Halk dahi eyledi bela aşkından
Aşık’a ram oldu ilmin şavkından
Mısır’da hükm-ü firavun karıyken
Firavun duysun Allah’ın kanıyken*
Şirk daim ölür zaman zebundur*
Tevhid daim yaşar kalpler zebundur*
Kubbet-üs Sahra’dan bir nur yükseldi
Çevresi nurdan sırrını söyledi
Ahmed gördü bu nuru nerededir
Kubbe etrafındaki çemberdedir*
Bir nur dahi ayan oldu ahmede
Burakla çıkarken giz Muhammed’e*
Yazdı kaç pencere görmek dilinden
Miraç idi maksud görmek şevkinden
Hakk’tan bir fehim erişti Paşa’ya
Haram’dan Aksa’ya düştü veraya*
Burak dahi bilir oldu erini
Onca yüğseğ aşar oldu yolunu
Arş alaya serer oldu postunu
Makam eyler kul deyu kim aşkını
Gümanım yoktur şikarım ümmetten
Aşk duysa gelecek her bir sünnetten
Şafi ol, şafi ol ya aşk neferi
Cümle ümmet söylenirmiş gel beri
Aşık’tan Muhammed’e selam oldu
Selam kim ziynetlerim zebun oldu
Bir ahi ahmed kul oldu edepten
Ümmete yandı can baha teninden
Nice buhran sarmış iken memleket
Hayra döndü Aşık ilen felaket
Mutasavvuf söyler Hakk’ın dilinden
Halka yol eyledi aşık kaşından
Maksudu Türkçe idi hem Garip’ten
Name deyu namlandı hem dilinden
Türklerin evveli Orhon yazından
Kutadgubilig bezeye elinden
Kim korkar dedem korkut diye dursun
Nice aşkı efsane yaza dursun
Her birinden fışkırır nice yarim
Nazara düşer imiş saçım başım
İlahi aşka güzel ahlak yazdım
Güzel ahlak katında gayri gördüm*
Gül insan eyledim tasavvuf kânı*
Güzel insan aşık imiş halk varı*
Aşık eyler kim Yunus’luk söylenir
Yunus kim bir adem deyu boylanır
Süleyman derler çelebi söylenir
Name salar Garip kuldan benzetir*
İlahi aşka kul düşer Mevlana
Aşkın neyinden süzüldü Paşa’ya*
Marifetten bir name ey İbrahim
Sen de Aşık sazı çal hey İbrahim
Leyla vü Mecnun’dur kim aşk sazından
Aşk eyledi kamu alem yadından
Mecnun ile menem aşkı hal melül
Men Mushaf hatmedem o kaldı vel-leyl*
Yusuf ile Zeliha aşk nazıdır
Beridir günahtan ki kul canıdır
Her ne var ise alemde aşk imiş
Aşk olmaya bir kuru toprak imiş
Kaç Sinan Paşa bir Garipnamedir
Aşık’tan bu nesle selamnamedir
Yazıcıoğlu Mehmet derler buna
Kaygusuz Aptal kıldım aşkı baha
Eşrefoğlu Rumî sözün telinden
Bakî bakidir aşık yelinden
Harname yazar Şeyh Galip tülünden
Paşa’dan süzüle zaman elinden
Hikmetinden sual olmaz Paşa’nın
Ahmedî kul üzre aşık hüccetin
Nabi’dir Rami Mehmet paşa haddi
Koca Ragıp paşa anın veraı
La ilahe yoktur illallah bes bes*
Kul eyler hünkar cem’i ol Allah bes*
Sultan Ahmed’i bir eyledi paşa
Hüdai derler Aziz Mahmut kaşa
Müştak Baba sırrından aşık eyler
Bir Sami Abdurrahman paşa neyler
Aşık’a dil Türkçe’den gayri yoktur
Kaç kelam eylese Türk gayri yoktur*
Dil eydur ki kural üzre olmalı*
Gülşehri eyler gönlünce uya olmalı*
Güzel Türkçe Aşık’tan sadır oldu
Kimseler demine var bakmaz oldu
Türk Dili garip idi nameden*
Türke gönül akmaz idi kimseden*
Yaban ilde yaban diller peyledi*
Türk dahi kendi özün bilmedi
Türkü saldım ince uzun yollarda
Nişanı ulu menzilli yurtlarda
Hikmet ile gönül arar çöllerde
Dille sevilir güller gönüllerde*
Her dilde nice eksik yol eyledi
Kemal için uyumları kolladı*
Günlük hayattan yol verdi halkına
Nice ekin deyu oğul şavkına
Benim kıza senin oğlan yakışır
Davet kılak cümle alem doluşur
Kızlarımız gelin ola otağdan
On çocuğa ad olaydı Aşık’tan
Gel bir de öksüz sen doyur hayrına
Hayır kim evlendir onu bahtına
Hakanlık akla asalet babından
Yiğitlik ve ilim feta abından
Vefa ve cömertlik gerek sıdkından
Paşa yazdı bunları şart âlîden
Rahatlık neşe ve sevinç aranır
Güven ile inşa olur boylanır
Garipnameden marifetname hem
Gençname dahi izledi Aşık dem
Başarı ve saadet gerekirmiş
Hakikat birlik ânâ karakırmış
Vahdetle cihana yürü devletlüm
İslam fışkırsın temelden Allah’ım
Mevlana’nın aşkına yandık Fars’tan
Yunus’un özi ile Paşa Türk’ten
Nice yemek ve kumaş pazarladı
Al tamgalı adamlar vergiledi*
Zübde-i alemde çimlenir insan
Kainat urbamdır ol emre insan
Aşık’a tarikat nedir adaptan
Uçurur şeyhini mürid sıdkından
Kainat aynadır sana bilseydin
Hakikat mizandır sana görseydin
Gör kendini gör kendini davettir
Görmez kalbe nişan vermek afettir
Her bir varlık yazıldı hem inceden
Söylendi ânın faslı hem niceden
* lı yerlerde sır vardır
devamı III’de………………..
AŞIK PAŞA:
1272 de arapkirde (Kırşehir) doğup 1332 de vefat eden bu zat, büyük şeyhlerden olup zaviye kurmuş ve ilim yaymıştır. Osman Bey’in söğütteki hutbesine katılmış ve Kırşehirin Osmanlı topraklarına katılmasında rol oynamış ve Kırşehir Beyliği verlmiştir Osman Bey tarafından.. Orhan beyle de bağı vardır. Osmanlı askerinin nasıl yapılanması konusunda da Şeyh Edebali ile birlikte katkıları vardır. baba İshak isyanına katılmamış, ancak babasının müridi baba ishak diye babası muhlis paşa kellesini vermiştir.
en önemli eseri GARİP-NAME’DİR. o dönemde herkesin farsça edebiyatı ve resmi yazışmayı, arapçayı ise ilim dilinde kullandığı ve aktarma tercümeler yaptığı bir dönemde tamamiyle özgün ve tercümesiz 10 613 beytlik “failatün failatün failün” kalıbıyla yazdığı TÜRKÇE eser vermiştir.. içinde dinin ve hayatın içinden her şeyi koymuş, dil hakkında da gramer oluşturup kuralları geliştirerek kelimeler üretmiştir. şu sözler o dönemler için ne kadar ilginçtir:
Türk diline kimesne bakmaz idi
Türklere hergiz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmez idi ol dilleri
İnce yolu ol ulu menzilleri
sevgili okurlar, bu zatın yaklaşık 15 yıl önce annesinin mahalle içinde kaybolmuş mezarı dedemin (annemin babası) aşıkpaşa mahallesindeki evinin bahçesine sıkışmış idi. anneannem gilde bu kadın evin mutfağına gelir ve tereklerdeki bakır kaplar düzeltirmiş. anneannem de onu gündüz gözüne görürmüş. bir gün eve gelin gelmiş. geline de görününce gelin korkudan hayalet var diye kaçmış. anneannem gelip şöyle demiş. bak demiş gelin senden korkuyor. artık gözükme olmazmı deyince daha görünmemiş. daha sonra biz o zamanki belediye başkanıyla görüştük ve aşık paşanın türbesinin arkasına defnini sağladık.
ikinci tespitimiz onun yaşayan akrabaları ile ilgili oldu. kırşehirde vefat eden arzuhalci Galip Kaya abimizle halen yaşayan ve 35 islami eseri olan Recep Okatan abimiz olduğunu bulduk. bu zatlarda çok muhterem kişiliklerdir. Aşık Paşa kendisine uzaktan kuran ve dua okunmasının yerine yanına gelinmesini rüya yoluyla serzenişte bulunmuştur. ayrıca bu fakir kardeşiniz de yanındaki mezarlıkta yatanlardan olup azap çeken var ise o kişi ile azabı arasına engel olacak bir şey koyduğunu gördü. o azap çekenin yerine bu fakir üç gün yattı da Allah’tan affını sağladı.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.
Baba İlyas’tan var bir kol uzadı
Muhlis Paşa sülbünden ad oldı
Baba İshak derc oldu şer yolundan
Baş istendi İlyas deyu şeyhinden
Zaman şerlidir Keyhüsrev ikidir
Bin iki yüz yetmiş iki Arapkir
Geldi cihana bir kayıtlı adem
Hızır’dan rahmet oldu Aşık adem
Fena makamı erişilmez hikmet
Yar oldu Rahman güler yüze izzet
Çirkin işlere hiç düşmemiş gayri
Ne almışsa anı söyler Hakk sırrı
Bir Bekir’i sıdk eylemiş gönülden
Adli sanat Ömer Aşık sazından
Osman hayası hicapdır edepten
Ali cömertlik nişanı ilimden
Cümlesinin ahlakı cem oluptur
Aşık bahçasında can gül oluptur
Cihana kim değer verir yolundan
Sekiz cennet anda söyler sazından
Dokuz felek meydan kılar halinden
Dolaşmağa veli derler vuslattan
On bölümü onundan aşikare
Yazıp düzdü garipten name diye
Yandı yakıldı aşktan Hakk’a döndü
Canlar ve akıllar kim dahi gördü
Alemin sırrı ayan idi ona
Kainat yazdı ikra’ dan bir bela
İlm-i ledün olmadan görmek ne ki
Kör gözle nazar etmek kalbler çeki
Aşığın yolu Hakk’tan düzülmüştür
Nice güzellik bahasız verilmiştir
O kaza sözünden kader yüzüne
Kadir özinden kudretin aynine
İlmi noktadan artırdı cahiller
Noktada söylermiş ilmi aşıklar*
Aşığın şavkı paşadan geledur
İçten dışa rahmet çerağ oladur
Boydan ârî güler yüzü yar idi
Yare bilmez rahmet üzre nur idi
Ahlak ile düşer idi gönüller*
Eyi duysa imam idi fakirler
Aklı keşf ile çekerdi nizasız
Dilinden hikmet akardı bahasız
İlahi ilmi çerağ kıldı cânâ
Akıl amel ve feraset hem ânâ
Çerağın cihan üzre salmıştır
Aydın ola cihan ânı bilmiştir
Fütüvvet sahibi olmak yokuştur
Müşkülleri çözmek ânâ bakıştır
Riyasetin katığı geven ola
Halvet ve tilavet ve zikir cânâ
Terbiye fikir ve ibadet anda
Hakk’a münacat evladan yazıla
Kalbi ruhla sırlaya keşfe âyân
Bir nazar kıla dua ile sultan
Latifî der velilerden Aşık’tır
Arifler şem’i çerağından ışktır
Sahibi maariften yazıldı hem
Arslan yelesinden gül dokundu hem
Acem sınır boylarından geleler
Vatan tutup Kırşehir’de öleler
Şeyhi Hamedani veliyi sultan
Ali bin Muhlis bin şeyh İlyas andan
Büyük şeyh dimek ne ânâ zül ola
Zenginliği gönül eyler zühd ola
Söze sultan bildik arif kaşından
İmana delil eyler salahından
Melekût denizleri gezmeye kim
Ceberrut dünya ânı bekleye hem
Hakikat müşkili anda söz bulur
Kim ki anlamaya kanda hay durur
Hazineler açıktur Hakk’tan bela
Kılmadı nefsine andan mübtela
Süleyman Türkmanî tasavvuf yoldur
Kemalde marifet arınmış kuldur
Kimseler bilmezdi anın sırrını
Söyler idi varacağı meylini
Kırşehir’in toprağından kök salar
Edebali öğüdüyle bir çınar*
Osman Gazi ile eyledi kelam
Devletü cihan söyledi hem allam
Osman hutbesinde şeyhler var idi
Kalplere sultan Aşık’a yar idi
Kırşehiri çekti Osmandan yana*
Birlik ile güven ve neşe ola
Aşık paşa paşadır şedden yana
Sultana kuşattı ahiden yana
Al-i Osman arar oldı ân gibi
Karar kıldı vü Kırşehire bey gibi
Aşık’a beylik kıldı Osman mührü
Mühür kim Hakk’tan ata ferman zühtü
Bir zaviye kurmuş idi haramsız
İlim neşri maksud oldu akçesiz
Elvan Çelebi’den bin Latifiye
Söylendi velilik aşık cevrine
Tarikattan hakikate sahiptir
Marifetten hilkatine mahbuptur
Acemden yol eyledi Kırşehir’e
Vatan dedi yazınca hem dilinde
Devri Orhan idi selam eyleye
Hacı Bektaş beyaz deyu biline*
Orhan dahi kuşandı şedd lalinden*
Ahiler donu salimdir halinden
Vakt-i Orhandır sultanlık eyleşir
Gönüller türabı aşık söyleşir
Kıim büyük şeyhlik verirmiş post ile
Nice zenginlik gönülden cevr ile
Nice ferman yazar söze sultandır
İmana bulunmaz delil burhandır
Kim melekut denizlere gezgindir
Mutmain olmaz mı suküt yazgındır
Ceberrut dünyasının anahtarı
Aşığa verilmiştir tövbekarı
Hakikat müşkülleri kim sözünden
Mesele komaya ayan özünden*
Kim hazine kıldı Hakk yar kuluna
Bilirdi anın sırrını belaya
Süleymanı Türkmani tedrisinden
Hay der edeple aşık bu kulundan
Bir zaviyedir aşığın emrinden
Sofra düze bac’lar ahi yolundan
İlme neşre kim yol etti kalemden
Kalem dedi aşk kelamı kadimden*
………………………….devamı II’de
* lı yerlerde sır bulunmaktadır..
AŞIK PAŞA:
1272 de arapkirde (Kırşehir) doğup 1332 de vefat eden bu zat, büyük şeyhlerden olup zaviye kurmuş ve ilim yaymıştır. Osman Bey’in söğütteki hutbesine katılmış ve Kırşehirin Osmanlı topraklarına katılmasında rol oynamış ve Kırşehir Beyliği verlmiştir Osman Bey tarafından.. Orhan beyle de bağı vardır. Osmanlı askerinin nasıl yapılanması konusunda da Şeyh Edebali ile birlikte katkıları vardır. baba İshak isyanına katılmamış, ancak babasının müridi baba ishak diye babası muhlis paşa kellesini vermiştir.
en önemli eseri GARİP-NAME’DİR. o dönemde herkesin farsça edebiyatı ve resmi yazışmayı, arapçayı ise ilim dilinde kullandığı ve aktarma tercümeler yaptığı bir dönemde tamamiyle özgün ve tercümesiz 10 613 beytlik “failatün failatün failün” kalıbıyla yazdığı TÜRKÇE eser vermiştir.. içinde dinin ve hayatın içinden her şeyi koymuş, dil hakkında da gramer oluşturup kuralları geliştirerek kelimeler üretmiştir. şu sözler o dönemler için ne kadar ilginçtir:
Türk diline kimesne bakmaz idi
Türklere hergiz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmez idi ol dilleri
İnce yolu ol ulu menzilleri
sevgili okurlar, bu zatın yaklaşık 15 yıl önce annesinin mahalle içinde kaybolmuş mezarı dedemin (annemin babası) aşıkpaşa mahallesindeki evinin bahçesine sıkışmış idi. anneannem gilde bu kadın evin mutfağına gelir ve tereklerdeki bakır kaplar düzeltirmiş. anneannem de onu gündüz gözüne görürmüş. bir gün eve gelin gelmiş. geline de görününce gelin korkudan hayalet var diye kaçmış. anneannem gelip şöyle demiş. bak demiş gelin senden korkuyor. artık gözükme olmazmı deyince daha görünmemiş. daha sonra biz o zamanki belediye başkanıyla görüştük ve aşık paşanın türbesinin arkasına defnini sağladık.
ikinci tespitimiz onun yaşayan akrabaları ile ilgili oldu. kırşehirde vefat eden arzuhalci Galip Kaya abimizle halen yaşayan ve 35 islami eseri olan Recep Okatan abimiz olduğunu bulduk. bu zatlarda çok muhterem kişiliklerdir. Aşık Paşa kendisine uzaktan kuran ve dua okunmasının yerine yanına gelinmesini rüya yoluyla serzenişte bulunmuştur. ayrıca bu fakir kardeşiniz de yanındaki mezarlıkta yatanlardan olup azap çeken var ise o kişi ile azabı arasına engel olacak bir şey koyduğunu gördü. o azap çekenin yerine bu fakir üç gün yattı da Allah’tan affını sağladı.
bu üç yazının doğruluğunu bu zat bize doğrulamış ve tasdik etmiştir. ikram olarak da aşağıdaki sırrı bize biiznillah vermiştir
————————————————
Not: Her kim bu sitede yer alan islami bir emirle amel ederse; o kişiye duamız vacip olmuştur. Şifa bulur veya işi olur ve imanla göçer ve ahirette şefaatimiz vacip olur bi iznillah. Bu bir dua’dır. İlgili yazıyı okuyunuz lütfen (Derdi olan, imanla ahirete göçmek isteyen, ahirette bi iznillah şefaat duası talep eden her kim var ise; bu yazıyı okuya,) yazısı..
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Benden selam edin selvi boyluma
İnce belli al yanaklı canıma
Yenem derim de yenemem kalbime
O yarimin dengini bulamadım
Elimden kaptırdım canım Haççayı
Okur gezer idi bağı bahçayı
Çaplı dibi kuytu idi sarmayı
O canımın bendini aşamadım
Bir yağız atla Haçça’yı kaçırsam
Mavzer sala gardaşları yumulsam
Kış ortası düğün dernek dökülsem
O zalımın çarhını kıramadım
Allar geymiş harelere bürünmüş
Asbap düzüp düğünlerde sürürmüş
Benden âri kaç yiğide kaş atmış
O kahpenin punduna çökemedim
Dağlar çiçek açmış çiğdem nazınan
Çekmiş perçemini kardan yazınan
Selam etsem turnalarla sazınan
O incenin belini saramadım
Seher yeli yarden âri çavda gel
Güle dedim benle harda olda gel
Benden geçtim candan âlâ yanda gel
O belanın şem’ine yanamadım
Göz göz olmuş sinemdeki yareler
Çare olmaz Haçça’deki gamzeler
Bazar kurdum bezirganım güzeller
O vefasız aşka kandıramadım
Bir selamı geldi elden alemden
Melhem olmaz yürekteki yareden
Eğer ölür isem ben bu nazardan
O yagazın lebini ememedim
Nideyim ağalar beyler nideyim
Ben bu Haçça’yla kader mi bozayım
Hakka ruz eyleyip can mı vereyim
O maralın canını çözemedim
Haçça’nın lebleri bellidir belli
Zülfünün telleri topuktan sallı
Kararım kavidir yazgımın cevri
O garazkar tavrını yıkamadım
Güller açar Haçça gelmez bahçadan
Yakut desem mana çalar Haçça’dan
Diller nider gözde mizan karardan
O Haççanın bağını bozamadım
Haçça’nın şalı ipekten ipekten
Mevlam sabır versin darın düşenden
Bir gül olsam beni hara çekenden
O selvi boyu yaylaklayamadım
Ahi kul ahmedim Haçça’dır aşkım
Haçça’yla döner dünyam lakin zalım
Aldığım her nefes Haçça’dan yazgım
O algını levhe yazdıramadım
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Yar elinden bade içtim sorulmaz
Ela göze sürme çeker aldırmaz
Ben bu yare niza etsem alınmaz
Bir zülfü siyaha sözüm var benim
Ak ellere al kınalar yakışır
Sırma kola altun akçe takışır
İnce belden al kuşaklar çözülür
Bir yavru ceylana zülfem var benim
Ahmed kumaşın burada satılmaz
Okka okka günah döksen azalmaz
Güzel ile sohbet kârı nico’lmaz
Bir gökçe geline kastım var benim
Yiğit olan sabır küpün kırdırmaz
Güzel olan gökçe olur söyletmez
Muhanete çanak tutmak yaraşmaz
Bir kaşı kemane yazgım var benim
Severim de göğnüm geçmez güzelden
Bahasıdır candan geçmek tezelden
Seni benden beni senden çalandan
Bir sevi kuluna canım var benim
Ak memeler domur domur başlanır
Zülfünü salma gel gönlüm hoşlanır
Bu garibe kuyu kazma darlanır
Bir güzel nazına katlim var benim
Al yanağın helal düşer allanır
Gonca gülün deste deste koklanır
İnce beller usul boylar şartlanır
Bir avaz saza yaylağım var benim
Gül dalında har mı olur yakmağa
Geyme dedim geydin allar nitmeğe
Sorsam bilmez kimler ile dostluğa
Bir teni tazeye canım var benim
Güzel seni sevmek alem cevridir
Candan geçmek ola derviş sırrıdır
Can verip de canan sevmek aşkıdır
Bir yari ahmede zühdüm var benim
Yar senin menendin yok şu alemde
Kaç yiğit kırıldı canan diyende
Sen beni darıldı kanda yazanda
Bir lebi zalime tutkum var benim
Dost bahçasının bülbülü ötermiş
Bülbül kim gülü sırlayan ahmedmiş
Aşka düşmek candan âlâ belaymış
Bir canı ziyana kanım var benim
Yaşar oldum yazgı diye kaderden
Naçar kaldım canım ister tenimden
Dara düştüm nazlı diye ölekten
Bir canı kudrete dehrim var benim
Ahi kul ahmedim yoktur zararım
Uğrun uğrun güzel sevmek sanatım
Canı verdim yetmez dedi cananım
Bir gönül mahına sorgum var benim
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Bir güzelin hatırına nazına
Ağu içmek şeker şerbet bal olur
Bir sevişir bir gücenir yarine
Ağu içmek şeker şerbet bal olur
Güzel seni sevmek değer cihana
Kavi durmak gerek aşkı imana
Varsa da yoksa da sebepsiz cana
Aşık olmak ballı kaymak tad olur
Bahar gelir güller açar ben alır
Gonca için bülbül şakır naz alır
Benim yarim baha ister can alır
Canı vermek körpe kızda hal olur
Güzel ile sohbet etmek güzeldir
Güzel ise ölçer biçer nazendir
Yiğit bekler kola yatar sazendir
Bene dönmek geçmez akçe pul olur
Kara kaştan sürme gözden sorulmaz
İnce belle usul boydan geçilmez
Tatlı dille güzel huya doyulmaz
Gökçe olmak gelin kıza gül olur
Zaman kötü ahir oldu zahirden
Kadın erkek bilmez oldu cinsinden
Hakkım diyen zırlar oldu zalimden
Görev bilmek İslam üzre derc olur
Bir ahi ahmed var idi zararsız
Bir canan için can verdi ağusuz
Aşk ve sevda yavan kaldı çaresiz
Canı için canan diyen zül olur
(kim ki can içun cananı sevdi, canın sevdi / kim ki canan içun canın sevdi, cananı sevdi= Mevlana k.s. )
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Onüçünde bir yar sevdim
İnce uzun sala benzer
On dördünde ballı kaymak
Helal düşmüş güle benzer
Onbeşinde naza düşer
Domur domur göğüs sıkar
Gerdanına zülfün salar
Tel tel olmuş saza benzer
Onaltıda boyu atar
Selvi boylu dala döner
Al yeşilli fistan giyer
Algın esen yele benzer
On yedide kalem çalar
On yiğide çalım satar
Bahçalarda güle söyler
Hüsnü aşkı yaza benzer
Onsekizde kendin bilir
Sevdiğine cilve dürür
Öper sever azgın olur
Çağlayacak suya benzer
Ondokuzda isyan eder
Ana avrat dümdüz gider
Pantul giyip erkek olur
Emir veren beye benzer
Yirmisinde derya deniz
Hayal kurar boylu ikiz
Sala verir pek çaresiz
Yeli inmiş dula benzer
Yirmibirde gelen giden
Boylu boysuz alan veren
Bekler daim selvi boylun
Satılacak mala benzer
Yirmikide olur hasta
Türlü türlü yemek pasta
Zülüfleri tevir deste
Yaresine cana benzer
Yirmiüçte allar giyer
Çıkmaz cana mani düzer
Aşka kitab gönül bezer
Vakti geçmiş yaza benzer
Yirmidörtte kader düzer
Felek deyu ağlar sızlar
Komşulara haber salar
Geçmez akçe pula benzer
Yirmibeşte gülü solar
Turnalarla haber salar
Onmaz yare kucak açar
Niyaz eyler kula benzer
Yirmialtıda candan geçer
Kalbur tutup kurşun döker
Şallar geyip sürme çeker
Çula girmiş saya benzer
Yirmiyedi zülfün teli
Var gereydi yarin sazı
Dul göründü kader yazı
Boyun bükmüş kaşa benzer
Ahi ahmed sever nazı
Onbeşinde sarar kızı
Bu kaçıncı yarin âhı
Çotaklamış şaha benzer
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Ela gözlerine kurban olduğum
Baharı kıştan bekle melül melül
Dara düşürür de meftun olduğum
Baharı kıştan bekle melül melül
Kararım kavi salmam gel koynumdan
Baharın yaza döner bal lebinden
Canımın canı eyler hal deminden
Sabahı kaştan bekle melül melül
Severim seni alsam alyanaktan
Sevabım sensin günahım nigardan
Vefalım olsan dolansan canımdan
Düğümü aşktan bekle melül melül
Güzelim güzel eylesen yumuştan
Tatlıdır dilin gökçelik suyundan
Bahadır huyun azabım çekinden
Yananı candan bekle melül melül
Hayaldir hayal etmeye bakıştan
Nicedir serap görmeğe halından
Canandır canı almağa kastından
Yazanı Hakk’tan bekle melül melül
Nihanım sensin ayanım kaşından
Baharım sensin bizarım lebinden
Vefalım sensin şikarım yasından
Veraı benden bekle melül melül
Ahiyim ahi yaranım çıraktan
Ustaya sorarım hani suçundan
Bacılar düzermiş sofrayı zülfünden
Pabucu damda bekle melül melül
Ahi ahmed söyler gönül sazından
Kimse bilmez gönül şavkı halından
Naçar kalır ele düşmüş yoğundan
Nurunu yoğdan bekle melül melül
dara düşürür: zora düşürür
leb: göğüs, meme
gökçe: ahlaki kıymet
vera: iyilik
şikar: kıymetli
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.
Sensin kamu alem yari, Yollarda gönül yoldaşı
Eylersin canlar söyleşi, Bezerim canım efendim
Devletlüm erkandan bile, Marifet canından geçe
Seninle gönülden diye, Azadım canım efendim
Çok yaşayan ahir ölür, Güler iken ağlar tevir
Arar isem bulmak nedir, Kararım canum efendim
Seni sevmek nice iştir, Ağu içem darı hoştur
Bin yaşasam gözüm yaştır, Ağıtım canum efendim
Gözüm gözler tüter daim, Dilim söyler sende canım
Bu can düşer dara zarım, Dağlarım canum efendim
Yüreğim çarpar hal ola, Gayrim yoktur senden belâ
Senlik benlik yite da’va, Katışam canum efendim
Benden geçtim yittim anda, Varı yoğa çaldım kanda
Gördüm ayan seni canda, Cananım canum efendim
Şaşı kula yok bazarın, Seni gören gül nazarın
Nakşı nakşeden nakkaşın, Halikum canum efendim
Nakşı yazan rengi düzen, Kalem eyle yüzde gülen
Gözyaşıdır gözde mizan, Mihengim canum efendim
Dilerim seni varından, Lütfeyle Bari nurundan
Bi-çare ahmed canından, Olaydım canum efendim
Kararım sensin efendim, Nirengim sen, hem yaranum
Cihanda her dem nazarım, Veraım canum efendim
Seninle eylesem canı, Hem dahi muhtacım seni
Gör kimdir ayağın tozu, Kölenim canum efendim
Ey yarenler bakın hele, Gönlümü çalan güzele
Ah edip yine de yansam, Yakılsam canum efendim
Aşk od’na yanmak gerek, Yanmak ne kül olmak gerek
Muhammed’e sidre gerek, Yukinun canum efendim
Arayanlar bulur imiş, Bulanlar hem arar imiş
Kafir bilmez zoka yemiş, İmanum canum efendim
Aşkından hasta olayım, Hem savrulup kavrulayım
Halden hale çevrileyim, Meramım canum efendim
Aşık canu ayru değil, Yere girse gayri değil
Kulu düşse niza değil, Salahım canum efendim
Evvel ahir sende biter, Hayyü’l Kayyüm aşkda yüzer
Aşık yanar maşuk nider, Aşığım canum efendim
Canım kafeste çırpınır, Aşk odına hem berkinir
Can boyna urgan geçirir, Ömürüm canum efendim
Aşığam sana hasretim, Hasret ne, gözde hicabım
Görünmedi aşk nihanım, Ayanum canum efendim
İman ile yaşar alem, Tapa durur belâ adem
Bil İmanım aşktır menim, öleyim canum efendim
Aşık ahmed iman arar, İman ne ki aşkın sorar
Aşk imanı kavi boyar, Sultanım canum efendim
Ahi ahmed çala durur, Çalmak da ne öle durur
Aşıklara huri nedur, Cevabım canum efendim
“Seninle gönülden diye, Azadım canım efendim” :mısraının anlamı Allaha yakınlığın kölelikten kurtuluş olduğunu söylüyor. Kuşeyri adlı İslam filozofu da “ÖZGÜRLÜĞÜN HAKİKATI, KULLUĞUN KEMALİDİR” adlı çok doğru bir söz söylüyor. bağlarınızdan kurtulun ki Allah’a bağlı olabilesiniz.
Tevir: değişik türlü
Dara: zorluğa
Zarım: devamlı ağlar halde olmak
Belâ: ilahi huzurda Allah’ı tasdik etmek, kul huzurunda şirki tasdik etmek.
Ayan: görünen, açık olan.
Gözde mizan: dengenin veya halinin göz halleri ile ispatlanması
Bari: Allah’ın sıfatlarından bir sıfat. Halık ve Musavvir sıfatları ile geçer Kuran’da. “o Allah, yaratan, var eden, varlıklara şekil verendir ” Haşr 24. “Sizi var edene tövbe ediniz” Bakara 54.
Bi-çare: bi olumsuzluk eki farsça. biçare ise çaresiz demek.
Nirengi: doğruluğu esas alınan nokta, hedef, fikir kazığı, doğru görüş
Vera: İslam’da vera iyilik demektir.
Od:farsça ateş, aşk ateşi
Sidre: Hz. Muhammed’in miraçta Allah’a en yakın olduğu yer. Sidretül Münteha.
Yukinun: yakın olmak, yakın gibi bilmek, örneğin ahiret hallerini yaşıyor gibi bilerek burada buna göre davranmak, yaşayışını düzeltmek.
Bulanlar- arayanlar: Saidi Nursi Hazretlerinin sözüdür. aramak bulmayı, bulmak ise daima arıyor olmayı iktiza eder. buldum demek şeriate aykırıdır. bu dünyada imkansızdır. bulunmak Allah’ı çevrelemek anlamına gelir ki Allah buna izin vermez. bulmakla vuslat olur ve aşk biter. bu nedenle de bulmak bu dünyada yoktur.
Zoka: balıkçılıkta büyük balık tutmak için küçük balık biçiminde olta. balık bunu yuttuğu anda kurtulması imkansızdır. kafirin zoka yutması ise Allaha yönelmediği için kafirin şeytani tuzağına karşılık Allah’ın da tuzak kurarak zoka yutturmasıdır.
Belâ adem: insanın kurallarına uyarak Allah’ı terketmek ve şirke düşmektir. Bu dünyada allah’ın yerine bir insanın ölçü dışı meşhur olması ve onun kanunlarının Allah’ın kanunlarının önüne geçmesi büyük bir ŞİRKtir. Müslümanların bu duruma dikkat etmesi elzemdir.
aşık ahi kul ahmede nasib olmuştur.
Kelamı Kadim eyleşir Aşıklar ayruk söyleşir
Mümin kuluna eyleşir Aşıklar ayruk söyleşir
Aşıklar zikirden döner Yaşlı gözler halden akar
Bilinmeyen takdir yazar Aşıklar gayri söyleşir
Vatanın la mekan senin Sözlerin hal ile yakin
Bülbülün zar ile karin Aşıklar halle söyleşir
Aklar düşermiş başına Yaşı kararmış dengine
Sordum ömrümün varına Aşıklar bela söyleşir
Tespihleri şimşir elden Çeker beş bin evla halden
Aklım ermez benden senden Aşıklar seni söyleşir
Aşığın gözü sürmeli Yay gibi kaşı sarmalı
Cennete gire yazmalı Aşıklar darı söyleşir
Aşığın sohbeti yarden Yar eyleşir kalbe dertten
Sakin olam yakin kuldan Aşıklar aşkı söyleşir
Allah ile ünsiyetim Kullar ile nezaketim
İman ile muhabbetim Aşıklar nazı söyleşir
Sohbetleri ballı kaymak Cennetteki dördlü ırmak
Şarap balla sütten akak Aşıklar köşkü söyleşir
İman ile Kuran eyleş Kalpten kalbe akar yoldaş
Rahmet ile nebi söyleş Aşıklar Rasul söyleşir
Cennetin yaranı aşık Muhammed ümmeti olduk
Şefaat eylesin artık Aşıklar demi söyleşir
Aşık ahmed çala dursam Vardan yoğa çala dursam
Ölmeden de öle dursam Aşıklar bunu söyleşir
Erlerine dursam çırak Yakin olur benden ırak
Eller bilmez beni atak Aşıklar narı söyleşir
Ahi ahmed hazan eyler Makamını arşa düzer
Didarını Rahman boylar Aşıklar hay’ı söyleşir
Derdime dermanım Allah Kalbimde sultanım Allah
Canımda cananım Allah Aşıklar Allah söyleşir
Tımar eyle şerden yana İrüşdür sen benden arta
Maharetim hayra yora Aşıklar canı söyleşir
Cümle alem dua kılsın Dilde Sübhan ola sensin
Yüzüm kara yaza nitsin Aşıklar nuru söyleşir
Bağış kıla suçum üzre Gufran sensin önden sona
Tövbe kılsam uçtan uca Aşıklar Nasuh söyleşir
Gece kıldı ahu zarım Erişti cana efganum
Ahmeddir sana yananum Aşıklar huri söyleşir
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Adım adım içeri, aşık söyler halleri
On sekiz bin alemi, geçtim bir an içinde
Yetmiş bin hicap saydım, gizli sırra ulaştım
Nefis kal’asın yıktım, zorlu bir dağ içinde
Çaktığım şimşek gibi, estiğim yeller gibi
Çağladım sular gibi, hayli bir kaş içinde
Bir makam eylemişler, yarini söylemişler
Biçare kollamışlar, miskin bir can içinde
Zikir ile iniler, tevhid deyu üniler
Besmeleye diniler, yordum bir din içinde
Irılmadım kulundan, ayrılmadım yolundan
Aşk yazalar kanımdan, erdim bir kün içinde
Vardum arşa dayandım, levhe kalemden yazdım
Varımı aşka çaldım, yokluk bir nur içinde
Kalp çarpar hal olunmaz, hal eyler can durulmaz
Sohbet balı kanılmaz, derviş bir kul içinde
Muhammed’in kapısın, duydum ol dost kokusun
Erenlerin hepisin, gördüm bir saf içinde
Ahmed canlar gezerim, dost iledur bazarım
Allah deyu yanarum, piştim bir har içinde
Kim kıyar öz canına, can verir cananına
Hele can şu dostuma, sattım bin aşk içinde
Aşk alır can veririm, aşkla dostu bulurum
Mansuru Hakk söylerim, kıydım şu can içinde
Aşkda gönül pişesin, savrulsun endişesin
Namus-u ar şişesin, çaldım bir taş içinde
Savm salat kadru berat, ameldir zühdü taat
Cümlesi ol zenaat, kadim bir aşk içinde
Yudum benlik kapısın, ırdım fuzül yükinin
Beni söyler defterin, deştim bir naz içinde
Aşk eline dâr olan, canana muhtaç olan
Beni senden kılan, gülüm bir nar içinde
Aşık diyen canların, nişan verir dinlerin
Payandasız yolların, geçtim bir an içinde
Ârı namusu atanlar, beni aşktan silenler
Ölmeden de ölenler, derdim bir sal içinde
Ziynetim taş olmaya, taşa çalar manaya
Mana desem ol taşa, yakut bir yar içinde
Ahi ahmedin derdi, tevhiddir canı aşkı
Ahmed yareler canı, kalbin bir hal içinde
Ya Rabb canımı al da, yazma mihnette dara
İman yarimi sal da, canan bir can içinde
Ahmed kimdir miracın, can verdiğin cananın
Aşk od’na çerağın, gördüm Kuran içinde
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur