Notice: Undefined variable: has_ut in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/all-in-one-seo-pack/aioseop.class.php on line 567

Aşık Paşa’ya II

Halk dahi eyledi bela aşkından

Aşık’a ram oldu ilmin şavkından

 

Mısır’da hükm-ü firavun karıyken

Firavun duysun Allah’ın kanıyken*

 

Şirk daim ölür zaman zebundur*

Tevhid daim yaşar kalpler zebundur*

 

Kubbet-üs Sahra’dan bir nur yükseldi

Çevresi nurdan sırrını söyledi

 

Ahmed  gördü bu  nuru nerededir

Kubbe etrafındaki çemberdedir*

 

Bir nur dahi ayan oldu ahmede

Burakla çıkarken giz Muhammed’e*

 

Yazdı kaç pencere görmek dilinden

Miraç idi maksud görmek şevkinden

 

Hakk’tan bir fehim erişti Paşa’ya

Haram’dan Aksa’ya düştü veraya*

 

Burak dahi bilir oldu erini

Onca yüğseğ aşar oldu yolunu

 

Arş alaya serer oldu postunu

Makam eyler kul deyu kim aşkını

 

Gümanım yoktur şikarım ümmetten

Aşk duysa gelecek her bir sünnetten

 

Şafi ol, şafi ol ya aşk neferi

Cümle ümmet söylenirmiş gel beri

 

Aşık’tan Muhammed’e selam oldu

Selam kim ziynetlerim zebun oldu

 

Bir ahi ahmed kul oldu edepten

Ümmete yandı can baha teninden

 

Nice buhran sarmış iken memleket

Hayra döndü Aşık ilen felaket

 

Mutasavvuf söyler Hakk’ın dilinden

Halka yol eyledi aşık kaşından

 

Maksudu Türkçe idi hem Garip’ten

Name deyu namlandı hem dilinden

 

Türklerin evveli Orhon yazından

Kutadgubilig bezeye elinden

 

Kim korkar dedem korkut diye dursun

Nice aşkı efsane yaza dursun

 

Her birinden fışkırır nice yarim

Nazara düşer imiş saçım başım

 

İlahi aşka güzel ahlak yazdım

Güzel ahlak katında gayri gördüm*

 

Gül insan eyledim tasavvuf  kânı*

Güzel insan aşık imiş halk varı*

 

Aşık eyler kim Yunus’luk söylenir

Yunus kim bir adem deyu boylanır

 

Süleyman derler çelebi söylenir

Name salar Garip kuldan benzetir*

 

İlahi aşka kul düşer Mevlana

Aşkın neyinden  süzüldü Paşa’ya*

 

Marifetten bir name ey İbrahim

Sen de Aşık sazı çal hey İbrahim

 

Leyla vü Mecnun’dur kim aşk sazından

Aşk eyledi kamu alem yadından

 

Mecnun ile menem aşkı  hal melül

Men Mushaf  hatmedem o kaldı vel-leyl*

 

Yusuf ile Zeliha aşk nazıdır

Beridir günahtan ki kul canıdır

 

Her ne var ise alemde aşk imiş

Aşk olmaya bir kuru toprak imiş

 

Kaç Sinan Paşa bir Garipnamedir

Aşık’tan bu nesle selamnamedir

 

Yazıcıoğlu Mehmet derler  buna

Kaygusuz Aptal kıldım aşkı baha

 

Eşrefoğlu Rumî sözün telinden

Bakî bakidir aşık yelinden

 

Harname yazar Şeyh Galip tülünden

Paşa’dan süzüle zaman elinden

 

Hikmetinden sual olmaz Paşa’nın

Ahmedî kul üzre aşık hüccetin

 

Nabi’dir Rami Mehmet paşa haddi

Koca Ragıp paşa anın veraı

 

La ilahe yoktur illallah bes bes*

Kul eyler hünkar cem’i ol Allah bes*

 

Sultan Ahmed’i bir eyledi paşa

Hüdai derler Aziz Mahmut kaşa

 

Müştak Baba sırrından aşık eyler

Bir Sami Abdurrahman paşa neyler

 

Aşık’a dil Türkçe’den gayri yoktur

Kaç kelam eylese Türk gayri yoktur*

 

Dil eydur ki kural üzre olmalı*

Gülşehri eyler gönlünce uya olmalı*

 

Güzel Türkçe Aşık’tan sadır oldu

Kimseler demine var bakmaz oldu

 

Türk Dili garip idi nameden*

Türke gönül akmaz idi kimseden* 

 

Yaban ilde yaban diller peyledi*

Türk dahi kendi özün bilmedi

 

Türkü saldım ince uzun yollarda

Nişanı  ulu menzilli yurtlarda

 

Hikmet ile gönül arar çöllerde

Dille sevilir güller gönüllerde*

 

Her dilde nice eksik yol eyledi

Kemal için uyumları  kolladı*

 

Günlük hayattan yol verdi halkına

Nice ekin deyu oğul şavkına

 

Benim kıza senin oğlan yakışır

Davet kılak cümle alem doluşur

 

Kızlarımız gelin ola otağdan

On çocuğa ad olaydı Aşık’tan

 

Gel bir de öksüz sen doyur hayrına

Hayır kim evlendir onu bahtına

 

Hakanlık akla asalet babından

Yiğitlik ve ilim feta abından

 

Vefa ve cömertlik gerek sıdkından

Paşa yazdı bunları şart âlîden

 

Rahatlık neşe ve sevinç aranır

Güven ile inşa olur boylanır

 

Garipnameden marifetname hem

Gençname dahi izledi Aşık dem

 

Başarı ve saadet gerekirmiş

Hakikat birlik ânâ karakırmış

 

Vahdetle cihana yürü devletlüm

İslam fışkırsın temelden Allah’ım

 

Mevlana’nın aşkına yandık Fars’tan

Yunus’un özi ile Paşa Türk’ten

 

Nice yemek ve kumaş pazarladı

Al tamgalı adamlar vergiledi*

 

Zübde-i alemde çimlenir insan

Kainat urbamdır  ol emre insan

 

Aşık’a tarikat nedir adaptan

Uçurur şeyhini mürid  sıdkından

 

Kainat aynadır sana bilseydin

Hakikat mizandır sana görseydin

 

Gör kendini gör kendini davettir

Görmez kalbe nişan vermek afettir

 

Her bir varlık yazıldı hem inceden

Söylendi ânın faslı hem niceden

 

* lı yerlerde sır vardır

devamı III’de……………….. 

 

AŞIK PAŞA:

1272 de arapkirde (Kırşehir) doğup 1332 de vefat eden bu zat, büyük şeyhlerden olup zaviye kurmuş ve ilim yaymıştır. Osman Bey’in söğütteki hutbesine katılmış ve Kırşehirin Osmanlı topraklarına katılmasında rol oynamış ve Kırşehir Beyliği verlmiştir Osman Bey tarafından.. Orhan beyle de bağı vardır. Osmanlı askerinin nasıl yapılanması konusunda da Şeyh Edebali ile birlikte katkıları vardır. baba İshak isyanına katılmamış, ancak babasının müridi baba ishak diye babası muhlis paşa kellesini vermiştir.

 

en önemli eseri GARİP-NAME’DİR. o dönemde herkesin farsça edebiyatı ve resmi yazışmayı, arapçayı ise ilim dilinde kullandığı ve aktarma tercümeler yaptığı bir dönemde tamamiyle özgün ve tercümesiz 10 613 beytlik “failatün failatün failün” kalıbıyla yazdığı TÜRKÇE eser vermiştir.. içinde dinin ve hayatın içinden her şeyi koymuş, dil hakkında da gramer oluşturup kuralları geliştirerek kelimeler üretmiştir. şu sözler o dönemler için ne kadar ilginçtir:

 

Türk diline kimesne bakmaz idi

Türklere hergiz gönül akmaz idi

 

Türk dahi bilmez idi ol dilleri

İnce yolu ol ulu menzilleri

 

sevgili okurlar, bu zatın yaklaşık 15 yıl önce annesinin mahalle içinde kaybolmuş mezarı dedemin (annemin babası) aşıkpaşa mahallesindeki evinin bahçesine sıkışmış idi. anneannem gilde bu kadın evin mutfağına gelir ve tereklerdeki bakır kaplar düzeltirmiş. anneannem de onu gündüz gözüne görürmüş. bir gün eve gelin gelmiş. geline de görününce gelin korkudan hayalet var diye kaçmış. anneannem gelip şöyle demiş. bak demiş gelin senden korkuyor. artık gözükme olmazmı deyince daha görünmemiş.  daha sonra biz o zamanki belediye başkanıyla görüştük ve aşık paşanın türbesinin arkasına defnini sağladık.

 

ikinci tespitimiz onun yaşayan akrabaları ile ilgili oldu. kırşehirde vefat eden arzuhalci Galip Kaya abimizle halen yaşayan ve 35 islami eseri olan Recep Okatan abimiz olduğunu bulduk. bu zatlarda çok muhterem kişiliklerdir. Aşık Paşa kendisine uzaktan kuran ve dua okunmasının yerine yanına gelinmesini rüya yoluyla serzenişte bulunmuştur. ayrıca bu fakir kardeşiniz de yanındaki mezarlıkta yatanlardan olup azap çeken var ise o kişi ile azabı arasına engel olacak bir şey koyduğunu gördü. o azap çekenin yerine bu fakir üç gün yattı da Allah’tan affını sağladı.

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.

5 Aralık 2012
Okunma
bosluk

Aşık Paşa’ya

Baba İlyas’tan var bir kol uzadı

Muhlis Paşa sülbünden ad oldı    

 

Baba İshak derc oldu şer yolundan  

Baş istendi İlyas deyu şeyhinden     

Zaman şerlidir Keyhüsrev ikidir

Bin iki yüz yetmiş iki Arapkir 

 

Geldi cihana bir kayıtlı adem

Hızır’dan rahmet oldu Aşık adem 

 

Fena makamı erişilmez hikmet

Yar oldu Rahman güler yüze izzet

 

Çirkin işlere hiç düşmemiş gayri

Ne almışsa anı söyler Hakk sırrı

 

Bir Bekir’i sıdk eylemiş gönülden

Adli sanat Ömer Aşık sazından

 

Osman hayası hicapdır edepten

Ali cömertlik nişanı ilimden

 

Cümlesinin ahlakı cem oluptur

Aşık bahçasında can gül oluptur

        

Cihana kim değer verir yolundan

Sekiz cennet anda söyler sazından

 

Dokuz felek meydan kılar halinden

Dolaşmağa veli derler vuslattan

On bölümü onundan aşikare

Yazıp düzdü garipten name diye

 

Yandı yakıldı aşktan Hakk’a döndü

Canlar ve akıllar kim dahi gördü

 

Alemin sırrı ayan idi ona

Kainat yazdı ikra’ dan bir bela

 

İlm-i ledün olmadan görmek ne ki

Kör gözle nazar etmek kalbler çeki 

 

Aşığın yolu Hakk’tan düzülmüştür

Nice güzellik bahasız verilmiştir

 

O kaza sözünden kader yüzüne

Kadir özinden kudretin aynine

 

İlmi noktadan artırdı cahiller

Noktada söylermiş ilmi aşıklar*

 

Aşığın şavkı paşadan geledur

İçten dışa rahmet çerağ oladur

 

Boydan ârî güler yüzü yar idi

Yare bilmez rahmet üzre nur idi

 

Ahlak ile düşer idi gönüller*

Eyi duysa imam idi fakirler

 

Aklı keşf ile çekerdi nizasız

Dilinden hikmet akardı bahasız

 

İlahi ilmi çerağ kıldı cânâ

Akıl amel ve feraset hem ânâ

 

Çerağın cihan üzre salmıştır

Aydın ola cihan ânı bilmiştir

 

Fütüvvet sahibi olmak yokuştur

Müşkülleri çözmek ânâ bakıştır

 

Riyasetin katığı geven ola

Halvet ve tilavet ve zikir cânâ

 

Terbiye fikir ve ibadet anda

Hakk’a münacat evladan yazıla

 

Kalbi ruhla sırlaya keşfe âyân

Bir nazar kıla dua ile sultan

 

Latifî der velilerden Aşık’tır

Arifler şem’i çerağından ışktır

 

Sahibi maariften yazıldı hem

Arslan yelesinden gül dokundu hem

  

Acem sınır boylarından geleler

Vatan tutup Kırşehir’de öleler

 

Şeyhi Hamedani veliyi sultan

Ali bin Muhlis bin şeyh İlyas andan

 

Büyük şeyh dimek ne ânâ zül ola

Zenginliği gönül eyler zühd ola

 

Söze sultan bildik arif kaşından

İmana delil eyler salahından

 

Melekût denizleri gezmeye kim

Ceberrut dünya ânı bekleye hem

 

Hakikat müşkili anda söz bulur

Kim ki anlamaya kanda hay durur

 

Hazineler açıktur Hakk’tan bela

Kılmadı nefsine andan mübtela

 

Süleyman Türkmanî tasavvuf yoldur

Kemalde marifet arınmış kuldur

 

Kimseler bilmezdi anın sırrını

Söyler idi varacağı meylini

 

Kırşehir’in toprağından kök salar

Edebali öğüdüyle bir çınar*

 

Osman Gazi ile eyledi kelam

Devletü cihan söyledi hem allam

 

Osman hutbesinde şeyhler var idi

Kalplere sultan Aşık’a yar idi

 

Kırşehiri çekti Osmandan yana*

Birlik ile güven ve neşe ola

 

Aşık paşa paşadır şedden yana

Sultana kuşattı ahiden yana

 

Al-i Osman arar oldı ân gibi

Karar kıldı vü Kırşehire bey gibi

 

Aşık’a beylik kıldı Osman mührü

Mühür kim Hakk’tan ata ferman zühtü

 

Bir zaviye kurmuş idi haramsız

İlim neşri maksud oldu akçesiz

 

Elvan Çelebi’den bin Latifiye

Söylendi velilik aşık cevrine

 

Tarikattan hakikate sahiptir

Marifetten hilkatine mahbuptur

 

Acemden yol eyledi Kırşehir’e

Vatan dedi yazınca hem dilinde

 

Devri Orhan idi selam eyleye

Hacı Bektaş beyaz deyu biline*

 

Orhan dahi kuşandı şedd lalinden*

Ahiler donu salimdir halinden

 

Vakt-i Orhandır sultanlık eyleşir

Gönüller türabı aşık söyleşir

 

Kıim büyük şeyhlik verirmiş post ile

Nice zenginlik gönülden cevr ile

 

Nice ferman yazar söze sultandır

İmana bulunmaz delil burhandır

 

Kim melekut denizlere gezgindir

Mutmain olmaz mı suküt yazgındır

 

Ceberrut dünyasının anahtarı

Aşığa verilmiştir tövbekarı

 

Hakikat müşkülleri kim sözünden

Mesele komaya ayan özünden*

 

Kim hazine kıldı Hakk yar kuluna

Bilirdi anın sırrını belaya

 

Süleymanı Türkmani tedrisinden

Hay der edeple aşık bu kulundan

 

Bir zaviyedir aşığın emrinden

Sofra düze bac’lar ahi yolundan

 

İlme neşre kim yol etti kalemden

Kalem dedi aşk kelamı kadimden*

 

………………………….devamı II’de

* lı yerlerde sır bulunmaktadır..

 

AŞIK PAŞA:

1272 de arapkirde (Kırşehir) doğup 1332 de vefat eden bu zat, büyük şeyhlerden olup zaviye kurmuş ve ilim yaymıştır. Osman Bey’in söğütteki hutbesine katılmış ve Kırşehirin Osmanlı topraklarına katılmasında rol oynamış ve Kırşehir Beyliği verlmiştir Osman Bey tarafından.. Orhan beyle de bağı vardır. Osmanlı askerinin nasıl yapılanması konusunda da Şeyh Edebali ile birlikte katkıları vardır. baba İshak isyanına katılmamış, ancak babasının müridi baba ishak diye babası muhlis paşa kellesini vermiştir.

en önemli eseri GARİP-NAME’DİR. o dönemde herkesin farsça edebiyatı ve resmi yazışmayı, arapçayı ise ilim dilinde kullandığı ve aktarma tercümeler yaptığı bir dönemde tamamiyle özgün ve tercümesiz 10 613 beytlik “failatün failatün failün” kalıbıyla yazdığı TÜRKÇE eser vermiştir.. içinde dinin ve hayatın içinden her şeyi koymuş, dil hakkında da gramer oluşturup kuralları geliştirerek kelimeler üretmiştir. şu sözler o dönemler için ne kadar ilginçtir:

 

Türk diline kimesne bakmaz idi

Türklere hergiz gönül akmaz idi

 

Türk dahi bilmez idi ol dilleri

İnce yolu ol ulu menzilleri

 

sevgili okurlar, bu zatın yaklaşık 15 yıl önce annesinin mahalle içinde kaybolmuş mezarı dedemin (annemin babası) aşıkpaşa mahallesindeki evinin bahçesine sıkışmış idi. anneannem gilde bu kadın evin mutfağına gelir ve tereklerdeki bakır kaplar düzeltirmiş. anneannem de onu gündüz gözüne görürmüş. bir gün eve gelin gelmiş. geline de görününce gelin korkudan hayalet var diye kaçmış. anneannem gelip şöyle demiş. bak demiş gelin senden korkuyor. artık gözükme olmazmı deyince daha görünmemiş.  daha sonra biz o zamanki belediye başkanıyla görüştük ve aşık paşanın türbesinin arkasına defnini sağladık.

 

ikinci tespitimiz onun yaşayan akrabaları ile ilgili oldu. kırşehirde vefat eden arzuhalci Galip Kaya abimizle halen yaşayan ve 35 islami eseri olan Recep Okatan abimiz olduğunu bulduk. bu zatlarda çok muhterem kişiliklerdir. Aşık Paşa kendisine uzaktan kuran ve dua okunmasının yerine yanına gelinmesini rüya yoluyla serzenişte bulunmuştur. ayrıca bu fakir kardeşiniz de yanındaki mezarlıkta yatanlardan olup azap çeken var ise o kişi ile azabı arasına engel olacak bir şey koyduğunu gördü. o azap çekenin yerine bu fakir üç gün yattı da Allah’tan affını sağladı.

 

bu üç yazının doğruluğunu bu zat bize doğrulamış ve tasdik etmiştir. ikram olarak da aşağıdaki sırrı bize biiznillah vermiştir

————————————————

 

Not: Her kim bu sitede yer alan islami bir emirle amel ederse; o kişiye duamız vacip olmuştur. Şifa bulur veya işi olur ve imanla göçer ve ahirette şefaatimiz vacip olur bi iznillah. Bu bir dua’dır. İlgili yazıyı okuyunuz lütfen (Derdi olan, imanla ahirete göçmek isteyen, ahirette bi iznillah şefaat duası talep eden her kim var ise; bu yazıyı okuya,) yazısı..

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

2 Aralık 2012
Okunma
bosluk

Haçça’daki gamzeler (Koşma)

Benden selam edin selvi boyluma

İnce belli al yanaklı canıma

Yenem derim de yenemem kalbime

O yarimin dengini bulamadım

 

Elimden kaptırdım canım Haççayı

Okur gezer idi bağı bahçayı

Çaplı dibi kuytu idi sarmayı

O canımın bendini aşamadım

 

Bir yağız atla Haçça’yı kaçırsam

Mavzer sala gardaşları yumulsam

Kış ortası düğün dernek dökülsem

O zalımın çarhını kıramadım

 

Allar geymiş harelere bürünmüş

Asbap düzüp düğünlerde sürürmüş

Benden âri kaç yiğide kaş atmış

O kahpenin punduna çökemedim

 

Dağlar çiçek açmış çiğdem nazınan

Çekmiş perçemini kardan yazınan

Selam etsem turnalarla sazınan

O incenin belini saramadım

 

Seher yeli yarden âri çavda gel

Güle dedim benle harda olda gel

Benden geçtim candan âlâ yanda gel           

O belanın şem’ine yanamadım

 

Göz göz olmuş sinemdeki yareler

Çare olmaz Haçça’deki gamzeler

Bazar kurdum bezirganım güzeller

O vefasız aşka kandıramadım

 

Bir selamı geldi elden alemden

Melhem olmaz yürekteki yareden

Eğer ölür isem ben bu nazardan

O yagazın lebini ememedim

 

Nideyim ağalar beyler nideyim

Ben bu Haçça’yla kader mi bozayım

Hakka ruz eyleyip can mı vereyim

O maralın canını çözemedim

 

Haçça’nın lebleri bellidir belli

Zülfünün telleri topuktan sallı

Kararım kavidir yazgımın cevri

O garazkar tavrını yıkamadım

 

Güller açar Haçça gelmez bahçadan

Yakut desem mana çalar Haçça’dan

Diller nider gözde mizan karardan

O Haççanın bağını bozamadım

 

Haçça’nın şalı ipekten ipekten

Mevlam sabır versin darın düşenden

Bir gül olsam beni hara çekenden

O selvi boyu yaylaklayamadım

  

Ahi kul ahmedim Haçça’dır aşkım

Haçça’yla döner dünyam lakin zalım

Aldığım her nefes Haçça’dan yazgım

O algını levhe yazdıramadım

 

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

16 Kasım 2012
Okunma
bosluk

Bir zülfü siyah (Koşma)

Yar elinden bade içtim sorulmaz

Ela göze sürme çeker aldırmaz

Ben bu yare niza etsem alınmaz

Bir zülfü siyaha sözüm var benim

 

Ak ellere al kınalar yakışır

Sırma kola altun akçe takışır

İnce belden al kuşaklar çözülür

Bir yavru ceylana zülfem var benim

 

Ahmed kumaşın burada satılmaz

Okka okka günah döksen azalmaz

Güzel ile sohbet kârı nico’lmaz

Bir gökçe geline kastım var benim

 

Yiğit olan sabır küpün kırdırmaz

Güzel olan gökçe olur söyletmez

Muhanete çanak tutmak yaraşmaz

Bir kaşı kemane yazgım var benim

 

Severim de göğnüm geçmez güzelden

Bahasıdır candan geçmek tezelden

Seni benden beni senden çalandan

Bir sevi kuluna canım var benim

 

Ak memeler domur domur başlanır

Zülfünü salma gel gönlüm hoşlanır

Bu garibe kuyu kazma darlanır

Bir güzel nazına katlim var benim

 

Al yanağın helal düşer allanır

Gonca gülün deste deste koklanır

İnce beller usul boylar şartlanır

Bir avaz saza yaylağım var benim

 

Gül dalında har mı olur yakmağa

Geyme dedim geydin allar nitmeğe

Sorsam bilmez kimler ile dostluğa

Bir teni tazeye canım var benim

 

Güzel seni sevmek alem cevridir

Candan geçmek ola derviş sırrıdır

Can verip de canan sevmek aşkıdır 

Bir yari ahmede zühdüm var benim

 

Yar senin menendin yok şu alemde

Kaç yiğit kırıldı canan diyende

Sen beni darıldı kanda yazanda

Bir lebi zalime tutkum var benim

 

Dost bahçasının bülbülü ötermiş

Bülbül kim gülü sırlayan ahmedmiş

Aşka düşmek candan âlâ belaymış

Bir canı ziyana kanım var benim

 

Yaşar oldum yazgı diye kaderden

Naçar kaldım canım ister tenimden

Dara düştüm nazlı diye ölekten

Bir canı kudrete dehrim var benim

 

Ahi kul ahmedim yoktur zararım

Uğrun uğrun güzel sevmek sanatım

Canı verdim yetmez dedi cananım

Bir gönül mahına sorgum var benim

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

16 Kasım 2012
Okunma
bosluk

Canana can mı, cana canan mı? (Koşma)

Bir güzelin hatırına nazına

Ağu içmek şeker şerbet bal olur

Bir sevişir bir gücenir yarine

Ağu içmek şeker şerbet bal olur

 

Güzel seni sevmek değer cihana

Kavi durmak gerek aşkı imana

Varsa da yoksa da sebepsiz cana

Aşık olmak ballı kaymak tad olur

 

Bahar gelir güller açar ben alır

Gonca için bülbül şakır naz alır

Benim yarim baha ister can alır

Canı vermek körpe kızda hal olur

 

Güzel ile sohbet etmek güzeldir

Güzel ise ölçer biçer nazendir

Yiğit bekler kola yatar sazendir

Bene dönmek geçmez akçe pul olur

 

Kara kaştan sürme gözden sorulmaz

İnce belle usul boydan geçilmez

Tatlı dille güzel huya doyulmaz

Gökçe olmak gelin kıza gül olur

 

Zaman kötü ahir oldu zahirden

Kadın erkek bilmez oldu cinsinden

Hakkım diyen zırlar oldu zalimden

Görev bilmek İslam üzre derc olur

 

Bir ahi ahmed var idi zararsız

Bir canan için can verdi ağusuz

Aşk ve sevda yavan kaldı çaresiz

Canı için canan diyen zül olur

 

 

(kim ki can içun cananı sevdi, canın sevdi / kim ki canan içun canın sevdi, cananı sevdi= Mevlana k.s. )

 

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

16 Kasım 2012
Okunma
bosluk

Yeli inmiş dula benzer (Semai)

Onüçünde bir yar sevdim

İnce uzun sala benzer

On dördünde ballı kaymak

Helal düşmüş güle benzer

 

Onbeşinde naza düşer

Domur domur göğüs sıkar

Gerdanına zülfün salar

Tel tel olmuş saza benzer

 

Onaltıda boyu atar

Selvi boylu dala döner

Al yeşilli fistan giyer

Algın esen yele benzer

 

On yedide kalem çalar

On yiğide çalım satar

Bahçalarda güle söyler

Hüsnü aşkı yaza benzer

 

Onsekizde kendin bilir

Sevdiğine cilve dürür

Öper sever azgın olur

Çağlayacak suya benzer

 

Ondokuzda isyan eder

Ana avrat dümdüz gider

Pantul giyip erkek olur

Emir veren  beye benzer

 

Yirmisinde derya deniz

Hayal kurar boylu ikiz

Sala verir pek çaresiz

Yeli inmiş dula benzer

 

Yirmibirde gelen giden

Boylu boysuz alan veren

Bekler daim selvi boylun

Satılacak mala benzer

 

Yirmikide olur hasta

Türlü türlü yemek pasta

Zülüfleri tevir deste

Yaresine cana benzer

 

Yirmiüçte allar giyer

Çıkmaz cana mani düzer

Aşka kitab gönül bezer

Vakti geçmiş yaza benzer

 

Yirmidörtte kader düzer

Felek deyu ağlar sızlar

Komşulara haber salar

Geçmez akçe pula benzer

 

Yirmibeşte gülü solar

Turnalarla haber salar

Onmaz yare kucak açar

Niyaz eyler kula benzer

 

Yirmialtıda candan geçer

Kalbur tutup kurşun döker

Şallar geyip sürme çeker

Çula girmiş saya benzer

 

Yirmiyedi zülfün teli

Var gereydi yarin sazı

Dul göründü kader yazı

Boyun bükmüş kaşa benzer

 

Ahi ahmed sever nazı

Onbeşinde sarar kızı

Bu kaçıncı yarin âhı

Çotaklamış şaha benzer

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

13 Kasım 2012
Okunma
bosluk

Melül melül (Koşma)

Ela gözlerine kurban olduğum

Baharı kıştan bekle melül melül

Dara düşürür de meftun olduğum

Baharı kıştan bekle melül melül

 

Kararım kavi salmam gel koynumdan

Baharın yaza döner bal lebinden

Canımın canı eyler hal deminden

Sabahı kaştan bekle melül melül

 

Severim seni alsam alyanaktan

Sevabım sensin günahım nigardan

Vefalım olsan dolansan canımdan

Düğümü aşktan bekle melül melül

 

Güzelim güzel eylesen yumuştan

Tatlıdır dilin gökçelik suyundan

Bahadır huyun azabım çekinden

Yananı candan bekle melül melül

 

Hayaldir hayal etmeye bakıştan

Nicedir serap görmeğe halından

Canandır canı almağa kastından

Yazanı Hakk’tan bekle melül melül

 

Nihanım sensin ayanım kaşından

Baharım sensin bizarım lebinden

Vefalım sensin şikarım yasından

Veraı benden bekle melül melül

 

Ahiyim ahi yaranım çıraktan

Ustaya sorarım hani suçundan

Bacılar düzermiş sofrayı zülfünden

Pabucu damda bekle melül melül

 

Ahi ahmed söyler gönül sazından

Kimse bilmez gönül şavkı halından

Naçar kalır ele düşmüş yoğundan

Nurunu yoğdan bekle melül melül

 

 

dara düşürür:  zora düşürür

leb: göğüs, meme

gökçe: ahlaki kıymet

vera: iyilik

şikar: kıymetli

 

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.

9 Kasım 2012
Okunma
bosluk

Canum efendim (Divan)

Sensin kamu alem yari, Yollarda gönül yoldaşı

Eylersin canlar söyleşi, Bezerim canım efendim

 

Devletlüm erkandan bile, Marifet canından geçe

Seninle gönülden diye, Azadım canım efendim

 

Çok yaşayan ahir ölür, Güler iken ağlar tevir

Arar isem bulmak nedir, Kararım canum efendim

 

Seni sevmek nice iştir, Ağu içem darı hoştur

Bin yaşasam gözüm yaştır, Ağıtım canum efendim

 

Gözüm gözler tüter daim, Dilim söyler sende canım

Bu can düşer dara zarım, Dağlarım canum efendim

 

Yüreğim çarpar hal ola, Gayrim yoktur senden belâ

Senlik benlik yite da’va, Katışam canum efendim

 

Benden geçtim yittim anda, Varı yoğa çaldım kanda

Gördüm ayan seni canda, Cananım canum efendim

 

Şaşı kula yok bazarın, Seni gören gül nazarın

Nakşı nakşeden nakkaşın, Halikum canum efendim

 

Nakşı yazan rengi düzen, Kalem eyle yüzde gülen

Gözyaşıdır gözde mizan, Mihengim canum efendim

 

Dilerim seni varından, Lütfeyle Bari nurundan

Bi-çare ahmed canından, Olaydım canum efendim

 

Kararım sensin efendim, Nirengim sen, hem yaranum

Cihanda her dem nazarım, Veraım canum efendim

 

Seninle eylesem canı, Hem dahi muhtacım seni

Gör kimdir ayağın tozu, Kölenim canum efendim

 

Ey yarenler bakın hele, Gönlümü çalan güzele

Ah edip yine de yansam, Yakılsam canum efendim

 

Aşk od’na yanmak gerek, Yanmak ne kül olmak gerek

Muhammed’e sidre gerek, Yukinun canum efendim

 

Arayanlar bulur imiş, Bulanlar hem arar imiş

Kafir bilmez zoka yemiş, İmanum canum efendim

 

Aşkından hasta olayım, Hem savrulup kavrulayım

Halden hale çevrileyim, Meramım canum efendim

 

Aşık canu ayru değil, Yere girse gayri değil

Kulu düşse niza değil, Salahım canum efendim

 

Evvel ahir sende biter, Hayyü’l Kayyüm aşkda yüzer

Aşık yanar maşuk nider, Aşığım canum efendim

 

Canım kafeste çırpınır, Aşk odına hem berkinir

Can boyna urgan geçirir, Ömürüm canum efendim

 

Aşığam sana hasretim, Hasret ne, gözde hicabım

Görünmedi aşk nihanım, Ayanum canum efendim

 

İman ile yaşar alem, Tapa durur belâ adem

Bil İmanım aşktır menim, öleyim canum efendim

 

Aşık ahmed iman arar, İman ne ki aşkın sorar

Aşk imanı kavi boyar, Sultanım canum efendim

 

Ahi ahmed çala durur, Çalmak da ne öle durur

Aşıklara huri nedur, Cevabım canum efendim

 

“Seninle gönülden diye, Azadım canım efendim” :mısraının anlamı Allaha yakınlığın kölelikten kurtuluş olduğunu söylüyor. Kuşeyri adlı İslam filozofu da “ÖZGÜRLÜĞÜN HAKİKATI, KULLUĞUN KEMALİDİR” adlı çok doğru bir söz söylüyor. bağlarınızdan kurtulun ki Allah’a bağlı olabilesiniz.

Tevir: değişik türlü

Dara: zorluğa

Zarım: devamlı ağlar halde olmak

Belâ: ilahi huzurda Allah’ı tasdik etmek, kul huzurunda şirki tasdik etmek.

Ayan: görünen, açık olan.

Gözde mizan: dengenin veya halinin göz halleri ile ispatlanması

Bari: Allah’ın sıfatlarından bir sıfat. Halık ve Musavvir sıfatları ile geçer Kuran’da. “o Allah, yaratan, var eden, varlıklara şekil verendir ” Haşr 24. “Sizi var edene tövbe ediniz” Bakara 54.

Bi-çare: bi olumsuzluk eki farsça. biçare ise çaresiz demek.

Nirengi: doğruluğu esas alınan nokta, hedef, fikir kazığı, doğru görüş

Vera: İslam’da vera iyilik demektir.

Od:farsça ateş, aşk ateşi

Sidre: Hz. Muhammed’in miraçta Allah’a en yakın olduğu yer. Sidretül Münteha.

Yukinun: yakın olmak, yakın gibi bilmek, örneğin ahiret hallerini yaşıyor gibi bilerek burada buna göre davranmak, yaşayışını düzeltmek.

Bulanlar- arayanlar: Saidi Nursi Hazretlerinin sözüdür. aramak bulmayı, bulmak ise daima arıyor olmayı iktiza eder. buldum demek şeriate aykırıdır. bu dünyada imkansızdır. bulunmak Allah’ı çevrelemek anlamına gelir ki Allah buna izin vermez. bulmakla vuslat olur ve aşk biter. bu nedenle de bulmak bu dünyada yoktur.

Zoka: balıkçılıkta büyük balık tutmak için küçük balık biçiminde olta. balık bunu yuttuğu anda kurtulması imkansızdır. kafirin zoka yutması ise Allaha yönelmediği için kafirin şeytani tuzağına karşılık Allah’ın da tuzak kurarak zoka yutturmasıdır.

Belâ adem: insanın kurallarına uyarak Allah’ı terketmek ve şirke düşmektir. Bu dünyada allah’ın yerine bir insanın ölçü dışı meşhur olması ve onun kanunlarının Allah’ın kanunlarının önüne geçmesi büyük bir ŞİRKtir. Müslümanların bu duruma dikkat etmesi elzemdir.

 

 

 

 

 aşık ahi kul ahmede nasib olmuştur.

7 Kasım 2012
Okunma
bosluk

Aşıklar kaşı söyleşir

Kelamı Kadim eyleşir Aşıklar ayruk söyleşir

Mümin kuluna eyleşir Aşıklar ayruk söyleşir

 

Aşıklar zikirden döner Yaşlı gözler halden akar

Bilinmeyen takdir yazar Aşıklar gayri söyleşir

 

Vatanın la mekan senin Sözlerin hal ile yakin

Bülbülün zar ile karin Aşıklar halle söyleşir

 

Aklar düşermiş başına Yaşı kararmış dengine

Sordum ömrümün varına Aşıklar bela söyleşir

 

Tespihleri şimşir elden Çeker beş bin evla halden

Aklım ermez benden senden Aşıklar seni söyleşir

 

Aşığın gözü sürmeli Yay gibi kaşı sarmalı

Cennete gire yazmalı Aşıklar darı söyleşir

 

Aşığın sohbeti yarden Yar eyleşir kalbe dertten

Sakin olam yakin kuldan Aşıklar aşkı söyleşir

 

Allah ile ünsiyetim Kullar ile nezaketim

İman ile muhabbetim Aşıklar nazı söyleşir

 

Sohbetleri ballı kaymak Cennetteki dördlü ırmak

Şarap balla sütten akak Aşıklar köşkü söyleşir

 

İman ile Kuran eyleş Kalpten kalbe akar yoldaş

Rahmet ile nebi söyleş Aşıklar Rasul söyleşir

 

Cennetin yaranı aşık Muhammed ümmeti olduk

Şefaat eylesin artık Aşıklar demi söyleşir

 

Aşık ahmed çala dursam Vardan yoğa çala dursam

Ölmeden de öle dursam Aşıklar bunu söyleşir

 

Erlerine dursam çırak Yakin olur benden ırak

Eller bilmez beni atak Aşıklar narı söyleşir

 

Ahi ahmed hazan eyler Makamını arşa düzer

Didarını Rahman boylar Aşıklar hay’ı söyleşir

 

Derdime dermanım Allah Kalbimde sultanım Allah

Canımda cananım Allah Aşıklar Allah söyleşir

 

Tımar eyle şerden yana İrüşdür  sen benden arta

Maharetim hayra yora Aşıklar canı söyleşir

 

Cümle alem dua kılsın Dilde Sübhan ola sensin

Yüzüm kara yaza nitsin Aşıklar nuru söyleşir

 

Bağış kıla suçum üzre Gufran sensin önden sona

Tövbe kılsam uçtan uca Aşıklar Nasuh söyleşir

 

Gece kıldı ahu zarım Erişti cana efganum

Ahmeddir sana yananum Aşıklar huri söyleşir

 

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

3 Kasım 2012
Okunma
bosluk

Payansız (sonsuz) aşk (Divan)

Adım adım içeri, aşık söyler halleri

On sekiz bin alemi, geçtim bir an içinde

 

Yetmiş bin hicap saydım, gizli sırra ulaştım

Nefis kal’asın yıktım, zorlu bir dağ içinde

 

Çaktığım şimşek gibi, estiğim yeller gibi

Çağladım sular gibi, hayli bir kaş içinde

 

Bir makam eylemişler, yarini söylemişler

Biçare kollamışlar,  miskin bir can içinde

 

Zikir ile iniler, tevhid deyu üniler

Besmeleye diniler, yordum bir din içinde

 

Irılmadım kulundan, ayrılmadım yolundan

Aşk yazalar kanımdan, erdim bir kün içinde

 

Vardum arşa dayandım, levhe kalemden yazdım

Varımı aşka çaldım, yokluk bir nur içinde

 

Kalp çarpar hal olunmaz, hal eyler can durulmaz

Sohbet balı kanılmaz, derviş bir kul içinde

 

Muhammed’in kapısın, duydum ol dost kokusun

Erenlerin hepisin, gördüm bir saf içinde

 

Ahmed canlar gezerim, dost iledur bazarım

Allah deyu yanarum, piştim bir har içinde

 

Kim kıyar öz canına, can verir cananına

Hele can şu dostuma, sattım bin aşk içinde

 

Aşk alır can veririm, aşkla dostu bulurum

Mansuru Hakk söylerim, kıydım şu can içinde

 

Aşkda gönül pişesin, savrulsun endişesin

Namus-u ar şişesin, çaldım bir taş içinde

 

Savm salat kadru berat, ameldir zühdü taat

Cümlesi ol zenaat, kadim bir aşk içinde

 

Yudum benlik kapısın, ırdım fuzül yükinin

Beni söyler defterin, deştim bir naz içinde

 

Aşk eline dâr olan, canana muhtaç olan

Beni senden kılan, gülüm bir nar içinde

 

Aşık diyen canların, nişan verir dinlerin

Payandasız yolların, geçtim bir an içinde

 

Ârı namusu atanlar, beni aşktan silenler

Ölmeden de ölenler, derdim bir sal içinde

 

Ziynetim taş olmaya, taşa çalar manaya

Mana desem ol taşa, yakut bir yar içinde

 

Ahi ahmedin derdi, tevhiddir canı aşkı

Ahmed yareler canı, kalbin bir hal içinde

 

Ya Rabb canımı al da, yazma mihnette dara

İman yarimi sal da, canan bir can içinde

 

Ahmed kimdir miracın, can verdiğin cananın

Aşk od’na çerağın, gördüm Kuran içinde

 

 

 

 aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

3 Kasım 2012
Okunma
bosluk

Notice: Undefined variable: pagingMiddleString in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/wp-page-numbers/wp-page-numbers.php on line 222
kırşehir Son Yazılar FriendFeed

Son Yorumlar


Notice: Undefined variable: pre_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 20

Notice: Undefined variable: post_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 26
cami alttan ısıtma
halı altı ısıtma
cami ısıtma
cami ısıtma