz ozanım
Derdim vardır inilerim”
“Cümle şair dost bahçesinin bülbülü
Yunus Emre arada dürraclana”
Açıklama: “Şairlerin hepsi dost bağının bülbülüdür. Yunus Emre’de aralarında turaçlanır.” demiştir.
“Yunus gel âşık isen tövbe eyle
Nasûha tövbe ucu kutlu oldu”
Açıklama: “Yunus, eğer âşık isen gel tövbe et, nasihat vericiye tövbe sonu mübarek oldu” demiştir.
aşık ahi kul ahmed derledi.
—BÜTÜN CAHİLLER İYİLİK ETTİKLERİNİ DÜŞÜNÜRLER…
CAHİLİN DE CAHİLLİĞİN DE İLACI YOKTUR…CAHİLDEN SADECE KAÇILIR.. CAHİLLİĞİNİ BİLENLER ZATEN ALİM OLURLAR…HİÇ BİR ALİM CAHİLİN YANINDA DURMAZ VE İLMİNİ SIRRINI CAHİLE ASLA AÇMAZ DA AÇAMAZ DA… ÇÜNKÜ İZİN YOKTUR… ONLAR ZAYİ EDER İLMİ…İLMİN İSTEYENE VERİLMESİNİN SIRRI BUDUR…APTALLARA İLİM VERİLMEZ…
—ZENGİNLER FAKİR KALACAKLARINDAN KORKTUKLARI İÇİN CİMRİ OLURLAR..
ANCAK, CEHENNEMDEN KORKAN ZENGİNLER CÖMERT OLURLAR…
ALLAH C.C. FAKİRİN RIZKINI ZENGİNDEN VERMEZ…. ZENGİN, VERDİĞİ ZEKATI ALDIĞI İÇİN FAKİRE MÜTEŞEKKİR OLMALIDIR… TEŞEKKÜRÜN YÖNÜ BÖYLEDİR…ELDEN GELEN ÖĞÜN OLMAZ, O DA VAKTİNDE BULUNMAZ…İŞ ZENGİNLERE KALSAYDI BÜTÜN FAKİRLER AÇLIKTAN ÖLMÜŞTÜ. HALA AÇLIĞIN SÜRMESİNİN SUÇU ZENGİNLERİN DEĞİL DE YOĞA KILIÇ SALLAYAN AŞIK AHİ KUL AHMEDİN Mİ? ONUN CEBİ DEĞİL GÖNLÜ ZENGİNDİR DOSTLAR….(Büyük Çarşı’daki zenginler sormaya basşladı: “ben de var mıyım bu taşlamanın içinde” demeye. Biz cahilleri saydık ki kaçılacaklar bilinsin kimse zarar görmesin diye. Zenginleri ise saymadık ki hepsi de “ben de mi varım acaba?” diye sürekli ölünceye kadar korkarak kendine çeki düzen versin de iyi yolda olsun diye.
HADİS: zenginler cömert, yöneticiler adil, alimler cesaretli (doğruyu her yerde söylemekte) olduğunda yerin üstü yerin altından hayırlıdır. Zenginler cimri, yönetiler zalim ve alimler korkak olduğunda yerin altı yerin üstünden hayırlıdır…
ANKARA-Kızılay’daki Büyük Çarşı (3. katta) camiinde bir hafta önce ALLAH, zenginlerin sevgisini kalbimden çekip aldı. zira çok darda olan dul fakir ve sara hastası için yardım talebimi hepsi de reddetmişti. biz de zenginlerin dükkanlarını böylece terketmiş ve dükkanlarına uğramaktan uzaklaşmış idik ki. imam bu sırada umreye gittiği için kıraatı, bizimle fikren tartışamadığı için kasıtlı olarak zayıf birisine “sen imamlık yap” demesi, yanlış ve İslam’a aykırı bulunmakla, cemaatin namazının da sahih olmayabileceği için, biz de imam hatip mezunu ve İslam’i araştırmalar yaptığımız için acizane bir kaç vakit imamlık yaptık. Cenab-ı Hakk’ın İKRA=OKU emrini cemaat yerine getirmediği için biz zaten her namaz kıldırmamızın arkasına 2 veya 3 dakikalık bir sohbet ilave ediyor veya okuduğumuz aşır=Kuran’ın mealini aynen değil ve fakat genel manasını sohbet olarak kısaca veriyorduk. bu yöntem bizim asla fedakarlık yapmadığımız, terketmediğimiz bir İslam’a ve Müslümana sahip çıkma için İSLAM’i yöntemimizdir. anlamını aynen veya sohbet olarak vermediğimiz Kuran’ı okumayız.
bu camide de öyle yapıp namazdan sonra kısa bir sohbet yapınca, anılan caminin dernek yöneticileri olan üç garip şahıs bizi hem de caminin içinde haksız bir azar, el kol, tehditle “bu camiye gelmeyeceksin” “bu camideki namazı sen kıldırmayacaksın” “bu camide sohbet etmeyeceksin” benzeri sözlerle kendilerini çok üzdüler, bizi değil.
zenginlerin sevgisi kalbimizden alınınca bunun gereğini ALLAH cahillere yaptırdı böylece. Biz de artık yanıbaşımızdaki camiyi fitne çıkmasın diye bırakıp çok daha uzaklardaki camilere gitmek zorunda kaldık.. biz haber gönderip dedik ki “biz tek camiye gelmeyelim, lakin onlar Allah’ın evinden kovma günahına tövbe etsinler” biz isteriz ki cahil de ateşe girmesin, günah kazanmasın der “ya Rabbi onlar bilmiyorlar, onları affet” diye dua ediyoruz hepsine.. bundan önce de aynı cemaatten 4-5 kişi imama gidip bizim sürekli askıya takılı bıraktığımız cübbemiz için “biz de paltolarımızı sürekli bıraksak burası neye döner” demişler ve görevli imam da bize gelip “ahmet bey, 4-5 kişi bunları söylüyor cübbeni kaldır” demişti de, biz de “istiyor ve bu fikre destek veriyorsan sen kaldır demiştik” de, “senin kendinin kaldırmanı istiyorum” diye yapmak istediğini bize zorla yaptırmak istemişti. işte İslami bir namaz giyim-setr olup kuvvetli olan cübbe ve sarığa kendisi yapmadığı gibi, ben de cübbe koyarsam ne olur demiyor da palto koyarsam diyor ve doğrudan eleştirmemiş görünüp dolaylı olarak kullanımına imkan vermeyecek tilki gibi kurdun önüne bizi atıyorlardı. elbet bizim kararlılığımız çok kişinin kafasını kırar.
lakin yukarıdaki örnek tamamen farklı olup açık bir fitne olduğu için üzerine gitmek yanlış olur. bu yüzden geri çekilip uzaktan HİCİV=TAŞLAMA sanatıyla ezmeye çalışıyoruz. bu bile hatalı lakin dayanamıyorum, benim değil onların günaha girmesine katlanamıyorum DOSTLAR.. Allah hepimizi affetsin.. En doğrusunu ALLAH bilir…
(fitnenin yerilmesi-cahilin değil)
Büyük çarşı Büyük Çarşı
Büyüklüğün nerde kaldı
Müslümandan bağnaz olmaz
Fitne çıktı cehle yol ver
Emir geldi Hakk’tan ilme
Yere batıp kaybol hele
Çekti alim gel sen beru
Fitne kalsın cehle yol ver
İlim yapsan yaptı demez
Öldüm desen hayır yapmaz
Gönül yıkar adap bilmez
Fitne buydu cehle yol ver
İKRA’ dedim suça yazdı
İmam oldum cehli azdı
Safra döktü yüzüm üstü
Fitne şuydu cehle yol ver
Sala kıldı SELİM cehli
UFUK uydu buydu ilmi
Özer sağıyr fitne yoldu
Fitne ayan cehle yol ver
Fakir arlı açım demez
Kimselere derdim açmaz
Gariblere sorgu olmaz
Fitne beyan cehle yol ver
Allah yazdım Allah yazdım
Allah diye şarab içtim
Cahil ile niza düştüm
Fitne haklı cehle yol ver
Hakk yazıp da dağıtırım
Ümmet için çağırırım
Kul düşmekten öğünürüm
Fitne geldi cehle yol ver
Zengin zengin namaz kılar
Fakir görse kıçın döner
Utanmadan yoğa çalar
Fitne ziyan cehle yol ver
Yerde olan gökte olmaz
Göğe çıksa rahmet kılmaz
Üçe beşe dua etmez
Fitne düştü cehle yol ver
Kazanmak mı kaybetmek mi
Sabah akşam zaptetmek mi
Kazık atmak gerekmez mi
Fitne karlı cehle yol ver
Yazar elim söyler dilim
Baha kıldım dine canım
Sada etmem cehle halim
Fitne çıktı cehle yol ver
Zenginlerden bıktım bıktım
Fakirlikten korkar gördüm
Cehennemden korksa gülüm
Fitne yazar cehle yol ver
Bir alırım bir satarım
İki olur bir düşerim
Bir yoluna gül düzenim
Fitne bozar cehle yol ver
Eller bana ağu sunar
Aşım dahi zehre banar
Ağu bize arşa çeker
Fitne yazar cehle yol ver
Cahillerle derde düşmek
Ayı ile çuval girmek
Alim isem iyi ölmek
Fitne karar cehle yol ver
İlmi verir isteyene
Cahil yerde ulaşmaya
Aşkı yazar kul ahmede
Fitne bozar cehle yol ver
Üç cahille ne mi etsem
Elin öpüp sırtın yusam
Daha derse kıçın öpsem
Fitne gitsin cehle yol ver
Ey ilim yere bat yere
Ey alim gel hele yere
Ey cahiller baş ol hele
Fitne sapsın cehle yol ver
Cahiller sapıtır halkı
Cehennem düşürür ardı
Susan alim yansın hemi
Fitne çöğdü cehle yol ver
Dünya cehle teslim olmuş
Hapse düşmek ahdim olmuş
Kurtulursam ben’im ölmüş
Fitne sardı cehle yol ver
Dua edem sen cahile
Taş atıp da baş dileye
Cahil sevmek ot yemeğe
Fitne benzer cehle yol ver
Ahi ahmed ilim yapar
İKRA’ deyu ümmet arar
Bağ-ı irfan cehle yazar
Fitne buymuş cehle yol ver
ahi kul ahmede nasibdir
Muradım kardeşe
.
selam ile selam ile
selam düşer canan ile
yazıdaki oğlak bile
meler imiş selam benim
.
caglar murad selam etmez
yolu uzun gidem bitmez
havadaki turna ölmez
selam alır murad benim
.
bir selama bin harcarım
bir yoluna bin düşerim
kul deyip de çün ağlarım
kimse bilmez yaşım benim
.
sala saldım mana öldü
selam dahi kusur oldu
bakar isem nazar kıldı
kapıdaki zülüf benim
.
aşık isen çık karşıma
murad isen vah başıma
baha eylen yaz döşüme
elifdeki zülfe benim
.
yattın çıktın neler aldın
neler deyu kime dedun
üç beş kişi çala saydın
öğütteki kuran benim
.
bir ağlarım bir gülerim
bir yazarım çok düşerim
ne demişler gül verenim
kesretteki tevhid benim
.
murad kula selam olsun
selam ne ki ciğer satsın
bursadaki kadı sensin
bazardaki ciğer benim
…………
murat beye yazılan,
yazı kim anlatılan,
oğlak çobanı bilmiş,
yazı Bir anlaşılan
.
(İto Başkanı olup ciğerci murad’dır bu murad)
.
Emre kula
.
selam ile selam ile
selam verdim kelam ile
yazıdaki oğlak bile
selam alır “bela” ile
.
nazar etmiş Emre Has’mış
kerem etmiş bize düşmüş
ikram etmek Hakk’a şartmış
ahi kulum “bela” ile
.
gönül yapsam yaptı demez
şarab içsem sarhoş olmaz
bahar gelir güzel sevmez
aşık kulum “bela” ile
.
hızlı gitme yıkıl yıkıl
emre düştün naza çekil
bağu bahçe hiçe satıl
cahil kulum “bela” ile
.
gel hele gel bazarıma
kabut sattım nazarıma
girem dedim tabutuna
ben’li kulum “bela” ile
.
gidem gelem gidem gelem
handan âri makam bulam
üçe beşe gül mü satam
dertli kulum “bela” ile
.
yeter mi yeter mi Emrem
sala saldım kendim duyam
cahil derler cehli yuyam
güzel kulum “bela” ile
.
sen gel hele kendine gel
gel ki kendini ferşten gel
arşa çıktım dönerim gel
emre kulum “bela” ile
……………
laf satarım laf bilmezler,
şiir deyu öf demezler,
ben doğruya davut oldum,
dediğime gül demezler
.
emre has adlı genç görüşmek istemiş de bir ciğer tarifesi de ona gönderelim dedik….
lafızların manaları çoklu ve farklıdır. lütfen tekrar ve dikkatli okuyunuz.
.
aşık ahi kul ahmede nasibdirler
Benden selam olsun kara gözlüme
Selvi boylu uzar gider dalolur
Yardan ayrı kalan kara düşüne
Döner gider mahmur gözü elalır
Bir selamın alsam bahar dalına
On gardaşın gelse nice zoruna
Yenem dedim yenemedim göğnüme
Düşer gider zülfün teli bağolur
Allar geymiş harelere bürünmüş
Sarraf bilir altun akçe donanmış
Nazlı nazlı kaç yiğidi yıkarmış
Döşer gider yaram üzre derdolur
Dağlar çiçek açmış çiğdem zikreder
Yollar uzun yarden öçtüm pekuzar
Kurban olam senden esen rüzigar
Sarar gider yarden bana şalolur
Bir selamına kırk avrat boşasam
Kırkını da sana köle eylesem
Gönül kasrı padişahın kulolsam
Serer gider altun akçe zeb’lolur
Seher yeli yare yakın esersin
Gülden âri çav da gel yar kokarsın
Bahar dalı nazlı olur üşürsün
Açar gider çiçek yare başolur
Bazârımı kurdum adım bezirgan
Gönüllere erdim yoğum hazırdan
Varsa da yoksa da satam yareden
Satar gider varı yoğu aşkolur
Aşığam aşık aşka yar benolim
Aldırdım aklımı yare delolim
Yar ile sohbetim şeker balolim
İçer gider aşkın tadı nazolur
Aşk bu, bir iner bir çıkarmış arşa
Yar bu, bir şerbet bir ağuymuş ferşe
Bu bir hal imiş her seherle döşe
Yakar gider ehli hali cezbolur
Ahi kul ahmedim ağu aşımdır
Yar diye sardığım can-u kaşımdır
Kul ola dediğim haddi ben’imdir
Geçer gider ben’li eller zülolur
hare: kırmızı çizgili üzere alınan giyim
bezirgan: uzak yollarda ticaret yapan tüccar
arş: Allahın yücelerdeki arşı
ferş: yeryüzündeki simetriği
cezbolmak: ilahi aşkın cezbesine kapılmak
ağu : zehir
zülolmak : zelil olmak, ayağa düşmek, perişan olmak
Yollar uzun yarden öçtüm pekuzar : giderken aşkla gittiği için adeta içmiş. yarden ölçmek dönerken ölçmek olup zor olduğu zaman yönünden ağırlaştığı için uzuyor. uzun yol uzun saatte gidilir. uzun saat uzun yol demektir fiziki olarak aynı olsa bile. Einstain’in izafiyet teorisi de bu anlayışa dayanır. yol, hız, zaman arasında ters bir ilişki vardır. hızın azalması (isteksiz dönüş) yolu ve zamanı uzatır. hız artınca yol ve zaman kısalır. iki aynı yaştaki insanı birini dünyada bıraksak, diğerini uzay aracıyla daima süratle göndersek (hızlı hareket-isteklilik) dünyadakinin torunu olur, fakat uzaya giden daha evlenmemiş erken bir yaştadır. Allah ise zaman boyutundan müstağni =uzak= bağımsız olduğu için kemal sıfatlarla mücehhezdir ve değişmez. insanı değiştiren şey ise zamandır. bu kanuna tabi olanın hüsrana uğramaması için hareket etmesi gerekir. bu hareket ise = iman, salih amel, sabrı ve hakkı tavsiyedir ki yürüyen banta benzer. arabanın size emredilen civatasını sıkmazsanız bir daha ona dönemezsiniz ki “bunun adı hüsrandır” kurtuluş ise ASR suresindeki bu ifadelerdir. iman ve onun ispatı olan imana uygun gayret olan salih ameldir.
kul ola haddi ben’im: benliğin terbiye ile edebe ulaşmasıdır. en üst makamda ben olmaz.
ben’li ellerin zül olmas: günahı işleten ben’ dir. ben terbiye olmazsa günahkarlık artar ve ahiret zülolur= rezillik rüsvaylık olur= ateş de olabilir Allah muhafaza.
ahi kul ahmede nasibdir.
Gelir giderim de kendi halımca
Bak göğnüme düşen güzel kaşına
Varır eğlerim de hani kendimce
Bak başıma gelen güzel nazına
Güzel ne gezersin bizim ellerde
Yok mudur dalın şu yaban ellerde
Maralı gözlerin dalar yollarda
Oy başıma gelen güzel salına
Severim de sever güzel severim
Ben de yelerim hem yoktan eserim
Bir güzel buldum da canı satarım
Vay başıma gelen güzel algına
Nazları pek zalım yıkar devirir
Al ipek hare giyinir körpedir
Bir soluk aldırmaz çare yumulur
Tüh başıma gelen güzel azgına
Bu güzeli sadrımda sarmaladım
Yağız ata vurdum da topukladım
Beş gardaşı varmış da kurşunladım
Hay başıma gelen güzel derdime
Dağlar soğuk koynum sıcak yapışır
Günü gelir canı cana katışır
Üçüz birden oğul diye çekilir
Hay başıma gelen güzel bahtıma
Nideyim ağalar halım nideyim
Güzelim güzel de halım yazayım
Eskittim berikini taze bakayım
Yaz başıma gelen güzel körpeye
Ben bu güzellerde görmedim hamlık
Yat dedim yattı da görmedim kemlik
Beş güzel daha da sararsam beylik
Yar başıma gelen güzel yaşına
Yenem derim de yenemem gönlümü
Her güzelden sekiz oğlan dölümü
Felek koyur benim kalan ömrümü
Ey başıma gelen güzel halıma
Bahar kışa çaldı gönül uslanmaz
Her güzele gönül düşer yaşlanmaz
“Var git emmi işine” der arlanmaz
Gör başıma gelen güzel sözüne
Ahi kul ahmed de güzel severmiş
Her güzele gönül verse dölekmiş
Güzel sevince Hakk huri yazarmış
Er başıma gelen güzel kalbime
ahi kul ahmede nasibdir