Notice: Undefined variable: has_ut in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/all-in-one-seo-pack/aioseop.class.php on line 567

Gökçe gelin (Koşma)

Suya gider nazlı gelin hoş gelin

Bakracı da salla salla boş gelin

Sana yandım sana yandım yakıldım

Altunu da akçe akçe say gelin

 

Sevdana düşeli sekiz yıl oldu

Kerem eyle sevdiğim hazan oldu

Dağlar perçemini kaşına yazdı

Bahtını da yaza yaza seç gelin

 

Hele bir yol yanaşsam algına

Tebdil gerekir bakracı güzele

Türküler yaylakladım boylarına

Zülfünü de sala sala geç gelin

 

Sarı çiçek çiğdem açmış nazınan

Kırmızı gül gonca açmış yazınan

Alam seni düğün dernek sazınan

Yarini de oyna oyna seç gelin

 

Ağu mu içirdin divane ettin

Aşığa saymadın yabana verdin

Dilerim Allah’tan koynuna yazdın

Yiğiti de ölçe ölçe seç gelin

 

Şu dağları dolanırım geline

Altun akçe takıştırır koluna

Ben bir şahan olsam çöksem dalına

Halleri de uça uça geç gelin

 

Bir gül olsan da dalımda sallansan

Terzi biçesin de gömleğim olsan

Öle dursam da bir Yasin okusan

Namazı da aşkın aşkın kıl gelin

 

Seni ben severim de alem içun

Zemheride açılan güller içun

Zalim bakışlara düşmüş can içun

Benleri de saya saya naz gelin

 

Sallanı sallanı gelir pınardan

Bakraç ister gözü göğnü bakırdan

Sen bir ucu ben bir ucu hayattan

Elleri de tuta tuta ölç gelin

 

Güzel seni saydım yeşil ördeğe

Seyfe midir seni süzgün uçmağa

Gelin senle girsem nice gerdeğe

Canları da kata kata öl gelin

 

Ela göze sürme çeker nazeyler

Yare bilmez gönül şavkı haleyler

Gelin sana beş bin veren azeyler

Kendini de gökçe gökçe tart gelin

 

Güzel seni sevdim güzden seveli

Dağlar çekermiş al beyaz perçemi

Yolum uğrasa da emsem lebleri

Koynuna da ala ala yak gelin

 

Ağu içtim yarin narin elinden

Zulme varır gayri ince belinden

Sen bir ayrı ben bir ayrı sazından

Aşkını da lime lime et gelin

 

Ayağına giyer allı yemeni

Yeşiller içinde ipek şalları

Ben bir turna olsam sen bir selamı

Yarine de nazlı nazlı ver gelin

 

Ben bir ahi olsam ahmed kaşından

Güzel mayil olam gönül sazından

Yazlı kışlı ömür ister kulundan

Ahiri de yite yite vay gelin

 

 

bazı bilinmeyebilecek kelimeler:

bakraç: su veya yoğurt çalmaya uygun bakır kap

sekiz yıl: ahi kul ahmedin gerçek sevgilisi ile aşk sürdürdüğü süre

algın: çekici, çok güzel

tebdil: tanınmamak için elbise değiştirmek

namazı aşkın kılmak: namazda ihlas dolayısıyla kendini kaybedip çok yükseklere erişmek.

zemheri: eski takvimde en soğuk aya verilen isim. ocağın yarısı ile şubatın ysarısına tekabül eder.

hayattan: bakraç ortada tek kulp olmasına rağmen bunu iki kişi tutar. işte bakraç gibi hayatın da eş ile beraber tutulması gerektiği vurgulanıyor. güğüm ise tek kulplu olup hayatı tek kişinin yüklenmesini ifade ettiği için bakraça kinaye olarak konuşulur.

seyfe: kırşehirde bir göl olup derinliği iki metreyi geçmediği için turnaların mekanıdır. çünkü turnalar derin yerde yemlenemezler.

gökçe gökçe:ilgili kıtada önce “gelin sana beş bin veren az eyler” sözünün arkasından gelmesi gökçenin maddiyattan farklı olduğunu söyleniyor. buna göre gökçenin manevi bir değer olması gerekiyor. örneğin gelinin güler yüzlü olması bir gökçeliktir. tatlı dilli olması, yumuş-söz- tutar olması gibi ahlaki bütün şeyler bir gökçeliktir denilebilir.

lebleri: gelinin dudakları

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

3 Kasım 2012
Okunma
bosluk

Aşığı anlamak

Bu kitap (Şiirlerimizi bir kuruluş basacak da) diğer tüm kitaplar gibi Cenab-ı Hakk’ın yüksek katkılarıyla yazılmış ve sizlere sunulmuştur. Bu nedenle biz hiçbir zaman bu kitabı biz yazdık da demedik.

Şurası muhakkak ki, Rahman’ın aşık kullarına daha cömert davrandığını söylememizde pek mahsur görmüyorum. Durum böyle olunca yazılan şiirlerin duyurulması işlemi de Allah’a kalıyor demektir.    

     

Bir aşığın bu iki unsuru birlikte kazanması, onun halk içinde de makul bir ölçüye göre ihtiyaç duyulan bir nefes olmasını sağlar. Ancak insanlar böyle bir aşığın bu özelliklerini hep birden fark edemezler. Sadece okudukları şeylerden hoşnut olduklarını ifade ederler. Bu hoşnutluğun sadece şekli sanatların güzel kullanımlarından kaynaklanan bir unsur olduğunu düşünmek ilahi ikrama karşı bir haksızlık olur diyebiliriz.

 

Bir aşığın nasıl şiir yazdığını biraz daha açıklarsak sanırım bu husus daha çok açıklığa kavuşur. Kendimizden örnek vermem gerekirse şunları söyleyebilirim. Öncelikle lise yıllarında şiir yazmak nasib olduğunu söyleyebilirim. Sonraki yıllarda şiir yazmakla beraber hem bu yoğunlukta ve hem de bu kalitede, bu duyguda değildi diyebilirim. Bu şiir kitabının hemen hemen hepsi 53 yaşında başlayıp bu güne kadar sürdü (3 yıl). O halde ne oldu da 53 yaşına kadar düşük kalite bir anda yüksek bir kaliteye çıktı? İşte bunun adı “Allah şimdi nasibetti” demekten başka bir şey olmasa gerek..

 

Biraz da şiirlerden bahsedecek olursak; gördüğünüz üzere hem t6asavvuf ve hem de halk edebiyatı şiirlerini eşit ağırlık ve duyguda yazmak kısmet oluyor. Bütün okul hayatım boyunca hem fen derslerim hem de edebiyat derslerim eşit seviyede giden inekçi talebelerdendim.  Arkadaşlarım bana senin kafanın iki lobuda eşit çalışıyor derlerdi. Gerçekten hem tasavvuf ve hem de halk edebiyatı yazmak birçok şaire nasibolan bir şey olmasa gerek.

 

Bu şiirlerin başlaması ilk önce taşlamalarla başladı diyebilirim. Gerçekten iyi bir hatip ve tartışmacı olmanın sukünet bularak bu yöne dönüşeceği aklıma gelmemişti. Örneğin “ümüş bacıma ağıt” ile “Eşşeklik sanatı” adlı şiirler üzüntü ve kızgınlıkla zülme yazılan şiirler olarak öncelik aldı diyebilirim.

 

Sonra bir anda Allah’a olan dualarımı yazdığımı fark ettim. Her dörtlük bir niyaz ile bitiyordu:”kararım yoktur Allah’ım” gibi. Gerçekten gözyaşı ile yazılan bu şiirler İslami konularda yazarlık da yaptığımız için bilgi olarak da beslendi ve gittikçe tecrübe kazanımı ile ustalaşma sürecine girdi.. tasavvuf alanında usta çırak ilişkisi olarak Yunus Emre ve Hoca Ahmet Yesevi’den etkilendiğimi söyleyebilirim. Rahmetli olan bir aşık ya da dervişe çırak durmak şöyledir. Oturursunuz örneğin Yunus Emre’nin divanından 200 şiiri okursunuz ve arkasından bu divanı kapatırsınız ve kendi kendinize şiir yazmaya başlarsınız. İşte bu yazımda kalıp olarak, veya mana olarak veyahutta ferdi yalınkat bir veye birkaç kelime ayni yada benzeşme şeklinde olabilir. Bu benzeşmelerde kasıt unsuru aramak aşığa bir haksızlıktır diye düşünürüm. Zaten gereğinden fazla bir benzeşme olursa bunları aşık şiirinin altına yazar zaten.

 

Halk edebiyatı olarak öncelikle yöre manileri izlenmiş ve üstün bir mana ve kafiye fark edildiği için nasıl yararlanılabileceği üzerinde düşünülmüştür. Arkasından taşlamalar yine devreye girmiş ve 11’li koşmalara bir ön denemenin ardından hızla geçilmiştir. Koşmaların 11’li olması şiirin ifade kolaylığına imkan verdiği için başarılı sonuçlar elde etmemizi sağlamıştır. Özellikle kendi yaşantımızdaki sevdiğimiz kızlar, sıla özlemi, kırşehirin halları, Seyfe gölünün kuşları, annem Yörük olduğu için onlarca Yörük şiiri, babam Türkmen olduğu için Türkmenler, Ahi araştırmacısı olup bir ahi kitabı çıkardığımız için AHİ ünvanı ve şiirleri bu şekilde oldu.

 

Halk edebiyatında izlediğimiz aşık Karacaoğlan olup bununla da usta çırak ilişkisinden yararlandım diyebilirim. Bizim bu iki değerli şahsiyeti seçmemizin nedeni bunlar gibi yaşamakta ve düşünmekte olmamızdan gelmektedir. Hiçbir zaman bir şair taklit etmek istediği aşık gibi yaşamıyorsa yazdığı benzetmeler sırıtır kalır. Uyarlama dahi yapamaz. Sorun olan şey sairin aşık gibi aynen yaşamamasında yatar. Bu yüzden Karacaoğlan’ın güzellere olan bitmeyen aşkı, güzelin ona “var git emmi işine” deyinceye kadar devam ettiği gibi lisede 6 tane kız arkadaşı olup bu yaşta bile güzelleri ayırt etmeden seven, herkesle otobüste, münibüste ve heryerde şıkır şıkır konuşabilen bizim gibi sevgi dolu aşığın ustası Karacapğlandan başkası olamazdı elbet.

 

Bu sırada Karacaoğlan’la Yunus Emre’yi nasıl bağdaştırıyorsunuz gibi bir soru gelebilir. Şöyle diyelim: Tasavvuf asli olarak Allah sevgisine dayanır diyebiliriz. Peygamber ve ümmet düşüncesi de aynı koninin alt tabanıdır diyebiliriz. Halk edebiyatında ise temel olan şey halkın yaşayışıdır. Bu yaşayış uygun bir ahlakı içeriyor olabileceği gibi içermiyor da olabilir. Aşık kişi görünen bir yaşantı kadar görünmeyen istek ve arzuları da şiirinde işleyebilir. Bunlar teşhir noktasına kadar varmadığı sürece, tatlı, latif, heyecan katan, indsanın yapamadıklarına hayali olarak yapma şansı veren ve insanların kendini gördüğü önemli yaşam ögeleridir. Bu yüzden aşıkları başka bir aşığın dışında, kurallara odaklanmış hocaların aqnlaması mümkün olmaz. Yani buna bizim gibi bir damdan düşenin get6irilmesi gerekir diyebiliriz.

 

Bizdeki benzeşme İslamdaki İHSAN ŞUURU’nun bizde çok yükselmesinden dolayıdır. Ağlayarak yazılan onlarca şiir beraberinde ihsan şuurunuda getirecektir. Özellikle tasavvuf açısından ağlayarak kılınan namazlar Allah’a muhabbeti artırır ve diğer insanların duymadığı ve yaşamadığı ve görmediği şeyleri görür hale gelirler. Bu noktadaki bir sıkıntı tarikat, hakikat ve marifet seviyesindeki aşığın yaqzdıklarınjı şeriat ehli kimselerin okuyarak yanlış anlamaya düşmeleridir. Aynen Hallac-ı Mansur’da olduğu gibi.. Bu yüzden aşık ne yaşarsa yaşasın şeraite göre yazmkak zorundadır diyebiliriz. 

 

Şiirlerimden beste yaparak söylediğim ve bazı aşıklarla atıştığım için AŞIK ünvanı uygun görüldü. Ahi araştırmasından ve kitabımızdan dolayı AHİ ünvanı yakıştırıldı. Tasavvuftan dolayı ise KUL ve AHMET FAKİRULLAH isimleri okuyucularımdan söylendi. Bir de hattat ismi olmakla beraber henüz icazetimi almadığım için bunu kullanmıyorum.

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib oldu.

31 Ekim 2012
Okunma
bosluk

Eliften ba

Hakk yarattı cümleyi

Şol kainat içinde

Hepsi zikride anı

Canı mekan içinde

 

Hayal eyle serabın

Niyaz eyle sultanın

Yemez içmez Allah’ın

Arşu kürsi içinde

 

Kalbim eydür ya Rahman

Senden yana kıl ferman

Bağlar dalı hem reyhan

Yeşil çemen içinde

 

Kul oldum hem gezerim

Dürlü donlar bezerim

Hakk’tan güzel beklerim

İpek şallar içinde

 

Senden ayruk kimsem yok

Çala duram derdim çok

Nihayetsiz rahmin pek

Ahir zaman içinde

 

Senden eydur ya Allah

Sala versem illa’llah

Tanırım kulhüvallah

İman beyan içinde

 

Yer gök hükmü senindir

Kullar nazı elindir

Hakk’a şükür dalındır

Lütfu eman içinde

 

Halimize çağurur

Rezzak senden umulur

Sabır darı yakındır

Nazu niyaz içinde

 

Eydür cana ya aziz

Nazar eyle kalbimiz

Bundan böyle hu diruz

Ruhu beden içinde

 

Hüd hüd deyu nişanın

Rahman eydur kudretin

Tesbih okur dillerin

Nice karar içinde

 

Allah ismi okuya

Diller daim şakıya

Dünü güne ulaya

Mah-ı seyran içinde

 

Arşu ala gezerim

Derya deniz gezerim

Nice ağıt düzerim

Gözüm kanlar içinde

 

Tutalar kol kanadım

Kıralar hem umudum

Devadır bu azabım

Kaza bela içinde

 

Okurum eliften ba

Sin eyledim Mustafa

Ben bu gönlü canana

Verdim iman içinde

 

Gülüm eydur gülmedüm

Suçum nedir bilmedüm

Uçup Burak olmadım

Arşu kürsi içinde

 

İman ittüm varına

Azad eyle od’una

Muhammed’in yoluna

Canım kurban içinde

 

Viranda ağıt düzer

Gönülde bağıt yazar

Kıyamda karar eder

Beklerem gün içinde

 

Dilimde tesbih kılsam

Nefsimde tenbih olsan

Kalbimde yakin düşsen

Kitab-ı aşk içinde

 

Cemi kullara başım

Nefsime hem muhtacım

Tövbe kılan çavuşum

Günah canın içinde

 

Gökçe eyler yelinden

Söyledi kuş dilinden

Muhammed’in yolundan

Çağır bir hamd içinde

 

Elham okur maniden

Ahmak desem yaniden

Tevekkeli aliden

Tevbe Nasuh içinde

 

Ahi ahmed yarenim

Kurulur şol bazarım

Ümmet düşer kararım

Rivanül hamd içinde

 

Ahmed yazar kan ile

Ocakta bir can ile

Muhabbetli kul ile

Yaranı aşk içinde

 

 

 

 aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

30 Ekim 2012
Okunma
bosluk

Hudur aşkım zikrim hu fikrim hu (Divan)

Hu ile coşmuşum salik elinden, irfan ehlinden hemin dilinden

Aşığa maşuk yazar hem aşkından, hu’dur canım zikri hu’dur fikri hu

 

La mekanın sırrı hu’dur yari hu, hem ehildir bu kanı mekanın hu

Dert ile yanan kişi söyleşir hu, hu’dur aslı varır kastı yadı hu

 

Canı derdi sual ettim aslından, hu’dur sıdkı irfanın yaranı hu

Derdimin dermanı eyler sultanı, hu’dur faslı döner kendi canı hu

 

Levhi kalemden kıldı nur münevver, zikrile hu der aşka hu müdevver

Aşığı yazar evvelden bilenler, hu’dur gönlü yanar kalbi kanı hu

 

Yarin nihanı bilmez cihanı hu, bu hengamede çıkar cananı hu

Hem maşukunu söyler divanı hu, hu’dur hali nazdır demi baki hu

 

Ahi ahmed aşkın hu’dur şevkin hu, deva bulmaz dertlerin serabı hu

Gonca açmış güllerin beratı hu, hu’dur sevi öldür beni aşkın cevri hu

 

Bağ-ı aşkın serveri ezelden hu, canı şevkin yolları yakuttan hu

Cennet ehli söyler seni candan hu, hu’dur nevi aşkın seli bağı aşkın hu

 

 

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

30 Ekim 2012
Okunma
bosluk

İslam’ın gülleri

Şol cennetin çemenleri

Biter Allah deyu deyu

Açmış islamın gülleri

Kokar Allah deyu deyu

 

Yeller eser tatlı tatlı

Gülşeninde gonca açtı

Girmiş İslam uşakları

Gezer Allah deyu deyu

 

Ol süttendir ırmakları

Aşkın ile içenleri

Rüyasından geçenleri

Söyler Allah deyu deyu

 

Yiyip içmek Hakk’tan cane

Terlesem de nazdan yane

Hurilere donlar biçe

Biçer Allah deyu deyu

 

Mah cemalin benzer aya

Aşıkların meftun ola

Ballar ile ırmak yaza

Yazar Allah deyu deyu

 

Rahim Allah bağış kılar

Mümin diye gönül yazar

Daim tesbih eyler kullar

Eyler Allah deyu deyu

 

Ey Rabb’imin melekleri

Tesbih eder gönülleri

Cümle kuldan çiçekleri

Kokar Allah deyu deyu

 

Arif olan söyler Hakk’ı

Aşık olan yanar çarhı

Gözlerinden akar yaşı

Akar Allah deyu deyu

 

Nurun ile içim dolsa

Zikir ile dilim dönse

Muhammed’e yakin olsa

Karar Allah deyu deyu

 

Allah diyen kulun kimdir

Doğru yola varan azdır

Gülü yazdım aşka beştir

Coşar Allah deyu deyu

 

Vardım gökler kapısına

Rahmet akar yapısına

Sekiz cennet ardı sıra

Açar Allah deyu deyu

 

İpek giyer dokusuna

Kevser içer yakısına

Muhammed’in komşusuna

Yakin Allah deyu deyu

 

Ahi ahmed bağlar başı

Elden ayrı çeker başı

Dosttan sorgu olur başı

Verir Allah deyu deyu

 

Baha kıldım günah çeki

Döke dursun tövbe karı

Hakk divanı dike beni

Sorar Allah deyu deyu

 

Miskin ahmed ağla dertten

Kerim olan verir hoştan

Hakk’ın divanına kuldan

Varır Allah deyu deyu

 

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.

30 Ekim 2012
Okunma
bosluk

Şed kuşaktan görünür

Ey bana ahi diyen

Adımı kendi koyan

Acep ahi mi olur

Şed kuşaktan görünür

 

Başuma tac vurundum

Bele kuşak sarındım

Halka ahi göründüm

Şed kılıktan görünür

 

Dilim zikir söyleye

Kalbim fesat eyleye

Nice dostum bilmeye

Şed helakten görünür

 

Yolu bilmez yaranım

Kulak duymaz hoyratın

Susmaz dilin günahın

Şed dilinden görünür

 

Salahın eyler ayan

Gümansız döker cevlan

Yalansız geçmez düzen

Şed maksuddan görünür

 

Halka sufi göründüm

Sakal cübbe kuşandım

Ağlar iken serindim

Şed giyimden görünür

 

Yardım dedik millete

Zengin olduk illete

Candan veren kullara

Şed salahtan görünür

 

Çırak dedik fakirden

Kalfa bilmez hatırdan

Usta aşar yaşından

Şed riyadan görünür

 

Saldım evla selamı

Alan ağu kelamı

Nice haldir azabı

Şed hesaptan görünür

 

Çırak olsam emirden

Usta öder yemekten

Binbir güne felekten

Şed uzaktan görünür

 

Kalfa olam çıraktan

Elden âlâ yasaktan

Kadir kıymet sanattan

Şed muraddan görünür

 

Şed bağlana belinden

Usta olam yolundan

Şahit olan sanattan

Şed salahtan görünür

 

Elden belinden dilinden

Sahip olasın üçünden

Kapı sofra ve elinden

Şed ikramdan görünür

 

Ahi ahmed sanatın

Yol eyleye salahın

Kim gönülde ustanın

Şed belinden görünür

 

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

30 Ekim 2012
Okunma
bosluk

ahmed sazı duttan, çala durur dertten (Semai)

Sazım niçin inilersin

Derdim vardır inilerim

Ben Rahman’a aşık oldum

Anın için inilerim

 

Bana derler divan sazı

Çala duram derdle sızı

Muhammed’e ümmet nazı

Anın için inilerim

 

Beni bir bağda buldular

Şekerdi tadım bozdular

Kolum kanadım kırdılar

Anın için inilerim

 

Usta elinden çıkalı

Yarin zülfünden çalalı

Dostu canımdan bileli

Anın için inilerim

 

Aylak ozandır diyeler

Yazılarda gezdireler

Üç gün beni eğleteler

Anın için inilerim

 

İnilerim Hakk’tan yane

Döne duram halktan yane

Nesi gerek tercümane

Anın için inilerim

 

Çalar beni derdi olan

Aşık ola evla duran

Kimse bilmez yiten galan

Anın için inilerim

 

Eski saza yeni telden

Nice çalam avaz kuldan

Ağıt kılam vardan yoktan

Anın için inilerim

 

Ben bir bağın ağacıyam

Hem datlıyam hem acıyam

Ben Mevlaya duacıyam

Anın için inilerim

 

Yaradanım aşka yazdı

Muhammed’e yakîn etti

Nefse daim düşman kıldı

Anın için inilerim

 

Döşekte yat döne döne

Uyursun sen kane kane

Varınca gafletle dara

Anın için inilerim

 

Aşık ahmed gönül eyler

Gözü yaşlı günah döker

Kimse bilmez sırrı çalar

Anın için inilerim

 

Ahi ahmed sazı duttan

Çala durur aşka dertten

Canı yazan yazgı Hakk’tan

Anın için inilerim

 

Ahmed sözlerin dutulmaz

Kumaşın burada satılmaz

Yatarak dosta varılmaz

Anın için inilerim

 

 

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

30 Ekim 2012
Okunma
bosluk

Neyleyim (Semai)

Kalü beladan gelmişem

Fani dünyayı neyleyim

Ben dost kokusun almışam

Gülü gülşeni neyleyim

 

Aşk şarabını içmişem

Hakk sadasını duymuşam

Muhammede yol almışam

Canı emanı neyleyim

 

Adem oldum tövbe karı

Eyyübleyin dertler kanı

İsaleyin ruhun canı

Yari cihanı neyleyim

 

Aşık ahmed vuslat diler

Vuslat deyu yanar geçer

Mest oluban candan geçer

Mülkü hesabı neyleyim

 

Zühtü taat eyler isem

Dünü günü ağlar isem

Bir asalı derviş olsam

Altun nisabı neyleyim

 

Aşktan yane çare yoktur

Düşe dursam yare çoktur

Vera kılsam varım yoğdur

 Gari nefesi neyleyim

 

 

aşık ahi kul ahmede nasib olmuştur

30 Ekim 2012
Okunma
bosluk

Gülüm kurban olayım

Ya gel divan durayım

Ya git mecnun olayım

Bağlar soğuk alıyor

Gülüm kurban olayım

 

Ademe ol diyende

Nesline kul yazanda

Darına hay koşanda

Kulum kurban olayım

 

Ellerin bazarına

Dökülmez lisanına

Aşıklar yaranına

Canım kurban olayım

 

Sözüne ar bulunmaz

Nazına yar olunmaz

Sazına söz düzülmez

Dalım kurban olayım

 

Canımı cananıma

Halimi imanıma

Ömrümü çerağıma

Verem kurban olayım

 

Başımın secdesidir

Malımın zekatıdır

Ömrümün abiditir

Halim kurban olayım

 

Salatımı kılayım

Hayratımı vereyim

Muhammed’e koşayım

Külüm kurban olayım

 

Sıfat ayan eyledin

Zatı andan sırladın

Cümle boynu eyledin

Nazım kurban olayım

 

Azabımı çekmeden

Şarabımı içmeden

Ölmeden de ölmeden

Ölim kurban olayım

 

Selamımdan evladır

Merakımdan süfladır

Niyazımdan beladır

Yadım kurban olayım

 

Selam saldım güzele

Al kuşana beline

Yar koynumda gecele

Yarim kurban olayım

 

Bahar ermiş salından

Güzel yetmiş boyundan

Cümle ümmet kaşından

Ağlar kurban olayım

 

Yare yandım yakıldım

Ele düştüm alındım

Er kişiden sayıldım

Çağlar kurban olayım

 

Sofra düzdüm türlüdür

Bacıları güllüdür

Çırak kalfa ustadır

Eyler kurban olayım

 

Sözümden âlâ gelen

Yumuşa bela diyen

Edebi evla sayan

Beyler kurban olayım

 

Mecnun yazar elinden

Leyla sayar nazından

Muhabbetli yolundan

Gider kurban olayım

 

Bahar geçer gülünen

Güzel güler nazınan

Böyle sevda canınan

Çeker kurban olayım

 

Kimler geldi göçtüler

Seve seve öldüler

Candan geçip gittiler

Ölür kurban olayım

 

Ahi ahmed kurbandır

Canı Hakk’a kurbandır

Ümmet kaşı bundandır

Kurban kurban olayım

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.

30 Ekim 2012
Okunma
bosluk

Vuslat kılmaz ayanı yok

Zikredelim gel Allah’ı

Aklı canım yok vallahi

Bir denize taht kurdum ki

Durmağa kim payanı yok

 

Nazar kıldım bir eşiğe

Gördüğümden kim deliye

Bir yüksekte köşk dimeğe

Çıkmağa merdivanı yok

 

Köşküne var girenlerin

Maksuduna erenlerin

Ene’l Hakk’ı diyenlerin

Sebebe ihtiyacı yok

 

Dergah budur agah budur

Düzer arzusun dem budur

Girer bir denize yunur

Gayri onun kenarı yok

 

Sözle ayan ilm iledir

Dille devran hüsünledir

Aşk-ı nazım Hakk iledir

Yar anın hiç nişanı yok

 

Hayalini gönül bilmez

Sıfatını elden görmez

Darasını akıl çekmez

Anmağa hem lisanı yok

 

İman ile hüsnün bilem

Nihan ile vasfın gizem

Beyan ile zatın yazam

Yazmağa can kalemi yok

 

Genci yaşlısı dertlisi

Yazar ayanı gizlisi

İlm ile cümle lisanı

Bilir dem tercümanı yok

 

Din içinde mü’min saydım

İns içinde kullar gördüm

Küfr içinden kafir çektim

Gezer ana ziyanı yok

 

Ahmed sorar sualini

Hakk’tan bekler meramını

Aşk iledir niyazını

Çözmeye imtihanı yok

 

Bahar ile yazı savdım

Gonca güle aşkı yazdım

Kullar ile cana düştüm

Aşıklara gazabı yok

 

Gelen geldi giden gitti

Gelen gitmem deyu öttü

Nefsi yenen Rabb’in bildi

Bulunmaya nazarı yok

 

Hakk nazar ider kullara

Kul döner türlü hallere

Bülbül yazar gönüllere

Gülşeninde bazarı yok

 

Sabah ağşam varım sersem

İsm-i Hakk’ı küne versem

Ölüp ölüp candan olsam

Dört kitapta inkarı yok

 

Hakk korkusu er eylesin

İşi gücü zâr eylesin

Cümle veli yar eylesin

Vuslat kılmaz ayanı yok

 

Aşktan ağıt kılar kime

Vere durur nur eline

Viran gönül şad yeline

Eser halden şikarı yok

 

Kendim bilem elden âri

Düşte gördüm baştan âri

Cana yazdım kuldan âri

Nazarına giresi yok

 

Hakk’ı sevem diyenleri

Nefsin zoru kılanları

Ettiğini bulanları

Yazar elden bizarı yok

 

Aşıkların darı ile

Yakupların zarı ile

İnayetin Bari ile

Salar kuldan nihanı yok

 

Ahi ahmed söyler sözi

Kan büridi iki gözi

Kara olmaz aşık yüzi

Yazar candan hesabı yok

 

Ahi ahmed aşık düşer

Kundurası şaki eyler

Ağşam sabah niyaz eder

Rabbisine kararı yok

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

30 Ekim 2012
Okunma
bosluk

Notice: Undefined variable: pagingMiddleString in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/wp-page-numbers/wp-page-numbers.php on line 222
kırşehir Son Yazılar FriendFeed

Son Yorumlar


Notice: Undefined variable: pre_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 20

Notice: Undefined variable: post_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 26
cami alttan ısıtma
halı altı ısıtma
cami ısıtma
cami ısıtma