Bir okuyucu maili şöyle:
Selamün Aleyküm Hocam.Metro Şeyh Şamil Cami yanında sizinle görüşmüştüm.Şiirinizi elinizden aldım.Sitenizi ziyaret ettim.Mükemmel olmuş.Ankara’ya gelmek için sizin dualarızı ihtiyacım var.Hakkımızda hayırlısı olur inşallah.Selamün Aleyküm.
Rabbim, yarar getirmeyen bilgiden, korkmayan kalpten, duyulmayan dua dan, doymak bilmeyen nefisten, açlıktan ki o kötü bir arkadaştır hıyanetten ki o ne kötü sırdaştır tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, kocamaktan, ezel-i ömre döndürülmekten, Deccal fitnesinden kötülüğünden, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden Sana sığınırım Ey Rabbim! Dinimizden dolayı bizi zillete düşürmeye çaba sarf edenlere fırsat verme Bizleri İslamın yolundan ayırma Amin
Bu okuyucuya anında verilen ahi kul ahmet cevabı (İki yazıyı birlikte değerlendiriniz lütfen):
Algın algın bakan güzel
Süz Allah’ını seversen
Uğrun uğrun kaçan güzel
Gel Allah’ını seversen
Gönül ince taze arar
Onbeşine bassa yeter
Beşi birlik döşde çavar
Tak Allah’ını seversen
Edep erkan güzel harcı
Baha ister gönül şavkı
Bir soysuza varır bahtı
Git Allah’ını seversen
Huyu güzel gönlü zengin
Beli ince hali düzgün
Bir yiğide vara görsün
Yan Allah’ını seversen
Turnalarla selam salar
Bir gönüle sırtın dayar
Bahçalarda güle ağlar
Gül Allah’ını seversen
Seni sevdim deyu eller
Eller deyu küser güller
Sabah akşam kulun kollar
Bak Allah’ını seversen
Allah güzel, güzel sever
Can canana yanar ağlar
Dostluk güzel sohbet karar
Et Allah’ını seversen
Bir güzele ömür verdim
Ömre sazdır gülüm benim
Goncasını yare yazdım
Aç Allah’ını seversen
Güzel sevmek günah değil
Kadı versin hüccet eğil
Senden alsam berat kavil
Ver Allah’ını seversen
Dört kitaba mana düştüm
Düştüm amma cana yordum
Bir kul iken baha oldum
Gör Allah’ını seversen
Bu sevdanın yolları zor
Can elinden cananı kor
Bencileyin sevmeyi gör
Gör Allah’ını seversen
Katre idim derya içtim
Boydan aştı aşka düştüm
Aşk boyadı kane ben’im
Gör Allah’ını seversen
Dal boyuna aşık oldum
Gül domurun sorgu ettim
Bir onbeşe yazgı düzdüm
Gel Allah’ını seversen
Halden erir yürek yağı
Yeldir yeldir geçer çağı
Üç Osmanlı avrat bağı
Çöz Allah’ını seversen
Çirkin güler güzel ağlar
Düşman güler dostlar ağlar
Bu kervanı kimler bağlar
Boz Allah’ını seversen
Kol doladım ince bele
Göz mizanım aşkı içe
Kim söylemiş ele güne
Bak Allah’ını seversen
Geçti yazım geldi güzüm
Yar olmadı gönül sazım
Biri yaşım biri ölüm
Aah Allah’ını seversen
Siyah zülfü ak gerdana
Domur göğsü aç kuluna
Ziyan etmem al koynuna
Gör Allah’ını seversen
Dosttan gelir kahır bela
Gül söylenir ahir daha
Od gönülde yanar naza
Yan Allah’ını seversen
Ahi ahmed karar etmez
Bir seviye ömrü yetmez
Cübbe ile döner dönmez
Hay Allah’ını seversen
EN SON KITANIN AÇIKLAMASI: ahi ahmedin karar etmemesi ahi olan biz ile ahmed olan peygamber efendimizin karar etmemesidir ki kararsızlık ALLAH’ı aramakta ve yaptıklarında bir noktada durmayıp sürekli ümmeti muhammedin işlerine koşturmamızdadır.
Bir seviye ömrün yetmemesi demek ALLAH’ı sevmeye ömrün yetmemesi ve doyulmaması demektir.
Cübbe ile döner dönmez demek, seven aşığın arşu ala’ya çıkarak ALLAH aşkından cübbe ile dönmeye başlaması demektir. bu cübbenin uzunluğu kişinin dininin takva derecdesini gösterir. biz de bir gün arşu alaya çıktık ve bembeyaz ve uzun bir cübbeyle aşktan döndük durduk. bir ara cübbem önümden açılır gibi oldu ise de hemen döşümü kapattım ve dönmeye devam ettim. bunu takvamdaki kısa süreli bir düşüşe bağladım. bu dönme biçimi sade bir biçimde değildi.adeta operalardaki zıplayarak birçok figürü yapma şeklindeydi.
Cübbe ile döner dönmez HAY denmesi bu dönme fiilinin ALLAH’a bağlandığını açık olarak göstermek içindir.
Bu kıtada anlatılan şeyleri aynen yaşadığımız için böyle yazılmıştır. aynı günlerde çok yüksek bir iman ve cezbe yaşadığımızı ve hacca gittiğimiz 1995 yılında olduğunu söylemeliyim.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Derslerini bitirir
Yollarına yeldirir
Sabah akşam öldürür
Ceylan gelin gel etme
Baban sözü çevirir
Anan gayri yetirir
İmanımı çürütür
Ceylan gelin gel etme
Kara koçum toslaşır
Laflar edip bekleşir
Muhammed’e yaslaşır
Ceylan gelin gel etme
Haram yemez zorunan
Başa durmaz alınan
Yaza varmaz tefinen
Ceylan gelin gel etme
Batman batman yugunan
Çakıldaklı bokunan
Dara çekmez derdinen
Ceylan gelin gel etme
Çotak çotak çotmaya
Bağı bostan yapmağa
Nesillerin yolmağa
Ceylan gelin gel etme
Saydım onbeş gel diye
Canı ölçtüm gül diye
Yada düştüm yar diye
Ceylan gelin gel etme
Amcan sever hilafsız
Oğlu öper nikahsız
Canı cana sebepsiz
Ceylan gelin gel etme
Yar ile yaran ile
Bakraçta ayran ile
Söyleşir sultan diye
Ceylan gelin gel etme
Akıl gider ar olur
Varı tarumar olur
Cümle berhudar olur
Ceylan gelin gel etme
Uyku gelmez mizanın
Su içmeye lisanın
Gam yüküdür meramın
Ceylan gelin gel etme
Gelin gelin oy gelin
Sunalardan bir gelin
Ötelerden baş gelin
Ceylan gelin gel etme
Yare selam saldırır
Turnalarla bildirir
Üç beş demez öldürür
Ceylan gelin gel etme
Namaz niyaz canınan
Ahu figan yaşınan
Bir selamlık nazınan
Ceylan gelin gel etme
Bahar oldu yaz gele
Bülbül öttü gül bile
Bahası bin beş yüze
Ceylan gelin gel etme
Dilindeki efganın
Al canını kurbanın
Alnındaki fermanın
Ceylan gelin gel etme
Dağlardan aşaydı
Sana bi kavuşaydı
Yareni hoş saraydı
Ceylan gelin gel etme
Evvel ahir oluptur
Batın zahir görüptur
Gönül sende çaluptur
Ceylan gelin gel etme
Dem bu demdir hayrola
Gülü handan dert ola
Bülbül nalan şart ola
Ceylan gelin gel etme
Aşıkı hayran kıldın
Devlet-i dünya yazdın
İzzet-i dünya buydun
Ceylan gelin gel etme
Verdin yele ömürün
Aşka düşmez düşünün
Zikir bilmez gönülün
Ceylan gelin gel etme
Devr-i zaman devreder
İns-u canlar zikreder
Aşka baha caneyler
Ceylan gelin gel etme
Aşık Ahmet hoş söyler
Cümle kulu hoş eyler
Yazgı yazgı yaz eyler
Ceylan gelin gel etme
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Kalktı göç eyledi Türkmen illeri
Gelen sağlar yol üstüne Kırşehir
Saldı yer beğendi aşret dilleri
Çöken sağlar can üstüne Kırşehir
Konya’dan Kırşehir’e yol eylendi
Bir Ahi Evran kula gel söylendi
Yamak çırak kalfa usta düzüldü
Gülen sağlar hal üstüne Kırşehir
Can verdin can üstüne şu Kale’den
Ahi Evran feda ettin alperen
Biçildi ahiler Moğol şerrinden
Kalan sağlar zar üstüne Kırşehir
Hutbe kıldı Osman Bey’im Söğüt’ten
Şeyh Edebali kız verdi öğütnen
Aşık Paşa yol eyledi garipnen
Bilen sağlar gül üstüne Kırşehir
Osman kutladı Kırşehir sancağı
Aşık Paşa Bey kılındı veraı
Türkmen Yörük İslam düştü çerağı
Hünkar sağlar kul üstüne Kırşehir
Kır şehir dedi Türkmen’im yeşile
Boza yordu nesillerim nesile
Bağrına sardın niceler aşkına
Yatan sağlar çek üstüne Kırşehir
Gel zaman git zaman garip söylendi
Bölükbaşı dediler laf uzandı
Menderes alan’da toza bulandı
Giden sağlar baş üstüne Kırşehir
Yaz baharı elli dört say deminden
İl, ilçe düştü menderes hışmından
Yavruları dağıldı zar hükmünden
Giden sağlar gel üstüne Kırşehir
Muşkara’nın yeni yeni yelinen
Feda oldun siyasetle kastınan
Arap için Arabistan yakılan
Yanan sağlar od üstüne Kırşehir
Yiten yitti kalan kaldı ar olsun
Dertli kullar ah eyledi oh olsun
Hakk nasib eder öcünü gün olsun
Yaman sağlar öc üstüne Kırşehir
Menderes, Menderes bihoş ademdir
Bir vakit gelir dünya can parendir
Koltuk veren halk imiş sayendir
Aman sağlar oy üstüne Kırşehir
Osman’ın adalet’te kar etmedi
İlçe olmaktan korkmayız denildi
Bölükbaşı muhtarımız seçildi
Saman sağlar köy üstüne Kırşehir
Vakit geldi tamam oldu azabın
Avanosla Hacıbektaş budağın
Elli yedi gelin gele mezatın
Duman sağlar al üstüne Kırşehir
Ahi kul ahmedim yaren yareli
Kır şehir oymakları bin pareli
Öte dursam beri gel der beyleri
Zaman sağlar kır üstüne Kırşehir
AÇIKLAMA: 1954 yılı Temmuz ayında Başbakan Menderes, ziyaret için geldiği Kırşehir’de, muhalif Bölükbaşı’nın ateşli konuşması üzerine, konuşma alanından (Bu günkü stad yeri -alan-) seçmenleri ile başlar üstünde ayrılarak, Kırşehir’e gelen bir Başbakanı seyircisiz ve yalnız bırakması üzerine çok kızar ve Ankara’ya döner dönmez çıkarttırdığı bir kanunla Kırşehir’i ilçe yapar ve eski ilçelerini de komşu vilayetlere dağıtır, Kırşehir’i de daha yeni il olmuş olan (şu anki adı Nevşehir olan) Muşkara’ya bağlar.
Bölükbaşı “Arap için Arabistan yanmaz” diye çok söylendi ise de yeterli çoğunluğu olmadığı için bir şey yapamadı. Menderes’in Adalet Bakanı Osman Çiçekdağı’da aslında Kırşehirli’ydi fakat onun da bir faydası olmadı. Nihayet üç yıl süren büyük üzentü ve muhalefet ve halkın kızgınlığı ile 1957 yılı temmuz ayında muhalefetteki İnönü’nün verdiği bir önergeyle tekrar il olsa da eski ilçelerinden avanos ve Hacıbektaş’ı tekrar geri almak kısmet olmadı.
Biz bu ağıtı bu acı için kaleme aldık ki bundan sonraki bir zamanda bu iki ilçeyi de geri almak mümkün olsun ve insanlar bunu doğru bilip gayretli olsunlar.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Er olanlar meydan arar
Sual eyler gönül yoklar
Cümle alem melil bakar
Karar kılar meydanlara
Yiğitler ölmez canınan
Gecinden versin elinen
Vefasız suna çulunan
Karar kılar meyanlara
Yiğit dini üzre ölür
Ahir döner nura tevir
Nice canı şerre okur
Karar kılar beyanlara
Yiğit olan yiğit ölmez
Namertlere sırrın açmaz
Arap atlı Burak sormaz
Karar kılar sarp dağllara
Varırsan var canın ile
Elleri gör neler diye
Ekmeğe tuz eker diye
Karar kılar sadıklara
Yiğit sever elden âri
Söz tutturur gülden gayri
Yiter canı canan eyri
Karar kılar güzellere
Yiğit yanar onbeşinde
Avcı keser dağ başında
Yari bekler su başında
Karar kılar ıraklara
Yörük dağı zalim eyler
İnci mercan yaşlar söyler
Nice gönül közde beler
Karar kılar ataşlara
Bir yiğide edep gerek
Hatır bilmek soylu emek
Erkan ile yola düşmek
Karar kılar gönüllere
Arif kullar sınar seni
Dağıtırlar şol bendini
Alçak otur gör kendini
Karar kılar meclislere
Nasihatım yiğit sana
Açma keme sırlar ola
Elden aşşa otur daha
Karar kılar nazarlara
El iki derse sen birin
Eyilik eyle her kimin
İncinme yıksa mihengin
Karar kılar hem kimlere
Muradım yiğitler kânı
Söyler ol sen doğru lafı
Seven bilir hikmet kaşı
Karar kılar hakikate
Ahi ahmed yiğit arar
Söz pınarı kullar yuyar
Alma alma döşler döğer
Karar kılar körpelere
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Pınar başı sıra güder
Allı gelin suya gider
Alma alma döşler döğer
Gelin senin adın nedir
Adım anmak kolay gelmez
Ele güne demek olmaz
Senin derdin derman olmaz
Aşık gülün adı nedir
Kaçar imiş yayla gülü
Naçar kalmış yaban oğlu
Seni sevmek aşkın kaşı
Gelin senin kokun nedir
Elvan elvan yaban oğlu
Kokum varmaz sana doğru
Lale sümbül gülü eğri
Aşık senin neslin nedir
Türkmen desem babam dalı
Yörük düşer anam kaşı
Yaylalarda otağ nazı
Gelin senin boynun nedir
Başım taşır baş üstüne
Sürme çeksem naz üstüne
Vur kılıcı boynum üste
Aşık senin baçın nedir
Kelle aldım senin içun
Selam saldım aşkın içun
Canım verdim canın içun
Gelin senin kastın nedir
Güle bülbül canan düşer
Dikeniyle kabul eder
Canın yetmez daha ister
Aşık senin varın nedir
Hüccetim kadıdan gayri
Beratım sendendir eyri
Silinmez levhtedir yazgı
Gelin senin derdin nedir
Derdi olan hem ben miyim
Yaylalarda eller neyim
Yar peşimde koşan suyum
Aşık senin dengin nedir
Aramadan bulmak olmaz
Su başında sarmak olmaz
Ağan duysun yormak olmaz
Gelin senin kulun nedir
Ağam gele dövülesin
Su başında sövülesin
Aşkım için kul olasın
Aşık senin canın nedir
Dövülürsem dövüleyim
Su başında sövüleyim
Aşkın ile can vereyim
Gelin senin zorun nedir
Yaylalarda onmadın mı
Soğuk sular içmedin mi
Güzel ile göçmedin mi
Aşık senin ahdin nedir
Yaylalara göçer olsam
Soğuk suyun içer olsam
Ben bu aşkı çeker olsam
Gelin senin yarin nedir
Yar üstüne yar seçerim
On şakiyi vur isterim
Daha yetmez can isterim
Aşık senin darın nedir
Şarktan garbe yol düzenim
Her geçenden baç isterim
Şu koynumda yun isterim
Gelin senin boyun nedir
Yaylalarda yaylaklarım
Yörükleyin boylanırım
Serv-i revan söylenirim
Aşık senin yolun nedir
Benim yolum doğru gider
Muhammed’e yakîn düşer
Eğri diyen doğru söyler
Gelin senin dinin nedir
Benim dinim sevmek ile
Seven ölmez canan diye
Hakk kamışı menem bile
Aşık senin ömrün nedir
Aşk uğruna yeldirirem
Gah ağlay gah güldürürem
Ölmeden de öldür görem
Gelin senin zülfün nedir
Zülüf derler kına üzre
Aşık bağlar yari zülfe
Saz çalarım tel tel güle
Aşık senin korkun nedir
Seni sevmek gönül cevri
Bulmaz ise can-ı aşkı
Yandı gitti ömür sazı
Gelin senin yolun nedir
Benim yolum gülden âri
Düşen çıkmaz belden âri
Adap erkan sabır varı
Aşık senin aşın nedir
Tarla tapan öküz saban
Yele verdim dane harman
Üç avratlı eve sultan
Gelin senin yazgın nedir
Arşa çıkar laf atarsın
Levhe bakar bi kararsın
Üç avrada hor bakarsın
Aşık senin bahtın nedir
Kara bahtım güle döndü
Ömür sazım sana güldü
Vurgun yedim kalbim üstü
Gelin senin nazın nedir
Evlerinin önü marul
Sular akar şarıl şarıl
İlim bilmez kara cahil
Aşık senin sakin nedir
Aşkı içem sen yoluna
Ağıt kılam yağ od’ına
Sırıl sıklam gül dalına
Gelin senin sazın nedir
Yarin sazı duttan olur
Çala durmak dertten olur
Zülüflerim telden olur
Aşık senin zühdün nedir
Hay, La ilahe yoktur bes
Muhammed’e yol mukaddes
Nur içinde canlar havvas
Gelin senin halin nedir
Karar etsem cahil derler
Üçe varsam zalim gözler
Sen yanında sultan eyler
Aşık senin yazgın nedir
Yaza yaza yazgı yazar
Sen istersen katlı düşer
Üç avradı sultan büker
Gelin senin arzun nedir
Güllü gelin boylar adım
Yarelendi gülüm dalım
Şu aşığa yaz muradım
Aşık senin kârın nedir
Aşık ahmed yandı bu kez
Gülüm dedi körpe yagaz
Can cananda öldüğü yaz
Gelin senin aşık nedir.
Not: VARSAĞ Özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir. Önce Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkleri tarafından söylendiği için bu adla anılır. Semâiye benzer. Hece ölçüsünün en çok sekizli kalıbıyla yazılır. 4+4 duraklı veya duraksız olur. Kafiye şeması şöyledir: Xaxa bbba ccca.
Semâiden ezgi yönüyle ayrılır. Varsağı yiğitçe bir havayla okunur. Çokluk içinde “bre”, “hey”, “hey gidi”, gibi ünlemler yer alır. Bu ünlemlerin bulunmadığı varsağılar ezgisiyle fark edilir. Güney Anadolu’da Maraş’tan Mersin’e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklular zamanında Anadolu’ya yerleşmişlerdi. Varsağı, Varsak Türkleri’nin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir. Halk edebiyatında en çok varsağı söyleyen aşık, Karacaoğlan’dır.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Yörü bre yaren ağa
Senden âlâ yar olma mı?
Kışda yaylayan güzelin
Yanakları al olma mı?
Yaren kalbi çifte çotar
Her birinde güller biter
Bir yiğide iki düşer
Birin seven del’olma mı?
Yürek düşer bir zalime
Allar giyer el gördüye
Selam saldım nazlı yare
Ayrı düşmek zül’olma mı?
Yollar ince uzun gider
Uzun diye seven nider
Bahar gelmiş yazı geçer
Güzleyince bir olma mı?
Bugün yari düşte gördüm
Gördüm amma hayra yordum
Varıp güzellere sordum
Onbeşinde yar olma mı?
Hey ağalar zorlu beyler
Otağ kurmuş Yörük kızlar
Öteden sırnaşır canlar
Ayrılanlar bir olma mı?
Ben seni sevdim seveli
Alı mordan yar seçeli
Bahasıdır can vereli
Bencileyin kul olma mı?
Başı duman zorlu dağlar
Yaylasında kızlar eyler
Yarden ayrı düşen kullar
Yanıp yanıp kül olma mı?
Yarim giyer al yemeni
Kemha sarar gül bedeni
Emen bilir şol lebleri
Ölüp ölüp sorulma mı ?
Onbeşinde bir yar sevdim
Turnalarla selam saldım
Mah yüzünü huri sandım
Nur içinde sevilme mi?
Gül dikensiz olmaz imiş
Bülbül güle canan olmuş
Benim yarim can istemiş
Yar deyip de geçilme mi?
Ölmeden bir dem sürmedim
Kara toprak ben ölmedim
Öldüm öldüm de yitmedim
Aşk içinde yelinme mi?
Aşık Ahmet yanar imiş
İman kaşı aşka düşmüş
Muhammed’li yolda ölmüş
Hakk yanında kul olma mı?
Not: VARSAĞ Özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir. Önce Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkleri tarafından söylendiği için bu adla anılır. Semâiye benzer. Hece ölçüsünün en çok sekizli kalıbıyla yazılır. 4+4 duraklı veya duraksız olur. Kafiye şeması şöyledir: Xaxa bbba ccca.
Semâiden ezgi yönüyle ayrılır. Varsağı yiğitçe bir havayla okunur. Çokluk içinde “bre”, “hey”, “hey gidi”, gibi ünlemler yer alır. Bu ünlemlerin bulunmadığı varsağılar ezgisiyle fark edilir. Güney Anadolu’da Maraş’tan Mersin’e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklular zamanında Anadolu’ya yerleşmişlerdi. Varsağı, Varsak Türkleri’nin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir. Halk edebiyatında en çok varsağı söyleyen aşık, Karacaoğlan’dır.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur
Aşık oldum ben bir kara gözlüye
Allar içinde gülüm fistan giyer
Dağa taşa sala verdim duymaya
Eller içinde gülüm kemha giyer
Beni görünce yar gülüp durmaya
Aklım aldırıp divane kılmaya
Bizden geçip de ellere sormaya
Kimler içinde gülüm yelden giyer
Şu kara kaşlarda kaldı nazarım
Uğrun uğrun sevmek imiş sanatım
Kazman benim su başına mezarım
Kullar içinde gülüm arştan giyer
Güzel seninle bir gece yatalım
Yatalım da ah u zarım alalım
Ol günahı bir tövbeye satalım
Haller içinde gülüm nurdan giyer
Hakk’a bakan yollar çamur olmaya
Çekemem kahrını bağrım delmeye
Arada bir habarını almaya
Nazlar içinde gülüm boydan giyer
Irak derler kırşehir’in elinden
Köprüsü yok geçemeyiz selinden
Menevşe yaylanın güzel belinden
Canlar içinde gülüm tezden giyer
Kömür gözlüm ben bu elden gidersem
Eller alır seni ırak düşersem
Yad illerde senin gibi bulamam
Beller içinde gülüm dertten giyer
Dara çekmez dara çekmez ne fayda
Merhamet kalmadı zenginde beyde
Muhanetin kol gezdiği şu yerde
Şerler içinde gülüm Hakk’tan giyer
Bülbül öter er baharda gül içun
Kırmızı gül gonca açar aşk içun
Yarın söyler körpe kuzu can içun
Sazlar içinde gülüm sözden giyer
Ey şu yüğseğin soyu avcı mısın
Derin gölde süzülür ördek misin
Yufka yürekten sızan ağıt mısın
Sağlar içinde gülüm haydan giyer
Aşk değil mi ki derdi derde katan
Mecnun eyleyip de çöllere salan
Şirinde Ferhat oldum dağlar delem
Aşklar içinde gülüm candan giyer
Yakıp da yandırma beni yaradan
Arşdan aşırıp ingine düşüren
Tatlı cana azraili gönderen
Donlar içinde gülüm akdan giyer
Ahi kul ahmedin bitmez günahı
Tövbe kesmez azab yetmez gümanı
Yarden ayrı kalır onmaz cihanı
Canlar içinde gülüm benden giyer
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.
Gel şöyle sarılak boydan seninle
Gerdan kırıp zülfün telin saldığım
Gel şöyle sarılak tenden seninle
Sever oldum onbeşinde gül gibi
Sala verir el aleme dal gibi
Caymaz gözüm mihengine hal gibi
Gel şöyle sarılak nazdan seninle
Bir hal olmuş başa gelen çekilir
Onbeşinde güzel deyu öpülür
Koç yiğitler sunasına sarılır
Gel şöyle yumuşak lebden seninle
Dostu olan dost yoluna bakınır
Güzel sevmek yiğit harcı sayılır
Niza olmaz güzel şavkı öldürür
Gel şöyle öpüşek gülden seninle
Söyle güzellerin mahı mısın sen
Gözleri dumanlı kuğu musun sen
Al kuşakla cana deva mısın sen
Gel şöyle dolanak belden seninle
Zülfünün tellerine dolansaydım
Gürzünen hisarını bir yıksaydım
Bahası cana mı canan olsaydım
Gel şöyle değişek candan seninle
Güzel, baban duyar seni öldürür
Baha bilmez beşbin deyu tutturur
Beyden geçtim hünkâr kadı bildirir
Gel şöyle ölçüşek haydan seninle
Yağız atla kaçırsam gülüm seni
Karlı dağlar aşarım Ferhat gibi
Sen bende ben sende can cana hani
Gel şöyle katışak candan seninle
Severim güzeli nazlı olursa
Beli ince boyu dallı usulsa
Çotarım dördün cariyem sayılsa
Gel şöyle bilişek yaddan sizinle
Güzel sana düştü kavli kararım
Yüce dağlar yoktur size zararım
Pınardı gözdü sunamı ararım
Gel şöyle sevişek gözden seninle
Pazar edemedim zilli yar ile
Sardı beni cilve ile naz ile
Mehlem olmaz bir yarelik söz ile
Gel şöyle yatışak koldan seninle
Bir selam geldi de ala gözlüden
Ölür isem eğer ben bu yareden
Namazım kılsın da gitsin evvelden
Şöyle bir ayrılak Hakk’tan seninle
Ahi kul ahmedim bağlar bozarım
Akıl ahlak ile kullar yazarım
Kaç güzeli sevdi isem meramım
Gel şöyle sevişek kuldan seninle
Aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.
“aşık iş bu öğüdü ilkin sen al”
“Bu öğütten olmasun gönlün melal”*
Kuran bilmek marifettir alemde
Niceler yükselir aşkın deminde
Dersimiz Kuran ola hem batından
Cümleye davet saldık biz hattından
Nice evliya sohbete yanaşık
Halkı yaran kılıp cehli yıkadık*
Hangi ismi Divan-ı aşk eyledin
Paşa’yla Divan-ı Aşık boyladın
Failatün failatün failün
Aşığa lisan oldu hem yazdığın*
Garip-name dedi kendi garipten
Onbin alyıyüz onüç beyt kerpiçten*
Tevhid, münacat ve övgü nebiye
Dört halife karar eyler ümmiye*
Elvan çelebi eydur kim oğuldan
Menakıb-ül Kutsiyye der babadan
Kerîm-i Rahim’den gönlüne ağdı
Faslı hitap kim düştü ondur babı
On hikaye etti her bir babını
İbretten hikmete yazdı sıdkını
Kimini zahirden ayan eyledi
Bendini batından revan eyledi
İlimdir esrar ile kaf eyleye*
Düşümdür envâr ile nun ekleye*
İlmi ledün olmadan yakîn düşmez
Yakîne menzil dilde kudret düşmez
Bu kitabı dil ile esrar kıldı
Can ile canan aşkı mesrur kıldı
Beyan olmaz beyan olmaz cahile
Derya sığmaz hod bardağa cehlile
Garip’ten nice acaip hikmetler
Aşık’ın sanatı gözde ziynetler
Aleme giryan oldu bu ibretler
Ademe püryan oldu bu hikmetler
Yere düştü ad ile oldı bir kitap
Garip dedi ad ile on türlü bab
Her babta on destan çarha verirdi
Şerh eyleye kıyl-ü kal dehre verirdi
Cümle ilim bu kitapta derc oldu
Hem cevahir sarf edip de harc oldu
Ey ilmi ledün sultanı gel beri
Kaç nefes eyledin gayri öl beri*
İş bu alemi ibret dolu gördü
Adem-i hali hikmet dolu gördü
Kur’an da meth eyler nazarın Allah
On kez öğer imiş dostların Allah
Zül Celaldir dostların öğmek eyler
Ve dahi düşmanlara söğmek diler
Nice fakirle on hamamda yundu
Fakir hakkı ondabir öşru sundu
Evamir-i aşare Musa söyler
Musa kim Rabb’inden on emir eyler
Hem Muhammed on çağırdı ademi
Bir ağaç altında aldı biatı
Miskin ola anılmaya nameden
Ad eyle sen varlık içun yareden
Devlet ol devlet ol adla baki ol
Rahmet pınarı ol adla saki ol
Hakk nasib eyledi gönül şavkından
Semadan arza söyler aşk halından
Türk dili bilinmez idi elinden
Söylendi Türk dili ma’ni yolundan
Türkler içun yazdı mahrum olmaya
Öz dilinde Hakk’ta karar eyleye*
Yüz destan ile tamama erişti
Kitab-ı hatm ile karar yetişti
Bin üç yüz otuz idi bu hıtama
Ol kitaba çifte hicret denk ola*
Bu kitabı te’lif eyledi aşık*
Türkçeyle bezedi ruhu yanaşık
Katre bilmez deryaya kim kavuşur
Zerre düşmez aşığa gün eyleşir
Deryadan içtiğin bardak kânıdır
Yüzbin bardak dök içtiğin aynıdır
Nice söyledin sevdiğin aşk halde olmak
Aşk’da mecnun hoddır aşk yerde olmak
Aşka kul olmayan yoktur alemde
Alemi aşk yaratır kul alemde*
Çalab’ın kudret elinden gelirmiş
Gelmek de ne nakşı türlü bünyadmış
Yoktan oldu varlık dahi garkolmuş
Dün-ü gün garb-ı şark karar etmezmiş
Her savaşta Aşık vuruşur imiş*
Aşık’a duadır ümmet kaşıymış
Annesi bulundu nice hal üzre
Terek düzeltir dedem evi içre*
Nice adem sülbünden indi belli
Galip abi yitti Recep’ten belli*
Ecel oku kavi durur elaman
Ne sultan kodı ne nebi vayaman
Vakt erişti tamam oldı zamanı
Altmış üçtür cihan içre semanı*
Bin üç yüz otuz iki idi saat
Latif üzre canın verdi vü rahat
Bir ahir ademe görünür anda
Aşık paşa anılır can boğazda*
Kim dahi derman ararsa Aşık’tan
Dua ve amelle yol bula ışktan*
Uzaktan dua etmek de ne ola
Yakın gele yakîn olan bu Aşka*
Bir ahi ahmed yar olmuş gönülden
Bu gönlü ihya etmiş kul elinden*
Yazıp düzdük marifetten sayıldı
Tasdik etmek ol Paşa’nın kânıydı*
Her kim amel eylerse yazımızla
Vacip ola hem şefaat darıyla*
Bize dahi verildi paşa’dan el*
Elin yüzün yuya can diyen kel
Kul ahmed dahi gel ümmet kaşından
Ağıt düzer Muhammed darından
Hıtama erişti bu beyitler hem
Aşık’a Paşa ekledik gönül hem
-——-son————–
* lı yerlerde sırlar vardır
( H. 1434)
Not: bu yazılanlar Aşık Paşa Hazretleri tarafından tecelli edilerek herhangi bir yanlışlığın olmadığı, kendisi hakkında doğru şeyler söylendiği bize ifade edilmiş ve bazı ikramlarda da bulunmuştur.
AŞIK PAŞA:
1272 de Arapkir’de (Kırşehir) doğup 1332 de vefat eden bu zat, büyük şeyhlerden olup zaviye kurmuş ve ilim yaymıştır. Osman Bey’in söğütteki hutbesine katılmış ve Kırşehirin Osmanlı topraklarına katılmasında rol oynamış ve Kırşehir Beyliği verlmiştir Osman Bey tarafından.. Orhan beyle de bağı vardır. Osmanlı askerinin nasıl yapılanması konusunda da Şeyh Edebali ile birlikte katkıları vardır. baba İshak isyanına katılmamış, ancak babasının müridi baba ishak diye babası muhlis paşa kellesini vermiştir.
En önemli eseri GARİP-NAME’DİR. o dönemde herkesin farsça edebiyatı ve resmi yazışmayı, arapçayı ise ilim dilinde kullandığı ve aktarma tercümeler yaptığı bir dönemde tamamiyle özgün ve tercümesiz 10 613 beytlik “failatün failatün failün” kalıbıyla yazdığı TÜRKÇE eser vermiştir.. içinde dinin ve hayatın içinden her şeyi koymuş, dil hakkında da gramer oluşturup kuralları geliştirerek kelimeler üretmiştir. şu sözler o dönemler için ne kadar ilginçtir:
Türk diline kimesne bakmaz idi
Türklere hergiz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmez idi ol dilleri
İnce yolu ol ulu menzilleri
sevgili okurlar, bu zatın yaklaşık 15 yıl önce annesinin mahalle içinde kaybolmuş mezarı dedemin (annemin babası) aşıkpaşa mahallesindeki evinin bahçesine sıkışmış idi. anneannem gilde bu kadın evin mutfağına gelir ve tereklerdeki bakır kaplar düzeltirmiş. anneannem de onu gündüz gözüne görürmüş. bir gün eve gelin gelmiş. geline de görününce gelin korkudan hayalet var diye kaçmış. anneannem gelip şöyle demiş. “bak demiş gelin senden korkuyor. artık gözükme olmaz mı” deyince bir daha görünmemiş.
Daha sonra biz o zamanki belediye başkanıyla görüştük ve Aşık Paşa’nın türbesinin arkasına defnini sağladık.
İkinci tespitimiz onun yaşayan akrabaları ile ilgili oldu. Kırşehirde vefat eden arzuhalci Galip Gökçınar abimizle halen yaşayan ve 35 islami eseri olan Recep Okatan abimiz.
Bu üç yazının doğruluğunu bu zat bize doğrulamış ve tasdik etmiştir. ikram olarak da aşağıdaki sırrı bize biiznillah vermiştir.
aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.